Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/5046
Karar No: 2010/6096
Karar Tarihi: 14.12.2010

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2010/5046 Esas 2010/6096 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2010/5046 E.  ,  2010/6096 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil, Alacak

    ... ve müşterekleri ile ... ve müşterekleri, Melikgazi Tapu Sicil Müdürlüğü (Hazine) aralarındaki tapu iptali ve tescil, alacak davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Kayseri 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 18.03.2010 gün ve 75/127 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise davalılardan ... ve müşterekleri vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 14.12.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı Hazine vekili Avukat Hatice Göktepe geldi. Başka gelen olmadı. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek, dosya incelendi gereği düşünüldü:

    KARAR

    Davacılar vekili dava dilekçesinde, vekil edeninin dip murisi ... oğlu 1311 doğumlu ... ...’nin yasal mirasçıları olduğunu, 90 ada 28 sayılı parselde kayıtlı taşınmazın mülkiyetinin vekil edenlerinin murisi ... ...’ye ait olduğunu, murisin adının ... oğlu ...olarak tapuda yazılı bulunduğunu, nüfusta ise ... oğlu ... ... olarak yer aldığını, davalıların soy isimlerinin ise nüfus kaydında Tantalgiller olarak yazılı bulunduğunu, davalıların dede isminin de ... oğlu ...olarak nüfusta yazılı olmasından yararlanılarak taşınmaz sanki davalıların miras bırakanına aitmiş gibi aldıkları veraset belgesiyle tapuda intikal yaptıklarını, daha sonra da 06.08.2004 tarihinde davalılardan ... oğlu ...’ya satış yaptıklarını, davalıların kötü niyetli olarak taşınmazı devrettiklerini, esasen davalının taşınmazla hiçbir ilgisinin bulunmadığını, satışın hukuka aykırı olduğunu, hatanın isim benzerliğinden kaynaklandığını açıklayarak davalı ... adına bulunan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında vekil edenleri adına tapuya kayıt ve tesciline, olmadığı takdirde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere taşınmazın değeri üzerinden şimdilik 6.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davacılar vekili, daha sonra 17.07.2009 havale tarihli ıslah dilekçesiyle ; dava değerini 6.000 TL’den 49.760 TL artırılarak 55.760 TL’ye çıkartılmıştır. Davalı ... vekili, vekil edeninin taşınmazı tapuya güven ilkesine dayalı olarak satın aldığını, iyi niyetli olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    1303 doğumlu ... oğlu ...mirasçılarından ... vekili, yargılama oturumuna katılmış, ancak herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.
    ... oğlu 1303 doğumlu ... İbrahim’in diğer mirasçıları eşi ..., kızı ...ve ...’e dava dilekçesinde gösterilen ... Cad.... Apt. No:66 ... Mah. ...-...adresinde aynı konutta oturan ...’e tebliğ edilmiş, ancak tebligatlara verilen meşruhata göre yeni adresin ... Mah. ... Sok. No:34...-İ...adresi olduğu bildirilmiş ve mahkemece, bu adres esas alınarak adı geçenlere tebligat yapılmış ve yine ...’e tebliğ edilmiş ve adı geçenlerin yargılama oturumlarına katılmadığı anlaşılmıştır.
    Davalı Hazine vekili, böyle bir davada Hazinenin sorumlu olmadığını, bu nedenle de husumetin Hazineye yöneltilemeyeceğini belirterek husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
    Davacılardan ...’ya ait vekaletnamenin ibraz edilemediğinden bahisle 22.09.2005 tarihinde Pakize bakımından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi üzerine ... diğer davacılarla aynı nedenlere dayalı olarak aynı yer 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/47 Esas sayılı dosyasıyla açılan dava eldeki dava dosyasıyla birleştirilmiş ve bu şekilde taraf teşkili sağlanması yoluna gidilmiştir.
    Mahkemece;“Davalılardan Melikgazi Tapu Sicil Müdürlüğüyle ...’na karşı açılan davanın reddine, diğer davalılar yönünden açılan davanın kabulüyle 55.760 TL alacağın 6.000 TL’sine dava tarihi olan 15.02.2005, kalan kısmına ıslah tarihi olan 17.07.2009 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmek koşuluyla davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili ile davalılardan ... ve müşterekleri vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, isim benzerliğine dayalı olarak alınan veraset belgesi nedeniyle 90 ada 28 sayılı parselin tapu kaydının tapuda yapılan işlemle davalılardan bazılarına aktarılması ve daha sonra üçüncü kişilere bu şekilde satılan taşınmazın tapu kaydının iptali ile gerçek kayıt malikinin mirasçıları adına tapuya kayıt ve tescili isteğine ilişkindir.
    Davacılar vekili, taşınmazı satın alan ve üçüncü kişi durumunda bulunan ...’nun iyi niyetli olmadığını, bu nedenle tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerektiğini, ayrıca ıslah dilekçesinde faizin başlangıç tarihinin dava tarihi olarak belirtildiği halde ıslahla artırılan miktar üzerinden faizin dava tarihinden başlatılması gerekirken ıslah tarihinden başlatılmış olması doğru değildir gerekçesiyle hükmü temyiz etmiştir.
    Davalılar vekili ise, Yaşar dışında diğer davalı gerçek kişilere yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılan soruşturma evrakı arasında bulunan belgelerden adreslerin farklı olduğunu ve gerçek adresin tapuda yapılan hatalı işlem nedeniyle yapılan soruşturma evrakı içinde bulunan adresler olduğunu, bu bakımdan Yaşar dışında kalan davalı gerçek kişilerin savunma haklarının kısıtlandığını, kabule göre de beyanlara göre 14.000 TL’ye alınan bir taşınmaz için 52.480 TL’ye hükmedilmesinin doğru olmadığını, bu şekilde davacıların haksız olarak zenginleştiğini belirterek hükmün bedel ve savunma hakkının kısıtlanması yönünden bozulmasına karar verilmesini istemiştir.
    Öncelikle davalılar vekilinin savunma hakkının kısıtlanması yönünden yapılan temyiz incelemesinde, mahkemece Yaşar dışında gerçek kişiler adına çıkartılan dava dilekçelerinin tebliğine ilişkin evrakın iki farklı adrese tebliğ yapılmasına rağmen aynı kişi tarafından alındığı ve bu kişinin dosyadaki bilgi ve belgelere göre ...’in kızı olduğu, ancak davalılardan ..., ... ve ...’le aynı adreste ve aynı çatı altında oturmadıkları dosya arasına konulan savcılıkça yürütülen soruşturma evrakından anlaşılmıştır. HUMK.nun 73.maddesinde; “Kanunun gösterdiği istisnalar haricinde hakim iki tarafı istima veyahut iddia ve müdafalarını beyan etmeleri için kanuni şekilleri tevfikan davet etmedikçe hükmünü veremez.” denilmektedir. Maddenin açık metninde de anlaşıldığı gibi iki taraf yöntemine uygun bir biçimde yetkili ve görevli mahkeme önüne çağırılmadıkça hükmün verilmesi mümkün değildir. Adı geçen davalıların Cumhuriyet Savcılığında yürütülen soruşturma evrakı arasında bulunan belgelere göre oturdukları adresin Ahmet Refik Paşa Cad. Şair Mehmet Emin Sok. 9/5 Fatih-İstanbul adresi olduğu görülmektedir. Şu halde adı bildirilen üç davalının gösterilen bu adresine dava dilekçesiyle birleştirilen dosyanın dava dilekçesinin tebliği, yargılama oturumlarına katıldıkları takdirde savunma ve delillerinin sorulması, ondan sonra davanın yürütülmesi gerekmektedir. Usulsüz yapılan tebligat ve buna bağlı olarak savunma hakkının kısıtlanması HUMK.nun 73 ve Anayasanın 36.maddesine aykırılık oluşturur. Bu nedenle açıklandığı biçimde mahkemece işlemin yapılması gerekir.
    Davacılar vekilinin davalı ...’nun kötü niyetli olduğu ve bu nedenle tapu iptali ve tescil davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği yönündeki temyiz itirazlarına gelince: davacılar vekili dava dilekçesinde taşınmazı sonradan alan ...’nun kötü niyetli olduğunu açıklamıştır. 17.04.2009 tarihli keşifte dinlenen tanık Necati Kütahya beyanında; “…Davalılardan Yaşar’ın bu taşınmazı dedesinden kalma taşınmaz gibi kendilerine ait olmadığını bilerek bir üçüncü şahsa sattığını, tapuda da intikal yapılırken hata yapıldığı kanaatinde olduğunu, daha sonra taşınmazı satın alan şahsı bulduğunu, Yaşar ile birlikte bir araya geldiklerini, üçünü şahıs tarafından bana verilen paranın 2000 TL aşağısına taşınmazı geri vereceğini söylediğini (... söylemiş oluyor), Yaşar’da satış bedeliyle araba aldığını, arabayı satıp parasını ...’e vereceğini söylemesine karşılık bu sözünü yerine getirmediğini, bildiği kadarıyla ... ...’ın bu taşınmazı 12.000 TL’ye satın aldığını, tapuda satış bedeli olarak 1.200 TL gösterildiğini, satıldığı tarihte bu taşınmazın gerçek değerinin 50.000 TL olduğunu, ... ...’ın babasını da dükkan komşusu olması nedeniyle tanıdığını, ...’in bu taşınmazın Yaşar’a ait olmadığını bile bile aldığını düşünmediğini…” bildirmiştir. Aynı keşifte dinlenen ...’in kayınpederi tanık Hamdi Özer ise; kendisinin yıllarca belediyede çalıştığını, bu nedenle taşınmazların aşağı yukarı değerlerini tahmin edebilecek durumda olduğunu, alım satım işi ortaya çıkınca damadı olan ...’in kendisini çağırarak arsayı görmeye gittiklerini, Yaşar’ın orada kendilerine taşınmazın değerinin 13.000-14.000 TL olduğunu söylediğini, damadının da tapuya güvenerek taşınmazı 14.000 TL’ye satın aldığını söylemiştir. Tanıkların bu beyanları karşısında yerel mahkemece; “Üçüncü kişi konumundaki ... ...’ın tapu kaydına güvenerek taşınmazı satın aldığını, kötü niyetli olduğuna dair bir delil de bulunmadığını” gerekçe göstererek ...’in iyi niyetli olduğuna karar verilmiştir. Mahkemenin gerekçesiyle tanık beyanları arasında bir çelişki bulunmaktadır. Mahkemenin gösterdiği gerekçe dosya kapsamıyla örtüşmemektedir. Bu durum karşısında ortada bir duraksama söz konusu olduğundan ...’nun somut olayda taşınmazı alırken iyi veya kötü niyetli olup olmadığının mahkemece etraflı bir biçimde araştırılıp incelenmesi gerekir. Davacılar vekili davayı açarken davalı ...’in kötü niyetli olduğunu ileri sürmüştür. Bu bakımdan ... ile taşınmazı satan Yaşar davalılardan kardeşleri ..., ... ve ... adına vekaleten hareket etmiş ve onlar adına taşınmazı ...’e satmıştır. Bu bakımdan taşınmazı satın alan davalı ... ile Yaşar, Nevriye, ... ile ... arasındaki iç ilişkinin araştırılıp belirlenmesi gerekir. Yani ... ile adı geçenler arasındaki akrabalık, dostluk, arkadaşlık ve komşuluk ilişkilerinin dinlenecek yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak ve sorular yöneltilerek saptanmasına çalışılması zorunludur. Bunun dışında aynı durum davacılar için de geçerlidir. ...’in satın aldığı taşınmazın gerçekten davacılara ait olup olmadığını bilen ve bilebilecek durumda olan şahıs olup olmadığı yönünde de araştırma ve incelemenin yapılması zorunludur. Bu araştırmalar yapılırken mahkemece, 14.02.1951 tarih 17/1 ve 08.11.1991 tarih 4/3 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararlarının kapsamlarının da göz önünde tutulması gerekmektedir. Davacılar vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde bulunmuştur.
    Davacılar vekili ile davalılar vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklandığı hususlar dahilinde yerinde bulunduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün belirtilen nedenlerle ve HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve 828,00"er TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara ve davalılara ayrı ayrı iadesine 14.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi