10. Hukuk Dairesi 2016/15520 E. , 2019/1779 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirttiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tüm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 02.06.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelir ve yapılan cenaze masrafı nedeniyle oluşan kurum zararının davalılardan müştereken müteselsilen tahsili istemine ilişkin olup, açılan davanın yasal dayanağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan 506 sayılı Kanun"un 26. maddesidir.
Mahkemece, ceza dosyasındaki maddi olgular ve sigortalının asli kusurlu bulunuşu, davacı kurumun davada dilekçesinde ve ıslah dilekçesinde talebini teselsüle dayandırmadığı dikkate alınmaksızın ve hesap raporunda hak sahibi annenin iş kazasına bağlı gelirinin iptal edilmesi hususundaki yanlışlıklar göz ardı edilerek eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davalılar yönünden %50 kusur üzerinden taleple bağlı kalınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
1-Eldeki dosyada bulunan bilgi ve belgelerden; dava dışı 3. kişi konumundaki ...’ın sevk ve idaresindeki kamyonu ile .... inşaat sahasından ayrılmak üzere hareket ettiği, bu sırada aynı şantiyede işçi olarak çalışan maktülün servis aracına binmek yerine ....’nın kullandığı araca bindiği, birlikte şantiye çıkışına kadar geldikleri, çıkış yerinde maktülün araçtan inmek istediği, sanığın şantiyenin girişinde durarak maktulü araçtan indirdiği, bu sırada aracın yanından tamamen ayrılmayıp karşı yöne geçmek için bekleyen maktulün şantiye nizamiyesine gittiğini zanneden ....’nın aracını hareket ettirdiği, aracın yanından henüz ayrılmamış olan maktüle önce tırın dorsesinin vurduğu, daha sonra maktulün dengesini kaybederek yere düştüğü esnada tırın arkada bulunan 3 tekerinin maktulün ayağının üzerinden geçtiği, maktulün bilahare kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği olayda müteveffa sigortalının mesai bittikten sonra servis aracını kullanmak yerine tır şoförü ile samimiyetine binaen tır ile şirket nizamiye kapısına kadar gelmesi ve kendinden beklenen dikkat ve özeni göstermeden tırdan aşağıya inerek güvenlik giriş kapısına gideceği sırada daha açık ve müsait olan beton zemin üzerinden gitmesi gerekirken tır dorsesinin bulunduğu yerden teğet olarak geçişine devam etmesi, aracın geçişi tamamlanıncaya kadar emniyetli mesafeye çekilmemesi şeklindeki baskın kusuru nedeniyle söz konusu olayın meydana geldiği, cezada dosyasındaki 10.02.2006 tarihli raporda; müteveffa sigortalının olayı meydana gelmesinde asli kusurlu, yine 29.05.2006 tarihli raporda 5/8 oranında kusurlu bulunduğu, mahkemece alınan 04.09.2014 tarihli kusur raporunda ise,davalı şirket %20 oranında, dava dışı 3. kişi konumundaki .... %30 oranında kusurlu bulunduğu, böylece mahekemece esas alınan raporun da çelişkiyi gidermekten uzak ve oluşa uygun olmadığı, sigortalıya oluşa ve baskın kusuru nispetinde uygun oran verilmediği anlaşılmıştır.
Kusur raporlarının, 506 sayılı Yasa, 4857 sayılı Yasa"nın 77. ve İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü"nün 2 vd. maddelerine uygun olarak düzenlenmesi gerekir. 4857 sayılı Yasa"nın 77. maddesi; “İşverenler işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması için gerekli her türlü önlemi almak, araç ve gereçleri noksansız bulundurmak, işçiler de iş sağlığı ve güvenliği konusunda alınan her türlü önleme uymakla yükümlüdürler. İşverenler, işyerinde alınan iş sağlığı ve güvenliği önlemlerine uyulup uyulmadığını denetlemek, işçileri karşı karşıya bulundukları mesleki riskler, alınması gerekli tedbirler, yasal hak ve sorumlulukları konusunda bilgilendirmek ve gerekli iş sağlığı ve güvenliği eğitimini vermek zorundadırlar...” düzenlemesini içermektedir. Anılan düzenleme, işçiyi gözetim ödevi ve insan yaşamının üstün değer olarak korunması gereğinden hareketle; salt mevzuatta öngörülen önlemlerle yetinilmeyip, bilimsel ve teknolojik gelişimin ulaştığı aşama uyarınca alınması gereken önlemlerin de işveren tarafından alınmasını zorunlu kılmaktadır. İş kazasının oluşumuna etken kusur oranlarının saptanmasına yönelik incelemede; ihlal edilen mevzuat hükümleri, zararlı sonuçların önlenmesi için koşulların taraflara yüklediği özen ve dikkat yükümüne aykırı davranışın doğurduğu sonuçlar ayrıntılı olarak irdelenip, kusur aidiyet ve oranları gerekçeleriyle ortaya konulmalıdır.
Ayrıca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi (Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu 53. madde) hükmü uyarınca hukuk hakimi ceza davasında alınmış kusur raporu ile bağlı değilse de kesinleşmiş ceza ilamıyla saptanmış maddi olgularla bağlıdır.
Ceza mahkemesi kendine has usuli olanakları nedeniyle hükme esas aldığı maddi olayların varlığını saptamada daha geniş yetkilere sahiptir. Bu nedenle, hukuk hakiminin, ceza hakiminin fiilin hukuka aykırılığını ve illiyet bağı saptayan maddi vakıa konusundaki kabulü ve ceza mahkemesinin kabul ettiği olayın gerçekleşme şekli diğer bir deyişle maddi vakıanın kabulü konusunda kesinleşmiş olan bir mahkumiyet veya maddi vakıa tespiti yapan beraat hükmüyle bağlı olacağı hem ilmi (Prof. Dr. Kemal Gözler, “....’nın Türkçesi Üzerine”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 56, Sayı 2, 2007, s.45-61 ) hem de kökleşmiş kazai içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır
Borçlar Kanununun 53. maddesi hükmüne göre, kusurun takdiri ve zarar miktarının tayini hususunda hukuk hakimi ceza mahkemesi kararı ile bağlı değil ise de ceza mahkemesinde saptanan maddi olgularla bağlı olduğundan, mahkumiyetin kesinleşmesi halinde mahkum olanlara az da olsa bir miktar kusur verilmesi gerekmektedir.
2- Mahkemece esas alınan 05.03.2015 tarihli hesap raporuna göre, 31.07.2013 tarihli kurum yazısında hak sahibi anne ...’ye bağlanan gelirin bağlandığı tarihten itibaren iptali edildiğinin belirtildiği, ancak dosyada bulunan belgelerde böyle bir işlemin yapıldığına dair belgenin yer almadığı, anılan kusurm yazısında ilk peşin sermaye değer miktarlarının gösterildiği, iptale ilişkin açıklamanın yapılmadığı, sicil dosyası içinde bulunan 26.06.2013 tarihli kurum belgesinde, hak sahibi ...’ye dava konusu ölüm gelirinin değil, bağlanan ölüm aylığının iptal edildiğinin görüldüğü anlaşılmıştır. Mahkemece hesap raporunda belirtilen açıklamaların doğruluğu ayrıca kurum zararının azalmasının söz konusu olup olmadığı araştırılmaksızın, ....’ye bağlanan gelir miktarının kurum zararından düşürülerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
3-Kabule göre de; rücuan tazminat davasında, davalıların sorumluluğu kusur sorumluluğuna dayanıyor ve kurum zararından kusur oranında müşterek müteselsil sorumlu iseler de dava ve ıslah dilekçelerinde talebin teselsüle dayandırılmamış olması karşısında mahkemece yanılgılı değerlendirme ile dava dışı 3. kişi ...’nın da kusuru dahil edilerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yukarıda açıklanan hukuki ve maddi olgular ışığında mahkemece özellikle ceza dosyasındaki belirlenen maddi olgular ve müteveffa sigortalının olayda asli kusurlu bulunuşu gözetilerek yeniden olayın gerçekleştiği iş kolunda iş güvenliği bakımından uzman kişilerden oluşan bilirkişi heyetinden iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerekeceği, buna göre davada kusurlu olan tarafların kusur oran ve durumlarını ayrıştırarak, soyut ifadelere dayanmadan, net şekilde ortaya koyan, oluşa uygun nitelikte yeniden kusur raporu alınmalı, davacı kurumun teselsül hükümlerine göre talepte bulunmadığı gözetilerek yeniden alınacak kusur raporu ile atfedilen kusur oranında davalı şirket hakkında hüküm kurulması gerektiği gözetilmeli ve hak sahibi Baniye’ye bağlanan geliri iptal edilip edilmediği tespit edilip kurum zararı belirlenmeli ve elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 27.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.