12. Ceza Dairesi 2019/3564 E. , 2021/3981 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, Cumhuriyet savcısı ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin içeriğinin incelenmesinde; sanığın 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan beraatine ilişkin hükme yönelik olduğu değerlendirilerek yapılan incelemede;
2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete"de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları veya kullandıkları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün, 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
Dolayısıyla, sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, şerhin varlığına veya tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Diğer yandan, taşınmaz bir varlığın korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmesinin ya da bir bölgenin, doğal, tarihi ve kültürel özellikleri nedeniyle sit alanı olarak belirlenmesinin, taşınmazın veya bölgenin özel bir statüye tabi tutulması gerektiği ve taşınmaz üzerinde ya da bölge içerisinde keyfi uygulamalarda bulunulamayacağı anlamına geldiği, bu bakımdan kural olarak, 6498 sayılı Kanun değişikliği sonrası tebliğ - yayım - internette duyuru; anılan değişiklik öncesi ise şerh - ilan yöntemleri ile taşınmazın ya da bölgenin tescilinden ilgililerin haberdar olmalarının sağlanacağı;
Bununla birlikte, Türk Medeni Kanununda yer alan “iyi niyet” kuralının genel bir hukuk ilkesi olarak kabul edilip, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suç tiplerine yönelik sübut değerlendirmesinde de dikkate alınmasının zorunlu olduğu, başka bir deyişle, 6498 sayılı Kanun değişikliği öncesinde yapılan tescil işlemleri yönünden, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde şerh bulunmayıp, tescil kararı mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilmemiş olsa dahi, failin, taşınmazın ya da bölgenin tescilinden haberdar olduğuna dair beyanının göz ardı edilemeyeceği, zira, maliki olduğu veya kullandığı taşınmazın korunması gerekli nitelik taşıdığını ya da sit özelliğiyle bölgesel bazda koruma altına alınan bir alanda bulunduğunu bilen kişinin, taşınmaz üzerinde dilediği zaman dilediği şekil ve kapsamda uygulama yapamayacağını, taşınmazın ya da bölgenin özel statüsünün mümkün kıldığı ölçüde, kamu kurumlarınca yürütülecek izin prosedürü çerçevesinde inşai ve fiziki müdahalelerde bulunabileceğini de bilmesi gerektiği, yapı ya da bölge bazında tescil kararından haberdar olduğu halde, ilgili kurumlara başvurarak, gerçekleştirmeyi düşündüğü inşai uygulamaya yönelik izin almayıp keyfi hareket eden kişinin iyi niyetinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla, taşınmazın ya da bölgenin niteliğini bilerek izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunan ya da başlangıçta bilmeyip, kamu görevlilerince düzenlenen zabıt ve tutanaklar ile durumu öğrendiği halde müdahalesine devam eden failin, hukuki koruma altına alınamayacağı;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde, 1. derece doğal sit alanı ve Saros Körfezi Özel Çevre Koruma Bölgesi içerisinde bulunan Gelibolu ilçesi, Yeniköy köyü, 1564 parsel nolu taşınmaza ilişkin olarak 11/11/2013 tarihinde yapı tespit ve durdurma zaptı düzenlendiği ve sanık hakkında, izinsiz olarak konut ve depo yaptığından bahisle eldeki kamu davasının açıldığı, her ne kadar mahkemece ilan ve tebliğ şartının yerine gelmediğinden bahisle sanığın beraatine karar verilmiş ise de; sanığın dava konusu taşınmazı tapuda edinme tarihinin 24/05/2010 olduğu ve 22/12/2010 tarihli Resmi Gazetede Saros Körfezi’nin Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak tespitine ilişkin kararın ilan edildiği, kaldı ki sanığın dava konusu yerin sit alanı olduğunu bilmediğine dair dosya kapsamında bir beyanının olmadığı anlaşılmakla;
Sanığın aşamalardaki beyanlarında, taşınmazı satın aldığında dava konusu yapıların mevcut olduğunu belirttiği, keşif mahallindeki beyanında, sadece sahanlığın etrafını kapattığını, 23/10/2014 tarihli duruşmada, sadece prefabrik yapının sahanlığının üzerine ... ve yılanlar girmesin diye sineklik şeklinde örtü yaptırdığını beyan ettiği, duruşmada dinlenen tanığın beyanında; evin 10 sene önce yapıldığını belirttiği, ancak; mahkemece mahallinde 25/11/2014 tarihinde icra edilen keşif neticesinde alınan inşaat mühendisi bilirkişi raporunda; yapı tespit ve durdurma tutanağında tanımlanan inşai faaliyetlerden, deponun ve meskenin ana yapısının, keşif tarihinden yaklaşık 4 yıl önce, mesken olarak kullanılan ana yapının önündeki teras alanının kapatılarak kapalı hale getirilmesinin ise 1,5 yıl önce yapıldığının belirtildiği anlaşılmakla; mahallinde farklı bir inşaat bilirkişisi refakate alınarak yeniden keşif icrasıyla, yapıda kullanılan malzemelerin eskiliği, renkteki solmalar ve yıpranma durumu da dikkate alınarak suça konu konut ve deponun yapım tarihi ( suç tarihi ) , sanığın sahanlığın etrafını kapattığı yönündeki beyanı göz önüne alınarak, bahse konu eylemin niteliği, yapı tespit ve durdurma zaptına ve iddianameye konu olan eylemlerden olup olmadığı hususları tereddüte yer vermeyecek şekilde tespit edildikten sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, Cumhuriyet savcısının ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 27/04/2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.