Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2022/77
Karar No: 2022/375
Karar Tarihi: 24.05.2022

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2022/77 Esas 2022/375 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2022/77 E.  ,  2022/375 K.

    "İçtihat Metni"



    Yargıtay Dairesi : Ceza Genel Kurulu


    Görevi kötüye kullanma suçundan sanık ...'in beraatine ilişkin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince verilen 22.11.2021 tarihli ve 21-43 sayılı hükmün, katılma talebi reddedilen ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “Katılma isteminin kabulu ve onama” istemli 27.01.2022 tarihli ve 10395 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Temyiz incelemesi yapan Ceza Genel Kurulunca dosya incelenip görüşülerek gereği düşünüldü:
    Ceza Genel Kurulunca suç tarihinde T.C. Başbakanı olarak görev yapan ...’ın vekili aracılığıyla yaptığı katılma isteminin Özel Dairece reddine karar verilmesinin isabetli olup olmadığının, bu bağlamda; sanık hakkında açılan kamu davasına katılma ve kurulan hükmü temyiz etme hakkının bulunduğu sonucuna ulaşılması hâlinde, sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükmünün isabetli olup olmadığına ilişkin temyiz incelemesi yapılacaktır.
    İnceleme konularının sırasıyla değerlendirilmesinde yarar bulunmaktadır.
    1- Suç tarihinde T.C. Başbakanı olarak görev yapan ...’ın vekili aracılığıyla yaptığı katılma isteminin Özel Dairece reddine karar verilmesinin isabetli olup olmadığı;
    İncelenen dosya kapsamına göre;
    ... ... 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.03.2020 tarihli ve 14-130 sayılı son soruşturmanın açılması kararı ile; ... Cumhuriyet savcısı olan sanık ...'in, ... Bakanlığında çalışan VEDOP sistemi kullanıcısı olan şüphelilerin görev gereği kendilerine verilen kullanıcı adı, rumuzu ve şifresi ile sisteme girerek sorgulama yaptıkları ve bazı kamu görevlileri, siyasetçiler ile ... adamlarına ait kişisel veri niteliğindeki bilgileri öğrendikleriklerinden bahisle şüpheliler hakkında TCK'nın 136. maddesi uyarınca verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan ... Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmanın yürütüldüğü, 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi uyarınca hakkında erteleme imkânı getirilen suçların bir kısmının basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklaması yöntemleriyle işlenen suçlar olduğu, şüpheliler hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan yürütülen soruşturmada basın ve yayın yoluyla veya sair düşünce ve kanaat açıklaması yöntemiyle işlenmiş bir eylem bulunmadığından ve söz konusu fiilin 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi kapsamında kalmadığından Cumhuriyet savcısı olan sanık ... tarafından verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olup anılan kararda CMK'nın 172/1. maddesine muhalefet edilerek mağdurların ve suçtan zarar görenlerin açık kimlik ve adres bilgilerine yer verilmediği, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına itiraz yolu açık olmasına karşın kanun yolu, süresi, merci ve şeklinin de belirtilmediği, kararı suçtan zarar görenlere tebliğ etmeyerek mağdurların itiraz olanağının da ortadan kaldırıldığından bahisle sanığın görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davasının açıldığı, yargılama sırasında suç tarihinde T.C. Başbakanı olan ...'ın vekilinin katılma talebinde bulunması üzerine suçtan doğrudan zarar görmediği gerekçesi ile talebin reddedildiği, yapılan yargılama sonunda sanık hakkında beraat kararı verildiği, hükmün katılma istemi reddolunan ...'ın vekili tarafindan temyiz edildiği,
    Katılma istemi reddolunan ... vekilinin aşamalarda sunduğu dilekçelere göre; sanık tarafından yürütülen soruşturmada suç tarihinde T.C. Başbakanı olan ...'ın kişisel veri niteliğinde olan bilgileri ele geçiren şüpheliler hakkında hukuka aykırı olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verildiği, kararda mağdurların açık kimlik ve adres bilgilerine yer verilmediği ve anılan karar tebliğ edilmediğinden itiraz hakkının kullanılamadığının belirtildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının "Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler"e yer veren dördüncü kısmının "Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar" başlıklı birinci bölümünde "Görevi kötüye kullanma" suçu 257. maddede;
    "(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (3) (Mülga: 2/7/2012-6352/105 md.)" şeklinde düzenlenmiştir.
    Maddenin, birinci fıkrasında düzenlenen icrai davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da haksız menfaat sağlanması ile oluşmaktadır.
    Buna göre ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanun veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevi dolayısıyla yetkili bulunmasıdır. Suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte, fiil nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız menfaat sağlanması gerekmektedir.
    Anılan maddenin gerekçesinde; suçun oluşmasına ilişkin genel koşullar, “Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir.” şeklinde vurgulanmış, öğretide de; TCK’nın 257. maddesindeki suçun oluşmasının, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi sonucunda kişilerin mağdur olması veya kamunun zarar görmesi ya da haksız menfaat sağlanması şartlarına bağlı olduğu, bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışların, suç kapsamında değerlendirilemeyeceği açıklanmıştır (... Emin Artuk - ... Gökçen - ... Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, ..., 2011, .... 913 vd; Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, ..., 2013, .... 769; Veli ... Özbek - ... Nihat Kanbur - . ..., Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, ..., 2011, .... 974.).
    Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle “mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız menfaat” kavramlarının açıklanması gerekmektedir.
    Mağduriyet kavramının, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmadığı, bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiği kabul edilmelidir. Bu husus madde gerekçesinde; "Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir." şeklinde vurgulanmış, öğretide de; mağduriyetin sadece ekonomik bakımdan ortaya çıkan zararı ifade etmeyeceği, mağduriyet kavramının ekonomik zarar kavramından daha geniş bir anlama sahip olduğu, bireyin, sosyal, siyasi, medeni her türlü haklarının ihlali sonucunu doğuran hareketlerin ve herhangi bir çıkarının zedelenmesine neden olmanın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir (... Emin Artuk - ... Gökçen - ... Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, ..., 2011, .... 911 vd; Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, ... Yayınevi, ..., 2013, .... 772; Veli ... Özbek - ... Nihat Kanbur - Koray Doğan - Pınar Bacaksız - İlker ..., Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, ..., 2011, .... 974.).
    Kişilere haksız menfaat sağlanması, bir başkasına hukuka aykırı şekilde her türlü maddi ya da manevi yarar sağlanması anlamına gelmektedir.
    Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde "ekonomik bir zarar" olduğu vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak kanuni düzenleme içeren 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi Ve Kontrol Kanunu'nun 71. maddesinde; kamu görevlilerinin kast, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her olayda hâkim tarafından, ..., mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp miktarı saptanamasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması hâlinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir düşünceyle de hareket edilmemelidir.
    Temyiz incelemesinin sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi için "mağdur", "suçtan zarar gören" ve "malen sorumlu" kavramları ile "kamu davasına katılma" kurumu üzerinde de durulması gerekmektedir.
    CMK'nın 237/1. maddesinde; “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler” hükmü ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup hâlinde belirtilmiştir. Bu düzenleme, 1412 sayılı CMUK'un 365. maddesindeki; “Suçtan zarar gören herkes, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilir” hükmü ile benzerlik göstermekte ise de yeni hükme, önceki kanunda yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur da eklenmek suretiyle, madde; öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.
    Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada yer almasına öğreti ve uygulamada “davaya katılma” veya “müdahale” denilmekte, davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi “katılan” ya da “müdahil” sıfatını almaktadır.
    Gerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nda, gerekse 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu'nda kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı hâlinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak kanunda “suçtan zarar gören” ve “mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tâbi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle konuya açıklık kazandırılırken öğretideki görüşlerden de yararlanılarak, maddede katılma yetkisi kabul edilen, “mağdur”, “suçtan zarar gören” ve “malen sorumlu olan” kavramlarının, kamu davasına katılma hususundaki uygulamaya ışık tutacak biçimde tanımlanması gerekmektedir.
    Malen sorumlu; yargılama konusu işin hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddî ve malî sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir.
    Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecek, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de, bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. Bazı suçlarda mağdur belli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir (... Emin Artuk - ... Gökcen - A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, ... Yayınevi, ..., 2015, .... 289; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Seçkin Yayıncılık, ..., 2015, .... 214-217; Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayıncılık, ..., 2015, .... 106-107; ... Yaşar - ... Tahsin Gökcan - ... Artuç, Türk Ceza Kanunu, 6. Cilt, ..., 2010, .... 7702-7703.).
    Suçun mağduru belli bir kişi ise o kişinin şikâyet ve davaya katılma hakkı vardır. Tüm toplumun suçun mağduru olduğu durumlarda toplumun bir bireyi olan kişinin, yani geniş anlamda mağdurun şikâyet ve davaya katılma hakkı yoktur. Bu hâllerde toplum adına Cumhuriyet savcısı görev ifa etmektedir.
    Kamu davasına katılma için aranan "suçtan zarar görme” kavramı kanunda açıkça tanımlanmamış, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hâli” olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir. Nitekim bu husus, Ceza Genel Kurulunun 08.11.2016 tarihli ve 830-412, 03.05.2011 tarihli ve 155–80, 04.07.2006 tarihli ve 127–180, 22.10.2002 tarihli ve 234–366 ile 11.04.2000 tarihli ve 65–69 sayılı kararlarında; “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.
    CMK’nın “Kamu davasına katılma” başlıklı 237. maddesinde;
    “(1) Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.
    (2) Kanun yolu muhakemesinde davaya katılma isteğinde bulunulamaz. Ancak, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma istekleri, kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmişse incelenip karara bağlanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

