Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3282
Karar No: 2019/10327
Karar Tarihi: 19.12.2019

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/3282 Esas 2019/10327 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2019/3282 E.  ,  2019/10327 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı, Sakarya 3. Noterliğinde 24/10/2014 tarihinde ... yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile 19.100,00 TL satış bedeli ödeyerek ... isimli şahıstan ... plakalı aracı satın aldığını, araç satımından kısa bir süre sonra işyerine gelen Sakarya Emniyet Müdürlüğü"ne bağlı polislerin satışı yapılan aracın araç kiralama şirketinden kiralandığını ve sahte evrakla kendisine satıldığını bildirmeleri üzerine, aracı satın aldıktan sonra sattığı 3. şahıstan temin ederek polis karakoluna teslim ettiğini, hal böyle olunca aldığı satış bedelini de 3. şahsa iade etmek zorunda kaldığını, davalılar noter ve noter vekilinin yeterli dikkat ve özeni göstermediklerini, noterlik işlemi nedeniyle sorumlu olduklarını ileri sürerek, asıl davada araç bedeli olan19.100,00 TL"nın davalı noter ..."dan, birleşen davada ise noter vekili olan ...’dan satış tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Asıl dosya davalısı ...; araç satış işleminin yapıldığı tarihte Sakarya 3. Noteri olmadığını, 03/09/2014 tarihinde Gaziantep 3. Noteri olarak göreve başladığını savunarak davanın husumet yönünden reddini istemiştir.
    Birleşen dosya davalısı ... ise, satış işlemi sırasında mesleğinin gerektirdiği özeni gösterdiğini,davacının galerici olduğunu ancak basiretli bir tacir gibi davranmadığını, kendi kusurlu hareketi ile zararın doğmasına sebep olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
    Mahkemece; davalılardan ..."ın aracın satış tarihinde Sakarya 3. Noteri olmadığı, aynı tarihte Gaziantep 3. Noteri olarak çalıştığı anlaşıldığı gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, davalılardan ... yönünden ise davacının kendi kusuru ile zarara sebebiyet verdiği gerekçesiyle davanın esastan reddine dair verilen karar Dairemizin 18/10/2017 tarihli ve 2016/4132 E. 2017/14134 K. sayılı ilamıyla; "HMK"nun 166. maddesine göre, ayrı ayrı açılmış davaların aralarında bağlantı bulunmaları koşulu ile birleştirilerek bakılabilmeleri mümkündür.
    Ancak, birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların tahkikat safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurmaktadır. Diğer bir anlatımla, asıl ve birleşen davalar birbirinden bağımsız, müstakil davalardır. Bu nedenle, asıl ve birleşen davaların ayrı ayrı karara bağlanması, yargılama giderleri ile vekalet ücretlerinin de ayrı ayrı tayin edilmesi gerekmektedir.
    Temyize konu edilen davada; mahkemece asıl ve birleşen dava için yargılama giderleri ve vekalet ücretleri ayrı ayrı tayin edilmemiştir. Diğer bir anlatımla, hükmün HMK"nun 297. maddesinde gösterilen şartları taşımadığı açıktır.
    Hal böyle olunca mahkemece; asıl ve birleştirilen dava için ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, bu ilke gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesiyle bozulmuştur.
    Bozma sonrasında yapılan yargılama neticesinde mahkemece asıl davada, davalı ..."ın aracın satış tarihinde Sakarya 3. Noteri olmadığı, aynı tarihte Gaziantep 3. Noteri olarak çalıştığının anlaşıldığı gerekçesiyle bu davalı yönünden davanın husumet nedeniyle reddine, birleşen davada ise; galericilik işi ile uğraşan ve araçların rayiç bedellerini bilen bir kişi olup ilk defa tanıdığı birisinden üstelik rayiç değeri 29.000,00 TL olan bir aracı 19.100,00 TL"na satın almanın hayatın olağan akışına uygun bir davranış olmadığı ve bu nedenle zararın oluşmasına davacının kendi kusuruyla sebebiyet verdiği gerekçesiyle birleşen dosya davalısı ... yönünden davanın esastan reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2-Dava; satış işlemi sırasında sahte nüfus cüzdanı kullanılarak gerçekleştirilen araç satışı nedeniyle uğranılan maddi zararın noter ve noter vekilinden tazmini istemine ilişkindir.
    Noterlik Kanunu’nun 1. maddesinde; noterliğin bir kamu hizmeti olduğu ve noterin, hukukî güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirdiği belirtilmiştir. Görevi belge ve işlemlere resmîyet kazandırmak olan noterlerin, yaptıkları işlemler dolayısıyla meydana gelecek zararlardan ötürü sorumlu tutulması bir zorunluluktur.
    Davalı ..., 1512 sayılı Noterlik kanununun 33. maddesi hükmüne göre Noterlik görevini vekaleten yürüten kişidir. Aynı yasanın 151 vd. maddelerinde noter vekillerinin görevlerini yerine getirmeleri sırasında veya görevleri sebebiyle işlenen suçlarla ilgili olarak Ceza Yasasının uygulanması bakımından kamu görevlisi sayılacakları belirtilmiştir.
    Noterler, devlet adına bir takım kamusal yetkileri de kullanmak suretiyle; belgeleri ve beyanları resmîleştiren ve aksinin kanıtlanmasını güçleştiren hatta neredeyse imkânsız hâle getiren, hukukî sonuçlar doğuracak belgelerin düzenlenmesi yetkisiyle donatılmıştır.
    Noterlik Kanunu’nun 82. ve İcra İflas Kanunu’nun 38. maddeleri gereğince; noterlerin düzenlemiş oldukları belgelere ispat gücü ve icra edilebilirlik açısından, özel ve ayrıcalıklı bir konum verilmiştir. Bu kadar önemli bir işin yapılmasıyla yetkili kılınan noterlerin sorumluluklarının da düzenlemeye paralel olması gerekir. Noterlerin uzmanlığına inanan ve güvenen iş sahipleri, yapılan iş ve işlemlerin tam ve sağlıklı olduğu konusunda kuşku duymamalıdırlar. Bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar doğmuşsa noterin bundan sorumlu olması doğaldır.
    Noterlerin yaptıkları hizmet dolayısıyla sorumlulukları, hâlen yürürlükte bulunan 1512 sayılı Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde hüküm altına alınmış olup; stajyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterlerin, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumlu oldukları, noterin, ödediği miktar için, işin yapılmaması, hatalı yahut eksik yapılmasına sebep olan stajyer veya noterlik personeline rücu edebileceği hükme bağlanmıştır.
    Noterlik Kanunu’nun 162. maddesinde kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır.Tüm kusursuz sorumluluk hallerinde olduğu gibi zarar gören davacı, davalı noterin kusurunu kanıtlamak zorunda değildir. Zarar gören davacı yalnızca zararla eylem arasındaki uygun illiyet bağını kanıtlamak zorundadır. İlliyet bağının kesildiği durumlarda kusursuz sorumlu olan kişi sorumlu tutulmayacaktır. Mücbir sebep, zarar görenin tam kusuru ve üçüncü kişinin ağır kusuru ile illiyet bağı kesilir ve kusursuz sorumlu olan kişi sorumluluktan kurtulur. Buna göre noter, gerekli özeni gösterdiğini iddia ederek sorumluluktan kurtulamayacaktır. Ancak gerekli özeni göstermiş olsa bile, zararın doğmasına engel olamayacağını ispat ederek sorumluluktan kurtulabilir. Bu husus nedensellik bağının kesilmesidir. Bunun ispatı da davalı notere aittir.
    Yargıtay uygulamasında da; noterlerin hukukî sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olduğu genel bir ilke ve prensip olarak benimsenmiştir. Noterin hukukî sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için ortada; noterin veya noter çalışanının bir eyleminin bulunması ve bu eylemden dolayı bir zararın doğması, bu zararla birlikte eylem ile zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birisinin gerçekleşmemesi hâlinde noterin hukukî sorumluluğunun doğmayacağı kabul edilmektedir. Noterin bir kamu hizmeti ifa ettiği de dikkate alınarak sorumluluğun belirlenmesinde normal bir insanın göstereceği özenli davranış değil, aynı işi üstlenen noterlik mesleğinde çalışan bir kişinin göstermesi gereken objektif davranış esas alınacaktır. Buradaki tazminat yükümlülüğü; sorumlu kişinin somut olaydaki bireysel davranışından ziyade, daha çok onun toplum ve ekonomi içindeki durumu ile kanunun ona yüklediği ihtimam ve özen görevine bağlanmaktadır.
    Noterlerin yaptığı işlemler bakımından söz konusu işlemin gereği gibi yani özen yükümlülüğüne uygun şekilde yerine getirmiş olsaydı, zarar oluşmayacaktı denilebiliyorsa noter sorumlu olacaktır. Zira; noter işlemi yaparken gözle görülebilecek bir sahteliğe rağmen işlemi devam ettirmişse ve bu işlemden bir zarar doğmuşsa noter doğal olarak sorumlu olacaktır.
    Noterin, ilgililerin hukukî menfaatlerini korumak için araştırma ve aydınlatma görevi vardır. Noterlik Kanunu’nun 72. maddesine göre noter, iş yaptıracak kimselerin kimlik, adres ve yeteneğini ve gerçek isteklerinin tamamını öğrenmekle yükümlüdür. Noterin veya çalışanının her zaman belgenin sahte olup olmadığını anlaması ve tetkik etmesi yani grafolojik bir inceleme yapması beklenemez. Ancak; belgenin veya kimliğin ilk bakışta sahte olup olmadığı veya kimlikte şekli anlamda var olması gereken bir bilginin olmaması yahut olmaması gereken bir ibarenin bulunması noter veya çalışan tarafından dikkat edilmesi gereken hususlardandır. Bu gibi hâllerde noterin veya çalışanının gerekli özeni göstermesi beklenir. Aksine davranış özen yükümlülüğünün ihlâlidir.
    Belgenin sahteliği hususundaki en önemli kıstas belgenin veya kimliğin aldatma yeteneğine (iğfal) sahip olup olmamasıdır. Zarar doğuran işlem veya eylemde aldatma (iğfal) kabiliyetine sahip bir kimlik veya belgesinin kullanılması hâlinde noterin sorumluluğunun doğmayacağının kabul edilmesi gerekir. Ancak detaylı bir incelemeyle ortaya çıkacak sahteliğin fark edilmesi noter veya çalışanından beklenemeyecek bir durumdur. Nüfus cüzdanındaki seri ve T.C kimlik numarasının bulunmaması, numaranın on bir haneli olmaması, eksik veya fazla olması, doğum yerinin ilçe veya merkez ilçe olarak yazılmaması, soğuk damganın veya motorlu araç tescil belgesinde mühür bulunmaması, tescil belgesindeki bilgilerin kullanılan kimlik ile veya motor sicil numarası veya şasi numarasının birbirine uymaması gibi hâller “somut sorumluluk nedenleri” olup, noterlerin ve çalışanlarının yapmış oldukları işlemlerde, sorumluluk sebepleri, her somut olayın özelliğine göre ayrı ayrı değerlendirilmelidir.
    Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 266. maddesinde; " Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz." şeklinde düzenleme yapılmıştır.
    Somut olayda, asıl dosya davalısı olan noter ..."ın satış sözleşmesinin yapıldığı 24.10.2014 tarihi itibariyle Sakarya 3. Noterliği görevinden fiilen ve resmen ayrılmış olup, söz konusu tarih itibariyle Gaziantep 3. Noteri olarak görev yaptığı dosya kapsamı itibariyle sabittir. Davacının Sakarya 3. Noterliğinin 24.10.2014 tarih ve ... yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile satıcı ... adlı şahıstan ... plaka sayılı aracı 19.100,00 TL"na satın aldığı araç satışına ilişkin sözleşme Sakarya 3. Noter vekili sıfatıyla birleşen dosya davalısı ... tarafından düzenlenmiştir. Yani dava konusu sözleşmenin yapıldığı tarih itibariyle Sakarya 3. Noteri olarak görevlendirilmiş bir noter bulunmadığından Sakarya 3. Noterliği görevi noter vekili olarak görevlendirilmiş olan davalı ... tarafından yürütülmektedir. Hal böyle olunca adı geçen davalı vekaleten icra ettiği Sakarya 3. Noterliği görevi itibariyle noter makamında işlem yapmış olmakla yapmış olduğu söz konusu işlem nedeniyle Noterlik Kanunu 33. ve 162. maddesi gereğince kusursuz sorumludur. Olayda, sahte nüfus cüzdanı kullanılarak araç satışının yapıldığı sabit olmakla birlikte nedensellik bağının kesildiğinin ispatı birleşen dosya davalısı noter vekiline düşmektedir.
    Eldeki davada, dava dışı 3. şahıs adına kayıtlı aracın, yine dava dışı olan başka bir 3. şahıs tarafından düzenlenen sahte nüfus cüzdanına istinaden Sakarya 3. Noterliğinin 24.10.2014 tarihli ve ... yevmiye numaralı araç satış sözleşmesi ile davacıya satıldığı, ancak mahkemece, ceza ve soruşturma dosyaları incelenmeden, satış işlemi sırasında kullanılan sahte nüfus cüzdanının aldatma (iğfal) yeteneğinin olup olmadığı hususu üzerinde durulmadan, bu husus açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
    Hal böyle olunca mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, satış işlemi sırasında kullanılan sahte nüfus cüzdanının aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığı hususu açıklığa kavuşturulmadan hüküm kurulamayacağı dikkate alınarak, dava dışı araç maliki 3. şahıs adına düzenlenen sahte nüfus cüzdanı üzerinde, iğfal kabiliyetinin bulunup bulunmadığı, satış sözleşmesini düzenleyen davalı noter vekilinin sahte belgeyi anlamasının mümkün olup olmadığı, noter vekilinin kusursuz sorumluluğunu ortadan kaldıracak şekilde illiyet bağının kesilip kesilmediği hususları değerlendirilerek, dava konusu olay ile ilgili ceza ve soruşturma dosyaları da incelenerek, gerekirse bu hususta alanında uzman bilirkişiden taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde birleşen dosya davalısı noter vekili ... yönünden de davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
    3-Diğer yandan kusurlu sorumlulukta olduğu gibi kusursuz sorumlulukta da zarara uğrayanın zararını ispat etmesi gerekmektedir. Dava konusu olayda davacı aracı satın aldıktan sonra 3. şahsa satmış ve akabinde olay ortaya çıktıktan sonra aracı sattığı şahıstan temin ederek Emniyet Müdürlüğüne teslim etmiş ve satış bedeli olarak aldığı 20.000 TL"yi 3. şahsa ödediğini, bu sebeple zarara uğradığını iddia etmiş ise de, dosya kapsamı itibariyle davacının 3. şahıstan aldığı araç bedelini 3. şahsa iade ettiğine dair herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanmamıştır. Aracı satın alan 3. şahıs her ne kadar 31.10.2014 tarihli kolluk ifadesinde; aracı satıcıya (davacıya) iade ettiğini ve araç için ödediği bedeli satıcıdan (davacıdan) geri alacağına dair bir şüphesi olmadığını beyan etmiş ise de, dosya arasında yer alan 14.01.2015 tarihli araç trafik kaydına göre araç davacının aracı sattığı 3. şahıs adına kayıtlı görünmekte olup, davacının söz konusu araç bedelini dava dışı 3. şahsa ödediğine dair dosya arasında herhangi bir bilgi ve belge bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece davacıya, uğradığını iddia ettiği zararı yazılı belge ile ispatlaması için süre verilerek, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
    4-TBK’nun 52. maddesine göre; ‘’Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.
    Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.’’
    Müterafik kusur indirimi yapılabilmesi için davacının zarar gören sıfatıyla zarara razı olması, doğmasına, artmasına etkili olması yada davalının durumunu ağırlaştırması gerekmektedir.
    Dosya kapsamı itibariyle, davacının oto alım satım işi ile iştigal ettiği sabittir. Oto alım-satım işi ile iştigal eden davacının satıcı ve araç hakkında yeterli araştırma yapmaması, satışa esas olan belgeleri incelememesi, noterde satış işlemi yapılırken bulunan eksiklikler nedeniyle kendisinden beklenen özeni gösterip olaya uygun bir araştırma yapmaması davacının bölüşük kusurunu teşkil etmekte ise de, söz konusu bölüşük kusur davalının sorumluluğunu tamamen ortadan kaldıracak mahiyette olmayıp, tazminattan indirim sebebi olarak değerlendirilmelidir. Mahkemece bu husus gözardı edilerek davacının bölüşük kusuruna istinaden birleşen dosya davalısı noter vekili yönünden davanın tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
    O halde mahkemece; dava konusu satış sözleşmesinin düzenlenmesi sırasında kullanılan sahte nüfus cüzdanının aslının temin edilip edilmediğiyle ilgili olarak gerekli araştırma yapılarak, sahte nüfus cüzdanının aslının temini halinde iğfal kabiliyetine sahip olup olmadığı yönünden uzman bilirkişiden rapor alınması, dava konusu olay ile ilgili olarak yürütülen ceza dosyaları da değerlendirilerek, bu hususta ispat yükü üzerinde bulunan birleşen dosya davalısı noter vekilinin söz konusu sahte kimliğin iğfal kabiliyeti bulunduğunu ispat edip edemediği, noter vekilinin eylemi ile zarar arasında illiyet bağını kesen herhangi bir nedenin bulunup bulunmadığı, zarar yönünden ispat yükü üzerinde olan davacının dava tarihi itibariyle doğmuş bir zararının olup olmadığı, doğmuş bir zararı var ise davacının oto alım satım ticareti ile uğraştığı gözönünde bulundurulduğunda müterafik kusurunun tazminattan indirim sebebi olarak değerlendirilmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken eksik inceleme, araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bendde açıklanan nedenle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, (2), (3) ve (4) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi