12. Ceza Dairesi 2017/1523 E. , 2019/1143 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık, Mühür bozma
Hüküm : 1- 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık ...hakkında; beraat
2- 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık ...hakkında; 2863 sayılı Kanunun 65/4, 5237 sayılı TCK"nın 62, 50/1-a, 52/2. maddeleri uyarınca mahkumiyet
3- Mühür bozma suçundan sanık ... hakkında; 5237 sayılı TCK"nın 203/1, 62. maddeleri uyarınca mahkumiyet
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanık ..."nin beraatine; anılan suç ile birlikte mühür bozma suçundan sanık ..."ın mahkumiyetine ilişkin hükümler, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
1- 2863 sayılı Kanuna aykırılık ve mühür bozma suçlarından sanık ..."ın mahkumiyetine ilişkin hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Anayasa Mahkemesinin 07/10/2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanıp, yayımından itibaren bir yıl sonra, 07/10/2010 tarihinde yürürlüğe giren 23/07/2009 gün ve 2006/65 Esas, 2009/114 Karar sayılı iptal hükmünün yürürlüğe girdiği tarihe kadar, 5237 sayılı TCK"nın 50 ve 52. maddeleri ve 765 sayılı TCK hükümleri uyarınca doğrudan hükmedilip, başkaca hak mahrumiyeti içermeyen 2.000 TL"ye kadar (2.000 TL dahil) adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet hükümleri, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı Kanunun 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup, 07/10/2010 ila 6217 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 14/04/2011 tarihine kadar ise mahkumiyet hükümlerinin hiçbir istisna öngörülmeksizin temyizinin mümkün olduğu, 14/04/2011 ve sonrasında ise, doğrudan hükmedilen 3.000 TL"ye kadar (3.000 TL dahil) para cezalarının 5320 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olduğu, sanık hakkında 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan 21/06/2016 tarihinde verilen 3.000 TL"den ibaret mahkumiyet hükmüne karşı suç niteliğine ilişkin de herhangi bir temyiz istemi bulunmadığı;
Diğer yandan, “mağdur” kavramı gibi kanunda açıkça tanımlanmamış olan “suçtan zarar görme” kavramının, gerek Ceza Genel Kurulu gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında, “suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hali” olarak anlaşılıp uygulandığı, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceğinin kabul edildiği, bu hususun, Ceza Genel Kurulunun 11/04/2000 gün ve 65-69, 22/10/2002 gün ve 234-366, 04/07/2006 gün ve 127-180, 03/05/2011 gün ve 155-80, 21/02/2012 gün ve 279-55, 15/04/2014 gün ve 599-190, 28/03/2017 gün ve 214-206 sayılı kararlarında, “dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez” şeklinde açıkça ifade edildiği ve Ceza Genel Kurulunun 25/03/2003 gün ve 41-54 sayılı kararında da “tazminat ödenmesi, itibar zedelenmesi ve güven kaybı” gibi dolaylı zararlara dayanarak kamu davasına katılmanın olanaklı olmadığının kabul edildiği, bu kapsamda, 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan zarar gördüğünden davaya katılmasına karar verilen Kültür ve Turizm Bakanlığı adına hazine vekilinin, mühür bozma suçundan sanık hakkında tesis edilen hükmü temyiz etme hak ve yetkisi bulunmadığı anlaşılmakla;
Sanık ..."ın 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan mahkumiyetine ilişkin hüküm kesin olduğundan; mühür bozma suçuna ilişkin hüküm yönünden ise, suçtan zarar görmeyen Kültür ve Turizm Bakanlığının temyiz hak ve yetkisi bulunmadığından, katılan vekilinin, sanık ... hakkındaki her iki hükme yönelik temyiz isteminin, 1412 sayılı CMUK"un 317. maddesi uyarınca isteme uygun olarak ayrı ayrı REDDİNE,
2- Sanık ..."nin beraatine ilişkin hükmün incelenmesine gelince;
2863 sayılı Kanunun 65. maddesinin, 20/08/2016 tarihinde kabul edilip, 07/09/2016 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6745 sayılı Kanunun 25. maddesi ile değiştirildiği ve anılan değişikliğin, “izinsiz inşai ve fiziki müdahale” fiili yönünden, 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65. maddesine göre aleyhe bir düzenleme getirdiği dikkate alınarak yapılan incelemede;
Dairemizin 19/02/2015 tarih ve 2015/477 - 2015/3088 sayılı ilamında belirtildiği üzere, sanığın, kendisine danışılan ve sadece fikirlerinden yararlanılan bir mimar olmanın ötesinde, inşai faaliyetin başından sonuna kadar çalışmaları takip ettiği, 06/04/2012 tarihli keşifteki beyanında, binanın mevcut durumuna yönelik analizini, binada gerçekleştirilen inşai müdahalelerin hangi bölümlere ne şekilde yapıldığını, belediyeye sözlü ve yazılı olarak yaptığı başvuruları, anılan başvuruların nasıl sonuçlandığını ve inşaat çalışmasının tamamlanma sürecini aşama aşama detaylıca anlattığı, dosya içerisinde, sanık tarafından ... Belediye Başkanlığına sunulan, 20/03/2009 tarihli izin talep dilekçesinin de mevcut olduğu, yine, 06/04/2012 tarihli keşif sonrası düzenlenen 24/04/2012 tarihli bilirkişi raporunda, sanığın ibraz ettiği 21/12/2008 tarihli fotoğraftan söz edildiği, dolayısıyla sanığın, suça konu inşai müdahalelerin gerçekleştirilmesinde sanık ... ile birlikte hareket ettiğinin kabulü gerektiği anlaşılmakla; suç tarihi itibariyle, suça konu taşınmazın bulunduğu idari birimin bünyesinde koruma uygulama ve denetim bürosunun faaliyette olup olmadığı, anılan büronun varlığı halinde sorumluluk alanının, taşınmazın bulunduğu bölgeyi kapsayıp kapsamadığı araştırılarak, sonucuna göre, suça konu taşınmazı kapsayan koruma uygulama ve denetim bürosunun varlığı durumunda, 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/4. maddesi; yokluğu durumunda ise, aynı kanunun 65/1. maddesi uyarınca sanığın mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, hatalı değerlendirme ile beraate dair hüküm tesisi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince beraate ilişkin hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 24/01/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.