Esas No: 2021/3900
Karar No: 2022/5252
Karar Tarihi: 28.04.2022
Danıştay 6. Daire 2021/3900 Esas 2022/5252 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 6. Daire Başkanlığı 2021/3900 E. , 2022/5252 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
ALTINCI DAİRE
Esas No : 2021/3900
Karar No : 2022/5252
TEMYİZ EDEN TARAFLAR : I- (DAVACI) 1- … 2- …
VEKİLİ : Av. .., Av. …
II- (DAVALI) … Bakanlığı - ANKARA
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF : 1- … Bakanlığı
2- …
3- …
İSTEMİN KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Samsun İli, Atakum İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı davacıların hissedarı olduğu taşınmazın imar planında "ilköğretim alanı" olarak ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zarar karşılığı 10.000,00-TL (miktar artırım dilekçesi ile toplam: 791.094,82-TL ) maddi zararın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:…, sayılı kararda; dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davacıların tazminat talebinin kabulüne, hükmedilen 791.094,82-TL tazminatın; miktar arttırımı dilekçesi öncesi istenen 10.000,00-TL'lik kısmının davanın açıldığı 26.08.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, sonradan arttırılan 781.094,82-TL'lik kısmının ise miktar artırımı dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği 13.04.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacılara hisseleri oranında ayrı ayrı ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının özeti: İdari Dava Dairesince verilen kararda; kararın, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarına ilişkin olarak yapılan ıslah dilekçesi ile arttırılan 781.094,82-TL'ye miktar arttırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren yasal faiz yürütülmesine ilişkin kısmına karşı davacılar tarafından yapılan istinaf başvurusunun kabulüne, kararın bu kısmının kaldırılmasına, 781.094,82-TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, diğer kısımlar için taraflarca yapılan istinaf başvurularının ise reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından; vekalet ücretinin nispi olarak hükmedilmesi gerektiği, bu konuda Anayasa Mahkemesi kararı bulunduğu, kararın vekalet ücretine ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
Davalı tarafından, taşınmaza fiilen el atılmadığı, kısıtlılığın söz konusu olmadığı, idarelerine husumet yöneltilmesinin hatalı olduğu, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin hatalı hesaplandığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Taraflarca savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'NUN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY :
Samsun İli, Atakum İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parsel sayılı davacıların hissedarı olduğu taşınmazın imar planında "ilköğretim alanı" olarak ayrılması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen zarar karşılığı 10.000,00-TL (miktar artırım dilekçesi ile toplam: 791.094,82-TL ) maddi zararın, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 35. maddesinde: "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." kuralına yer verilmiş, temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasını düzenleyen 13. maddesinde ise, temel hak ve hürriyetlerin, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabileceği, bu sınırlamaların, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve laik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamayacağı belirtilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanununun 10. maddesinde: "Belediyeler; imar planlarının yürürlüğe girmesinden en geç 3 ay içinde, bu planı tatbik etmek üzere 5 yıllık imar programlarını hazırlarlar. Beş yıllık imar programlarının görüşülmesi sırasında ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarının temsilcileri görüşleri esas alınmak üzere Meclis toplantısına katılır. Bu programlar, belediye meclisince kabul edildikten sonra kesinleşir. Bu program içinde bulunan kamu kuruluşlarına tahsis edilen alanlar, ilgili kamu kuruluşlarına bildirilir. Beş yıllık imar programları sınırları içinde kalan alanlardaki kamu hizmet tesislerine tahsis edilmiş olan yerleri ilgili kamu kuruluşları, bu program süresi içinde kamulaştırırlar. Bu amaçla gerekli ödenek kamu kuruluşlarının bütçelerine konulur. İmar programlarında, umumi hizmetlere ayrılan yerler ile özel kanunları gereğince kısıtlama konulan gayrimenkuller kamulaştırılıncaya veya umumi hizmetlerle ilgili projeler gerçekleştirilinceye kadar bu yerlerle ilgili olarak diğer kanunlarla verilen haklar devam eder." hükmüne yer verilmek suretiyle, belediyelere, imar planlarını uygulamak üzere belirtilen süre içerisinde imar programını hazırlama; programı uygulamaya koyma, ilgili yatırımcı kamu kuruluşlarına ise imar programlarında kendi görev alanlarındaki kamu hizmeti için ayrılan özel mülkiyete ait arsaları program süresi içinde kamulaştırma zorunluluğu yüklenmiştir.
