8. Hukuk Dairesi 2014/4472 E. , 2015/3266 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri ile... ve ... aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair . Asliye Hukuk Mahkemesi"nden verilen 12.09.2013 gün ve 548/543 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, dava konusu 168, 170 ve 171 parsel sayılı taşınmazların, vekil edenlerinin mirasbırakanı tarafından davalıların mirasbırakanı ve tapu kayıt maliki olan ..."tan 1963 yılında haricen satın alındığını, o tarihten bu yana taşınmazların vekil edenlerinin eklemeli zilyetliğinde bulunduğunu açıklayarak, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile vekil edenleri adına tesciline, mümkün olmadığı takdirde şimdilik 10.000 TL tazminatın vekil edenlerine ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulü ile ... kain eski 168 parsel iken yeni 4381 ada 26 parsel, eski 170 parsel iken yeni 4381 ada 24 parsel, eski 171 parsel iken yeni 4381 ada 4 parsel sayılı taşınmazların davalıların murisi adına olan tapu kayıtlarının iptali ile veraset ilamındaki hisseleri oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine, hüküm; davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından, Mahkemece; tapu malikinin ölüm tarihinden itibaren tapuda tapu malikinin mirasçıları tarafından intikal yaptırılmadığı, tapu malikinin 01.01.1972 yılında ölümünden, Anayasa Mahkemesinin iptal kararına ve davanın açıldığı tarihe kadar davacıların ve murislerinin 20 yılı aşkın fasılasız, nizasız malik sıfatı ile zilyetliklerinin devam ettiği gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiş ise de, Mahkemenin bu görüşüne katılma imkanı bulunmamaktadır. Şöyle ki; davacılar vekili dava dilekçesinde, 1963 tarihli harici satış senedine dayanarak, tapu kayıt maliki ... dava konusu taşınmazın satın alındığı iddası ile tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteğinde bulunmuştur. Hemen belirtmek gerekir ki; olayları anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak ise HMK"nun 25, 26, 31 ve 33. maddeleri (1086 sayılı HUMK"nun 74, 75 ve 76. maddeler) gereğince, Hakime aittir. Ancak HMK"nun 26. (HUMK. m. 74) maddesine göre Hakim tarafların talep sonucu ile bağlı olup, talepten
fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Davacı tarafın dava dilekçesi ve aşamalardaki beyanlarına göre, somut uyuşmazlık, tapulu taşınmazı haricen satın alma ve zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK"nun 713/1. maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde geçersiz sözleşme gereğince ödenen bedelin tazmin edilmesi isteğine ilişkindir. Hal böyle olunca; davacılar vekili tarafından 4721 sayılı TMK"nun 713/2 maddesinde yer alan "tapu malikinin 20 yıl önce ölmüş olması" hukuki nedenine dayanılarak açılmış bir dava bulunmadığından, HMK’nın 26. maddesinde (HUMK’nun 74.m.) yazılı taleple bağlılık kuralına aykırı olarak yazılı şekilde 4721 sayılı TMK"nun 713/2 maddesinde belirtilen koşulların oluştuğu gerekçesiyle dava konusu taşınmazların tapularının iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı, dosya içeriğinden dava konusu 168, 170, 171 parsel sayılı taşınmazların 1956 tarihinde yapılan tapulama çalışmalarında dava dışı gerçek kişiler adına tespit ve tescilinin yapıldığı, önce satım daha sonrasında 1966 yılında yapılan taksim nedeni ile davalıların mirasbırakanı adına tescil edildiği, davacıların taşınmazları satın aldıkları 1963 yılında dava konusu taşınmazların tapu kütüğünde kayıtlı oldukları anlaşılmıştır. Tapulu taşınmazların satışı TMK"nun 706, BK"nun 213 (6098 sayılı BK"nun 237.), 2644 sayılı Tapu Kanunu"nun 26 ve Noterlik Kanunu"nun 60 ve 89. maddeleri gereğince, resmi şekilde yapılmadıkça hukuken geçerli bir sonuç doğurmazlar ve satın alana herhangi bir mülkiyet hakkı bahşetmez. TMK"nun 706. maddesinde öngörülen resmi şekil şartı bir ispat şekli olmayıp bir geçerlilik şartıdır. Bu nedenle davacı tarafın dayandığı resmi memur önünde yapılmayan harici satış senedine değer verilemez ve buna dayalı olarak tapu iptali ve tescil isteğinde bulunulamaz.
Öte yandan, davacı vekili, iptal ve tescile ilişkin isteğinin kabul edilmemesi halinde ödediği bedel yönünden tazminat talebinde bulunmuştur. Kural olarak, 10.07.1940 tarih ve 2/77 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme ve 07.06.1939 tarih, 1936/31 Esas, 1939/47 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarına göre harici satışın hüküm ifade etmemesi durumunda taraflar verdiklerini geri alabilirler. Bilindiği üzere geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri vermek zorunda olduğunu ve eski hale getirmede mal varlığında artış olan tarafın yükümlülüğünün bulunduğunu ifade eder. Ülkemizde yaşanan ve uzun yıllar boyu yüksek oranlarda seyreden enflasyon nedeni ile belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve çok daha az olduğu bir gerçektir. Hukuken geçersiz sözleşmeler tasfiye edilirken, denkleştirici adalet kuralı göz ardı edilmemelidir. Davacının harici satış nedeniyle davalı yana bedel ödediğinin kanıtlanması halinde harici satış bedelinin denkleştirici adalet ilkesine göre tazmini gerekir.
O halde mahkemece yapılacak iş, satış senedinin düzenlendiği iddia edilen 1963 tarihinde davacı tarafça ödendiği iddia edilen satış bedelinin tarafların ortak murisine ödenip ödenmediği konusunda gösterdikleri tüm deliller toplanarak, davacı tarafından varsa ödenen satış bedeli tutarının belirlenmesi, ödeme tarihinden itibaren belirlenen satış bedeli bakımından tefe-üfe endeksleri ile altın ve döviz fiyatları, memur maaş kat sayıları ve benzeri ekonomik etkenler gözetilerek satış tarihinden dava tarihine kadar uyarlamanın yapılması, isteğin ve fazlaya ilişkin hakların gözönünde tutulması, bu yönde tüm deliller toplandıktan sonra dosyanın tomarı ile birlikte bir mali müşavir, bir bankacı ve bir mülk sahibinden oluşan bilirkişi kuruluna verilmek suretiyle yapılan açıklamalar doğrultusunda geçersiz
sözleşmeye dayalı alacağın uyarlanması sonucu miktarın belirlenmesi, uzman bilirkişilerden tarafların ve Yargıtay"ın denetimine açık gerekçeli rapor sunulmasının istenmesi, ondan sonra bedel konusunda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HM"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK"nun 388/4., HMK m.297/ç) ve 440/I. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 3.992,35 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 09.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.