    Aynı Kanun'un “Katılma usulü” başlıklı 238. maddesi ise;
    “(1) Katılma, kamu davasının açılmasından sonra mahkemeye dilekçe verilmesi veya katılma istemini içeren sözlü başvurunun duruşma tutanağına geçirilmesi suretiyle olur.
    (2) Duruşma sırasında şikâyeti belirten ifade üzerine, suçtan zarar görenden davaya katılmak isteyip istemediği sorulur.
    (3) Cumhuriyet savcısının, sanık ve varsa müdafiinin dinlenmesinden sonra davaya katılma isteminin uygun olup olmadığına karar verilir.” şeklinde hükümler içermektedir.
    Yukarıda belirtilen düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemelerinde kovuşturma aşamasında hüküm verilinceye kadar, suçtan zarar gören, mağdur veya malen sorumlu olanların, mahkemesine bir dilekçe vermek veya katılma istemini içeren sözlü başvurularının tutanağa geçirilmesi suretiyle kamu davasına katılabilecekleri hüküm altına alınmıştır.
    Kanun yolu yargılamasında katılma isteminde bulunulmasının mümkün olmadığı kural olarak benimsenmiş olmakla birlikte 5271 sayılı CMK’nın 260. maddesinde, katılma isteği reddedilmiş veya karara bağlanmamış olanların kanun yollarına başvuru hakkı bulunduğu belirtilerek böyle bir başvuru hâlinde, ilk derece mahkemesinde ileri sürülüp reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin kanun yolu başvurusunda açıkça belirtilmesi hâlinde inceleme mercisince incelenip karara bağlanacağı kabul edilmiştir.
    TBMM’ye sunulan tasarıda, ilk derece mahkemesince reddolunan veya karara bağlanmayan katılma isteklerinin istinaf yolu başvurusunda açıkça belirtilmek şartıyla karara bağlanacağı belirtilmiş ise de tasarının 249. maddesinin 2. fıkrasındaki, “Bölge Adliye Mahkemesi” ve “İstinaf” ibareleri “Kanun yolu” şeklinde değiştirilerek 237. madde bütünlüğü altında kabul edilmiş bulunduğundan, kanun yolu ibaresinin temyiz incelemesini de kapsadığı kabul edilmelidir.
    Bu açıklamalar ışığında inceleme konusu değerlendirildiğinde;
    Suç tarihinde ... Cumhuriyet savcısı olan sanık ...'in, ... Bakanlığında çalışan VEDOP sistemi kullanıcısı olan şüphelilerin görev gereği kendilerine verilen kullanıcı adı, rumuzu ve şifresi ile sisteme girerek sorgulama yaptıkları ve bazı kamu görevlileri, siyasetçiler ile ... adamlarına ait kişisel veri niteliğinde olan bilgileri öğrendikleri, şüpheliler hakkında TCK'nın 136. maddesinde düzenlenen verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan ... Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma başlatıldığı, 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi uyarınca hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi imkânı getirilen suçların basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenen suçlar olduğu, şüpheliler hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçuyla ilgili yürütülen soruşturmada ise basın ve yayın yoluyla veya sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş bir eylem bulunmayıp 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi kapsamında kalmadığından Cumhuriyet savcısı olan sanık ... tarafından verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan verilen, kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olup anılan kararda CMK'nın 172/1. maddesine muhalefet edilerek mağdurların ve suçtan zarar görenlerin açık kimlik ve adres bilgilerine yer verilmediği, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına karşı itiraz kanun yolu açık olmasına karşın kanun yolu, süresi, merci ve şeklinin belirtilmediği ve kararı suçtan zarar görenlere tebliğ etmeyerek mağdurların itiraz olanağının da ortadan kaldırıldığından bahisle sanığın görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davasının açıldığı, yargılama sırasında suç tarihinde T.C. Başbakanı olan ...'ın vekilinin katılma talebinde bulunması üzerine Özel Dairece suçtan doğrudan zarar görmediği gerekçesi ile talebinin reddedildiği, yapılan yargılama sonunda Özel Dairece sanık hakkında beraat kararı verildiği, hükmün katılma istemi reddolunan ...'ın vekili tarafından temyiz edildiği anlaşılmakla; görevi kötüye kullanma suçundan kamu davası açılan, sanık tarafından hukuka aykırı olarak ... Bakanlığında çalışan VEDOP sistemi kullanıcısı olan şüpheliler hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verildiği söz konusu kararda mağdurların isimlerine yer verilmediği gibi kanun yolu, süresi ve şekli konusunda açıklama yapılmadığı ve kararın suçtan zarar görenlere ve mağdurlara tebliğ edilmediğinin iddia edilmesi, vekili tarafından katılma talebinde bulunan ve suç tarihinde T.C. Başbakanı olan ...’ın kişisel verilerinin şüpheliler tarafından ele geçirildiğinin ileri sürülmesi nedeniyle sanığa atılı suçtan doğrudan zarar görmesi ile sanık tarafından yürütülen soruşturmada dosyadaki şüpheliler hakkında usule aykırı olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verildiğinin iddia olunması karşısında; suç tarihinde T.C. Başbakanı olan ...'ın davaya katılma ve kurulan hükmü temyiz etme hakkının bulunduğunun kabul edilmesi gerekir.
    Bu itibarla Özel Dairenin katılma talebinin reddine dair kararının kaldırılmasına, CMK'nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette görevi kötüye kullanma suçundan zarar görmüş olan suç tarihinde T.C. Başbakanı olan ...’ın kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükmün adı geçenin vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, CMK’nın 237/2. maddesine dayanarak suç tarihinde T.C. Başbakanı olan ...’ın sanık hakkında açılan kamu davasına katılan olarak kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.
