14. Hukuk Dairesi 2015/7441 E. , 2018/2246 K.
"İçtihat Metni"....
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.03.2013 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08.07.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkiline ait 1048 ada 8 parsel sayılı taşınmazın bitişiğindeki 20 parsel sayılı taşınmazda davalının su ürünleri yetiştiriciliği yaptığını, imar mevzuatına aykırı olarak müvekkiline ait taşınmaza yakın mesafede trafo binası yaptırdığını sınırda kuyular açtırdığını ve direk diktirdiğini; ayrıca, tesisin yapımı esnasında müvekkiline ait taşınmazda bulunan zeytin ağaçlarına zarar verildiğini ve sızan tuzlu suların da toprağın verimini düşürdüğünü, Sulh Hukuk Mahkemesince zararın tespiti için yapılan keşif sonrasında alınan bilirkişi raporunda ağaçlara verilen zarar miktarının 2.683,33 TL olarak tespit edildiğini ancak verim kaybına ilişkin bir değerlendirme yapılmadığını belirterek zarar gören ağaçların bedeli ile taşınmazın verim kaybından kaynaklanan zarar miktarının tespit edilerek davalıdan tazmin edilmesini, trafo binası ile su kuyularının sınırdan en az 5 mt içeriye çekilmesini ve su taşmasını önleyecek şekilde sınıra istinat duvarı yapılmasını talep etmiştir.
Davalı şirket vekili, husumet itirazında bulunmuş; müvekkilince yapılan tesisin imar mevzuatı uyarınca ilgili makamlardan gerekli izinler alınarak yapıldığını, davacının taşınmazına herhangi bir zarar verilmediğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davalıya ait üretim tesisinin yapımı esnasında davacıya ait 23 adet zeytin ağacının zarara uğraması nedeniyle 2.683,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, diğer taleplerin ise reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
TMK m. 683 deki "Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir” hükmü ile mülkiyet hakkının kanunla toplum yararına kısıtlanabileceği temel ilke olarak kabul edilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında, mülkiyet hakkının nasıl korunacağı hükme bağlanmış, 730 ve 737. maddeleriyle de taşınmaz malikinin başkalarına zarar vermesinin önlenmesi hedeflenmiştir.
Yapma, kaçınma, katlanma olarak özetlenebilecek bu sınırlamaların önemli bir bölümü TMK’nın "komşu hakkı" başlığı altında, 737 ile 750. maddelerinde düzenlenmiş, 751 ile 761. maddelerinde de yine malikin yapması ve katlanması gereken hususlar belirtilmiştir.
Komşuluk hukukundan kaynaklanan tazminat davalarında öncelikle davacının uğramış olduğu zararın miktarının bilirkişi aracılığı ile tespit edilmesi, tazminatın bu zarara göre tayin ve takdir edilmesi gerekir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat miktarı hiçbir zaman zararı aşamaz. Ancak, davacının zararın artmasında kusuru varsa, tazminat miktarı 6098 sayılı Borçlar Kanununun 52. maddesine göre indirilmeli veya tamamen ortadan kaldırılmalıdır. TMK’nın 737 ve 730. maddelerinden doğan sorumluluk kusura bağlı bir sorumluluk olmadığından davalının kusursuz olması tazminat miktarının düşürülmesinde etkili olamaz.
Somut olaya gelince; mahallinde yapılan keşif sonrası alınan 17.02.2014 tarihli ziraat bilirkişisi raporunda, davacıya ait 8 no"lu parselde bulunan zeytin ağaçlarının gelişmelerinin yaşlarına göre normal olduğu, her türlü bakımının yapılması nedeniyle verimlerinde herhangi bir düşüş olmadığı, dava konusu her iki taşınmaz arasındaki kot farkı yüksek olduğundan su sızıntısı olmayacağı, her türlü sızıntı ve akıntının kot farkı boyunca akıp gideceğinden yanlara doğru herhangi bir akıntının da oluşmayacağı, kuyulardan çıkan suyun plastik ve demir borularla çıkıp herhangi bir sızıntı yapmadan kullanıldığı, ayrıca toprak havuzlarda da herhangi bir sızıntının bulunmadığı bildirilmiş ise de davacı tarafından dosyaya sunulan .... İlçe Tarım Müdürlüğünün 05.05.2014 tarihli ziraat bilirkişisi tespit raporunda, davalı şirkete ait balık üretim tesisinin doğusunda bulunan davacıya ait bahçeyle arasındaki sınır boyunca döşenen ve havuzlara su taşıyan borularda bazen su kaçağı oluştuğu, bu kaçakların önlenememesi nedeniyle zeytin bahçesinin kaçak suya maruz kalan bölgelerinde toprağın çoraklaştığı, bu nedenle ağaç kurumalarının görülebileceği, su borularındaki kaçakların önlenmesi için alınacak tedbirlerle oluşabilecek zararların da engellenebileceği bildirilmiştir.
Görüldüğü üzere, mahkemece aldırılan bilirkişi raporu ile .... İlçe Tarım Müdürlüğünden alınan bilirkişi raporu arasında açık bir çelişki bulunmaktadır.
Bu durumda mahkemece, konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyeti eşliğinde yeniden keşif yapılmak suretiyle bahsi geçen bilirkişi raporları arasındaki bu çelişkinin giderilmesi, davalının üretim faaliyetleri nedeniyle davacıya ait zeytin bahçesinin zarar görüp görmediği, görmüş ise miktarı ve zararın önlenmesi için ne tür tedbirler alınması gerektiği hususunda denetime elverişli rapor düzenlettirilmesi ve daha sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.