2. Hukuk Dairesi 2016/6765 E. , 2017/4627 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Davacı ..., davalı ...’in diğer davalı ve gayri resmi olarak bir süre beraber yaşadığı..."ya aile konutunun muvazaalı bir şekilde devredildiğini, bu nedenle taşınmazın tapu iptal ve eşi üzerine tekrardan tescili ile aile konutu şerhi konulmasını dava ve talep etmiş, mahkemece ...’in hem resmi nikahlı eşiyle, hemde dini nikahlı eşiyle birlikte kaldığı bir yerin aile konutu olarak nitelendirilmesinin etik ve hukuk açısından mümkün olmadığı, davacının karı koca gibi birlikte uzun yıllar yaşadığı birisine, bir borcun ikamesi sadedinde devrettiği bir konutu, daha sonra aralarının bozulması üzerine, resmi nikahlı eşinin bundan haberinin olmadığını ileri sürerek şimdi geri istemesinin 4721 TMK’nın objektif iyi niyet ilkesini düzenleyen 2. maddesine ve 6100 sayılı HMK"nın 29. maddesinde düzenlenen dürüstlük prensibine aykırı olacağı gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 193. maddesi hükmü ile eşlerin birbirleri ve üçüncü kişilerle olan hukuki işlemlerinde özgürlük alanı tanınmış olmakla birlikte Türk Medeni Kanununun 194. madde hükmü ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin korunması" amacıyla sınırlandırılmıştır. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin “açık rızası bulunmadıkça" aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, aile konutunu devredemez. Bu işlem “ancak diğer eşin açık rızası alınarak" yapılabilir.
Türk Medeni Kanununun 194. maddesi yetkili eşin izni için bir geçerlilik şekli öngörmemiştir. Bu nedenle söz konusu izin bir şekle tabi olmadan, sözlü olarak da verilebilir. Ancak maddenin ifadesinden de anlaşılacağı üzere, iznin "açık" olması gerekir.
Bu açıklamalar ışığından somut olayda dosya kapsamından, davacı ile davalı ...’in 2006 yılına kadar bu evi aile konutu olarak kullandıkları, davalıların gayri resmi olarak 2006 ila 2010 yılları arasında bu evde beraber yaşadıkları, davalı ..."in de kabul ettiği üzere davacı resmi nikahlı eşin “açık" rızası olmadan işbu taşınmazı davalı ..."ya 2010 yılında devrettiği anlaşılmaktadır. Öyleyse, davalı ..."in ... ile bu evde gayri resmi olarak bir müddet beraber yaşamaları, bu taşınmazın aile konutu olduğu gerçeğini ortadan kaldırmaz. Kaldı ki, Hukuk Genel Kurulunun 15.04.2015 tarih ve 2013/2-2056 esas, 2015/1201 karar sayılı kararında açıkça ifade edildiği ve Dairemizce de aynen benimsendiği üzere eşin açık rızası alınmadan yapılan işlemin geçerli olduğunu kabul etmek imkansızdır.
Eş söyleyişle eşin "açık rızası alınmadan" yapılan işlemin "geçersiz olduğunu" kabul etmek zorunludur. Gerçekleşen bu durum karşısında yukarıda açıklanan yasal düzenleme ile ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde ret hükmü kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 24.04.2017 (Pzt.)