6. Ceza Dairesi 2014/12543 E. , 2017/619 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi (CMK.250 Maddesi ile Görevli)
SUÇLAR : Yağma, Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak, İş ve çalışma hürriyetini ihlal, Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etmek, 6136 sayılı Yasaya muhalefet, Tehdit, Dolandırıcılık
HÜKÜM : Beraat, Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
I- Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak; sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında yakınan ..."e yönelik yağma; sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında yakınan ...’ya yönelik yağma; sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında yakınanlar ..., ..., ... ve ..."ya yönelik iş ve çalışma hürriyetini ihlal; sanık ... hakkında yakınanlar ..., ..., ..., ... ve ..."ya yönelik yağma; sanık ... hakkında yakınan ..."e yönelik tehdit; sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında yakınan ..."ye yönelik yağma; sanık ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etmek; sanık ... hakkında 6136 sayılı Yasaya muhalefet; sanık ... hakkında yakınanlar ... ve ..."ya yönelik tehdit; sanıklar ... ve ... hakkında yakınan ..."ye yönelik dolandırıcılık suçlarından verilen hükümlere yönelik incelemede;
Sanık ... hakkında yakınan ..."e yönelik tehdit suçunda; sanığın üzerine atılı tehdit suçunu birden fazla kişiyle birlikte işlemesi karşısında, sanık hakkında TCK"nın 106. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi yanı sıra (c) bendi ile uygulama yapılarak temel cezanın tayini gerektiği düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında verilen mahkumiyet kararları yönünden, 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararına göre TCK.nun 53. madde uygulamasının infazda gözetilmesi olanaklı görülmüştür.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanıklar ..., ... ve ... ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..., ... ve ... savunmanları ile sanık ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak ve yakınanlar ..., ..., ..., ... ve ..."ya yönelik yağma, sanık ... hakkında yakınanlar ... ve ..."ya yönelik tehdit, sanıklar ... ve ... hakkında yakınan ..."ye yönelik dolandırıcılık suçlarından verilen hüküm yönünden o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında usul ve kanuna uygun bulunan hükmün istem gibi ONANMASINA,
II- Sanık ... hakkında ..."ye yönelik dolandırıcılık suçundan verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanığın, üzerine atılı dolandırıcılık suçunu, örgütün faaliyeti kapsamında değil, ferdi olarak işlediğinin anlaşılması karşısında; TCK"nın 58/9. maddesinin uygulama koşullarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hükümkurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK"nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından TCK"nın 58/9. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III- Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında yakınan ..."ye yönelik iş ve çalışma hürriyetinin ihlali; sanık ... hakkında yakınanlar ... ve ..."ya yönelik tehdit; sanıklar ... ve ... hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçlarından verilen hükümlere yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
1-) Sanık ... hakkında yakınanlar ... ve ..."ya yönelik tehdit suçundan verilen hükümde, sanığa yüklenen 5237 sayılı Yasanın 106. maddesindeki tehdit suçunun, 24.11.2016 tarihinde kabul edilen 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun"un 34.maddesi gereğince uzlaşma kapsamında kaldığı gözetilerek, taraflara usulünce uzlaşma önerisinde bulunulup, sonucuna göre yeniden değerlendirilmesi lüzumu,
2-) Sanık ..."in, 16/08/2010 tarihinde; sanık ..."nin ise 03/07/2012 tarihinde öldüklerinin, UYAP sisteminden alınan sanıklara ait nüfus kaydından anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK"nın 64/1. maddesi gereğince değerlendirme yapılması zorunluluğu,
3-) Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında yakınan ..."ye yönelik iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçundan verilen hükümde; yakınan ..."nin aşamalardaki beyanlarında ... mahallesi .... sokak girişinde ticari taksi işletmek için izni olduğunu, 2008 yılı Mayıs ayı içerisinde ticari taksisinde otururken önceden tanımadığı bir kişinin gelerek kendisine “dayı biz ... ile ... mahallesi muhtarlığı yanına yeni durak açtık, sende bu durağa geleceksin” dediğini, kendisinin ticari taksi işletmek için izninin olduğunu, duraklarına gelmeyeceğini söylemesi üzerine “ne olursa olsun sen bizim yanımıza geleceksin” diyerek tehdit ettiğini, kendisini tehdit eden kişiyi olaydan sonra hiç görmediğini” beyan ettiği, sanıklar yakalandıktan sonra yakınana teşhis işlemi yaptırılmadığının anlaşılması karşısında; yakınan usulüne uygun teşhis işlemi yaptırılıp kendisine karşı iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçunu işleyen sanık ya da sanıklar belirlendikten sonra, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerektiği düşünülmeden, eksik soruşturmayla yetinilip, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ..., ... ve sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... savunmanları ile sanıklar ... ve ... hakkında verilen hüküm yönünden o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, sanıklar ..., ... ve ... hakkında verilen hükümler açısından diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenlerle isteme kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi uyarınca sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ..."ın kazanılmış haklarının korunmasına, 22.02.2017 gününde Üye ..."un genel usule ilişkin muhalefiyle ve oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun 105/6. maddesi ile yürürlükten kaldırılan; ancak, aynı Kanunun geçici 2/4. maddesi uyarınca, bu mahkemelerde açılmış olan davalara, kesin hükümle sonuçlandırılıncaya kadar bakmakla görevlendirilen, CMK’nın yürürlükten kaldırılan 250/1. maddesine göre görevli mahkemeler, 6 Mart 2014 tarihli, mükerrer 28933 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 1. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14/1. maddesi gereğince kaldırılmışsa da, anılan maddenin 4. fıkrasına, “Bu mahkemelerce verilip Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında veya Yargıtay"ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunur.” hükmü konulmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin, konumu gereği; başta terör olmak üzere, örgütlü suçlarla mücadele edebilmesi için; Kanun Koyucunun özel yetkili mahkemeleri kaldırırken; kaldırma gerekçesinde ortaya koyduğu sakıncaları taşımayan; evrensel hukuk kurallarına uygun; yetki ve görev sınırları iyi çizilmiş; alt yapısı iyi oluşturulmuş; ihtisas mahkemelerine ihtiyaç olduğu, inancını taşıyorum.
Düşüncem bu olmakla birlikte, benim muhalefetim; bu mahkemeler kaldırılırken; dosyası henüz sonuçlanmamış sanıklarla; dosyası karara bağlanıp, Yargıtay"a gönderilmiş olan sanıklar arasında ayrım yapan yukarıda açıklandığı şekilde bir hükme yer verilmesinin, kaldırma nedenleriyle örtüşmediği ve çeliştiği noktasına ilişkindir. Çünkü;
5271 sayılı Kanunun 2/f maddesi "kovuşturma: iddianamenin kabulü ile başlayıp, hükmün kesinleşmesine kadar geçen evreyi" ifade eder, şeklinde tanımlanmış olup, bu tanıma göre, temyiz aşamasındaki dosyalar kovuşturması devam eden derdest dosyalardır. Bu tanım karşısında, henüz kovuşturma süreci tamamlanmamış dosyalardan; özel yetkili mahkemelerce karar verilmemiş olanların genel (normal) ağır ceza mahkemelerine gönderilmesi; temyiz aşamasındakilerin ise Yargıtay tarafından incelenmesi yolunda düzenleme yapılmak suretiyle ayrıma gidilmesinin doğru bir çözüm şekli olmadığını düşünüyorum. Sebeblerini aşağıda açıklayacağım üzere, bu Kanun hükmüne rağmen; Yargıtay"da bulunan dosyalarında, aynen, karar verilmemiş dosyalarda olduğu gibi; hiçbir incelemeye tâbi tutulmadan salt, söz konusu mahkemelerin kaldırıldığı gerekçesi ile genel bir kanun bozması yapılıp, mahalline iade edilmeleri ve muhakemelerinin; genel (normal) mahkemelerde yapılmasının sağlanması görüşündeyim. Aksi bir çözüm, yani esasa girilerek bu dosyaların inceleneceği kuralına uyulması 10 Aralık 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine ve 4 Kasım 1950 tarihli Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olur.
Şöyle ki;
1-) Özel Yetkili Mahkemeler, "Adil Yargılanma Hakkı" ve "Ağır Ceza Mahkemeleri" arasındaki ayrıma son vermek amacıyla kaldırılmış olup, bu husus anılan Kanunun genel ve sözü geçen madde gerekçesinde belirtilmiş; böylece, bütün Ağır Ceza Mahkemelerinin aynı usul kurallarına tâbi olması sağlanarak, adil yargılanma hakkı için gerekli olan özel soruşturma ve kovuşturma usullerine son verilmesi amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda baktığımızda; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığında ve Yargıtay"ın dairelerinde bulunan dosyaların incelenmesine devam olunacağına ilişkin düzenlenme yapılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 10. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun düşmez.
Zira, Kanun Koyucu, bizzat kendisi, özel yetkili mahkemeleri adil yargılanma hakkını temin etmek amacıyla kaldırıldığını, Kanun gerekçesinde yer vermesine ve bu mahkemelerin normal ağır ceza mahkemelerine göre, daha güvencesiz olduğunu kabul etmesine rağmen; bu mahkemelerce kurulan hükümlerin, normal ağır ceza mahkemelerinden verilen kararlar gibi incelenmesini öngörmesi; kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen bir sonuç yaratır.
2-) Mahkemeler, bütün işlemlerinde eşitlik ilkesine uygun hareket etmek zorundadırlar. 6526 sayılı Kanunla delil toplama yöntemleri değiştirilmiş; önceden CMK"nın 250. maddesi kapsamında kalan soruşturma ve kovuşturmalarda şüpheli ve sanıklar yönünden kısıtlayıcı hükümler kaldırılarak, hukukî güvenlik ile yargılama eşitliği sağlanmıştır. Ancak Özel Yetkili Mahkemelerin kaldırılması sonucu, bu mahkemelerce karara bağlanmayan ve diğer ağır ceza mahkemelerine gönderilen davaların sanıkları ile; kararları Yargıtay"da temyiz incelemesinde bulunan dosyaların sanıkları arasında ayrım yapılarak, fark yaratılması; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 7. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesi ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin, sözleşmede yer alan hak ve özgürlüklerden ayrım gözetilmeksizin, herkesin yararlanmasını hüküm altına alan 14. maddesine ve iç hukukumuz yönünden de, Anayasamızın "Kanun önünde eşitlik" başlıklı 10; "Hak Arama Hürriyeti" başlıklı 36; "Kanunî Hâkim Güvencesi" başlıklı 37; "Suç ve Cezalar" başlıklı 38. maddelerine aykırılık oluşturur.
Görüldüğü üzere;
Söz konusu Kanunî düzenleme, bu hâliyle, hem Anayasamıza aykırıdır, hemde tarafı olduğumuz ve usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalarla çatışmaktadır.
Şimdi, burada sorun, Anayasamıza ve yukarıda açıkladığımız milletlerarası antlaşmalara aykırılık oluşturan, anılan Kanun hükmünü aşıp aşamayacağımız; aşabilecek isek, bunu nasıl yapabileceğimiz noktasında toplanmaktadır.
Aslında, bu konu, bir sorun iken, Anayasamızın 90/5. maddesinde 07.05.2014 tarih ve 5170 sayılı Kanun"la yapılan değişiklikle, milletlerarası antlaşma hükümlerine üstünlük tanınarak, temelinden çözülmüş olup, bu gün için tartışma kalmamıştır.
Şöyle ki;
Anayasamızın 90/5. maddesi ile; bir kanun hükmüyle usulüne uygun olarak yürürlüğe girmiş, temel hak ve özgürlükleri düzenleyen bir antlaşma kuralının çatışması hâlinde, antlaşma hükümlerinin uygulanacağı kabul edilmiştir.
Bu hükümden hareketle somut olayımızı değerlendirecek olursak, 6526 sayılı Kanunun 1. maddesi ile Terörle Mücadele Kanununa eklenen geçici 14. maddenin 4. fıkrası son cümlesinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Ülkemizin kabul ettiği milletlerarası antlaşmalar ile çeliştiği açıkça görülmekte olup, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin yukarıda açıklanan hükümlerine üstünlük tanınması suretiyle sorunun çözülmesi ve özel yetkili mahkemelerce verilen hükümlerin; başka yönleri incelenmeksizin, kanun önünde eşitlik ilkesi ve adil yargılanma hakkı gereğince, bütünüyle bozularak, genel (normal) ağır ceza mahkemelerinde; muhakemelerinin yapılması ve sonucuna göre, hüküm kurulması için bozulması gerekmektedir. Aksi bir düşüncenin kabul edilmesi; kanun koyucunun bu mahkemeleri kaldırma gerekçesi ve amacıyla çelişen sonuçlar doğuracağı gibi hukukun; adalet, yerindelik ve hukukî güvenlik başlıkları altında toplanabilecek temel değerlerine de aykırı olur, kanaatindeyim.
Bu nedenlerle söz konusu dosyada; yüksek çoğunluğun esasa girerek inceleme yapma görüşüne ve bu görüşe bağlı olarak verdiği karara katılmıyorum.
;