Esas No: 2020/255
Karar No: 2022/365
Karar Tarihi: 22.06.2022
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/255 Esas 2022/365 Karar Sayılı İlamı
Ceza Genel Kurulu 2020/255 E. , 2022/365 K."İçtihat Metni"
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 15. Ceza Dairesi
Sanık ...'nun nitelikli dolandırıcılık suçundan TCK'nın 158/1-f ve 52/2-4. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis ve 28.000 TL adli para cezası, resmî belgede sahtecilik suçundan TCK'nın 204/1. maddesi uyarınca 3 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına; adli para cezasının taksitlendirilmesine ve her iki suç yönünden aynı Kanun'un 53/1. maddesi uyarınca hak yoksunluklarına ilişkin ... Ağır Ceza Mahkemesince verilen 09.06.2015 tarihli ve 20-135 sayılı hükümlerin sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 06.02.2020 tarih ve 12539-1577 sayı ile temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 10.05.2020 tarih ve 42068 sayı ile;
"Sanık, 09.07.2015 tarihinde kendisine usulüne uygun tebliğ edilen kararı 20.07.2015 tarihinde temyiz etmiştir. 5230 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 310/1. maddesinde 'Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar...' şeklinde düzenleme yer almakta ise de, temyiz başvuru süresinin son günü olan 16.07.2015 tarihinin ... Bayramı'nın Arefesi olması nedeniyle idari tatil olduğu ve dolayısıyla sanığın temyiz isteminin yasal bir haftalık süresinin ... tatili nedeniyle dolmadığı ve tatil bitiminde yaptığı başvurunun yasal süresinde olduğu," görüşüyle, itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK'nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 08.06.2020 tarih ve 1666-5008 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın, nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından mahkûmiyetine dair yokluğunda verilen 09.06.2015 tarihli kararın 09.07.2015 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 20.07.2015 tarihinde temyiz isteminde bulunduğu anlaşılan dosyada; son günü ... Bayramı'nın Arefe gününe denk gelen temyiz süresinin resmî tatilin bitimine kadar uzayıp uzamayacağının, bu bağlamda sanığın temyiz isteminin süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
... Ağır Ceza Mahkemesince 09.06.2015 tarih ve 20-135 sayı ile; sanık ...'nun nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından mahkûmiyetine ilişkin verilen gerekçeli kararın sanığın 09.02.2015 tarihli celsede beyan ettiği "... Mezrası, No: 112 Yurtbaşı Merkez ..." adresine aynı zamanda Mernis adresi olduğu da belirtilerek tebliğe çıkarıldığı, tebligat parçasına "Gösterilen ardese gidildi, muhatap geçici olarak adresten ayrılmış olup Köy Muhtarı Nazif bırakıldı. 2 Nolu haber kağıdı kapısına yapıştırılıp en yakın komşusu olan Dündar haber verildi." şerhi ile 09.07.2018 tarihinde tebliğ edildiği, muhtar ...'nin imzasının da alındığı,
Sanığın 20.07.2015 tarihli dilekçesi ile hakkındaki mahkûmiyet hükümlerini temyiz ettiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 04.11.2019 tarihli ve 301619 sayılı tebliğnamede sanığın temyiz isteminin reddine karar verilmesinin istenildiği,
Özel Dairece 06.02.2020 tarih ve 12539-1577 sayı ile; sanığa 09.07.2015 tarihinde usulüne uygun tebliğ edilen mahkûmiyet hükümlerine yönelik, yasal süresi geçtikten sonra sanığın yaptığı 20.07.2015 tarihli temyiz başvurusunun, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verildiği,
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.05.2020 tarihli ve 42068 sayılı itirazname ile; "Sanık, 09.07.2015 tarihinde kendisine usulüne uygun tebliğ edilen kararı 20.07.2015 tarihinde temyiz etmiştir. 5230 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 310/1. maddesinde 'Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar...' şeklinde düzenleme yer almakta ise de, temyiz başvuru süresinin son günü olan 16.07.2015 tarihinin ... Bayramı'nın Arefesi olması nedeniyle idari tatil olduğu ve dolayısıyla sanığın temyiz isteminin yasal bir haftalık süresinin ... tatili nedeniyle dolmadığı ve tatil bitiminde yaptığı başvurunun yasal süresinde olduğu anlaşılmıştır." şeklindeki gerekçe ile itiraz kanun yoluna başvurulduğu,
Gerekçeli kararın sanığa tebliğ edildiği 09.07.2015 tarihinin Perşembe gününe denk geldiği, tebliğden itibaren bir hafta olan 16.07.2015 tarihinin de Perşembe gününe tekabül edip bu tarihin ... Bayramı'nın Arefe günü olduğu,
Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünün 09.07.2015 tarihli ve 69471265-010-06/7620 sayılı yazısı uyarınca; "Kurum yöneticilerince gerekli tedbirlerin alınarak hizmetlerin aksatılmaması, zorunlu hizmetlerin yürütülmesi için asgari seviyede eleman bulundurulması kaydıyla" kamu kurum ve kuruluşlarındaki bütün çalışanların 16 Temmuz 2015 Perşembe yarım gün idari izinli sayılmalarına karar verildiği,
UYAP Bilişim Sistemi kayıtlarının incelenmesinde; sanığın 09.06.2015 ila 09.07.2015 tarihleri arasında cezaevinde olmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Kanun yolları, yargılama makamları tarafından verilen ve hukuka aykırı veya yanlış olduğu ileri sürülen kararların, kural olarak, başka bir makam tarafından tekrar incelenmesini sağlayan yasal yollar olup böylelikle, varsa hukuka aykırılık veya yanlışlıkların giderilmesi, doğru ve adalete uygun kararlarla, taraflarda ve toplumda güven duygusunun güçlendirilmesi amaçlanmaktadır.
Kanun yoluna başvuru hakkı, adil yargılanma hakkının kapsamı içerisinde kabul edilmekte olup bu hakla ilgili gerek uluslararası mevzuatta, gerekse iç hukukumuzda birçok hüküm bulunmaktadır. Bu kapsamda örneğin; Anayasa'nın "Hak Arama Hürriyeti" başlığını taşıyan 36. maddesinin birinci fıkrasında, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.", "Temel Hak ve Hürriyetlerin Korunması" başlığını taşıyan 40. maddesinde ise; "(1) Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. (2) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." hükümlerine yer verilmiştir.
Bir hüküm veya karara karşı kanun yollarının açık olması kural, kapalı olması ise istisnadır. Bu istisna da hukuk devletinde kabulü mümkün meşru bir amaçla, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen "hak arama hürriyeti" ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde düzenlenen "mahkemeye erişim hakkı"nın özüne halel getirmeyecek biçimde orantılı olmalı ve kanunda açıkça düzenlenmiş bulunmalıdır.
Temyiz hakkının kullanımına ilişkin bu genel açıklamalardan sonra temyizde süre ve resmî tatil kavramları üzerinde de durulmalıdır.
1412 sayılı CMUK'nın temyizin süresini düzenleyen 310. maddesinde, yüze karşı açıklanan hükmün bu tarihten itibaren bir hafta içinde temyiz edileceği belirtilmiş, 5271 sayılı CMK'nın 291. maddesi uyarınca da temyiz davası açılması için yedi günlük bir süre öngörülmüş iken, 05.08.2017 tarihli ve 30145 mükerrer sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7035 sayılı Kanun'un 21. maddesiyle 5271 sayılı CMK'nın 291. maddesinin birinci fıkrasında yer alan "yedi" ibaresi "on beş" şeklinde değiştirilerek temyiz süresi on beş güne çıkarılmıştır.
1412 sayılı CMUK'nın "Günle tayin edilen mehiller" başlığını taşıyan 39. maddesinde; "Gün ile tayin edilen mehillerde mehlin cereyanını istilzam eden tebliğ veya vakıa günleri hesaba katılmaz.", "Hafta veya ayla tayin edilen mehiller" başlığını taşıyan 40. maddesinde ise "Mehil, hafta veya ay olarak tayin edilmişse cereyana başladığı gün, son haftada isim ve son ayda sayı itibarile tekabül eden günün tatil saatinde ve şayet ay sonunda başlayıp da nihayet bulduğu ayda sayı itibarile mukabil gün yoksa ayın son gününde biter.
Son gün pazara veya her hangi bir tatile tesadüf ederse mehil; tatilin ertesi günü biter." şeklinde düzenlemelere yer verilmiş olup benzer yönde düzenleme içeren 5271 sayılı CMK'nın 39. maddesinde ise;
"1) Gün ile belirlenen süreler, tebligatın yapıldığının ertesi günü işlemeye başlar.
2) Süre, hafta olarak belirlenmiş ise, tebligatın yapıldığı günün, son haftada isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer.
3) Süre, ay olarak belirlenmiş ise tebligatın yapıldığı günün, son ayda sayı itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer. Son bulduğu ayda sayı itibarıyla karşılığı olan gün yoksa süre, ayın son günü mesai saati bitiminde sona erer.
4) Son gün bir tatile rastlarsa süre, tatilin ertesi günü biter." hükümlerine yer verilmiştir.
Diğer taraftan, 2429 sayılı Ulusal ... ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'un 1. maddesinde 29 Ekim gününün Ulusal ... olduğu, Bayramın, 28 Ekim günü saat 13.00'ten itibaren başlayıp 29 Ekim günü devam edeceği belirtilmiş, 2. maddesinde resmî ve dini ... günleri ile yılbaşı günü, 1 Mayıs ve 15 Temmuz günlerinin genel tatil günleri olacağı açıklanarak, maddenin A fıkrasında 23 Nisan gününün, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı; 19 Mayıs gününün, Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı; 30 Ağustos gününün Zafer Bayramı günleri olduğu, aynı maddenin B fıkrasında ise dini bayramlardan olan ... Bayramının Arefe günü saat 13.00'ten itibaren üç buçuk gün; Kurban Bayramının Arefe günü saat 13.00'ten itibaren dört buçuk gün olduğu hükme bağlanmıştır.
Uyuşmazlık konusunda isabetli bir çözüme ulaşılabilmesi bakımından idarî izin kavramı üzerinde durulmasında da fayda bulunmaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın "Çalışma şartları ve dinlenme hakkı" başlıklı 50. maddesinde;
"Kimse yaşına, cinsiyetine ve gücüne uymayan işlerde çalıştırılamaz.
Küçükler ve kadınlar ile bedeni ve ruhi yetersizliği olanlar çalışma şartları bakımından özel olarak korunurlar.
Dinlenmek çalışanların hakkıdır.
Ücretli hafta ve ... tatili ile ücretli yıllık izin hakları ve şartları kanunla düzenlenir." hükmü yer almaktadır.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun "İzin" başlıklı 23. maddesinde devlet memurlarının bu Kanun'da gösterilen süre ve şartlarla izin hakkına sahip olduğu belirtilerek, aynı Kanun'un 102 ve devamı maddelerinde kamu çalışanlarının yıllık izin, mazeret izni ve aylıksız izin hakları yasal güvenceye bağlanmıştır. Bununla birlikte devlet memurlarına idari izin verilmesi konusunda 657 sayılı Kanun'da herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiş olup idari iznin verilmesi 657 sayılı Kanun'un 100. maddesi hükümlerine dayandırılmaktadır.
"Günlük çalışma saatlerinin tespiti" başlıklı söz konusu maddede, günlük çalışmanın başlama ve bitme saatleri ile öğle dinlenme süresinin, bölgelerin ve hizmetin özelliklerine göre merkezde Cumhurbaşkanınca, illerde valiler tarafından tespit olunacağı, ancak engelliler için engel durumu, hizmet gerekleri, iklim ve ulaşım şartları göz önünde bulundurulmak suretiyle günlük çalışmanın başlama ve bitiş saatleri ile öğle dinlenme sürelerinin merkezde üst yönetici, taşrada mülki amirlerce farklı belirlenebileceği, memurların yürüttükleri hizmetin özelliğine göre bu madde uyarınca tespit edilen çalışma saat ve süreleri ile görev yerlerine bağlı olmaksızın çalışabilmelerinin mümkün olduğu, bu hususa ilişkin usul ve esasların Cumhurbaşkanınca belirleneceği düzenlenmiştir.
Görüldüğü gibi idarî izin verilmesi hususunda açık bir yasal düzenleme bulunmamakla birlikte 657 sayılı Kanun'un 100. maddesi hükümlerine dayanılarak merkezde Cumhurbaşkanınca, illerde ise valiler tarafından devlet memurlarına idarî izin kullandırılmaktadır. Yetkili üst amirin kararıyla çalışma gününün tatil edilmesi olarak tanımlanabilecek olan idarî izin kavramı, resmî ve herkes için geçerli bir tatil anlamına gelmeyip, ilgili kamu kurum ve kuruluşları bünyesinde çalışan devlet memurlarını kapsayan idarî bir tatil niteliğindedir.
Kurum yöneticileri tarafından gerekli tedbirlerin alınarak hizmetlerin aksatılmaması, zorunlu hizmetlerin yürütülmesi için asgari sayıda personel bulundurulması kaydıyla kamu kurum ve kuruluşlarındaki çalışanlara idarî izin kullandırıldığından, resmî tatilin aksine idarî izin süresinde yasal sürelerin işlemeye devam edeceğinde herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Nitelikli dolandırıcılık ve resmî belgede sahtecilik suçlarından sanık ...'nun mahkûmiyetine ilişkin Yerel Mahkemece verilen 09.06.2015 tarihli ve 20-135 sayılı hükme yönelik sanığın temyiz isteminin Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesince 06.02.2020 tarih ve 12539-1577 sayı ile reddine karar verildiği, Yerel Mahkemece, kanun yolu bildiriminde “...Sanığın ve katılanın yokluğunda, ... mütalaaya uygun, hükmün tefhim ve tebliğinden itibaren (7) gün içinde Mahkememize verilecek bir dilekçe ile veya zabıt katibine beyanda bulunulup tutanağa geçirilmek kaydıyla Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı..." şeklinde açıklamalara yer verildiği, gerekçeli kararın sanığa 09.07.2015 tarihinde tebliğ edildiği, temyiz süresinin son gününün saat 13.00'e kadar idarî izin, saat 13.00'ten itibaren ise resmî tatil olup ... Bayramı'nın Arefe gününe denk gelen 16.07.2015 tarihi olduğu ve sanığın ... Bayramı sonrası ilk mesai günü olan 20.07.2015 tarihinde temyiz isteminde bulunduğu olayda;
Ceza muhakemesi sistemimizde hükümlerin temyiz edilebilmelerinin kural, temyiz edilememelerinin ise istisna oluşu, hukuk normlarının yorumlanmasında, Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen "Hak arama hürriyeti" ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6. maddesinde hüküm altına alınan mahkemelere erişim hakkının gözetilmesi gerekliliği, Sözleşme'ye ilişkin Ek 7 numaralı Protokolünün "Cezai Konularda Temyiz Hakkı" başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında; ilgili kişinin hakkında kurulan hükmü daha yüksek bir mahkemeye inceletme hakkının bulunduğuna ilişkin düzenlemeler birlikte dikkate alındığında, kamu davasının asli bir süjesi olan sanığın, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde temyiz kanun yoluna başvurma hakkı olduğunda herhangi bir tereddüt bulunmamakla birlikte, 5271 sayılı CMK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, 1412 sayılı CMUK'nın yürürlükten kaldırılmasına rağmen 5320 sayılı Kanun'un 8. maddesinin birinci fıkrası ile, bölge adliye mahkemelerinin Resmî Gazete'de ilân edilecek göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1412 sayılı CMUK'nın 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305 ilâ 326. maddelerinin uygulanacağına ilişkin istisnai bir düzenlemeye yer verilmesi nedeniyle, somut olayda, 5271 sayılı CMK'nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanma imkânının bulunmadığı ve temyiz süresinin 1412 sayılı CMUK'nın 310. maddesine göre bir hafta olduğu, 1412 sayılı CMUK'nın 40. maddesinde, sürelerin, hafta olarak tayin edilmişse cereyana başladığı son haftada isim itibarıyla tekabül eden günün tatil saatinde, 5271 sayılı CMK'nın 39. maddesinde de hafta olarak belirlenen sürenin, tebligatın yapıldığı günün, son haftada isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona ereceği düzenlenmiş ise de, temyiz süresinin bitimine ilişkin CMUK'nın 40. maddesinde yer alan "...son haftada isim ...itibarile tekabül eden günün tatil saatinde ...biter." ve CMK'nın 39. maddesinde yer alan "...son haftada isim itibarıyla karşılığı olan günün mesai saati bitiminde sona erer." ifadelerinin normal tam gün mesai saatine yönelik düzenlemeler olduğu, yine söz konusu Kanun maddelerinin son fıkralarında son günün tatile rastlaması durumunda sürenin tatilin ertesi günü biteceğinin düzenlenmesi suretiyle sanığın bir haftalık temyiz süresinden tam olarak yararlandırılmasının amaçlandığı, sanığın, temyiz süresinin son günü saat 13.00'e kadar olan idarî izin süresi içerisinde temyiz isteminde bulunabileceğinin kabul edilmesinin Kanun ile öngörülen bir haftalık temyiz süresinin 6,5 güne indirilmesi anlamına geleceği, dolayısıyla da kanun yoluna başvuru hakkını kısıtlayıcı sonuç doğuracağı ve temyiz süresinin son günü normal mesai saati bitiminden önce saat 13.00'ten itibaren resmî tatilin başlaması nedeniyle sanığın temyiz süresinin resmî tatilin bitimine kadar uzayacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin ret kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesinin yapılması amacıyla Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2020/255 esas sayılı dosyasında Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızda görüş ayrılığı doğmuştur. Şöyle ki;
İlk derece mahkemesinin kararı sanığa 09.07.2015 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildikten sonra sanık bu kararı 20.07.2015 tarihinde temyiz etmiştir. 5230 sayılı Kanun'un 8. maddesi uyarınca o tarihte yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu'nun 310/1. maddesi gereğince 'Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.' düzenlemesi doğrultusunda sanığa usulüne uygun tebligatın yapıldığı 09.07.2015 tarihinden itibaren bir haftalık temyiz süresinin son gününün 16.07.2015 günü mesai saati sonu olduğu, sürenin son günü olan 16.07.2015 gününün ... Bayramı Arefe gününde, öğleye kadar normal mesai olup öğleden sonrasının tatil olduğu, dolayısıyla bir haftalık sürenin 16.07.2015 günü mesai saati sonu olan öğlen itibarıyla dolduğu, bu süre dolduktan sonra devam eden ... tatilinin sonrasındaki ilk mesai günü olan 20.07.2015 tarihli temyiz başvurusunun 1412 sayılı CMK'nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesine dair Özel Dairenin ret kararının yerinde olduğu, temyiz süresinin bir haftalık süre içerisinde olduğu yönündeki itirazın reddine karar verilmesi gerekirken Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun itirazın kabulü yönündeki kararına katılmamaktayız." gerekçesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle,
Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 15. Ceza Dairesinin 06.02.2020 tarihli ve 12539-1577 sayılı ret kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 22.06.2021 tarihli ve 196 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 01.07.2021 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivinde bulunan dosyaların Yargıtay 11. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden, temyiz incelemesinin yapılması amacıyla Yargıtay 11. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.05.2022 tarihinde yapılan müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamaması nedeniyle 22.06.2022 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.