Abaküs Yazılım
10. Daire
Esas No: 2017/3009
Karar No: 2022/2447
Karar Tarihi: 27.04.2022

Danıştay 10. Daire 2017/3009 Esas 2022/2447 Karar Sayılı İlamı

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2017/3009 E.  ,  2022/2447 K.

    "İçtihat Metni"

    T.C.
    D A N I Ş T A Y
    ONUNCU DAİRE
    Esas No : 2017/3009
    Karar No : 2022/2447

    TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1) …
    2) …
    3) …
    4) …
    VEKİLLERİ : Av. …

    DİĞER DAVACI : …

    KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
    VEKİLİ : Av. …

    İSTEMİN KONUSU: (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… (… İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:…) sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

    YARGILAMA SÜRECİ :
    Dava konusu istem: Davacılar tarafından, yakınları Bkm. Onb. Onur …’in Afyonkarahisar'da bulunan Çavuş Mete Saraç Kışlası 4. Mühimmat Bölge Komutanlığı 41. Mühimmat Bölük Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini yerine getirdiği sırada 05/09/2012 tarihinde komutanlığın depolarında meydana gelen patlama neticesinde hayatını kaybetmesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek baba …ve anne … için ayrı ayrı 50.000,00 TL maddi, 25.000,00 TL manevi, kardeşleri … ve … için ayrı ayrı 15.000,00 TL manevi, nişanlısı … (…) için 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
    İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi … Dairesince; dava konusu olayda davalı idarenin herhangi bir hizmet kusuru bulunmadığı ancak olay ile zararlı sonuç arasında uygun illiyet bağı olduğu, davacıların zararlarının idarenin kusursuz sorumluluğu ilkesi uyarınca karşılanması gerektiği, davacıların maddi zararlarının belirlenmesi için yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 29/06/2015 tarihli raporda, davacılar … ve …'in herhangi bir maddi zararının bulunmadığının belirtildiği, bilirkişi raporunun hükme esas alınabilir nitelikte bulunduğu gerekçesiyle davacıların maddi tazminat taleplerinin reddine, manevi tazminat istemleri yönünden ödenen nakdi tazminat tutarları dikkate alınarak davacılardan … ve …'in manevi tazminat istemlerinin reddine, … ve … için takdiren ayrı ayrı 8.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 05/09/2012 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesine; davacılardan … (…) …'nın müteveffanın nişanlısı olduğunu gösteren bilgi ve belgenin dosyada bulunmaması nedeniyle adı geçenin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

    TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılardan müteveffanın yasal mirasçıları tarafından, rücu edilemeyen Sosyal Güvenlik ödemelerinin yarar olarak kabul edilemeyeceği, davacıların destekten yoksun kalma zararları ile manevi zararlarının karşılanması gerektiği ileri sürülmektedir.

    KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ
    DÜŞÜNCESİ : Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 1. maddesi hükmü gereğince, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi'nin kapatılmasıyla Danıştay'a ve idare mahkemelerine gönderilen dosyalara ilişkin uyuşmazlıkların çözümünün, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'na tabi olması nedeniyle işin gereği görüşüldü:

