![Abaküs Yazılım](/6.png)
Esas No: 2021/10905
Karar No: 2022/5190
Karar Tarihi: 26.04.2022
Danıştay 6. Daire 2021/10905 Esas 2022/5190 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2021/10905 E. , 2022/5190 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/10905
Karar No : 2022/5190
TEMYİZ EDENLER : 1- (DAVALI) : ... Bakanlığı - ...
VEKİLİ : ..., Hukuk Müşaviri (E-Tebligat)
2- MÜDAHİL (DAVALI YANINDA): ...Genel Müdürlüğü - ...
VEKİLİ : ..., Hukuk Müşaviri (E-Tebligat)
KARŞI TARAF (DAVACILAR) :
...
...
67- ...
VEKİLLERİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: İstanbul İli, Şile İlçesi, ...Mevkii ile Kocaeli İli, Kandıra İlçesi, ...Mevkiinde davalı yanında müdahil tarafından yapılması planlanan "İstanbul-Sungurlu Barajı (HES, Malzeme Ocakları, Kırma-Eleme Tesisi ve Hazır Beton Tesisi Dahil)" projesi ile ilgili olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi, İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünce verilen ...tarih ve ..."Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) Olumlu" kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Temyize konu kararda; uyuşmazlığın çözümü amacıyla çevre mühendisi, iki ziraat mühendisi, jeoloji mühendisi, hidrojeoloji mühendisi ve iki biyologtan (flora ve fauna uzmanları) oluşan bilirkişi heyetiyle yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda özetle; "Çevre mühendisliği yönünden yapılan değerlendirmede; ... Sürdürülebilirliğin üç ana bileşeninin; çevre koruma, ekonomik büyüme ve sosyal gelişim olduğu, Sungurlu Barajı ve Hidroelektrik Santralinin, İstanbul’a su temini ve elektrik enerjisi üretimi açısından ekonomik ve sosyal faydalar sağlayabileceği, ancak, bu projede, sürdürülebilirliğin bu üç bileşenin yeterince irdelenmediği ve özellikle sosyal bileşenin zayıf kaldığı ve sular altında kalacak yerleşimlerde yaşayanların nerelere yerleştirileceği, sosyal ve ekonomik kayıplarının nasıl karşılanacağı konusunun belirgin olmadığı, bölgede tarımsal faaliyetler ile geçimini sağlayan nüfusun ekonomik kayıplarının nasıl karşılanacağının da açık olmadığı, sular altında kalacak bitki örtüsünün, tarım arazileri ile flora ve fauna kaybı ve kesilecek ağaçların sayısı, doğal-çevresel sürdürülebilirliğini zedeleyeceği ... Projenin ÇED raporunda verilen fayda maliyet analizlerinde içme suyu olarak deniz suyunun kullanımı, kayıp kaçak önleme maliyeti gibi karşılaştırmalar yapıldığı, dünyada ve Türkiye’de borularda kayıplar önemli olduğu ve yüksek kayıp kaçak oranı su temininin maliyetini artırdığından bu kaçakların minimum düzeye getirilmesinin zaruri olduğu, projenin yapılması ile karşılaştırılacak/ sağlanacak bir faydanın olmadığı, proje alanındaki su miktarının hem İstanbul’a su temin edilmesi, hem de yörenin su ihtiyacının karşılanması açısından yeterli olduğu ... Sungurlu Barajı projesi kapsamında pompalama için ihtiyaç duyulan enerjinin karşılanabilmesi adına 2 üniteli toplam 3,30 MWm/ 3,21 MWe’lik kurulu güce sahip küçük bir de HES'in kurulmasının planlandığı, HES ile ülkemiz bütçesine yıllık enerji faydası olarak 3.222.000 TL sağlanacağı, bu rakamın tarım ve ekosistem üzerinde gerçekleşebilecek tahribatın ölçülemez etkileri ile karşılaştırılmasının mümkün olmadığı, fayda maliyet analizinde çevresel kayıplar, tarımsal kayıplar da dahil edilerek değerlendirilmesi gerektiği, ... Barajların diğer çevresel etkilerine bakıldığında ise bir nehrin önüne baraj yapılarak akışının engellenmesi ve bir gölün oluşması, nehrin ekolojik koşullarını önemli ölçüde değiştirerek nehirde ve etki alanında yaşayan türlerin ve ekosistemin olumsuz yönde etkileyeceği, suyun basınç, sıcaklık, oksijen seviyelerinde ve hatta kimyasal ve fiziksel özelliklerinde değişiklikler oluştuğu, ayrıca, su akışının kesintiye uğramasıyla ekolojik sürekliliğin bozulacağı, bu üreme alanlarına geçişleri baraj tarafından engellenen balık türleri açısından en belirgin olduğu, ... Barajın inşaat faaliyetleri sırasında da baraj sahasındaki fauna ve floranın olumsuz etkileneceği, su tutma başladığında, rezervuarın her zaman geniş orman alanlarını ve otlakları ve tarım alanları da dahil olmak üzere, diğer ekosistemleri sular altında bırakacağı, yapılması planlanan Sungurlu Barajı ve HES projesinin de yukarıda bahsedilen etkileri yaratması muhtemel olduğu, ekolojik (fauna-flora) yönden yapılan değerlendirmede; Floristik Değerlendirme: Bölgenin floristik yapısı ile ilgili çalışmalar kapsamında ilaveten arazi çalışmalarının yapılmış ve ilgili literatürler taranmış olduğunun ÇED raporunun ilgili bölümlerinde anlaşıldığı, hazırlanan ilk raporda alanda sadece 1 endemik takson olduğu belirtilirken, yapılan çalışmalar sonucunda 4 tanesi LC, 1 tanesi EN ve 1 tanesi de VU kategorisinde olan toplam 6 endemik takson (Centaurea kilaea Boiss. EN, Senecio castagneanus DC. LC, Salvia modesta Boiss. VU, Asperula littoralis Sm. LC, Verbascum bithynicum Boiss. LC, Muscari bourgaei Baker LC tespit edildiği ve bu taksonlar ile ilgili gerekli koruma önlemlerinin belirtildiği, ayrıca ilgili mevzuat gereği alandaki endemik bitkilerin kim tarafından ve ne zaman, hangi yöntemle (literatür gözlem vs.) tespit edildiğine ilişkin bilgilerin de tamamlanarak raporda belirtildiği, mevzuatta istenen “Flora için Türkiye Bitkileri Veri Servisi (TUBİVES)" kullanılarak kontrol yapıldığı, proje sahasında yetiştiği literatürlerden tespit edilen Galanthus gracilis Celak.(..., Fotoğraf 2) türünün keşif tarihinde tarafımızca gözlendiği ve bu durumun da ilgili literatürlerin tarandığının, arazi çalışmalarının da yapıldığının bir göstergesi olduğu, ... Yukarıdaki değerlendirmeler çerçevesinde floristik bakımdan dava dosyasında yer alan İstanbul 11. İdare Mahkemesinin 03/07/2019 tarihli bilirkişi raporunda yer alan tespit ve görüşlerde belirtilen eksikliklerin giderilmiş olduğunun anlaşıldığı, Faunistik Değerlendirme: "... ÇED raporunun ekolojik yapı kısmında verilen tür listeleri, bunların koruma statüleri, projeden etkilenme boyutları ve alınması gereken önlemler konusunda gerekli çalışmaların gerçekleştirilmiş olduğu ve ÇED raporu için tanımlanan formatta rapora girdiği, ... Bununla birlikte, ekolojik açıdan dava dosyasında yer alan ...