1. Hukuk Dairesi 2016/7791 E. , 2019/3076 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar asıl davada davacı birleştirilen davada davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl dava muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, birleşen dava miras taksim sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Asıl davada davacı, mirasbırakan anneleri ...’nun babası ..."den kalan miras için taksim sözleşmesi yapıldığını, ... ve ... parsel sayılı taşınmazlardan mirasbırakan ...’ya 23.300 m2 yer isabet ettiğini ancak annesine intikal etmesi gereken taşınmazları davalının mirasçılardan mal kaçırma amacıyla doğrudan üzerine aldığını, ileri sürerek davalı adına kayıtlı ...-... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının iptali ile payı oranında adına tescil istemiştir.
Asıl davada davalı ..., ... parsel sayılı taşınmazı ... ve ..."dan satın aldığını, ... ada ... parsel sayılı taşınmazı da bedel ödeyerek satın aldığını, ... parsel sayılı taşınmazdaki payını da ... ve ..."a devrettiğini, davacı ile taksim sözleşmesi imzaladıklarını ve aradan 1 yıl sürenin geçtiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Birleştirilen davada davacı, davalı ile mirasbırakan annelerinden kalan taşınmazlar için miras taksim sözleşmesi düzenlediklerini ileri sürerek anılan sözleşme uyarınca 15 parça taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleştirilen davada davalı, davaya süresinde cevap vermemiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Mirasbırakan ...’nın 20.04.1994 tarihinde öldüğü geriye mirasçı olarak oğlu ... ile kızı ...’nin kaldıkları ..., ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazların bir kısım paylarının davalı ... adına kayıtlı olduğu, ancak bu parsellerde mirasbırakanın davalıya yaptığı bir temlik olmadığı açıktır. Asıl davanın reddi bu gerekçe ve sonucu itibariyle doğrudur. Davacının asıl davaya yönelik temyiz itirazlarının reddine,
Birleştirilen dava bakımından tarafların temyiz itirazlarına gelince;
Mirasbırakan ...’nın mirasçılarının 07.06.2001 tarihinde aralarında bir miras taksim sözleşmesi düzenledikleri açıktır. Miras taksim sözleşmesine konu ettikleri ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazların taraflar adına yarı yarıya olacağı kararlaştırılmıştır. Anılan bu parseller tapuda mirasbırakan adına kayıtlı olup mirasçıların başvurması halinde zaten iki mirasçı adına 1/2’şer oranda intikal edeceği kuşkusuzdur. Dolayısıyla yukarıda numaraları yazılı parseller bakımından davacının dava açmasında hukuki yararı yoktur.
Diğer taşınmazlara gelince;
Bilindiği üzere 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK’nin) 297/2 maddesi hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekeceği hususunu düzenlenmiştir.
Somut olayda miras taksim sözleşmesine konu 172, 220 ve 339 parseller bakımından olumlu, olumsuz bir hüküm kurulmayarak HMK’nin 297/2 maddesine aykırı davranılmıştır.
..., ... ada ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlar bakımından ise, pay oranında tapu iptal ve tescil hükmü kurulması gerekirken, miras taksim sözleşmesinde olduğu gibi m2 üzerinden tapu iptal tescil kararı verilerek infazı mümkün olmayacak şekilde hüküm kurulmuştur.
Hal böyle olunca, ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlar bakımından davanın reddedilmesi, ..., ..., ... ada ... ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazlar bakımından da miras taksim sözleşmesinde kararlaştırılan miktar ile mirasbırakanın anılan parsellerde sahip olduğu paylardaki miktarların uyuşmadığı gözetilerek hak dengesini gözetir şekilde taraflar paydaş kılınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken değinilen hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre de, birleştirilen davada dava konusu taşınmazların tümünün değeri üzerinden davacının payına isabet eden değerden harç tamamlattırılmadan yargılamaya devam edilmesi de isabetsizdir.
Birleştirilen davada, davacının ve davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.05.2019 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-KARŞI OY-
Asıl dava muris muvazaası hukuki nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, birleştirilen dava ise taksim sözleşmesine dayalı tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece asıl davanı reddine, birleştirilen davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairece asıl davaya ilişkin temyiz itirazları reddine, birleştirilen davaya ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün birleştirilen dava yönünden bozulmasına karar verilmiştir.
Sayın çoğunluk ile asıl davadaki temyiz itirazlarının reddi ile birleştirilen davadaki diğer bozma nedenleri konusunda görüş aykırılığımız yoktur.
Ne var ki, sayın çoğunluk tarafından birleştirilen 2006/4 Esas sayılı davada, taksim sözleşmesi gereği tescil istemli davada dava konusu edilen ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlara ilişkin olarak, sözleşmede yarı yarıya paylaşılacağına ilişkin hüküm bulunması nedeniyle, tapu idaresine başvuru halinde zaten iki mirasçı adına tescil edilebileceğinden, bu parseller yönünden hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiği belirtilmiştir.
Davacının, birleştirilen 2006/4 Esas sayılı davasında mahkeme önüne getirilen husus, sözleşmenin ifasıyla ilgili uyuşmazlık olduğu ve buna göre tescil kararı verilmesi yönündedir. Gerekli yasal şartları taşıması bakımından borç doğurucu nitelikteki sözleşmenin, bir kısmını ayırarak mahkeme önüne getirmekte hukuki yarar bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Sözleşme bir bütün olarak uygulanabilir niteliktedir. İçerdiği hükümlerin tarafların gerçek iradelerine uygunluğunun ya da borç doğurucu niteliğinin kapsamı birlikte değerlendirilmeye muhtaçtır. Kaldı ki, sözleşmede eşit paylaşılabileceği belirtilen taşınmazların parsel numaraları belirtilmemiş, “Yayladaki arazilerde eşit miktarda paylaşım yapılacaktır” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Bu tanımın kapsamı yani hangi parselleri içerdiği yargılama ile açığa çıkmıştır. Taraflar arasında uyuşmazlık varken tapu idaresinde intikalin sağlanamayacağı bir gerçektir. Öyleyse hakim, sözleşme hükümlerini bütün halinde inceleyerek çözümleme getirmelidir. Nitekim mahkemede bunu kabul etmiş ancak, hatalı olarak yüzölçüm üzerinden tescil kararı vermiştir. Tescile ilişkin hüküm, parsel numaralarına göre pay üzerinden kurulmalıdır.
Açıklanan nedenlerle sayın çoğunluğun birleştirilen davadaki ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... parsel sayılı taşınmazlara ilişkin bozma gerekçesine katılmıyorum.