
Esas No: 2016/15453
Karar No: 2019/1744
Karar Tarihi: 27.02.2019
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/15453 Esas 2019/1744 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı ... Vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı Kurum; 16.01.2003 tarihli iş kazasında vefat eden sigortalının hak sahiplerine ödenen gelirin tahsiline karar verilmesini talep etmiş olup, mahkemece davalı ... yönünden davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, diğer davalılar yönünden talep gibi kabule karar verilmiştir.
Somut davada; Davalılar ... ve ...’ın cevap dilekçelerinde zamanaşımı def"inde bulunmuşlar,mahkemece ... yönünden zamanaşımı def’i kabul edilerek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir. Davalı ...’ın ise ... Asliye Ceza Mahkemesinin 14.09.2009 tarihli, 2009/694 karar sayılı kararı ile mahkum olduğu, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve ceza kararının 14.10.2009 tarihinde kesinleştiğinden bahisle ceza mahkemesi kararının kesinleşme tarihinden itibaren 10 yıl geçmediği gerekçesiyle zamanaşımı def’i reddedilerek iş veren vekili olan ... yönünden davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
506 sayılı Kanunda zamanaşımının (özel olarak) düzenlenmediği düşünüldüğünde; genel hükümler çerçevesinde çözüm arama gereği vardır. Gerçekten de olay tarihinde yürürlükte bulunun 818 sayılı Borçlar Kanunun 332/1"inci maddesinde belirtilen işçi-işveren arasındaki akde aykırılık eylemleri ve bu çevrede maddenin 2"nci fıkrası gereğince işverenin akde aykırı davranışları (işçi sağlığı ve iş güvenliğinin gerektirdiği önlemlerin alınmaması vs.) sonucu, 26/1"inci maddeyle vaki ilişkilendirme, bir bakıma akde aykırı hareketten doğan tazminat davaları hakkındaki hükümlere tabii olmakla; zamanaşımının, işverenler açısından Borçlar Kanununun 125"inci maddesine göre belirlenmesi gerektiği gözetildiğinde on yıldır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalabilmesini ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edebilme özelliği” ni ortadan kaldırır. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünden, eğer savunma gerçekleşirse hakkı dava edebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu da incelemesi mümkün değildir. Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ve inkâr olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölüme ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamında gelir. Kısmi davada fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması, saklı tutulan kısım için zamanaşımını kesmez. Zamanaşımı, alacağın yalnız kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesilir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 tarih, E: 2002/10-895, K: 2002/838; 05.03.2003 tarih, E: 2003/9-80, K: 2003/130; 12.07.2006 tarih, E: 2006/4-518, K: 2006/526 sayılı kararları)
Dava konusu somut olayda; Davacı Kurum tarafından sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirin onay tarihi 12.08.2004 tarihi olup, dava tarihi olan 02.06.2015 tarihine kadar 10 yıllık zamanaşımı süresi geçmiştir. işveren vekili davalı ... yönünden süresinde yapılan zamanaşımı def’i gözetilerek yapılacak değerlendirilme sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı ...’ın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ..."a iadesine, 27.02.2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.