İdare Mahkemesi 03/07/2019 tarihli bilirkişi raporunda yer alan tespit ve görüşlerde belirtilen eksiklikler ve sakıncalar yönünden tanımlanmış olan unsurların da giderilmiş olduğu, su kaynakları (hidrojeoloji) ve çevre bakımından yapılan değerlendirmede; ... ÇED raporu kapsamında su kaynaklarına olabilecek etkilerin tamamının baraj aks yeri, ocak ve eleme tesisleri, gölalanı ve depolama sahaları için değerlendirildiği, ÇED raporunun 53. sayfasında baraj göl alanında vadi tabanlarında akarsu akışı, yamaçlarda yeraltısu seviyeleri oluşumundan bahsedildiği, ancak baraj aks yerinden sonraki alan için bir değerlendirme yapılmadığı, akarsu yataklarında deredeki su seviyesi, akarsu yatağının geçirimlilik değerleri ve yeraltı su seviyeleri kontrolünde akarsu ile yeraltı suyu arasında hidrolik etkileşimin ortaya çıkmasının söz konusu olduğu, ÇED raporunda söz konusu hidrolik ilişkinin tespiti yapılmadığı gibi, proje inşaat aşamasından itibaren baraj aks yerinden Karadenize dökülene kadar, değişen (azalan) akarsu debisi neticesinde, Sungurlu Dere yatağında su kaynaklarının nasıl etkileneceğine dair değerlendirmenin de yapılmadığı, bunun yanı sıra ÇED raporunun 75. sayfasında, Sungurlu Deresi’ne deniz suyu karışımının olduğu ve Yılgın Deresi’nin tarımsal sulama amaçlı kullanıldığı belirtildiği, denize boşalan akarsularda deniz suyu karışımı, deniz suyu ile akarsu arasında seviye ilişkisine bağlı olarak ortaya çıktığı, yine proje kapsamında değişecek (azalacak) dere debisi sebebiyle söz konusu deniz suyu karışımının artmasının söz konusu olabileceği, ancak ÇED raporu kapsamında bu deniz suyu girişiminin mevcut boyutları belirlenmediği gibi, yeni ortaya çıkacak debi koşullarında söz konusu deniz suyu girişiminin nasıl hareket edeceğine yönelik de değerlendirmenin yapılmadığı, akarsuda debi azalmasına bağlı olarak deniz suyu girişiminin artması riskinin yukarıda bahsedilen akarsu-yeraltı suyu ilişkisi kapsamında yeraltı sularında tuzlanmaya da sebep olabilecek nitelikte olduğu, ancak ÇED raporunda bu etkinin de değerlendirilmediğinin saptandığı, ... Özetle, ÇED raporunun, su kaynakları açısından, baraj aks yeri, gölalanı, kaya ocağı, depo sahaları ve kırma eleme tesisi ve dolayıyla sınırlı kaldığı ancak projenin su kaynakları bakımından Sungurlu Deresi’nin denize boşaldığı noktaya kadar etkileri olabileceği ve bu etkilerin yeterince değerlendirilmediği, ... Bölgede bulunan önemli su kaynaklarından bazılarının; Melen, Göksu, Çanak Dere, Salliman Dere, Kuzulu Dere, Kılıçlı Dere, Büyük Dere, Düz Dere, Yılgın Dere, Kabakoz Dere ve Istranca Deresi olduğu, bölgenin toplam 1.993 hm3 yerüstü ve 75 hm3 yeraltı suyu potansiyelinin mevcut olduğunun DSİ kaynaklarında belirtildiği, bölgenin su kaynakları açısından zengin olduğu, proje alanındaki su miktarının hem İstanbul’a su temin edilmesi, hem de yörenin su ihtiyacının karşılanması açısından yeterli olduğu, ... oluşacak baraj göl alanının yaklaşık 11,76 km2 alanı kapsayacağının belirtildiği, gölün mutlak koruma alanı (300 m ) ve gölalanı toplam 25 ha civarında olacağının bildirildiği, mutlak koruma alanı ve kısa mesafeli koruma alanı içerisinde bulunacak yerleşimlerin ve bunlarla ilgili konuların da değerlendirilmediğinin tespit edildiği, mutlak koruma alanında kalan yerleşimlerin kamulaştırılacağı ve bunun bedelleri raporda yer alırken, istihdam, eğitim, barınma vs. gibi alternatiflerin ve sosyal konuların irdelenmediği, ÇED raporunda “Rezervuar alanı ve mutlak koruma alanı sınırları içerisinde kalan yerleşimler ile ilgili olarak; bu bölgede yaşayan halkın talepleri göz önüne alınarak gerekli çalışmaların yapılacak olup halkın sosyolojik durumları da değerlendirilerek mağduriyetlerin giderilebilmesi sağlanacaktır.“ denildiği, göl alanı ve mutlak koruma alanı da dikkate alındığında, projenin etki alanının büyüklüğü ve projeden sağlanacak katkılar karşılaştırıldığında, bu konuların muallakta kaldığı, ... Balık geçitleri ile ilgili planlama ve açıklamaların yetersiz bulunduğu, duyarlı yöreler bakımından yapılan değerlendirmede; ... Proje sahası ve yakın çevresinin, yağışlı bir bölge olup, karasal flora türlerinin, yağışın oturmuş olduğu (baskın oranda yaz ayları), nem, bağıl nem, ıslak toprak zemini vb. gibi biyo-ekolojik etkenlere uyum sağlamış oldukları, bu kapsamda Sungurlu Barajı projesinin karasal flora türlerine yönelik olumsuz bir etki yaratmayacağı, bununla birlikte, Sungurlu Barajının oluşumu ile birlikte bölgenin bölgesel ve mikro-iklim açısından genel iklimsel değerlere etki etmeyeceği, proje yerinin alternatiflerinin bulunup-bulunmadığı; ... Sungurlu Barajı ile İstanbul’a halihazırda temin edilen 85.72 hm3 /yıl’lık içme suyu miktarının 115,20 hm3’ye artırılmasının planlandığı, bu sayede İstanbul’un 2040 yılına kadar ki su ihtiyacının karşılanmasında katkı sağlanacağının belirtildiği, ancak, nüfusta gerçekleşecek artışlar dikkate alındığında, buradan sağlanacak su miktarının İstanbul’un su ihtiyacı karşılama süresinin de sınırlı kalacağı, halihazırda regülatörün kapasitesinin artırılarak bu suyun yukarıda bahsedilen ve kullanılan depolama alanlarına iletilerek önerilen Sungurlu Göleti yerine halihazırda depolandığı şekilde biriktirilerek suyun İstanbul’da kullanımının değerlendirilmesinin uygun olacağı, Sungurlu Barajı planlama aşamasında baraj yeri, tipi ve karakteristiği ile ilgili çalışmaların yapıldığı, civar yerleşim alanlarının en az düzeyde etkilenebilmesi için gerekli çalışmaların gerçekleştirildiği, Sungurlu Barajı’nın İstanbul İlinin içme suyu ihtiyacını karşılayabilmesi amacına hizmet edebilmesi adına bu kriterlerin sağlanması zorunluluğunun ortaya çıktığı, bu kapsamda kurulacak Sungurlu Barajı’nın proje karakteristiği adına başka bir alternatifinin bulunmadığı, jeolojik bakımdan yapılan değerlendirmede; ... Yapılan incelemede baraja su taşıyacak akarsu yatağının incelendiği, akarsu yatağının eğiminin 3-5 derece olduğu görülmüş, taşınan malzemelerin boyut ve miktar açısından rezervuar alanını tehlikeye atmayacak düzeyde olduğunun görüldüğü, bu kapsamda zaten ilgili yönetmelik ve mevzuatlar gereği DSİ'nin herhangi bir su yapısını tasarlamadan önce fizibilite etütleri ile taşınan sediment miktarını belirlediği, ÇED raporu içerisinde belirtildiğine göre akarsu yatağında ölçülen sediment miktarı, baraj rezervuar alanını tehlikeye atmayacak düzeyde olduğu, dolayısıyla proje siltlenme açısından herhangi bir problem içermediği, proje sahası içerisinde yapılan gözlemlerimiz neticesinde, gerek rezervuar alanın gerekse gövdenin oturacağı aksı tehlikeye atacak düzeyde herhangi bir heyelan emaresine (gerilme çatlağı, kabarma, ağaçların düşeyden sapma açıları vs.,) rastlanılmadığı (fotoğraf 10), bu kapsamda DSİ'nin yaptığı ya da yapacağı su toplama yapılarında gerek rezervuar alanları, gerekse baraj gövdesini tehlikeye atacak yamaların duraylılık değerlendirmelerini zemin etüdü kapsamında yaptığı, ÇED raporu içerisinde bu konuya detaylı bir şekilde değinildiği, proje sahası içerisinde herhangi bir yamaç duraysızlık probleminin olmayacağının belirtildiği,
ÇED raporu incelendiğinde genel jeolojisi değerlendirmesinin çok detaylı olduğu, proje sahası içerisinde jeolojik istifin alttan üste doğru filiş ve killi kireçtaşı şeklinde istiflendiğinin belirtildiği, birimler hem tabakalanma açısından hem de geçirimlilik alt limitleri açısından bu tür su tutma yapıları için oldukça uygun olduğu, dolayısıyla proje sahasının, hem litolojik olarak hem de tabakalı yapıların eğim yönü ve eğim miktarı açısından problem oluşturmayacak nitelikte olduğu, ÇED raporundan anlaşılacağı üzere, jeolojik yapıyı ortaya koyabilmek için proje kapsamında farklı zamanlarda 19 sondaj kuyusunun (675 m) açıldığı, alınan numunerin üzerinde başta geçirimlilik deneyleri olmak üzere, gerekli tüm deneylerin yapıldığı, ortamın jeolojik ve jeoteknik açıdan değerlendirildiği, su tutma projesi için herhangi bir problemin olmayacağının belirtildiği, ÇED raporu incelendiğinde, yapılan jeolojik ve jeoteknik değerlendirmelerin oldukça yeterli olduğu, yapılan tüm bu değerlendirmeler neticesinde, jeolojik ve jeoteknik açıdan ÇED olumlu kararının yerinde olduğu, tarımsal kullanım, arazi karakteristikleri ve arazi sınıflaması yönünden yapılan değerlendirmede; Yenileştirilmiş ÇED raporunda ‘IV.2.9. Toprak Özellikleri ve Kullanım Durumu (Toprak Yapısı, Arazi Kullanım Kabiliyeti, Sınıflaması, Taşıma Kapasitesi, Yamaç Stabilitesi, Kayganlık, Erozyon, Toprak İşleri İçin Kullanımı, Doğal Bitki Örtüsü Olarak Kullanılan Mera, Çayır vb.)’ başlığı altında verilen toprak sınıflaması ile ilgili bilgilerin proje alanını kapsamadığı, burada çoğunlukla Kocaeli İli ve İstanbul İli toprak durumlarından ve sınıflamasından, arazi kullanım durumlarından bahsedildiği, ancak proje alanını ve su altında kalacak alanları kapsayacak toprak özelliklerinin verilmediği, dolayısıyla toprak ile bu başlık altında verilen ‘Toprak Yapısı’, ‘Arazi Kullanım Kabiliyeti’, ‘Sınıflaması’, ‘Taşıma Kapasitesi’, ‘Yamaç stabilitesi’, ‘Kayganlık’, ‘Erozyon’, ‘Toprak İşleri İçin Kullanımı’ gibi konuların yüzeysel olarak geçiştirildiği ve yapılan yorumların yetersiz olduğu, benzer şekilde ‘Arazi Kullanım Durumu’ başlığı altında verilen arazi kullanım durumu ile ilgili bazı bilgilerin 2009/7 Genelgesi kapsamında yenilenen ÇED raporunda verildiği görülmekle birlikte, bu bilgilerin çalışma alanına ait olmadığı, İstanbul ve Kocaeli İllerinin arazi kullanım durumlarına ait bilgilerden ibaret olduğu ve çalışma alanını yansıtmadığı, yenilenmiş ÇED raporunda toprak sınıflamasının yapılabilmesi için gerekli olan toprak profil örneklemesinden, toprak analizlerinden, toprak çeşitlerinin sınırlarını gösteren harita ve benzeri hiçbir çıktının eklenmediği, bu çalışmaların yenilenmiş ÇED raporunda belirtildiği gibi 02/08/2019 tarihinde yapılan bir günlük arazi etüd çalışması ile yapılmasının mümkün olmadığı, yenilenmiş ÇED raporunda, bitkisel toprak depo alanı olarak baraj gövdesinin altında yaklaşık 10.944 m2 alanın ayrıldığı, sayfa 85'ten itibaren ‘Bitkisel Toprak Depolama Alanı’ başlığı altında verildiği, yenilenmiş ÇED raporunda, ayrıca yapılacak kazı işlemlerinde öncelikle arazi yüzeyinden yaklaşık 30 cm kalınlığındaki bitkisel toprağın sıyrılacağı, 18/03/2004 tarihli ve 25406 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanarak yürürlüğe giren "Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği"nde verilen standartlara göre proje sahası sınırları içerisinde eğimi % 5’ten fazla olmayan bir yerde geçici olarak depolanacağı ve inşaat işlemlerinin tamamlanmasından sonra yapılacak çevre düzenleme işlemlerindeki yeşil alan oluşturmada veya son örtünün oluşturulmasında kullanılacağının belirtildiği, bu kadar büyük hacimli toprağın daha sonra hangi çevre düzenleme işlerinde kullanılacağının ÇED raporunda tam olarak belirtilmediği, bu haliyle depolanmasının başka olumsuz çevre felaketlerine yol açabileceği riskinin göz önüne alınmadığı ... sonuç olarak; yukarda detaylı olarak belirtilen nedenlerden dolayı yenilenmiş ÇED raporunun baraj gölü ve çevresine ait toprak ile ilgili verilerin yetersiz, gerçekle uyumsuz ve eksik olduğu sonucuna varılmıştır. ... Hazırlanan ÇED raporunun bilimsel ve içerik açısından yapılan değerlendirmelerinde; fauna, flora ve jeolojik açıdan istenen format ve kapsamda hazırlandığı ve iyileştirilmiş olduğu, ancak toprak, tarım, hidrojeolojik ve çevre mühendisliği açısından yapılan incelemelerde ise daha önceki bilirkişi heyetinin tespit etmiş olduğu eksikliklerin yerine getirilmediği, aynı zamanda ÇED kapsamında olması gereken ve yukarıda ilgili bölümlerde açıklanan içeriğe de sahip olmadığı ..." yönünde görüş ve tespitlere yer verilmiştir.
Buna göre, bilirkişi raporunda yer verilen açıklamalar ve tespitler dikkate alındığında; ekolojik (fauna-flora) açısından yapılan değerlendirmelerde, .... İdare Mahkemesinin E:...sayılı dosyası ile yargılaması yapılan ÇED raporunda belirtilen eksikliklerin giderildiği, uyuşmazlık konusu ÇED raporunda bu hususta herhangi bir olumsuzluğun bulunmadığı, yine jeolojik ve jeoteknik değerlendirmeler bakımından da ÇED Olumlu kararının yerinde olduğunun belirtildiği görülmekle birlikte, uyuşmazlık konusu ÇED raporunda; planlama aşamasında bölgenin nasıl şekilleneceğine yer verilmediği, HES ile ülkemiz bütçesine sağlanacak olan enerji faydasının yanında, tarım ve ekosistem üzerinde önemli oranda tahribat gerçekleştireceği, su akışının kesintiye uğramasıyla ekolojik sürekliliğin bozulacağı, barajın inşai faaliyetlerin baraj sahasındaki fauna ve florayı olumsuz etkileyeceği şeklinde olumsuz tespitlere yer verildiği, öte yandan, su kaynakları açısından yapılan değerlendirmenin baraj aks yeri, gölalanı, kaya ocağı, depo sahaları ve kırma eleme tesisi ile sınırlı kaldığı, halbuki projenin su kaynakları bakımından Sungurlu Deresi’nin denize boşaldığı noktaya kadar etkilerinin olabileceği, ancak bu etkilerin yeterince değerlendirilmediği, baraj yapımı esnasında çıkarılan hafriyatın daha sonra hangi çevre düzenleme işlerinde kullanılacağının raporda tam olarak belirtilmediği, hafriyatla ilgili bu durumun ise başkaca çevre felaketlerine yol açma riskinin bulunduğu ve bu hususun raporda göz önüne alınmadığı, toprak ve arazi kullanımı ile ilgili yapılan çalışmalarda çoğunlukla Kocaeli ve İstanbul İlleri toprak durumlarından ve sınıflamasından, arazi kullanım durumlarından bahsedildiği, proje alanını ve su altında kalacak alanları kapsayacak toprak özelliklerine yer verilmediği, baraj gölü ve çevresine ait toprak ile ilgili verilerin yetersiz, yapılan çalışmaların ise gerçekle uyumsuz ve eksik olduğu, toprak yapısı, arazi kullanımı, erozyon gibi konularda detaylı araştırmalara ve açıklamalara yer verilmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporu birlikte değerlendirildiğinde; gerçekleştirilmesi planlanan projeye ilişkin dava konusu ÇED raporunda, bir önceki ÇED raporuna nazaran bir takım eksikliklerin giderilmiş olduğu görülmüş ise de, yukarıda da belirtildiği gibi, bölge halkına ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği, tarım alanları ve su kaynakları bakımından yeterli bir inceleme ve değerlendirme yapılmadığı, söz konusu projeye ilişkin fayda maliyet analizinin yeterli olarak irdelenmediği, proje kapsamındaki inşai faaliyetlerde çıkarılacak hafriyatla ilgili bir planlamaya yer verilmediği hususları dikkate alındığında, projenin yapılacağı sahanın özelliğine göre gerekli ve yeterli bilimsel araştırma ve irdelemelerin yapılmadığı, keşif esnasında elde edilen bilgi ve bulgular ile dosyada mevcut veriler esas alınarak yapılacak değerlendirmenin ise çevresel etkileri tam anlamıyla ortaya koyamayacağı göz önüne alındığında, eksik incelemeye dayalı olarak hazırlanan ÇED raporu dayanak alınarak verilen dava konusu 04/03/2020 tarihli "ÇED Olumlu" kararında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Belirtilen gerekçelerle hukuka aykırı bulunan dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : 1- Davalı idare tarafından, usule ilişkin olarak davacıların davayı açmakta menfaatlerinin bulunmadığı, esasa ilişkin olarak yerleşim alanlarının bir kısmının su altında kalacak olmasının burada yaşayan insanların yaşamlarının tekrar kurulmasından emin olmayı gerektirdiği, dolayısıyla yöre halkının proje nedeniyle mağdur edilmemesi adına gerekli kamulaştırma işlemleri ile halkın taleplerinin göz önüne alınarak gerekli çalışmaların yapılacağı ve halkın sosyolojik durumları da değerlendirilerek mağduriyetlerinin giderilebilmesinin sağlanacağı, anayollara yapılacak bağlantı yolları sayesinde bölgedeki taşımacılık sorununun giderileceği, ayrıca su altında kalacak yerleşim yerlerinde yaşayanların nerelere yerleşeceği, sosyal ve ekonomik kayıpların nasıl karşılanacağı ile ilgili hususların nihai ÇED raporunda detaylı bir biçimde anlatıldığı, flora ve fauna ile ilgili ÇED raporunun revize edildiği, bilirkişi raporunda flora ve fauna uzmanlarının ÇED raporunu yeterli bulurken, çevre mühendisinin projenin yapılmasından flora ve faunanın olumsuz etkileneceği yönünde yapılan değerlendirmesinin çelişki oluşturduğu, dava konusu projenin yapılmasının en önemli amacının İstanbul İlinin giderek artan kullanma ve içme suyu ihtiyacını karşılayabilmek olduğu, 2010 yılı Ekim ayında yaşanan taşkının can ve mal güvenliğini tehdit etmesi üzerine Sungurlu Barajının yapılması ile dere profilindeki düzensizliklerin ortadan kaldırılarak, Sungurlu Deresindeki su akımının düzenlenmesi, su içerisindeki canlıların yaşam şartlarının kolaylaşmasını da sağlayarak ekosistem üzerinde olumlu etkilerde bulunacağı, ayrıca dere taban şevlerinde yapılacak temizlik çalışmaları ile bu taşkınların önüne geçilebileceği ve baraj çevresinde taşkın riskinin ortadan kaldırılarak çevresel bir faydanın da sağlanacağının öngörüldüğü, dolayısıyla planlanan projenin en önemli çevresel faydasının kıyı erozyonunun önlenmesi olduğu ve böylece tarımsal gelir kaybının da engellenmiş olacağı, bilirkişi raporunda baraj aks yerinden Karadenize dökülene kadar değişen akarsu debisi neticesinde Sungurlu Dere yatağında su kaynaklarının nasıl etkileneceğine dair değerlendirme yapılmadığı belirtilmiş ise de, halihazırda Sungurlu Deresine deniz suyunun karıştığı, mevcut su kaynağının Sungurlu Deresine dökülen ve yan kol olan Yılgın Deresi olduğu, barajın işletmeye alınmasından sonra dere mansabında kalan tarım arazilerinin dolu savak debileri ile su haklarının karşılanabileceği, can suyu değerlerinin uluslararası geçerliliği olan çeşitli metodlarla hesaplandığı, dolayısıyla ÇED raporunda hidrojeolojik hesaplamalar ile hidrobiyolojik ve ekolojik değerlendirmelerin ayrı ayrı yapıldığı, balık geçidine yönelik ÇED raporunda detaylı bilgilere yer verildiği, toprakla ilgili verilerin yetersiz olduğu yönündeki bilirkişilerce yapılan eleştirinin soyut nitelikte olduğu, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.
2- Davalı yanında müdahil tarafından, ÇED raporunda yer alan bilgiler ışığında, su altında kalacak yerleşimlerde yaşayanların yeniden inşa edilen yerlere taşınacağı ve kamulaştırma bedellerinin hassasiyetle ödeneceği, baraj kıyı çizgisi oluşturulacak olan alanın, toprak yapısının sızdırmazlık özelliğinden dolayı baraj gölünün kıyı sınırından daha uzağa gitmesinin mümkün görünmediği, kıyı erozyon riskinin ÇED raporunda değerlendirildiği, balık geçitleriyle ilgili detaylı bilgiye yer verildiği, ÇED raporunda erozyon riskine yönelik açıklamalara yer verildiği, önceki Mahkeme kararına uygun olarak toprak özellikleri ve kullanım durumlarına saha etüt çalışmalarıyla elde edilen veriler ışığında yeniden düzenlendiği, proje kapsamındaki inşai faaliyetler nedeniyle çıkarılacak hafriyatla ilgili bir planlamanın yapıldığı, sonuç olarak, ÇED raporunun ilk Mahkeme kararında yer alan gerekçeler çerçevesinde revize edildiği, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ ...DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile Mahkeme kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Davalı yanında müdahil tarafından, "Sungurlu Barajı, HES, Malzeme Ocakları, Kırma-Eleme Tesisi ve Hazır Beton Tesisi" projesinin yapılmasının planlanması nedeniyle hazırlanan ÇED raporu hazırlanarak davalı idareye sunulması üzerine, ...tarih ve ...sayılı "ÇED Olumlu" kararı verilmiş, söz konusu işlemin iptali istemiyle açılan davada, .... İdare Mahkemesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararı ile; "... planlama aşamasında bölgenin nasıl şekilleneceğine yer verilmediği, flora fauna çalışmalarının saha çalışmasına dayanmadığı mevcut verilerin bölgenin gerçek özelliklerini yansıtmadığı, tarım arazileri ile oldukça zengin olan habitat ve bitki örtüsüne olan etkisini belirleme noktasında sağlıklı olamayacağı, yeraltı kaynak suyundan eksik kalan miktarın nasıl ve ne şekilde giderileceği ve bu durum ile açılan kaynağın mevcut içme ve kaynak suları ile yeraltı sularına olan kaçınılmaz etkisinin ortaya konulmadığı, başka yere ilişkin verilerin kullanıldığı risk değerlendirmesi ve detaylı hidrojeolojik çalışmaların yapılmadığı, gerek hava kirliliği ve gerekse de su kaynakları açısından sağlıklı ve bilimsel bir sonuca ulaşmanın ise uzun süreli gözlem ve ölçümler gerektirdiği..." hususları vurgulanarak işlemin iptaline karar verilmiştir.
Davalı yanında müdahil tarafından, Mahkemenin iptal gerekçeleri dikkate alınarak, ÇED raporunun revize edildiği belirtilerek yeniden davalı idareye sunulması üzerine, 2009/7 sayılı Genelge uyarınca yapılan değerlendirme neticesinde dava konusu "İstanbul-Sungurlu Barajı (HES, Malzeme Ocakları, Kırma-Eleme Tesisi ve Hazır Beton Tesisi Dahil)" projesi ile ilgili olarak ...tarih ve ...sayılı "ÇED Olumlu" kararı verilmiştir.
Bunun üzerine, ...tarih ve ...sayılı "ÇED Olumlu" kararının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2872 sayılı Çevre Kanununun 10. maddesinde; "Gerçekleştirmeyi plânladıkları faaliyetleri sonucu çevre sorunlarına yol açabilecek kurum, kuruluş ve işletmeler, Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu veya proje tanıtım dosyası hazırlamakla yükümlüdürler. Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı veya Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir Kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili onay, izin, teşvik, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez; proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. ..." hükmüne yer verilmiştir.
25/11/2014 tarih ve 29186 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren ve dava konusu işlem tarihinde yürürlükte bulunan Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliğinin 4. maddesinde; ''Çevresel etki değerlendirmesi olumlu kararı: Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu hakkında Komisyon tarafından yapılan değerlendirmeler dikkate alınarak, projenin çevre üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerinin, alınacak önlemler sonucu ilgili mevzuat ve bilimsel esaslara göre kabul edilebilir düzeylerde olduğunun belirlenmesi üzerine projenin gerçekleşmesinde çevre açısından sakınca görülmediğini belirten Bakanlık kararını, ... ifade eder." olarak tanımlanmış, 6. maddesinde; "(1) Bu Yönetmelik kapsamındaki bir projeyi gerçekleştirmeyi planlayan gerçek veya tüzel kişiler; Çevresel Etki Değerlendirmesine tabi projeleri için; ÇED Başvuru Dosyasını, ÇED Raporunu, Seçme Eleme Kriterleri uygulanacak projeler için ise Proje Tanıtım Dosyasını, Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşlara hazırlatmak, ilgili makama sunulmasını sağlamak ve proje kapsamında verdikleri taahhütlere uymakla yükümlüdürler. (2) Kamu kurum/kuruluşları, bu Yönetmelik hükümlerinin yerine getirilmesi sürecinde proje sahiplerinin veya Bakanlıkça yeterlik verilmiş kurum/kuruluşların isteyeceği konuya ilişkin her türlü bilgi, doküman ve görüşü vermekle yükümlüdürler. (3) (Değişik:RG-26/5/2017-30077) Bu Yönetmeliğe tabi projeler için "Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu" kararı veya "Çevresel Etki Değerlendirmesi Gerekli Değildir" kararı alınmadıkça bu projelerle ilgili teşvik, onay, izin, yapı ve kullanım ruhsatı verilemez, proje için yatırıma başlanamaz ve ihale edilemez. Ancak bu durum söz konusu teşvik, onay, izin ve ruhsat süreçlerine başvurulmasına engel teşkil etmez. (4) Bu Yönetmelik hükümlerine göre karar tesis edilmeden önce, projenin gerçekleştirilmesinin mevzuat bakımından uygun olmadığının tespiti halinde, aşamasına bakılmaksızın süreç sonlandırılır." kuralına, 7. maddesinde ise; "(1) Bu Yönetmeliğin; a) Ek-1 listesinde yer alan projelere, b) "ÇED Gereklidir" kararı verilen projelere, c) Kapsam dışı değerlendirilen projelere ilişkin kapasite artırımı ve/veya genişletilmesinin planlanması halinde, mevcut proje kapasitesi ve kapasite artışları toplamı ile birlikte projenin yeni kapasitesi ek-1 listesinde belirtilen eşik değer veya üzerinde olan projelere, ÇED Raporu hazırlanması zorunludur." kuralına, 24. maddesininde ise; "... b) ÇED Yönetmeliğine tabi olmayan veya Seçme Eleme Kriterlerine tabi olduğu halde proje sahibinin ÇED Raporu hazırlanması talebi üzerine Bakanlıkça uygun görülen projeler,..." kuralına yer verilmiştir. Aynı Yönetmeliğin Ek-III bölümünde; Çevresel Etki Değerlendirmesi Genel Formatının ihtiva etmesi gereken hususlar düzenlenmiş, Bölüm I: Projenin tanımı ve özellikleri; a) Proje konusu yatırımın tanımı, özellikleri, ömrü, hizmet maksatları, önem ve gerekliliği, b) Projenin yer ve teknoloji alternatifleri, proje için seçilen yerin koordinatları Bölüm II: Proje Yeri ve Etki Alanının Mevcut Çevresel Özellikleri; Proje alanının ve önerilen proje nedeniyle etkilenmesi muhtemel olan çevrenin; nüfus, fauna, flora, jeolojik ve hidrojeolojik özellikler, doğal afet durumu, toprak, su, hava, atmosferik koşullar, iklimsel faktörler, mülkiyet durumu, kültür varlığı ve sit özellikleri, peyzaj özellikleri, arazi kullanım durumu, hassasiyet derecesi (Ek-5’deki Duyarlı Yöreler Listesi de dikkate alınarak) benzeri özellikleri Bölüm III: Projenin İnşaat ve İşletme Aşamasında Çevresel Etkileri ve Alınacak Önlemler, Projenin; a) Çevreyi etkileyebilecek olası sorunların belirlenmesi, kirleticilerin miktarı, alıcı ortamla etkileşimi, kümülatif etkilerin belirlenmesi, b) Sera gazı emisyon miktarının belirlenmesi ve emisyonların azaltılması için alınacak önlemler, c) Projenin çevreye olabilecek olumsuz etkilerinin azaltılması için alınacak önlemler, ç) İzleme Planı (inşaat dönemi), Bölüm IV: Halkın Katılımı; a) Projeden etkilenmesi muhtemel ilgili halkın belirlenmesi ve halkın görüşlerinin çevresel etki değerlendirmesi çalışmasına yansıtılması için önerilen yöntemler, b) Görüşlerine başvurulması öngörülen diğer taraflar, Notlar ve Kaynaklar; Ekler: Çevresel Etki Değerlendirmesi Başvuru Dosyası hazırlanmasında kullanılan bilgi ve belgeler ile raporda kullanılan tekniklerden rapor metninde sunulamayan belgeler, Proje için seçilen yerin koordinatları, Proje için belirlenen yer ve alternatiflerinin varsa; çevre düzeni, nazım, uygulama imar planı, vaziyet planı veya plan değişikliği teklifleri, Proje ile ilgili olarak daha önceden ilgili kurumlardan alınmış belgeler şeklinde düzenlemeler yer almıştır.
13/02/2009 tarih ve 2009/7 sayılı "ÇED Yönetmeliği Uygulamaları" konulu Çevre ve Orman Bakanlığı Çevresel Etki Değerlendirmesi ve Planlama Genel Müdürlüğü Genelgesinde; "...Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararları hakkındaki yürütmenin durdurulması/iptal kararları, hakkında ÇED Olumlu Kararı verilen ÇED Raporunun bir ya da birkaç bölümüne ilişkin ise ve yürütmenin durdurulması/iptal kararı, ÇED Raporunun diğer bölümlerini olumsuz yönde etkilemiyor, yani Kararın tümünün yeniden ele alınıp değerlendirilmesini gerektirmiyorsa, ÇED Raporunun hazırlanmasına ilişkin tüm sürecin en baştan tekrarlanmasına gerek bulunmamaktadır.
Böyle bir durumda uygulamanın 'yürütmenin durdurulması/iptal kararının gerekçesi dikkate alınarak, sadece eksik veya yetersiz görülen kısımların yeniden düzenlenerek hazırlandığı ÇED Raporunun Bakanlığa sunulmasını müteakip, Bakanlıkça bir toplantı tarihi belirlenerek, İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu tekrar toplanır ve komisyonca değerlendirilir. Yapılan düzenlemelerin yeterli görülmesi halinde ÇED Raporu Komisyonca nihai edilir. Komisyonun değerlendirmeleri, üyeler tarafından imzalanarak tutanak altına alınır. Bakanlık, proje ile ilgili olarak ÇED Olumlu ya da ÇED Olumsuz Kararını verir. Bu kararı, proje sahibi ile ilgili kurum ve kuruluşlara yazılı olarak bildirir. Valilik, alınan kararın içeriğini, karara esas gerekçelerini uygun araçlarla halka duyurur.' şeklinde yapılması" düzenlemesine yer verilmiştir.
Diğer taraftan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin atıf yaptığı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu yerine çıkarılan ve 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun "Bilirkişinin oy ve görüşünün değerlendirilmesi" başlıklı 282. maddesinde ise, "Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir." hükmüne yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Çevresel etki değerlendirmesi ile, gerçekleştirilmesi planlanan projelerin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlendiği, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin irdelendiği, seçilen yer ile teknoloji alternatiflerinin değerlendirildiği, ayrıca projelerin uygulanmasının izlendiği ve kontrolünde sürdürülecek çalışmaların belirlendiği bir süreç öngörülmüş olup, Yönetmelik kapsamında yer alan bir faaliyet nedeniyle hazırlanacak ÇED raporunda özel format uyarınca, projenin gerçekleştirileceği yer ile alternatif alanlar belirlenerek projenin hizmet amacı, önem ve gerekliliği kapsamında yerin ve etki alanının çevresel özellikleri, çevresel etkiler ve alınacak önlemlerin tartışılması, faaliyet yerinin belirlenmesinde ise, faaliyetin büyüklüğü, amacı, ulaşım, iklim, toprağın ve çevrenin özellikleri, olası etkiler ve etkilerin azami giderilme olanakları gibi unsurların etkili olması, bu bağlamda, sürdürülebilir kalkınma ve sürdürülebilir çevre dengesinin sağlanması yolunda belirtilen nitelikteki bir faaliyete en uygun yerin seçilmesi esastır.
Çevresel etki değerlendirmesi; gerçekleştirilmesi planlanan projenin, çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesi, olumsuz yöndeki etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin belirlenerek değerlendirilmesi amacıyla yapıldığından, ÇED sürecinde verilen kararların iptali istemiyle açılacak davalarda, yukarıda belirtilen Yönetmeliğin Ek III. maddesindeki unsurlar yönünden, ÇED kararlarının bir bütün olarak çevresel etkilerinin irdelenmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddesi uyarınca, hakimin bilirkişi raporu doğrultusunda karar verme zorunluluğu bulunmadığından, sunulan bilirkişi raporunun hükme esas alınabilecek yeterlikte olmaması veya taraflarca yapılan itirazları karşılamaması halinde bilirkişilerden ek rapor istenilebileceği veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabileceği gibi, verilen bilirkişi raporu teknik açıdan yeterli görülmesi halinde, gerekçelerini ortaya koymak suretiyle bilirkişi raporunun aksine karar verilebileceği de açıktır.
Öte yandan, anılan Genelge ile yapılması planlanan projeyle ilgili verilen ÇED Olumlu kararına karşı açılan davada, Mahkemesince verilen yürütmenin durdurulması veya iptal kararları, ÇED Olumlu kararının dayanağı ÇED raporunun bir veya birkaç bölümüne ilişkinse ve ÇED raporunun tamamını kusurlandırmıyorsa, ÇED raporunun yetersiz görülen bu kısımları yeniden düzenlenmek suretiyle davalı idareye sunulması üzerine, Yönetmelikte öngörülen ÇED sürecinin en başından işletilmeyerek değerlendirme yapılabilmesi mümkün hale gelmiştir.
Uyuşmazlıkta; dava dilekçesinde davacılar tarafından, yeni hukuki durumların geliştiği (Kanal İstanbul projesi gibi), dava konusu işlemin 2009/7 sayılı Genelge kapsamında tesis edilemeyeceği ileri sürülmüş ise de, söz konusu projenin dava konusu proje ile etkileşiminin açık ve somut olarak ortaya konulamaması nedeniyle bu iddiaya itibar edilmemiştir. Bununla birlikte; nihai ÇED raporunun, daha önce verilen Mahkemenin iptal gerekçesi dikkate alınmak suretiyle revize edildiği belirtildiğinden, 2009/7 sayılı Genelge kapsamında değerlendirilerek dava konusu ÇED Olumlu kararı verilmiş olup, bakılmakta olan davada, yargı kararının gereklerine uygun olarak nihai ÇED raporunun revize edilip edilmediğinin öncelikli olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
İlk Mahkeme kararında; flora-fauna çalışmalarının saha çalışmasına dayanmadığı, mevcut verilerin bölgenin gerçek özelliklerini yansıtmadığı belirtilmiş, bakılmakta olan davada da davacılar tarafından flora ve faunayla ilgili çalışmaların çoğunluğunun literatüre dayalı olduğu, saha çalışmalarının yetersiz olduğu ileri sürülmüş ise de, gerek ilk Mahkeme kararında hükme esas alınan bilirkişi raporunu düzenleyen heyette gerekse temyize konu Mahkeme kararında hükme esas alınan bilirkişi raporunu düzenleyen heyette, aynı flora ve fauna uzmanları yer almakta olup, revize ÇED raporunda sahaya uygun literatür çalışmaları ile arazi çalışmalarının yeterli bulunduğu, dolayısıyla flora ve fauna bakımından önceki bilirkişi raporunda belirtilen eksikliklerin giderildiği yönünde yapılan değerlendirme dikkate alındığında, davacıların iddiasına itibar edilmemiştir.
Ayrıca temyize konu Mahkeme kararında iptal gerekçesi olarak, ekosistem üzerinde önemli oranda tahribat gerçekleştireceği, su akışının kesintiye uğramasıyla ekolojik sürekliliğin bozulacağı, barajın inşaat faaliyetlerinin baraj sahasındaki fauna ve florayı olumsuz etkileyeceği şeklinde olumsuz tespitlere yer verilmiş ise de, flora ve faunaya yönelik muhtemel çevresel etkilere ve alınacak önlemlere ÇED raporunda yer verildiği, flora ve fauna uzmanlarının bu yönüyle ÇED raporunu yeterli bulduğu dikkate alındığında, bu hususun dava konusu işlemin iptalini gerektirmeyeceğinin kabulü gerekmektedir.
İlk Mahkeme kararı ile temyize konu Mahkeme kararında iptal gerekçesi olarak planlama aşamasında bölgenin nasıl şekilleneceğine yer verilmediği belirtilmiş ise de, ÇED raporunda proje kapsamında su altında kalacak yerleşim alanlarının söz konusu olduğu, faaliyet ünitelerinin şahıs arazilerinde kalan kısımları için kamulaştırma çalışmalarının yapılacağı, DSİ Genel Müdürlüğünce yapılmakta olan baraj ve baraj mücavir alanında kalan taşınmazların kısmen veya tamamen kamulaştırılması sonucunda yerlerini terk etmek zorunda kalanların iskânına ilişkin yetkinin, 5543 sayılı “İskân Kanunu”nun Ek-2 maddesi ile 08/03/2017 tarihinden itibaren DSİ Genel Müdürlüğüne verildiği, buna göre iskanın; devlet eliyle iskân ve fiziksel iskân olmak üzere iki şekilde yapıldığı, nitekim devlet eliyle iskânın; hak sahiplerine tarımsal iskân istemesi durumunda konut ve arazisi, şehirsel iskân istemesi durumunda ise DSİ Genel Müdürlüğünce belirlenecek en yakın belde, ilçe veya il merkezinde konut yapılması/verilmesi şeklinde olduğu, fiziksel iskânda ise hak sahiplerine sadece arsa verilmekte olup çeşitli kredi kullandırma yöntemleri ile hak sahipleri kendi konutlarını tip projelere uygun olarak kendileri yapabildiği, dolayısıyla bu bölgede yaşayan halkın talepleri göz önüne alınarak gerekli çalışmaların yapılacağı, halkın sosyolojik durumları da değerlendirilerek mağduriyetlerin giderilebilmesinin sağlanacağının belirtildiği dikkate alındığında, proje nedeniyle bölgenin, halkın talepleri doğrultusunda şekilleneceği anlaşılmış olup, bu hususun ÇED raporunu kusurlandırıcı bir yönünün olmadığı sonucuna varılmıştır.
İlk Mahkeme kararında; yeraltı kaynak suyundan eksik kalan miktarın nasıl ve ne şekilde giderileceği ve bu durum ile açılan kaynağın mevcut içme ve kaynak suları ile yeraltı sularına olan kaçınılmaz etkisinin ortaya konulmadığı, detaylı hidrojeolojik çalışmaların yapılmadığı belirtilerek, ÇED raporu, projenin su kaynaklarına etkisi bakımından yetersiz bulunmuş, temyize konu İdare Mahkemesi kararında da su kaynakları açısından yapılan değerlendirmenin baraj aks yeri, gölalanı, kaya ocağı, depo sahaları ve kırma eleme tesisi ile sınırlı kaldığı, halbuki projenin su kaynakları bakımından Sungurlu Deresi’nin denize boşaldığı noktaya kadar etkilerinin olabileceği, ancak bu etkilerin yeterince değerlendirilmediği gerekçesiyle revize ÇED raporunda projenin su kaynaklarına etkisi bakımından eksikliğin devam ettiği kanaatine varılmış ise de, davalı idare tarafından Sungurlu Barajı projesinin üzerine yapılması planlanan Sungurlu Deresinin derin vadi tabanından Karadenize döküldüğü, derin vadinin rezervuar sahasındaki suyun belirli sınırlar içerisinde tutulmasına olanak sağlayacak nitelikte olduğu, ayrıca kıyı sınır çizgisi oluşturacak alanın, toprak yapısının sızdırmazlık özelliğinden dolayı oluşacak baraj gölü karasal biyom üzerinde baraj gölü kıyı sınırından daha uzağa gitmesinin muhtemel görünmediği ileri sürülmüş olup, ÇED raporunda da bu durumun baraj yerinin yaklaşık 550 m kuzeydoğusunda göl alanı sağ sahilde bulunan boyunun en fazla inceldiği kesimde ve Kapaklı formasyonu kumtaşları içerisinde 35 m derinliğinde PSK-19 kuyusunun açıldığı ve birimin geçirimsiz-az geçirimli olduğunun saptandığı, su yükünün çok az olduğu bu kesimde herhangi bir önlemin alınmasına gerek görülmediği, ayrıca göl alanında bulunan killi kireçtaşlarından oluşan Akveren formasyonu ile flişlerden oluşan Teksen formasyonlarında yer alan ve ekseni GD-KB doğrultusunda uzanan antiklinal, karstik olmayan kireçtaşları için ayrıca memba mansap yönünde geçirimlilik yönünden bariyer teşkil ettiği, dolayısıyla göl alanında sol sahilden ya da sağ sahilden yan vadilere su kaçağı beklenmediğinin belirtildiği dikkate alındığında, projenin su kaynakları bakımından Sungurlu Deresinin denize boşaldığı noktaya kadar etkilerinin olabileceği, ancak bu etkilerin yeterince değerlendirilmediği hususunun soyut nitelikte bir değerlendirme olduğu sonucuna varılmış olup, ÇED raporunda projenin su kaynaklarına etkisinin yeterince değerlendirildiği anlaşılmıştır.
Mahkeme kararında diğer bir iptal gerekçesi olarak, baraj yapımı esnasında çıkarılan hafriyatın daha sonra hangi çevre düzenleme işlerinde kullanılacağının raporda tam olarak belirtilmediği, hafriyatla ilgili bu durumun ise başkaca çevre felaketlerine yol açma riskinin bulunduğu ve bu hususun raporda göz önüne alınmadığı belirtilmiş ise de, ÇED raporunda proje kapsamında yapılacak kazı işlemlerinde öncelikle arazi yüzeyinden yaklaşık 30 cm kalınlığındaki bitkisel toprağın sıyrılarak "Hafriyat Toprağı, İnşaat ve Yıkıntı Atıklarının Kontrolü Yönetmeliği"nde verilen standartlara göre proje sahası sınırları içerisinde eğimi %5’ten fazla olmayan bir yerde geçici olarak depolanacağı ve inşaat işlemlerinin tamamlanmasından sonra yapılacak çevre düzenleme işlemlerindeki yeşil alan oluşturmada veya son örtünün oluşturulmasında kullanılacağı, bitkisel toprağın altında kalan hafriyatın ise dolgu, arazi tesviye ve peyzaj çalışmalarında kullanılacağı, artan hafriyatın proje kapsamında alan yakınlarında belirlenen 4 adet depolama alanında depolanacağı belirtildiği dikkate alındığında, Mahkeme kararında belirtilenin aksine, çevre düzenleme işlemlerinde kullanılacak toprağın hafriyat olmayıp, bitkisel toprak olduğu ve bu toprağın da çevrenin düzenlemesi amacıyla yeşil alan oluşturmada veya son örtünün oluşturulmasında kullanılacağı anlaşılmakta olup, bu nedenle, çevre felaketine yol açılacağı yolundaki değerlendirmenin soyut nitelikte olduğu ve hangi çevre düzenleme işleminde kullanılacağının belli olmamasının, ÇED raporunu kusurlandırmayacağı sonucuna varılmıştır.
İlk mahkeme kararında hükme esas alınan bilirkişi raporunda toprakla ilgili bilgilerin arazi çalışması sonucunda elde edilmesi gerektiği vurgulanmış ve temyize konu Mahkeme kararında da toprak ve arazi kullanımı ile ilgili yapılan çalışmalarda çoğunlukla Kocaeli ve İstanbul ili toprak durumlarından ve sınıflamasından, arazi kullanım durumlarından bahsedildiği, proje alanını ve su altında kalacak alanları kapsayacak toprak özelliklerine yer verilmediği, baraj gölü ve çevresine ait toprak ile ilgili verilerin yetersiz, yapılan çalışmaların ise gerçekle uyumsuz ve eksik olduğu gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, nihai ÇED raporu incelendiğinde, proje alanında saha etüdleri gerçekleştirilerek faaliyet alanının toprak özellikleri ve kullanım durumlarının tespit edildiği ve verilerin tablolarla desteklendiği görülmüş olup, bilirkişi raporunda eksik olduğu ileri sürülen diğer hususların ise ÇED raporunu bütünüyle kusurlandırmayacağı sonucuna varılmıştır.
Ayrıca bilirkişi raporunda ÇED raporunda belirtilen şiddetli erozyon derecesinin gerçeği yansıtmadığı ifade edilmiş, temyize konu Mahkeme kararında da erozyon gibi konularda detaylı araştırmalara ve açıklamalara yer verilmediği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş ise de, ÇED raporunda kıyı erozyonu riskine ve alınması gereken önlemlere yönelik değerlendirmelerin yer aldığı ve bilirkişi raporunda ileri sürülen hususun ise yüzeysel bir değerlendirme olduğu, dolayısıyla ÇED raporunu bu yönüyle kusurlandırmayacağı sonucuna varılmıştır.
ÇED raporunda, projenin, çevresel fayda-maliyet analizinin yapıldığı, hem ilk Mahkeme kararında hükme esas alınan bilirkişi raporunda, hem de temyize konu bilirkişi raporunda, baraj yerinin ve teknolojisinin uygun olduğunun, ÇED raporunun jeolojik ve jeoteknik yönlerden yeterli bulunduğunun belirtildiği, ÇED raporunda can suyu ile yeniden değerlendirmeler yapıldığı dikkate alındığında, dava dilekçesindeki diğer iddiaların da dava konusu işlemin iptalini gerektirecek bir yönünün olmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla; ÇED raporunda, dava konusu projenin, gerek inşaat, gerekse işletme dönemine ilişkin muhtemel çevresel etkilerine ve olumsuz etkilerinin giderilmesi için alınacak önlemlere yer verildiği görülmekte olup, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığından, dava konusu işlemin iptaline ilişkin temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan davalı ile davalı yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptaline ilişkin temyize konu .... İdare Mahkemesince verilen ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararın BOZULMASINA, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 20/A-2(i) maddesi uyarınca DAVANIN REDDİNE,
3. Aşağıda ayrıntısı gösterilen ...-TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
4. Davalı idarece temyiz aşamasında yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen ...-TL yargılama gideri ile hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen ...-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalı idareye verilmesine,
5. Davalı yanında müdahil tarafından yapılan ...-TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalı yanında müdahile verilmesine,
6. Davacılar tarafından yatırılan keşif avansından artan ...-TL'nin posta ücretine harcanan kısmı mahsup edildikten sonra geriye kalan ...-TL'sinin davacılara iadesine,
7. Davalı idarenin ve davalı yanında müdahilin artan posta avanslarının istekleri halinde iadesine,
8. Dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
9. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 20/A-2-(i) maddesi uyarınca, karar düzeltme yolunun kapalı olduğunun duyurulmasına, 26/04/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Temyize konu İdare Mahkemesi kararında; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 2. fıkrasında sayılan bozma nedenlerinden hiçbirisi bulunmadığından, Mahkeme kararının onanması gerektiği oyu ile aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.