    İNCELEME VE GEREKÇE :
    MADDİ OLAY:
    Dava, davacılardan … ile …'in oğlu, … ile …'in kardeşi, … (…)'ın nişanlısı olan Bkm. Onb. …'in Afyonkarahisar'da bulunan Çavuş Mete Saraç Kışlası 4. Mühimmat Bölge Komutanlığı 41. Mühimmat Bölük Komutanlığı emrinde askerlik hizmetini yerine getirdiği sırada 05/09/2012 tarihinde Komutanlığın depolarında meyana gelen patlama neticesinde hayatını kaybetmesinde idarenin hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülerek … ve … için ayrı ayrı 50.000,00 TL maddi, 25.000,00 TL manevi, … ve … için ayrı ayrı 15.000,00 TL manevi, … (…) için 5.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
    Dava konusu olaya ilişkin ceza davası kapsamında düzenlenen 04/02/2013, 05/02/2013 ve 11/05/2015 tarihli bilirkişi raporlarında; olay günü 32 no'lu depoda faaliyetlerin yürütülmesi esnasında emniyet tedbirlerine riayet edilmemesi, eğitim verilmeyen personele görev verilmesi, istifleme faaliyetlerinin akşam çok geç saatlere kadar yapılması, havanın kararması ve depoda aydınlatma sistemi olmadığından kapı önündeki aracın farıyla ve el fenerleri ile yapılan aydınlatmanın yetersizliği, aşırı iş yükü, iki gündür geç saatlere kadar çalışmanın verdiği işi kanıksama ve bir an önce işi bitirmek ve istirahate çekilmek için aceleci davranışların zemin hazırladığı bir süreç neticesinde meydana gelen bir kaza sonucu istifte bulunan sandıkların devrilerek yere düşen ve dağılmış olan tam atım el bombaları veya hermetik kutular içerisindeki tapaların üzerine bir veya bir kaç sandığın düşmesiyle bir patlamanın meydana geldiğinin değerlendirildiği, patlamanın temas halinde veya çok yakınında bulunan el bombaları, el bombası gövdeleriyle diğer el bombası sandıklarına sirayet etmesiyle başlayan ve cephaneliğin sağ ön giriş kısmında yaklaşık 3 metre çapındaki patlama çukurunu oluşturan zincirleme patlamanın sonucu husule gelen şok dalgaları, basınç, sıcak gazlar ile hararetin cephanelik içerisinde artarak kısa bir sürede doruğa ulaşması neticesinde yapılan hesaplamalara göre 110 ton civarındaki el bombasının büyük bir çoğunluğunu tetikleyerek kütle halinde büyük patlamaya sebebiyet verdiğinin tespit edildiği, ayrıca 18 Haziran 2012 tarihinde 29 ve 32 numaralı depolara konulan mühimmata ilişkin olarak yasal düzenlemelere ve uygulamalara aykırı şekilde, 4 Eylül 2012 tarihine kadar herhangi bir çalışma planının hazırlanmaması, depolama ve istifleme çalışmalarının denetim gerekçesiyle aceleye getirilerek kısa bir sürede yapılmaya çalışılması, 32 numaralı depoda 70 adet 105 mm. mühimmatın bulunduğu ve bunların el bombaları ile birlikte ancak zorunlu hallerde güvenlikten asla fedakarlıkta bulunulmadan ve üst komutanlıkların bilgisi dahilinde dapolanması gerektiğinin gözetilmemesi, istif çalışmaları sırasında net bir çalışma planının hazırlanmaması hususlarının da kazaya etki eden hallerden olduğu belirtilmiştir.
    32 no'lu depoda yaşanan patlama sonrasında 4. Mühimmat Bölük Komutanlığı tarafından oluşturulan heyet tarafından olay yerinde incelemeler yapıldığı ve hazırlanan 18 Eylül 2012 tarihli raporda, 41. Mühimmat Bölük Komutanlığı'nın aylık tonaj durum raporlarında belirtilmeyen 218 ton daha boş depolama kapasitesi olduğu, yine ana Mühimmat Komutanlığınca görevlendirilen heyet tarafından yapılan incelemeler neticesinde düzenlenen 26 Eylül 2012 tarihli rapora göre ise, 205 ton daha boş depolama kapasitesinin olduğunun tespit edildiği, bu bakımdan mühimmatın depolanması için yeterli alan bulunmadığı yönündeki savunmalara itibar edilemeyeceği, ayrıca 32 numaralı depodaki patlama sonrasında, tertip edilen mühimmatın diğer kısmının depolandığı 29 numaralı depoda yapılan incelemeler sırasında çekilen fotoğraflar incelendiğinde mühimmat sandıklarının kafile bütünlüğüne aykırı şekilde, neredeyse tavana değer vaziyette ve sallanır şekilde depolandığının görüldüğü, yine belirtilen mühimmatların 41. Mühimmat Bölük Komutanlığınca %100 muayene (DÖM) işlemi yapıldığı ve çalışma sonucunda 22.954 adet el bombasının kritik arızalı olarak tespit edildiği ve imha edildiği; imha edilen kritik arızalı mühimmatın incelenmesinde; mühimmatın bir kısmının yoğun korozyona uğradığı, el bombası pimlerinin, eğilen kısımların kırılma ihtimallerinin bulunduğuna dikkat edilmeden, kendiliğinden çıkmaması için geriye doğru eğildiği, bir kısım el bombası maşalarının koli bantları ile bantlandığı, ayrıca bazı el bombası sandıklarında tapaların özel yapılmış hermetik muhafaza kutularında olmadığı, bu nedenle taşımaya yönelik nakliye emniyet tedbiri alınmadan getirildiğinin tespit edildiği belirtilmiştir.
    Dava konusu olaya ilişkin yapılan incelemeler, olay nedeniyle yargılanan sanıkların ceza almaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde, idarenin açık ve bariz hizmet kusuru bulunduğu anlaşıldığından, davacıların zararlarının kusursuz sorumluluk değil hizmet kusuru ilkesi uyarınca karşılanması gerekmektedir.
    İLGİLİ MEVZUAT:
    Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
    5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu'nun mülga 53. maddesinde, en az 10 yıl fiili hizmet süresini tamamlamış iştirakçilere "adi malullük aylığı"; 55. maddesinde, görevin neden ve etkisiyle yaralanan iştirakçilere 53. maddeye göre hesaplanacak adi malüllük aylıklarına, malullük derecelerine göre %15 ila %60 oranında zam yapılmak suretiyle "vazife malullüğü aylığı" bağlanacağı kuralına yer verilmiştir.
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 266. maddesinde, "Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir." hükmü düzenlenmiştir. HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
    A) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kararının, Davacıların Maddi Tazminat İstemlerinin Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
    Askeri Yüksek İdare Mahkemesince davacıların maddi zararlarının belirlenmesine yönelik yaptırılan ve karara esas alınan bilirkişi raporunda davacıların destekten yoksun kalma zararlarının bulunmadığı belirlenmiştir.
    Dosya kapsamında yer alan belgelerden müteveffa …'in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ndeki Yakın Doğu Üniversitesinin İç Mimarlık bölümünden mezun olduğu, Yüksek Öğretim Kurumu Başkanlığından … tarih ve … sayılı denklik belgesi aldığı; Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığının … tarih ve … sayılı yazısında, dava konusu olay nedeniyle hayatını kaybeden …'in vazife malullü kabul edilerek 5434 sayılı Kanun uyarınca annesine ve babasına 9. derece 1. kademe intibakı üzerinden 1. derece Türk Silahlı Kuvvetleri vazife malullüğü aylığının 01/10/2012 tarihinden itibaren bağlandığı, ayrıca Ek 79. maddesi gereğince ek ödeme tahakkuk ettirildiği bildirilmiştir.
    Tazminatın amacı uğranılan gerçek zararın tazmin edilmesini sağlamaktır. Bu nedenle tazminat, zarar görenin zenginleşmesi veya zarar verenin cezalandırılması sonucuna yol açmamalıdır. Dolayısıyla hesaplanacak tazminatın azami miktarı gerçek zarar ile sınırlıdır. Öte yandan dinamik bir yapıya sahip olan tazminat hukuku çerçevesinde zarar ve yarar kalemleri belirlenirken, tazminat tutarının hesaplanabilmesi yerleşik yargı uygulamasında da kabul edildiği üzere hukuk bilimi dışında özel bilgi gerektirmektedir. Bu sebeple maddi tazminat aktüeryal yönden hesaplanması gereken davalarda mahkemeler bilirkişinin görüşünün alınmasına ihtiyaç duymaktadır.
    Bakılan davada; dosya kapsamında yer alan 29/06/2015 tarihli bilirkişi raporu denetime elverişli olmadığı gibi, aşağıda belirtilen nedenlerle mahkeme kararına dayanak alınacak mahiyette de bulunmamaktadır.
    Davacıların zararlarının ortaya konulması için öncelikli olarak müteveffanın emsali iç mimarın alabileceği aylık tutarın belirlenmesi, ardından davacıların uğradıklarını iddia ettiği maddi zararların son dönem Dairemiz yerleşik içtihatları uyarınca aşağıda belirtilen şekilde bilirkişi tarafından hesaplanması gerekmektedir.
    Aktif dönemde işlemiş dönem zararı, desteğin ölüm tarihinden bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, desteğin emsali iç mimarın aylar itibariyle alabileceği görev aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibariyle ödenen vazife malullüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin aylık geliri üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin hesaplanmayacağı da dikkate alınmalıdır.
    Aktif dönemde işleyecek dönem zararı, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten desteğin yasal emeklilik yaşını dolduracağı tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde de, desteğin emsali iç mimarın aylar itibariyle alabileceği görev aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibariyle ödenecek vazife malulüğü aylıkları dikkate alınarak, desteğin aylık geliri üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destekten yoksun kalma zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
    Pasif dönemdeki zararı, desteğin yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarih ile muhtemel ömrünün sonuna (TRH 2010 tablosuna göre) kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, yasal emeklilik yaşını tamamladığı ve yasal emekli olma koşullarına sahip olduğu farz edilen desteğin alacağı emekli aylıkları ile SGK tarafından davacılara bağlanan ve aylar itibariyle ödenecek vazife malullüğü aylıkları dikkate alanarak, desteğin emekli aylığı üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı ile SGK tarafından her bir davacıya bağlanan vazife malulüğü aylık tutarı arasındaki fark, davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerlerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontaya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
    Yapılacak hesaplamada, davalı idarece ödenen nakdi tazminat ve ek ödeme tutarlarının yarar olarak kabul edilip, yeniden düzenlenecek rapor tarihindeki güncel değerinin de hesaplanan maddi zarar tutarından indirilmesi gerekmektedir.
    Öte yandan, yapılacak hesaplamada, müteveffa dava konusu olay tarihinde nişanlı olup destek payları belirlenirken; terhis olabileceği tarihten 1 yıl sonra evlenebileceğinin kabulü ile 1. yıl müteveffanın kendisi için 2 pay, annesi ve babası için ayrı ayrı 1 pay ayıracağı, 1 yılın sonunda evlenerek müteveffanın kendisi için 2 pay, eşi için 2 pay, annesi ve babası için ayrı ayrı 1 pay ayıracağı, evlendikten 2 yıl sonra ilk çocuğunun doğacağı ihtimaline binaen müteveffanın kendisi için 2 pay, eşi için 2 pay, annesi, babası ve 1 çocuğu için ayrı ayrı 1 pay ayıracağı, ilk çocuğun doğumundan 2 yıl sonra 2. çocuğunun doğabileceği ihtimaline binaen müteveffanın kendisi için 2 pay eşi için 2 pay, annesi, babası ve 2 çocuğu için ayrı ayrı 1 pay ayıracağı ihtimali gözetilerek hesaplama yapılması gerektiği noktasında da duraksama bulunmamaktadır.
    Buna göre İdare Mahkemesince, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonrası düzenlenecek rapora göre maddi tazminat istemi hakkında yeniden bir karar verilmesi gerektiğinden, temyize konu kararın maddi tazminata ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.
    B) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kararının, Davacılardan … ve …'in Manevi Tazminat İsteminin Kısmen Reddi İle … ve …'in Manevi Tazminat İsteminin Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
    2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun'un "Nakdi tazminat ve aylığın etkisi" başlıklı 6. maddesinde, "Bu Kanun hükümlerine göre ödenecek nakdi tazminat ile bağlanacak emekli aylığı uğranılan maddi ve manevi zararların karşılığıdır.
    Yargı mercilerinde maddi ve manevi zararlar karşılığı olarak kurumların ödemekle yükümlü tutulacakları tazminatın hesabında bu kanun hükümlerine göre ödenen nakdi tazminat ile bağlanmış bulunan aylıklar gözönünde tutulur." kuralı yer almıştır.
    Olayda, Nakdi Tazminat Komisyon kararına istinaden baba …'e 36.475,73 TL, anne …'e 36.475,72 TL nakdi tazminat ödenmiştir. Temyiz konusu Mahkeme kararında, ödenen nakdi tazminat tutarları gerekçe gösterilerek …'in 8.000,00 TL ve … 'in 8.000,00 TL manevi tazminat isteminin kabulüne, fazlaya ilişkin istemlerinin reddine, … ve …'in manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
    Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlamaktadır. Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve varsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri hak ihlallerinin bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli, idari faaliyetin niteliği ve idarenin sorumluluk sebebi gözetilerek hakkaniyetli ve makul bir tutarı aşmaması gerekmektedir.
    Belirtilen niteliğinden dolayı sorumluluk hukukunun genel çerçevesinde manevi tazminatın miktarı, her bir somut olay ve birey yönünden yargı yerlerince farklı şekilde değerlendirileceğinden, manevi tazminat miktarının idare organlarınca takdir edilmesini sağlayacak şekilde yasayla belirlenmesi de müessesenin niteliği ile bağdaşmayacağından, yasa koyucunun bunu kanunda açıkça öngörmesini beklemek gerçekçi değildir.
    Bu itibarla, idarece ödenen nakdi tazminatın, Mahkemece takdir edilecek manevi tazminat tutarından indirilmesi gerektiği yolundaki gerekçede hukuki isabet görülmemiştir.
    Kaldı ki, davacılara ödenen nakdi tazminat, yukarıda açıklandığı üzere, destekten yoksun kalma zararı hesabında denkleştirme unsuru, daha açık bir ifadeyle "yarar" kalemi olarak kabul edilerek mahsup edileceğinden; aynı ödemenin manevi tazminatın takdirinde de dikkate alınması mükerrer denkleştirmeye, dolayısıyla davacının mal varlığında hukuka aykırı azalmaya neden olacaktır.
    Buna göre, dava konusu olay nedeniyle davacıların yakınlarının 23 yaşında şehit olması, … ve …'in evlatlarını, … ve …'in kardeşlerini genç yaşta kaybetmeleri, olayın oluş şekli ve niteliği ile idarenin ağır hizmet kusuru göz önünde bulundurularak davacılardan …, …, … ve …'in tüm hayatları boyunca yaşayacağı acı ve üzüntü nedeniyle manevi varlıklarında meydana gelen zararın giderilebilmesi için makul ve hakkaniyetli bir miktarda manevi tazminata hükmolunması gerekirken … ve …'in manevi tazminat istemlerinin reddi, … ve …'in manevi tazminat istemlerinin 8.000,00'er TL'sinin kabulü yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
    C) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kararının, Davacılardan … (…)'ın Manevi Tazminat İstemlerine İlişkin Karar Verilmemesi Yönünden İncelenmesi:
    2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun "Kararda bulunacak hususlar" başlıklı 24. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde kararın dayandığı hukuki sebepler ile gerekçesi ve hüküm, tazminat davalarında hükmedilen tazminatın miktarının kararda belirtileceği hüküm altına alınmış olup, temyizen incelenen davada davacılardan … (…)'ın dava konusu olay nedeniyle manevi tazminat istemi olduğu halde bu hususun Mahkeme kararının yalnızca gerekçe kısmında irdelenmekle yetinilip talep hakkında hüküm kurulmamış olması usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.

    KARAR SONUCU :
    Açıklanan nedenlerle;
    1. Davacıların temyiz istemlerinin KABULÜNE,
    2. Temyize konu (Kapatılan) Askeri Yüksek İdare Mahkemesi … Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
    3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın, davanın görüm ve çözümünde yetkili olan … İDARE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE; kararın … İdare Mahkemesine ve taraflara bildirilmesine,
    4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/04/2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi