Esas No: 2015/8139
Karar No: 2016/1628
Karar Tarihi: 16.03.2016
Yargıtay 23. Hukuk Dairesi 2015/8139 Esas 2016/1628 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili şirket ve davalı banka arasında 28.07.2008 tarihli genel temizlik hizmeti işine ilişkin hizmet alımı tip sözleşmesinin imzalandığını, sözleşmenin yürürlükte bulunduğu süre boyunca davalı tarafından davacı hak edişlerinden 5510 sayılı Yasa"nın 81/1-ı maddesine dayanılarak haksız kesintiler yapıldığını ileri sürerek, 13.944,68 TL"nin kesinti tarihlerinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın öncelikte zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, kesintilerin mevzuata ve taraflar arasında imzalanan sözleşmeye uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 15.2.c maddesinin teşvike ilişkin bir düzenleme olmadığı, hazinenin yaptığı ödemelerin hak edişlerde dikkate alınmasının tekrar yükleniciden kesilmesi anlamını taşıyacağı gerekçesiyle, davanın kabulü ile 13.944,68 TL"nin hak ediş tarihlerinden itibaren işleyecek değişen oranlarda ticari avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, tacir olan taraflar arasındaki genel temizlik hizmet alımı tip sözleşmesinin yürürlük süresi boyunca davacı hak edişlerinden 5510 sayılı Yasa"nın 81/1-ı maddesine dayanılarak yapılan kesintilerin tahsili istemine ilişkindir.
Dava tacir olan tarafların ticari işletmesi ile ilgili olduğundan, 6102 sayılı TTK"nın 4/1. maddesi uyarınca nispi ticari dava niteliğinde olup, davacı tarafça da alacağın avans faizi ile tahsili istenmiş olmasına göre, mahkemece hükmün gerekçe bölümünde “yasal faiz” ibaresi yazılmasına rağmen hüküm fıkrasında alacağın avans faizi ile tahsiline karar verilmiş olmasının, gerekçe hüküm çelişkisi niteliğinde olmayıp, maddi hataya dayalı olduğu kabul edilmiştir.
Öte yandan, YHGK"nın 06.04.2011 tarih ve 2010/3-727 E., 2011/75 K; Dairemizin 12.03.2014 tarih ve 2013/8037 E., 2014/1827 K. sayılı ilamında açıklandığı üzere;
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunındaki sebepsiz zenginleşmeye ilişkin maddelerdeki düzenlemelere göre, sebepsiz zenginleşme; .../...
S.2.
geçerli olmayan veya tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı, geri verme borcu altındadır.
Hukuki işlemin borç doğurmasının nedeni irade açıklamasıdır. Sebepsiz zenginleşmenin borç doğurmasının nedeni kişinin iradesi dışında malvarlığında bir eksilmenin meydana gelmesidir. Bunun sonucu olarak, taraflar arasında malvarlıkları arasındaki değişim bir sözleşmeye, tarafların açıkladıkları iradeye dayanırsa, sebepsizlikten ve sebepsiz zenginleşmeden sözedilemez.
Hukuki işlemlerden ve bunun en yaygın türü olan sözleşmeden doğan borçlarda, borçlunun borcunu anlaşmaya uygun olarak yerine getirmesi gerekir. Borçlu anlaşmaya uygun hareket etmezse, alacaklı borca aykırılık hükümlerini işletir ve mümkün ise borcun aynen ifasını, değilse doğan zararının giderilmesini talep eder.
Bütün bu açıklamalara göre, sebepsiz zenginleşme alacaklıya, ikinci derecede (tali nitelikte) bir dava hakkı temin eder. Malvarlığındaki azalmanın başka asli nitelikteki davalarla önlenmesi mümkün ise, sebepsiz zenginleşme davası gündeme gelemez.
Nitekim, sözleşmeden doğan bir hukuki ilişkinin bulunduğu hallerde taraflar sebepsiz zenginleşmeye dayanan bir talepte bulunamazlar.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı BK"nın 393/1. maddesinde "Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle işgörmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üslendiği sözleşmelerdir." şeklinde tanımlanmıştır. Hizmet akdinin satış, kira gibi akitlerden ayırımında bir zorluk bulunmamasına karşılık, vekalet, istisna gibi akitlerden ayrılmasında büyük güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bu yüzden de hizmet akdi tarifinin, diğer akitlerden ayırıcı unsurları ihtiva etmesi gereklidir. 818 sayılı BK"nın 313. maddesindeki tariften, akdi karakterize eden unsurların bir iş ifası, ücret ve muayyen-gayri muayyen bir çalışma süresi olduğu anlaşılmaktadır. Ancak hizmet akdini esaslı olarak diğer akitlerden ayıran asıl kıstas, tabiiyet rabıtasıdır. Bu nedenle hizmet akdini şu şekilde tarif etmek mümkündür. " Hizmet akdi öyle bir akittir ki, işçi bir ivaz mukabilinde muayyen veya gayri muayyen bir zaman için iş gücünü işverenin emrine tahsis ve onun direktifi altında işi ifa etmeyi taahhüt eder (... 1968, s. 38-39).
Hizmet sözleşmesinin unsurlarını; hizmetin belirli veya belirli olmayan bir zaman içinde görülmesi, hizmet akdinin konusu olan edimin işverene ait işyerinde yerine getirilmesi, edimin ifası sırasında işverenin denetim ve gözetimi altında bulunması, edimin ücret karşılığında yapılması ve ücretin zaman esası üzerinden saptanması şeklinde belirlemek mümkündür. Ücret zaman itibariyle olmayıp yapılan işe göre verildiği takdirde dahi belirli ya da belirli olmayan bir zaman için alınmış veya çalışılmış oldukça hizmet akdi yine mevcuttur.
Diğer taraftan hiçbir gruba girmeyen akitler Borçlar Kanunu"nun genel hükümleri, iyiniyet kuralları ve teamüllere göre çözümlenmelidir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde:
Somut olayda uyuşmazlık; tüzel kişi işveren davacının çalıştırdığı işçiler nedeniyle prim borcundan kaynaklanmakta olup, hizmetin görülmesi amaçlanmakla, hizmet temini sözleşmesi bulunmaktadır. Hizmet temini sözleşmelerinde hizmet veren taraf işçi veya hükmi
şahıs olabilir. Her işveren gibi kamu kuruluşları da işyerlerinde görülen kimi işleri veya işyerinin bir bölümünü başka işverenlere devredebilirler. Ancak böyle bir devir durumunda işçi çalıştıran işverenin emir ve talimat verme hakkı tamamen kendisine ait olmalıdır. Bu durumda hizmet temini sözleşmesinden bahsedilebilir. Gerçekten, hizmet temini sözleşmelerinde işçilerin işe alınması, çalışma şartları ve biçimi, işçi sayısı gibi işverenin yönetim hakkına giren konularda davalının davacının hak ve yetkilerini sınırladığı görülmektedir.
Ayrıca, hizmet sözleşmesi ile hizmet temini sözleşmeleri birbirlerinden farklılık arz etmektedir. Hizmet sözleşmesinin tarafları işçi ve işveren iken, hizmet temini sözleşmelerinde işçi hükmi şahıs da olabilir. Kendine has özellikleri olan akitler için ise dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun genel hükümleri uygulanmalıdır.
Zamanaşımına ilişkin genel hüküm ise TBK"nın "On senelik zamanaşımı" başlıklı 146. maddesinde yer almakta; anılan madde: "" Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir."" hükmünü içermektedir.
Dava, sözleşme ile yüklendiği edimini ifa eden davacının hak edişlerinden yapılan kesintinin akde aykırı olduğu iddiasıyla iadesine ilişkindir.
Dava dilekçesi ve ekindeki belgeler ile yine yargılama sırasında verilen belgelerden, taraflar arasındaki bu sözleşme ilişkisine işaret edildiği anlaşılmaktadır.
Şu durumda; davacının, davalı ile arasında kurulan bu sözleşme ilişkisine dayanarak ve akde aykırılık iddiasıyla hak edişlerinden yapılan kesintinin iadesini talep ettiğinin kabulü gerekir.
Eldeki davada taraflar arasındaki ilişki hukuki nitelikçe “hizmet temini (alım) sözleşmesi” olup; kendine has özellikleri olan bu sözleşme türü için zamanaşımı süresini düzenleyen ayrık bir hüküm de bulunmadığından, TBK"nın zamanaşımı ile ilgili genel hükmü olan 146. maddesi gereğince 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanmalıdır. Mahkemece zamanaşımı def"inin TBK"nın 146. maddesine dayalı olarak reddine karar verilmesi gerekirken, herhangi bir gerekçe gösterilmeden reddi doğru olmamış ise de , sonucu itibariyle doğru olduğundan, uyuşmazlığın esasının incelenmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Diğer yandan, taraflar arasındaki hizmet alım işi sözleşmesinin, temyiz dilekçesinde dayanılan, 15/2-c maddesi ile hizmet işleri genel şartnamesinin 12. maddesi hükmü, bu sözleşmede düzenlenen asgari ücret değişikliği fiyat farkları ile sigorta primi alt sınırı değişikliği ile prim oranlarının değişikliği sebebiyle doğacak farklara ilişkin hazinece yapılan ödemelere yönelik olup, 5510 Sayılı Kanunun 81/1-ı maddesindeki sigorta primini düzenli olarak ödeyen özel sektör iş verenlerine destek sağlama amacıyla getirilen teşvik niteliğindeki indirimden davalının sorumlu tutulamayacağı anlamına gelen bir ifadeye bu maddede ve sözleşmenin diğer maddelerinde yer verilmemiştir. Diğer anlatımla, bu madde hükmü davacının dava konusu alacağını talep etmesine engel olan, aksi yönde tarafları bağlayan bir hüküm niteliğinde değildir. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi"nin 03.04.2013 tarih ve 2012/22280 E., 2013/8536 K. sayılı ilamı ile Dairemizin 07.09.2015 tarih ve 2014/9969 E., 2015/5634 K; 05.10.2015 tarih ve 2014/6500 E., 2015/6269 K. sayılı ilamları bu yöndedir.
Bu açıklamalara ve dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Dava tarihinde yürürlükte bulunan TBK"nın 117/2. maddesinde, sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olmaması halinde haksız iktisap tarihinden itibaren temerrüt faizi istenebilir ise de, somut olayda, yukarıdaki bentte açıklanan nedenlerle sözleşmenin uygulanmasından kaynaklanan alacağın tahsili kapsamında talep edilen bedele borçlunun bir ihtar ile temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren faiz istenebilir. Hüküm altına alınan bedel yönünden davalı borçlunun, dava tarihinden önce TBK"nın 117. maddesine uygun şekilde miktar ve ödeme talebi içeren bir ihtar ile temerrüde düşürüldüğü iddia edilmediği gibi, bu yönde bir delil de ibraz edilememiştir. Bu durumda mahkemece, faizin dava tarihinden başlatılması gerekirken kesinti tarihinden başlatılması doğru olmamıştır.
Öte yandan 04.12.1984 tarih ve 3095 sayılı Yasa"nın 2/3. maddesinde, arada sözleşme olmasa bile, ticari işlerde temerrüt faizinin, ..."nın kısa vadeli krediler için öngördüğü reeskont faiz oranı olduğu belirtilmiş iken, 15.12.1999 tarih ve 4489 sayılı Yasa ile 3095 sayılı Yasa"da yapılan değişiklik ile, 01.01.2000 tarihinden itibaren ticari işlerde uygulanacak temerrüt faiz oranı, ..."nın kısa vadeli avans işlemlerine uyguladığı faiz oranı olarak değiştirilmiştir. Ancak 3095 sayılı Kanun"un 1. maddesi yasal faizi düzenlemiş olup, ticari olmayan işler için temerrüt faizi 2/1, ticari işler için temerrüt faizi ise 2/2. maddede düzenlenmiş ve 1. fıkra temerrüt faizi oranını öngörürken 1. maddede yazılı yasal faiz oranına atıf yapmış, 2. fıkra ise 1. madde hükmünde öngören oranı kısmen baz alarak kendisi ayrı bir oran belirlemiştir. Diğer anlatımla, 1. madde hükmü temerrüt faizini düzenlememiş, "temerrüt faizi" başlıklı 2. maddenin oran olarak kaynağı ve dayanağını oluşturan çerçeve bir hüküm olarak ve ayrıca ticari olan ve olmayan işler için sadece kural olarak uygulanmak üzere sevkedilmiş olup, bu kuralın istisnası olarak 2. maddede temerrüt faizi bakımından farklı bir oran öngörülmüştür. 1. maddede yer alan reeskont faizi ibaresi 21.04.2005 tarih ve 5335 sayılı Kanun"un 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. 01.01.2000 tarihi ile 5335 sayılı Yasa"nın yürürlüğe girdiği tarih arasındaki dönemde yasal faiz ve reeskont faizi, ticari olmayan işler için temerrüt faizini ifade etmekte ve aynı anlama gelmektedir. 6102 sayılı TTK"nın 4/1. madde hükmü uyarınca davanın nispi ticari dava olduğu, tacirler arası bu sözleşmenin aynı Kanun"un 3. maddesi uyarınca ticari iş niteliğinde bulunduğu anlaşılmış olup, davacı tarafça 3095 sayılı Yasa"nın değişik 2/2. maddesi uyarınca her ikisi de aynı anlama gelen "ticari-avans" faizi oranı üzerinden talepte bulunulmuştur.
Mahkemece, kabulüne karar verilen alacağın avans faizi ile tahsiline karar verilmesi gerekirken, tekrara düşülmek suretiyle "ticari avans faiziyle" tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır.
Ne var ki, karar sonucu itibariyle doğru olduğundan HUMK"nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi kısmen değiştirilerek ve hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın giderilmesi, yeniden yargılamaya gereksinim göstermediğinden HUMK"nın 438/7. maddesi uyarınca hükmün, aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün gerekçesi kısmen değiştirilerek ve (HÜKÜM) bölümünün 1 no"lu bendinde geçen “ alacağından; 584,73 TL"nin 02.12.2008 tarihinden, 586,21 TL"nin 05.01.2009 tarihinden, 603,89 TL"nin 04.02.2009 tarihinden, 603,01 TL"nin 06.03.2009 tarihinden, 606,33 TL"nin 06.04.2009 tarihinden, 609,09 TL"nin 06.05.2009 tarihinden,
647,19 TL"nin 05.06.2009 tarihinden, 644,56 TL"nin 08.07.2009 tarihinden, 665,43 TL"nin 05.08.2009 tarihinden, 665,43 TL"nin 03.09.2009 tarihinden, 665,43 TL"nin 08.10.2009 tarihinden, 604,52 TL"nin 05.11.2009 tarihinden, 613,26 TL"nin 11.12.2009 tarihinden, 663,06 TL"nin 08.01.2010 tarihinden, 691,25 TL"nin 12.02.2010 tarihinden, 691,25 TL"nin 04.03.2010 tarihinden, 691,25 TL"nin 05.04.2010 tarihinden, 783,41 TL"nin 12.05.2010 tarihinden, 780,55 TL"nin 03.06.2010 tarihinden, 783,41 TL"nin 05.07.2010 tarihinden, 761,42 TL"nin 11.08.2010” ibareleri çıkarılarak, yerine "nin dava" ibaresinin yazılması, 1 no"lu bentteki "ticari" ibaresinin çıkarılması suretiyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.