3194 sayılı İmar Kanununun 04.07.2019 tarihli değişiklikle getirilen "İmar planlarında umumi hizmetlere ve kamu hizmetlerine ayrılan yerler" başlıklı 13. maddesinde; "Özel hukuk kişilerinin mülkiyetinde olup uygulama imar planında düzenleme ortaklık payına konu kullanımlarda yer alan taşınmazlar;
a) Bu kullanımlardan umumi hizmetlere ayrılan alanlar öncelikle 18 inci maddeye göre arazi ve arsa düzenlemesi yapılarak,
b) 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında sırasıyla, ilgisine göre Hazine veya ilgili idarelerin mülkiyetindeki taşınmazlar ile trampa yapılmak veya satın alınmak suretiyle, ilgili kamu kurum ve kuruluşunca kamulaştırılarak kamu mülkiyetine geçirilir.
Düzenleme ortaklık payına konu kullanımlardan yol, meydan, ibadet yerleri, park ve çocuk bahçeleri hariç olmak üzere yapı yapılabilecek diğer alanlarda; alanların kamuya geçişi sağlanıncaya kadar maliklerinin talebi hâlinde ilgili kamu kuruluşunun uygun görüşü alınarak plandaki kullanım amacına uygun özel tesis yapılabilir.
İlgili mevzuat uyarınca hiçbir şekilde yapı yapılamayacak alanlarda muvakkat da olsa yapı yapılmasına izin verilmez. Mevcut yapılar kamulaştırılıncaya kadar korunabilir. Bu alanlarda beş yıllık imar programı süresi içinde, birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerine göre işlem tesis edilerek parsel, kamu mülkiyetine geçirilmek zorundadır. Bu süre en fazla bir yıl uzatılabilir...
" hükmü yer almaktadır.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunun Ek 1. maddesinde; (Ek: 20/8/2016-6745/33 md.)
Uygulama imar planlarında umumi hizmetlere ve resmî kurumlara ayrılmak suretiyle mülkiyet hakkının özüne dokunacak şekilde tasarrufu hukuken kısıtlanan taşınmazlar hakkında, uygulama imar planlarının yürürlüğe girmesinden itibaren beş yıllık süre içerisinde imar programları veya imar uygulamaları yapılır ve bütçe imkânları dâhilinde bu taşınmazlar ilgili idarelerce kamulaştırılır veya her hâlde mülkiyet hakkını kullanmasına engel teşkil edecek kısıtlılığı kaldıracak şekilde imar planı değişikliği yapılır/yaptırılır. hükmü yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İşbu dosyanın ve Dairemizin E:2018/1890, E:2020/9682 sayılı dosyasının (taşınmazın diğer hissedarlarınca açılan) birlikte incelenmesinden; Samsun ili, Atakum ilçesi, ... Mahallesi, ... ada, ... parsel sayılı davacıların hissedarı olduğu taşınmazın, Samsun Büyükşehir Belediye Meclisi'nin ... tarih ve ... sayılı kararı ile kabul edilen 1/5.000 ölçekli nazım imar planında "ortaöğretim tesis alanı" olarak, Samsun Belediye Meclisi'nin ... tarih ve ... sayılı kararı ile kabul edilen 1/1.000 ölçekli uygulama imar planında da "ilköğretim alanı" olarak belirlendiğinin, uyuşmazlık konusu taşınmazın kadastral parseli olan ... parsel sayılı taşınmazı kapsayan alanda Atakum Belediye Encümeni tarafından 1994 yılında yapılan imar uygulaması ile dava konusu ... ada, ... sayılı parselin oluşarak tapuya tescilinin yapıldığının, taşınmazın uygulama imar planında umumi hizmet (eğitim) alanı olarak ayrılmasının üzerinden uzun bir süre geçmesine karşın kamulaştırılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlandığından bahisle uğranıldığı ileri sürülen taşınmaz bedeli karşılığı zararın ödenmesi istemiyle idareye yapılan başvurunun reddi üzerine 26.08.2019 tarihinde bakılan davanın açıldığının, uyuşmazlık konusu ... ada, ... parsel sayılı taşınmazın başka hissedarları tarafından aynı sebeplerle açılan ve ... İdare Mahkemesinin E:..., K:... sayılı (Tek hakim kararı) dosyasında yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi neticesinde bilirkişi raporunun düzenlendiğinin görülmesi üzerine, Mahkemesince işbu dosya üzerinden keşif yapılmaksızın bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. Bilirkişi kurulunca Mahkemesine sunulan 17.03.2020 havale tarihli Bilirkişi raporunda özetle; "davacılardan ...'ın 17/1310 hisse oranındaki 85,00 m²'lik, ...'in 171/3275 hisse oranındaki 341,99 m² hissesi bulunduğu, keşif tarihi itibari ile taşınmazın m² değerinin 1.900,00-TL olduğu, dava tarihi (26.08.2019) itibariyle davacılardan ...'a ait 17/1310 hisse payının değerinin: 6.549,83m² x 17/1310 x 1.900,00 TL/m² x (32.665,00/33.498,42)=157.477,89-TL, ...'e ait 171/3275 hisse payının değerinin 6.549,83 m² x 171/3275 x1.900,00 /m² x (32.665,00 /33.498,42) = 633.616,93-TL, ikisi toplamının 791.094,82- TL olacağı" görüş ve tespitlerine yer verildiği, İdare Mahkemesince anılan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta, İdare Mahkemesince hükme esas alınan (... İdare Mahkemesinin E:..., K:... sayılı dosyası kapsamında yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan) bilirkişi raporunda, uyuşmazlık konusu taşınmazın bedelinin tespiti amacıyla üç adet emsal satış belirlendiği, emsal olarak belirlenen taşınmazların satılık parsel/emlakçı ilanları olduğu, daha sonra belirlenen somut emsallerin ise, satış tarihlerindeki bedellerinin dava tarihine uyarlanması ile uyuşmazlık konusu taşınmaz ile karşılaştırılması sonucunda bulunan bedelin dava tarihine taşınması yoluyla taşınmaz bedelinin belirlendiği ve İdare Mahkemesince anılan bilirkişi raporu hükme esas alınarak davanın kabulü yolunda karar verildiği anlaşılmaktadır.
Olayda, uyuşmazlık konusu taşınmaz bedelinin tespiti için emsal taşınmaz belirlenirken öncelikle, dava konusu taşınmazın çevresinin imar durumu özellikleri dikkate alınarak, dava konusu taşınmaza yakın mesafede, aynı yapılaşma koşullarına sahip, eş değer özellikleri olan, mümkün olduğunca dava tarihine en yakın tarihli satışı gerçekleşmiş ve satış bedeli belirli olan taşınmazların seçilmesi suretiyle değer tespitinin yapılması gerekmektedir.
Bu durumda; bilirkişi raporunda somut emsal araştırmasının yetersiz olduğu, satılık parsel/emlakçı ilanlarına bakılarak dava konusu taşınmazın değer tespitinin yapıldığı anlaşılmış olup, raporun bu nedenle hükme esas alınması mümkün olmadığından, İdare Mahkemesince, aralarında gayrimenkul değerleme uzmanının da bulunduğu yeni bir bilirkişi heyetiyle, mahallinde yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılarak, taşınmazın dava tarihindeki, cins ve nevi, yüzölçümü, kıymetini etkileyecek bütün nitelik ve unsurları, her unsurun ayrı ayrı değeri, varsa vergi beyanı, varsa resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirleri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net geliri, özel amacı olmayan emsal (uyuşmazlığa konu taşınmazın çevresinin imar planındaki kullanım biçimi, yapılaşma koşulları ve konumları açısından benzer özellikleri olan taşınmazlar arasından seçilmeli, davaya konu taşınmaz kadastro parseli ise; emsal alınacak taşınmaz da kadastro parseli olmalı ya da emsal parsel imar parseli ise, emsal taşınmazda kesilen düzenleme ortaklık payı oranı ölçüsünde davaya konu taşınmaz bedeli düşülerek taşınmazın gerçek bedeli belirlenmeli) satışlara göre satış değeri, bedele etki eden tüm kanuni veriler, imar verileri, taşınmazın özgün nitelik ve kullanım şekli, değeri etkileyen hak ve yükümlülükleri, gayrimenkul üzerinde ayni ve şahsi irtifak hakları ve gayrimenkul mükellefiyetleri vb. bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin belirlenmesi suretiyle mümkün olduğunca dava tarihine en yakın tarihli satışı gerçekleşmiş ve satış bedeli belirli olan taşınmazların seçilmesi suretiyle taşınmaz bedeli tespit edilerek uyuşmazlığın esası hakkında yeniden karar verilmesi gerekmektedir.
Hukuki el atma nedeniyle açılan tam yargı davaları, adli yargıdaki fiili el atma nedeniyle açılan davalardan farklı olarak, 3194 ve 2942 sayılı Kanunlar kapsamında açılan davalar olduğundan, hükmedilecek faizin; dava açma tarihi itibariyle talep edilen miktar için, dava tarihinden geçerli olmak üzere, ıslah edilen kısım için ıslah tarihi itibariyle hesaplanması gerekmektedir.
Diğer yandan; yeniden yapılacak yargılamada, davaya konu taşınmazın güncel mülkiyet durumu ile yine güncel imar durumunun, plan değişikliği varsa yapılan değişikliğe dava açılıp açılmadığının, imar uygulaması yapılıp yapılmadığının araştırılması sureti ile taşınmaz üzerindeki kısıtlılık durumunun devam edip etmediğinin belirlenmesi gerektiği açıktır.
İdare Mahkemesi kararı yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden de temyiz edilmiş ise de, bozmaya uyulması durumunda yeniden yapılacak yargılamada yargılama giderleri ve vekalet ücreti hususunda da yeniden karar verileceği tabiidir.
Bu itibarla, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanunun 49. maddesine uygun bulunan temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Mahkeme kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun kısmen reddi, kısmen kabulü ile anılan kararının kaldırılarak temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 28/04/2022 tarihinde, kesin olarak, oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY (X):
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin 1. fıkrasında, İdarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan davalar, iptal davaları; İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar da, tam yargı davaları olarak sayılmıştır.
İlgili idarelerin hareketsiz kalarak İmar Kanununda öngörülen sürede kamulaştırma yoluna gitmemek suretiyle taşınmaz sahibinin mülkiyet hakkının süresi belirsiz bir şekilde kısıtlanması idari işlem ve eylem niteliğinde olup bu işlemin iptali ve bu işlem ve eylemden doğan zararın tazmini idari yargıda açılacak iptal ve tazminat davasının konusunu oluşturur. Bir başka ifade ile, hukuki el koyma kavramı yerine, daha doğru bir tanımlama ile "taşınmazın kamulaştırılmaması" suretiyle tasarruf hakkının kısıtlanmasına ilişkin davalar, idari yargıda açılacak iptal ve tam yargı davasının konusudur. İmar Kanununun 10. maddesinde öngörülen 5 yıllık sürenin sonunda kamulaştırmama işlemi iptal davasının; idarenin hareketsiz kalması nedeniyle 5 yıllık sürenin bitiminden kamulaştırma tarihine ya da mülkiyetin idareye geçtiği tarihe kadar varsa uğranılan zararın tazmini ise idari yargıda açılan tazminat davasının konusudur. Ancak burada söz konusu olan, kişilerin mülkiyet hakları üzerinde süresi belli olmayan sınırlama şeklindeki idarenin işlem ve eyleminden doğan zararın tazmini olup mülkiyetin bedele çevrilmesi ise idari yargıda açılan tazminat davasının değil, adli yargıda açılacak bedel tespiti ve tescil davasının konusuna girer.
Kamulaştırmasız el atma nedeniyle açılan tazminat davaları, taşınmaz mülkiyetinin bedeli karşılığında kamuya aktarılması yoluyla mülkiyete yapılan fiili müdahaleyi sonlandırmayı hedeflemesiyle, sadece idarenin işlem ve eylemlerinden doğan zararın tazminini sağlayan, mülkiyete ilişkin herhangi bir sonuç doğurmayan idari yargıda açılan tam yargı davalarından farklılaşmaktadır. Mülkiyetin bedele çevrilmesi ise, idari eylem ve işlem nedeniyle doğan bir zararın tazmin aracı olmadığından idari yargıda görülen tazminat davasının konusuna girmez.
Buna göre, imar planında kamu alanında kalan taşınmazlar için süresinde kamulaştırma yapılmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanmış olduğu, bu nedenle mülkiyetin bedele dönüştürülmesi suretiyle tazminat verilmesi istemiyle açılan davalar, esasen idarenin kamulaştırmama ya da parselasyon yapmama yolundaki olumsuz idari işleminin iptali yoluyla taşınmaz bedelinin ödenmesine ilişkin davalardır. İdarenin taşınmazı kamulaştırmaması nedeniyle mülkiyet hakkının kısıtlanması durumunda, kişinin bu işlem nedeniyle taşınmazının değerini talep edebilmesi için öncelikle kamulaştırmama işleminin iptalini sağlaması, bunun yasal sonucu olarak da mülkiyetin bedele çevrilmesini talep etmesi gerekmektedir. Zira, imar planının uygulanması nedeniyle, mülkiyet hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığı, idarenin imar kanunundaki hükümlere uygun hareket edip etmediği ve kamulaştırma kanunu hükümleri uyarınca kamulaştırma işleminin tesisinin zorunlu olup olmadığı ve bu işlemin hangi idare yada idarelerce gerçekleştirileceğinin tespiti ancak bu konuda açılacak iptal davası ile açıklığa kavuşturulabilecektir. Bedel tespiti ve tescili ise ancak kamulaştırma işleminin gerekliliği ve kamulaştırmayı yapacak idarenin tespitinden sonra kamulaştırma sürecinin bir parçası, tamamlayıcısı niteliğindedir. Nitekim, Kamulaştırma Kanunundaki düzenleme de bu şekilde olup kamulaştırma işleminin uygulanması, gerçekleştirilmesi amacıyla açılan bedel tespit ve tescil davası idarenin taşınmaz mülkiyetini üzerine almasını temine yöneliktir.
3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat yönünden yapılacak değerlendirme sonrasında, tasarruf hakkının süresi belirsiz şekilde kısıtlanması nedeniyle idarenin kamulaştırmama işleminin iptaline karar verilmesi halinde, iptal hükmü gereği taşınmazın değerinin belirlenmesi ve taşınmaz malikine ödenmesi için kamulaştırma kanunundaki sürecin işletilerek idarenin işlem yapması, bu kapsamda asliye hukuk mahkemesinde bedel tespiti ve tescil davası açılması sonucunu da doğuracağından, iptal kararından sonra mülkiyetin bedele dönüştürülmesine ilişkin tazminat istemi hakkında ayrıca inceleme yapılarak karar verilmesine gerek yoktur. Bir başka ifade ile, iptal kararının uygulanması bağlamında idarece kamulaştırma kanununa göre gerekli işlemler başlatılacak olup, ihtiyaç duyulması halinde taşınmazın aynına ilişkin ve tescil sonucunu doğuracak olan bedele ilişkin uyuşmazlık iptal kararının sonucu olarak adli yargı yerinde çözümlenecektir.
Bu durumda taşınmazdaki mülkiyet hakkının imar planı nedeniyle süresi belirsiz zaman diliminde kısıtlanması halinde idari yargıda sadece kamulaştırmama işleminin hukuka uygunluğu incelenerek kısıtlılık durumunun mevcut olup olmadığı yönünde değerlendirme yapılarak, kamulaştırma yapılmaması yolundaki olumsuz idari işlem hakkında karar verilmesi; mülkiyetin bedele dönüştürülmesi istemiyle tescil sonucunu doğuracak tazminat taleplerine yönelik ise, ortada idari yargı yetkisi kapsamında incelenecek bir tazminat davasının bulunmaması nedeniyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığı şeklinde karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığından, tazminat isteminin esası hakkında da inceleme yapılarak karar verilmesi nedeniyle Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairesi kararının buna ilişkin kısmının belirtilen gerekçe ile bozulması gerektiği oyuyla Dairemiz kararına belirtilen kısım yönünden katılmıyoruz.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.