    2- Sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükmünün isabetli olup olmadığı;
    Hâkimler ve Savcılar Kurulu 1. Dairesince 26.09.2017 tarih ve 9819 sayı ile sanık hakkında soruşturma izni verildiği, Hâkimler ve Savcılar Kurulu 2. Dairesince 31.10.2019 tarih ve 938 sayı ile kovuşturma izni verildiği,
    ... Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosunun 2007/282 numaralı soruşturma dosyasının incelenmesinde; 25.01.2007 tarihinde bazı basın yayın organlarında ... Bakanlığı Gelir İdaresi Bilgi İşlem Merkezinde VEDOP - E-VDO sistemine girilerek, Türkiye Cumhuriyeti 10. Cumhurbaşkanı ... ...., o tarihte T.C. Başbakanı olan ..., Orgeneral......Orgeneral ..... Orgeneral ..., siyasetçiler ..., gazeteciler . ile üst düzey devlet adamı, milletvekili, siyasetçi, asker, memur, basın mensubu ve ... adamlarının mal varlıklarına ilişkin bilgilerin ele geçirildiği ve bunların bir kısmının yayınlandığı yolundaki haberler üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu tarafından resen 25.01.2007 tarihinde 2007/282 soruşturma numarası ile Cumhuriyet savcısı ... Savaş tarafından soruşturmaya başlandığı, bir kısım ayırma ve yetkisizlik kararları neticesinde şüpheliler hakkında TCK’nın 136 ve 137. maddeleri uyarınca verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan yürütülen soruşturmanın dört yıl süreyle Cumhuriyet savcısı ... Savaş'ın uhdesinde kaldıktan sonra ... bölümü değişikliği nedeniyle 24.01.2011 tarihinde sanık ...'e tevzi edildiği, soruşturmayı devralan sanığın bir kısım ayırma ve yetkisizlik kararları sonrasında 265 şüpheli hakkında 05.10.2012 tarih ve 282-27 sayı ile; şüphelilere atılı suçun 05.07.2012 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1/1. maddesi kapsamında basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlendiği gerekçesiyle şüpheliler hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verdiği, kararda kişisel verileri ele geçirildiği tespit edilen mağdurların ve suçtan zarar görenlerin kimlik bilgilerine yer verilmediği, kanun yolu süresi ve şekli konusunda açıklama yapılmadığı, kararın dosyada şüpheli olan şahıslara tebliğ edilmesine rağmen mağdurlar ve suçtan zarar görenlere tebliğ edilmediği, şüpheliler Halil İbrahim Temiz ve Hakan Uzunoğlu'nun vekilleri aracılığıyla haklarında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi gerektiğinden bahisle bu karara itiraz etmeleri üzerine ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince 26.06.2013 tarihli ve 2185 değişik ... sayı ile kararın usul ve yasaya uygun olduğundan itirazın reddedildiği, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına şüpheli ...'ın vekili aracılığıyla itiraz etmesi üzerine ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince 05.03.2014 tarih ve 600 değişik ... sayı ile verilen kararın usul ve kanuna uygun olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği, şüpheli ...'ın vekili aracılığıyla ... Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen itirazın reddine dair karar aleyhine kanun yararına bozma talebinde bulunması üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığınca 23.09.2014 tarih ve 22769 sayı ile kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin itirazın reddine dair kararının usul ve kanuna uygun olduğu, bu nedenle kanun yararına bozma yoluna gidilmemesi gerektiği görüşüyle dosyanın ... Bakanlığına gönderildiği, talebi değerlendiren ... Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce 23.10.2014 tarih ve 63015 sayı ile ... Cumhuriyet Başsavcılığının kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının suçtan zarar görme ihtimali bulunan kişilerle, ... Bakanlığına tebliğ edilip anılan kişilere itiraz imkânının sağlanması gerektiğinden bahisle ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının kanun yararına bozma incelemesine konu edilmediğinin bildirildiği, ... Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının suçtan zarar görme ihtimali bulunan mağdurlara tebliğ edilmesi üzerine T.C. Cumhurbaşkanı ...’ın vekili tarafından karara itiraz edildiği, itirazı inceleyen ... 5. Sulh Ceza Hâkimliğince 01.10.2015 tarihli ve 3566 değişik ... sayılı kararla, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının usul ve kanuna uygun olmadığı gerekçeleriyle itirazın kabulüyle itiraza konu kararın kamu davası açılmak üzere kaldırılmasına karar verildiği, bu aşamadan sonra soruşturma evrakının başka bir Cumhuriyet savcısına tevzi edilerek 2016/42707 numaralı soruşturma dosyası üzerinden yürütüldüğü,
    Anlaşılmaktadır.
    Sanık ...; ... Cumhuriyet Başsavcılığının Basın Suçları Soruşturma Bürosunun 2007/282 numaralı dosyasında 2007 yılında bazı günlük gazetelerde otuza yakın siyasetçi, yönetici, gazeteci ve ... adamının kişisel veri kapsamında olan mal varlıklarının yayınlanması üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosunca 25.01.2007 tarihinde ... Bakanlığı Gelir İdaresi İşlem Merkezine girilerek usulsüz sorgulama yapılması ve bu bilgilerin üçüncü şahıslara aktarılması olayına ilişkin soruşturmanın re'sen başlatıldığını, o tarihte kendisinin ... müfettişi olduğunu, dosyanın Cumhuriyet savcısı ... Savaş'a 25.01.2007 tarihinde tevzi edilip 25.01.2011 tarihine kadar dört yıl boyunca soruşturmayı adı geçen Cumhuriyet savcısının yürüttüğünü, şüphelilerin üzerine atılı suçun verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme olduğunu, kişisel verileri ele geçirilen şahısların taraf olarak soruşturmaya eklenmediğini, ifadelerine başvurulmadığını, 24.01.2011 tarihinde ... Cumhuriyet savcısı olarak atandığını, Cumhuriyet savcısı ... Savaş'ın dosyalarının kendisine tevzi edilmesi üzerine 2007/282 numaralı soruşturma dosyasına bakmaya başladığını, Cumhuriyet savcısı ... Savaş tarafından yapılan talep üzerine ... Bakanlığı Teftiş Kurulu tarafından VEDOP sisteminden ilgililerin verilerine girdiği bildirilen yaklaşık 3200 kişi hakkında yapılan soruşturmada, veri depolama sistemine girdiği tespit edilerek bildirilen bu şahısların, bilgisayarlardan veri toplama sistemine girdikleri yerde suçun oluştuğu kanaatine varılarak ayırma kararı verilip ilgili Başsavcılıklara yetkisizlik kararlarıyla dosyaların gönderildiğini, bu işlemi Cumhuriyet savcısı ... Savaş’ın başlattığını, kendisinin de devam ettirdiğini, bu aşamada 05.07.2012 tarihinde 6352 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiğini, 31.12.2011 tarihine kadar basın yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklaması yöntemleriyle işlenmiş olup, temel şekli itibarıyla adli para cezası ya da üst sınırı 5 yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren tüm suçların soruşturması, kovuşturması ve hükümlerinin ertelendiğinin düzenlendiğini, şüphelilerin üzerine atılı suçun kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilerek yayınlanması nedeniyle anılan Kanun kapsamında kaldığını düşündüğünden 265 şüpheli hakkında adı geçen Kanun’un Geçici 1. maddesi gereğince kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verdiğini, soruşturmayı re'sen başlatan Cumhuriyet savcısı ... Savaş’ın suçtan zarar görme ihtimali olanları soruşturmaya kayıt etmediğini, kendisinin de bu kişileri dosyaya taraf sıfatıyla eklemediğinden belirtilen kişilerin kararda yer almadığını, bu nedenle kararın tebliğ edilmediğini, söz konusu kararın bütün şüphelilere ise tebliğ edilmiş olduğunu, bir kısım şüphelilerin karara itiraz etmesi üzerine ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince kararın usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle itirazın reddine karar verildiğini, şüpheli ... tarafından da karara itiraz edilmesi üzerine ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince itirazın reddedildiğini, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının usul ve yasaya aykırı olduğu iddia edilmiş ise de ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin iki kararına istinaden bunun usul ve yasaya açıkça aykırı olmadığına karar verilip mahkemenin suçtan zarar gördüğü iddia edilen kişilerin taraf olarak gösterilmemesini ve kararın onlara tebliğ edilmemesini bir eksiklik olarak görmediğini, verilen red kararının şüpheli ... vekiline tebliğ edilmesinden sonra kanun yararına bozma yoluna gidilmesi talebiyle Cumhuriyet Başsavcılığına dilekçe verildiğini, Cumhuriyet savcısı Ersan Yılmaz tarafından, kendisinin vermiş olduğu kamu davasının açılmasının ertelenmesi ile ... 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından verilen kararların usul ve yasaya uygun olduğundan kanun yararına bozma yoluna gidilmemesinin düşünüldüğü şeklinde ... Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne fezleke düzenlendiğini, Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce kararın suçtan zarar görme ihtimali bulunan kişilere ve ... Bakanlığına tebliği gerektiğinden karara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilmediğinin bildirildiği, kararın gönderilmesinden sonra uhdesinde bulunan soruşturma evrakına eklenerek Başsavcılıkça kendisine gönderilmediğini, evrakın kendisinden saklanmış olduğunu, yapılan itirazlar üzerine iki kez red kararı verildiğinden bu karara karşı suçtan zarar görme ihtimali bulunan kişilerin itirazlarının da bir sonuç doğurmayacağını, ... 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin verdiği kararın hatalı olduğunu, ortada itiraz üzerine kesinleşmiş bir kararın mevcut olduğunu, bu kararın ancak kanun yararına bozma yoluna gidilerek kaldırılabileceğini, ... 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin kararı sonrasında evrakın basın suçları soruşturma bürosunda görevli başka bir Cumhuriyet savcısına tevzisinin yapıldığını, kanun yolları bürosu savcısının kanun yararına bozma yoluna gidilmemesi gerektiği düşüncesi ile ... Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne hitaben düzenlediği fezlekeye ve ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kararlarına rağmen hakkında kamu davası açılmasının açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, soruşturmaya konu suçun basın ve yayın yolu ile işlendiğinden 6352 sayılı Kanun kapsamına girdiği kanaatiyle bu kararı verdiğini, üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığını, şayet iddia edildiği gibi dosyayı sonlandırma kastı olsa bir kısım şüpheliler hakkındaki soruşturmanın ayırma kararı sonrasında başka Cumhuriyet Başsavcılıklarına yetkisizlik kararlarıyla göndermemesi gerektiğini savunmuştur.
    İnceleme konusunun sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi için “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kavramı ile 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi üzerinde durulması gerekmektedir.
    CMK’nın “Kamu davasını açmada takdir yetkisi başlıklı” 171. maddesinin ikinci ve sonraki fıkraları suç tarihinde;
    “2) 253 üncü maddenin ondokuzuncu fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere, Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören veya şüpheli, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.
    (3) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilmesi için uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere;
    a) Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış bulunması,
    b) Yapılan soruşturmanın, kamu davası açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi,
    c) Kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olması,
    d) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı ve Cumhuriyet savcısı tarafından tespit edilen zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
    koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
    (4) Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde kamu davası açılır. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez.
    (5) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.” şeklinde düzenlenmişken suç tarihinden sonra yürürlüğe giren 17.10.2019 tarihli ve 7188 sayılı Kanun ile;
    “(2) Uzlaştırma ve önödeme kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere, Cumhuriyet savcısı, üst sınırı üç yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören veya şüpheli, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.
    (3) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilmesi için;
    a) Şüphelinin daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı hapis cezası ile mahkûm olmamış bulunması,
    b) Yapılan soruşturmanın, kamu davası açılmasının ertelenmesi halinde şüphelinin suç işlemekten çekineceği kanaatini vermesi,
    c) Kamu davası açılmasının ertelenmesinin, şüpheli ve toplum açısından kamu davası açılmasından daha yararlı olması,
    d) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı ve Cumhuriyet savcısı tarafından tespit edilen zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
    koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerekir.
    (4) Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde kamu davası açılır. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez.
    (5) Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin kararlar, bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi halinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
    (6) Bu madde hükümleri;
    a) Suç işlemek için örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçları ile örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlar,
    b) Kamu görevlisi tarafından görevi sebebiyle veya kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen suçlar ile asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar,
    c) Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar,
    hakkında uygulanmaz.” şeklinde düzenlenerek yürürlükteki hâlini almıştır.
    05.07.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi;
    “(1) 31/12/2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı;
    a) Soruşturma evresinde, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine,
    b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine,
    c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine,
    karar verilir.
    (2) Hakkında kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi kararı verilen kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlememesi hâlinde, kovuşturmaya yer olmadığı veya düşme kararı verilir. Bu süre zarfında birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlenmesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen soruşturma veya kovuşturmaya devam olunur.
    (3) Mahkûmiyet hükmünün infazı ertelenen kişi hakkında bu mahkûmiyete bağlı olarak herhangi bir hak yoksunluğu doğmaz. Ancak bu kişinin, erteleme kararının verildiği tarihten itibaren üç yıl içinde birinci fıkra kapsamına giren yeni bir suç işlemesi hâlinde, bu suçtan dolayı kesinleşmiş hükümle cezaya mahkûm olunduğu takdirde, ertelenen mahkûmiyet hükmüne bağlı hukuki sonuçlar kişi üzerinde doğar ve ceza infaz olunur.
    (4) Bu madde hükümlerine göre cezanın infazının ertelenmesi hâlinde erteleme süresince ceza zamanaşımı durur; kamu davasının açılmasının veya kovuşturmanın ertelenmesi hâlinde, erteleme süresince dava zamanaşımı ve dava süreleri durur.
    (5) Birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmiş olması hâlinde dahi, bu madde hükümleri uygulanır.
    (6) Birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı verilmiş mahkûmiyet hükmünün infazının tamamlanmış olması hâlinde bu mahkûmiyet hükmüne bağlı yasaklanmış hakların 25/5/2005 tarihli ve 5352 sayılı Adlî Sicil Kanununun 13/A maddesindeki şartlar aranmaksızın geri verilmesine karar verilir.
    (7) Bu madde hükümlerine göre verilen kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın veya cezanın infazının ertelenmesi kararları adlî sicilde bunlara mahsus bir sisteme kaydedilir. Bu kayıtlar, ancak bir soruşturma veya kovuşturmayla bağlantılı olarak Cumhuriyet savcısı, hâkim veya mahkeme tarafından istenmesi hâlinde, bu maddede belirtilen amaç için kullanılabilir.
    (8) Bu madde hükümlerine göre kamu davasının açılmasının, kovuşturmanın veya cezanın infazının ertelenmesi kararlarının verildiği hâllerde, bu suçlar 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun erteleme ve tekerrüre ilişkin hükümlerinin uygulanmasında göz önünde bulundurulmaz.” şeklindeki düzenleme ile 31.12.2011 tarihine kadar basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklaması yöntemiyle işlenen, temel şekli itibarıyla adli para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılmakta olan soruşturmaların CMK’nın 171. maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararıyla, kovuşturma evresinde olan davaların kovuşturmanın ertelenmesi kararıyla sonuçlandırılması, kesinleşmiş mahkûmiyet hükümlerinin ise infazının ertelenmesi gerektiği belirtilmiştir.
    Bu açıklamalar ışığında inceleme konusu değerlendirildiğinde;
    Bir numaralı inceleme konusunda anlatılan olay kapsamında; ... Cumhuriyet savcısı olan sanık ...'in usul ve yasaya aykırı olarak bir kısım şüpheliler hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verdiği, kararda CMK'nın 172/1. maddesine muhalefet ederek mağdurların ve suçtan zarar görenlerin açık kimlik ve adres bilgilerine yer vermediği, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının itiraza tabi olmasına karşın kanun yolu, süresi, merci ve şeklini belirtmediği ve kararı mağdurlara ve suçtan zarar görenlere tebliğ etmediğinden mağdurların itiraz olanağını ortadan kaldırdığından görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia edilmiş ise de;
    İddianame yerine geçen son soruşturmanın açılması kararında sanığın görevi kötüye kullanma suçunu FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kapsamında işlediğine dair bir iddiada bulunulmadığından Özel Dairece bu suç kapsamında sanık hakkında toplanan deliller değerlendirme dışı tutularak yapılan değerlendirmede;
    Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirildiği iddiasının basında yer alması üzerine soruşturmaya resen başka bir Cumhuriyet savcısı tarafından başlanıp dört yıl kadar devam edildikten sonra sanığın dosyayı devralması sonrasında şüphelilere atılı suçun 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi uyarınca basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklaması yöntemleriyle işlenmeyip bu suçun işlendiğinin basından öğrenilmesine rağmen sanık tarafından anılan Kanun’ın Geçici 1. maddesi uyarınca basın ve yayın yoluyla işlendiğinden bahisle usul ve yasaya aykırı olarak şüpheliler hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmiş ve kararda mağdurlar ve suçtan zarar görenler taraf olarak gösterilmediğinden anılan karar bu kişilere tebliğ edilmemiş ise de; sanığın bir kısım şüpheliler hakkındaki soruşturmayı ayırma kararı sonrasında başka Cumhuriyet Başsavcılıklarına yetkisizlik kararlarıyla gönderdiği anlaşılmakla şüpheliler lehine soruşturmayı sonlandırdığı iddiasının yerinde olmaması, kararın dosyadaki tüm şüphelilere tebliğ edilmesi üzerine şüpheliler Halil İbrahim Temiz ve Hakan Uzunoğlu'nun ve şüpheli ...'ın vekilleri aracılığıyla bu karara itiraz etmeleri üzerine ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının usul ve yasaya uygun olduğundan bahisle itirazın iki farklı kararla reddedilmesi, sonrasında şüpheli ...'ın vekili aracılığıyla ... 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen itirazın reddine dair karar aleyhine kanun yararına bozma talebinde bulunması üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin itirazın reddine dair kararlarının usul ve kanuna uygun olduğundan kanun yararına bozma yoluna gidilmemesi gerektiği görüşüyle fezlekenin ... Bakanlığına gönderilmesi, ... Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünce kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının suçtan zarar görme ihtimali bulunan kişilere ve ... Bakanlığına tebliğ edilip bunlara itiraz imkânının sağlanması gerektiği gerekçesiyle ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin kararının kanun yararına bozma incelemesine konu edilmediğinin bildirilmesi sonrasında anılan kararın mağdurlara tebliğ edilmesi üzerine katılan Cumhurbaşkanı ... vekili tarafından karara itiraz edilmesi, itirazı inceleyen ... 5. Sulh Ceza Hâkimliğince itirazın kabulüyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kamu davası açılmak üzere kaldırılmasına karar verilmesi birlikte değerlendirildiğinde; sanık tarafından kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı usul ve yasaya aykırı olarak verilmiş ve anılan karar mağdurlara tebliğ edilmemiş ise de, ... Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün yazısı üzerine anılan kararın katılana tebliğ edilmesi sonrasında katılanın karardan geç de olsa haberdar olması ve vekilinin karara itiraz etmesi üzerine anılan kararın kaldırılarak şüpheliler hakkında soruşturmaya devam olunup soruşturmanın derdest bulunması ve 6352 sayılı Kanun’un Geçici birinci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi hâlinde erteleme süresince dava zamanaşımı süresinin durması ve anılan kararın mağdurlara tebliğ edilmemesi nedeniyle kesinleşmediğinden dava zamanaşımı süresinin o aşamada henüz işlemeye başlamaması hususları gözetildiğinde; sanığın eylemi neticesinde kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunmadığı ya da kişilere haksız menfaat sağlanmadığından sanığa atılı suçun maddi unsurlarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla usul ve yasaya uygun Özel Daire kararının onanmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan ...; "Olay tarihinde ... Bakanlığı Gelir İdaresi Bilgi İşlem Merkezinde 25.01.2007 tarihinde V(E)DOP-E-VDO sistemine girilerek, Türkiye Cumhuriyeti 10. Cumhurbaşkanı ... Nejdet Sezer, o tarihte Başbakan olan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ..., Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Orgeneral İlker Başbuğ, Orgeneral ..., siyasetçiler Devlet Bahçeli, Deniz Baykal, Erkan Mumcu, ... Ağar, ... Unakıtan, Ömer Dinçer, gazeteciler Ertuğrul Özkök, Fatih Altaylı, Emin Çölaşan gibi üst düzey devlet adamı, milletvekili, siyasetçi, asker, memur, basın mensubu ve ... adamlarının mal varlıklarına ilişkin kişisel bilgilerin ele geçirildiği ve bunların bir kısmının yayınlandığı yolundaki basında çıkan haberler üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığı Basın Suçları Soruşturma Bürosu tarafından şüpheliler hakkında TCK'nın 136. maddesinde düzenlenen 'verileri hukuka aykırı ele geçirme' suçundan ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/42707 sayılı dosyası ile soruşturma başlatılmıştır.
    6352 sayılı Kanun'un Geçici 1. maddesi uyarınca hakkında erteleme imkânı getirilen suçların bir kısmının basın ve yayın yoluyla diğer kısmının ise sair düşünce açıklaması yöntemiyle işlenen suçlar olduğu, şüpheliler hakkında yürütülen kişisel verileri ele geçirme eylemiyle ilgili soruşturmada ise basın yayın yoluyla veya sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş bir eylemin bulunmadığı, dolayısıyla şüphelilerin kişisel verileri ele geçirme eyleminin 6352 sayılı Yasa'nın 1. maddesi kapsamında kalmadığı, zira eylemlerin basın, yayın veya ifade özgürlüğü ile bir ilgisinin bulunmadığı hâlde, eski ... Cumhuriyet savcısı ... tarafından, usul ve yasaya açıkça aykırı olarak kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin karar verilmiştir.
    Karara konu olan soruşturma 5237 sayılı TCK'nın 134 ve 136. maddelerinde düzenlenen özel hayatın gizliliği ve kişisel verileri ele geçirme suçlarına ilişkindir. 5271 sayılı CMK'nın 171/2 ve 173. maddelerine göre, kamu davasının ertelenmesi kararına itiraz yolu açık olmasına karşın anılan Yasa'nın 172/1. maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı olarak mağdurların itiraz haklarını doğru bir şekilde kullanabilmeleri için gerekli olan kanun yolu, süresi, merci ve şekilleri de belirtilmemiştir. Ayrıca şüpheli tarafından verilen kararda 5271 sayılı CMK'nın 172/1. maddesindeki düzenlemeye aykırı olarak mağdurların açık kimlik ve adres bilgilerinin gösterilmediği gibi karar suçtan zarar gören mağdurlara tebliğ de edilmeyerek bildirilmemiştir.
    Sanık eski ... Cumhuriyet savcısı ... yasalara aykırı verdiği kamu davasının ertelenmesi kararında; mağdurların açık kimlik ve adres bilgilerini, kanun yolunu, süresini, merci ve şekillerini belirtmeyerek ve kararı suçtan zarar görenlere tebliğ etmeyerek 5271 sayılı CMK'nın usule ilişkin hükümlerine aykırı davrandığı ve bu şekilde mağdurların itiraz olanağını da ortadan kaldırmıştır.
    Olay nedeniyle ... Cumhuriyet savcısı iken Hâkimler ve Savcılar Kurulu Genel Kurulunun 31.08.2016 tarihli ve 2016/428 sayılı kararıyla meslekten çıkartılan ve ... 19. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.04.2019 tarihli, 2017/132 esas ve 2019/133 karar sayılı kararı ile hakkında 'silahlı terör örgütüne üye olma' suçundan mahkûmiyet kararı verilen sanık ... (34007) hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan soruşturma yapılarak kamu davası açılmıştır.
    Sanık ... hakkında istinat edilen suçtan, Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından yapılan ilk derece yargılama sonucunda sanığın istinat edilen görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilmiştir.
    Davaya katılma isteği Dairece red olunan mağdur ... vekilinin kararı temyiz etmesi nedeniyle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından yapılan temyiz incelemesi sonucunda katılma talebinin kabulüne sanık hakkında verilen beraat kararının onanmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu ile aramızdaki görüş ayrılığı sanığa istinat edilen görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığına ilişkindir.
    Mevcut deliller birlikte değerlendirildiğinde; 25.01.2007 tarihinde bazı basın-yayın organlarında ... Bakanlığı Gelir İdaresi Bilgi İşlem Merkezinde V(E)DOP-E-VDO sistemine girilerek, Türkiye Cumhuriyeti 10. Cumhurbaşkanı ......., o tarihte Başbakan olan Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı ..., Orgeneral Yaşar Büyükanıt, Orgeneral İlker Başbuğ, Orgeneral ..., siyasetçiler ... gazeteciler... gibi üst düzey devlet adamı, milletvekili, siyasetçi, asker, memur, basın mensubu ve ... adamlarının mal varlıklarına ilişkin kişisel bilgilerin ele geçirildiği ve bunların bir kısmının yayınlandığı yolundaki haberler üzerine ... Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmıştır.
    Bir kısım tefrik ve yetkisizlik kararları neticesinde kalan toplam 265 şüpheli hakkında kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme (TCK madde 136 ve 137) suçundan yürütülen bu soruşturma sanık eski ... Cumhuriyet savcısı olan ...'e tevzi edilmiştir. Sanık düzenlediği 05.10.2012 tarihli ve 2007/282 Basın Soruşturma, 2012/27 Basın Karar sayılı kararla, şüphelilere atılı eylemler ve suçun 05.07.2012 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanun'un Geçici 1/1. maddesi kapsamında kaldığı gerekçesiyle şüpheliler hakkındaki kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirme suçu erteleme kapsamına girmediği hâlde usul ve kanuna aykırı olarak 'kamu davasının açılmasının ertelenmesine' dair karar vermiştir. Sanık verdiği bu kararda kişisel verileri ele geçirildiği tespit edilen mağdurların kimlik bilgilerine yer vermezken bu mağdurları herhangi bir tebliğ işlemi ile de haberdar etmemiş olup, mağdurların karardan haberdar olma ve karara itiraz etme haklarını ellerinden almıştır.
    Sanık ...'in FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûm olması hususu nazara alındığında, sanığın bu eylemleri ... Bakanlığında çalışan ve VEDOP sistemi kullanıcısı ve FETÖ/PYD mensubu olan diğer sanıkları korumak için kasıtlı olarak yaptığı, bu şekilde üzerine atılı görevi kötüye kullanma suçunu işlediği" görüşüyle,

    Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi de; "Sanığın eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve Özel Daire kararının bozulması gerektiği" düşüncesiyle,
    Karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay 9. Ceza Dairesinin suç tarihinde T.C. Başbakanı olan ...’ın katılma talebinin reddine dair kararının KALDIRILMASINA,
    2- CMK'nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette görevi kötüye kullanma suçundan zarar görmüş olan suç tarihinde T.C. Başbakanı olan ...’ın kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükmün adı geçenin vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, CMK’nın 237/2. maddesine dayanarak suç tarihinde T.C. Başbakanı olan ...’ın sanık hakkında açılan kamu davasına katılan olarak KABULÜNE,
    3- Yargıtay (Kapatılan) 9. Ceza Dairesinin 22.11.2021 tarihli ve 21-43 sayılı sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen beraat hükmünün ONANMASINA,
    4- Dosyanın, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı ile Yargıtay 9. Ceza Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla baktığı görevi kötüye kullanma suçlarından kaynaklanan davalara ilişkin dosyaların devredildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE 24.05.2022 tarihinde yapılan müzakerede birinci inceleme konusu bakımından oy birliğiyle, ikinci inceleme konusu bakımından ise oy çokluğuyla karar verildi.


    ...



    ...



    ...



    ...
    Bozma


    ...



    ...



    ...



    ...



    ...



    ...
    Bozma


    ...



    ...



    ...



    ...



    ...




    Yazı İşleri Müdürü.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi