Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2019/106
Karar No: 2019/1293
Karar Tarihi: 05.12.2019

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2019/106 Esas 2019/1293 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2019/106 E.  ,  2019/1293 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

    Taraflar arasında görülen “ boşanma ” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Adana 5. Aile Mahkemesince boşanma davasının kabulüne dair verilen 14.05.2015 tarih ve 2014/818 E., 2015/343 K. sayılı karar davalı erkeğin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 20.04.2016 tarih ve 2015/16568 E., 2016/7991 K. sayılı kararı ile;
    "…Türk Medeni Kanunu’nun 166/1-2 maddesi uyarınca; boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekir. Oysa dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesinde yer alan temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Bu itibarla davanın reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...."
    gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.


    HUKUK GENEL KURULU KARARI

    Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişikliği öncesi hâliyle 438. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davalı erkek vekilinin duruşma isteminin reddine karar verilip, dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
    Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı (TMK m. 166/1) boşanma istemine ilişkindir.
    Davacı kadın; davalının olumsuz davranışlarının zamanla ortaya çıktığını, davacının ailesi de dahil olmak üzere kimse ile görüşmemesi için davacı kadına baskı kurduğunu, hakaret ve tehdit ettiğini, fiziksel şiddet uyguladığını, birçok kez ayrıldıklarını, ailelerin araya girmeleri ile tekrar barıştıklarını, ancak birliğin sarsıldığını belirterek tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin tarafına verilmesini, 500,00TL tedbir-iştirak nafakası ile 50.000,00TL maddi ve 50.000,00TL manevi tazminata hükmedilmesini dava ve talep etmiştir.
    Davalı erkek; iddiaların gerçek dışı olduğunu, evliliğin ilerleyen zamanlarında eşinin kendisini, mesleğini ve kazancını küçümsemeye başladığını, maddi olanaklarını zorlayarak araba ve ev aldığını, ev eşyalarını yenilediklerini, davacı kadının isteklerini yerine getirmeye çalıştığını, ailesinin müdahalesi sebebiyle huzursuz olduklarını, davacı kadının bu konuda gerekli hassasiyeti göstermediğini, fakat ortak çocuğu da düşünerek yuvasının yıkılmasını istemediğini, açıklanan sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Yerel mahkemece; davalı erkeğin aşırı tutumlu davrandığı, eşi ile küfürlü konuşup eşini itip kaktığı, yaz ayında davacının ailesinin davacının kolunda morluk gördükleri, bu konuda hastaneden rapor alınmadığı, davacı kadının tekrar ortak ikamete döndüğü, davalı erkeğin kayınvalidesini arayarak ‘’evime misafir getiremezsiniz’’ dediği, bu yüzden tarafların tartıştıkları ve davacı kadının ortak çocuk ile evden ayrıldığı, boşanmaya neden olan olaylarda davalı erkeğin kusurlu olduğu belirtilerek boşanmalarına, müşterek çocuğun uzun zamandır anne yanında olup annenin bakım ve şefkatine muhtaç olduğu da gözetilerek velayetinin anneye bırakılmasına, ortak çocuk ve baba arasında kişisel ilişki tesisine, çocuğun ihtiyaçları, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile hakkaniyet ilkesi de göz önüne alınarak 200,00TL tedbir-iştirak nafakasına, boşanma yüzünden mevcut ve beklenen menfaatleri zarar gördüğünden davacı kadın lehine tarafların ekonomik ve sosyal durumu dikkate alınarak 12.000,00TL maddi tazminata, davalı erkeğin eşine fiziksel şiddet uygulaması ve küfür etmesi nedeni ile eşinin kişilik hakları saldırıya uğradığından kusurun ağırlığı ve yine tarafların ekonomik ve sosyal durumuna göre davacı kadın lehine 10.000,00TL manevi tazminata karar verilmiştir.
    Davalı erkek vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçeyle bozulmuştur.
    Yerel mahkemece bozma öncesi kararda yer alan gerekçeye yer verildikten sonra; davalı erkeğin aşırı tutumlu davrandığı, fiziksel şiddet uyguladığı ve küfürlü konuştuğu, ancak aile büyüklerinin araya girmesiyle davacı kadının eşi ile barışıp ortak eve döndüğü, fakat aynı sorunların devam ettiği, tanık beyanlarının soyut olmadığı, son yaşanan olayda davalı erkeğin ortak ikamete kimlerin geleceğine kendisinin izin vereceği konusundaki beyanının davacı kadın için kırıcı olduğu, diğer sorunlar sebebiyle de davacı kadının ortak evi terk ettiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme kararı davalı erkek vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Direnme ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, tanık beyanlarının ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenilmeyecek derecede temelinden sarsılıp sarsılmadığının ve davanın kabulü için yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
    4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Evlilik birliğinin sarsılması” başlıklı 166/I-II. maddesi;
    “Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
    Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir” hükmünü içermektedir. Bu hükümde yer alan boşanma sebebi nisbi bir boşanma sebebidir.
    Anılan maddenin birinci fıkrası gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş, birçok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır. Dolayısıyla olayın özellikleri, oluş biçimi, eşlerin kültürel sosyal durumları, eğitim durumları, mali durumları, eşlerin birbirleri ve çocukları ile olan ilişkileri, yaşadıkları çevrenin özellikleri, toplumun değer yargıları gibi hususlar dikkate alınarak evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı tespit edilecektir.
    Öte yandan, söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma getirecek derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Çünkü tam kusurlu eşin tek taraflı irade ile boşanma davası açması sistemimize aykırı bir boşanma olgusunu ortaya çıkarır. Boşanmayı elde etmek isteyen kişi karşı tarafın kusurlu hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerek boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebilir. Böyle bir düşünce, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine de aykırı düşer (TMK m. 2).
    Bu durumda anılan madde hükmüne göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olunması gerekmeyip daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu hâlin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
    Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; tarafların 02.07.2008 tarihinde evlendiği, eldeki davanın 21.10.2014 tarihinde açıldığı, davacı kadının tanığı olan Büşra’nın beyanında geçen fiziksel şiddet olayından sonra davacı kadının ortak ikamete geri döndüğü, bu olayı affettiği, affedilen olaylar kusur belirlemesinde dikkate alınamayacağı için bu eylemin davalı erkeğe yüklenemeyeceği, anılan olaydan sonra gerçekleşen bir fiziksel şiddet vakıasının da bulunmadığı, diğer tanık ifadelerinin ise bir kısmı duyuma dayalı olduğu gibi bir kısmı da taraftan aktarma beyanlar olup birliğin temelinden sarsılma durumunu kabule elverişli olmadığı, tanık ifadelerinin sebep ve saiki açıklanmayan soyut ve inandırıcılıktan uzak olduğu görülmektedir. Bu hâliyle davalı erkeğin boşanmaya sebebiyet verecek derecede kusurlu bir davranışı ispatlanmamış olup, davacı kadının boşanma davasının reddi gerekmektedir.
    Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup direnme kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: Davalı erkeğin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırına geri verilmesine, aynı Kanun"un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 05.12.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi