21. Hukuk Dairesi 2016/7818 E. , 2017/5081 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde geçen çalışmalarının ve sigorta başlangıç tarihinin 01.02.1985 olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalılardan Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava, davacının sigorta başlangıç tarihinin 01.02.1985 olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davacının 01.02.1985 tarihinde davalı ..."ya ait işyerinde çalıştığının tespitine, davacının sigortalılık başlangıç tarihinin 15.11.1989 tarihi olarak tespitine karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 506 sayılı Yasanın 3. Maddesinin II/B bendine göre, “Özel Kanunda tarifi ve nitelikleri belirtilen çıraklar hakkında çıraklık devresi sayılan süre içinde analık, malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları...” uygulanmamaktadır. Davada tespiti istenen dönemde 19.06.1986 tarihinde yürürlüğe giren 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Yasası yürürlüktedir. Belirtilen nedenlerle çıraklık ilişkisi, çıraklık sözleşmesini düzenleyen 3308 sayılı Yasa"daki koşullar dikkate alınarak irdelenmelidir.
Öncelikle bir kimseye çırak denebilmesi için o kimsenin durumunun bu özel kanunda çıraklar hakkında yapılan tanımlama ve nitelendirmeye uyması gerekir.
Taraflar arasındaki ilişkinin niteliği belirlenirken, başka bir ifade ile, davacının belirtilen devrede çırak olup-olmadığına karar verilirken, çalışma ilişkisine bakılarak karar verilmelidir. Gerçekten de çıraklık sözleşmesinde, akdi ilişkinin üstün niteliği çalışma olgusu değil, sigortalıya bir meslek ve sanatın öğretilmesidir. Çırak,işyerinde üretimle ilgili çalışmalara fiilen katılıyor, meslek ve sanat eğitimi arka planda tutuluyorsa, bu durumda çıraklık ilişkisinden söz edilemeyecektir.
Öte yandan 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesinde, bu tür hizmet tespiti davalarının kanıtlanması yönünden özel bir yöntem öngörülmemiştir. Kimi ayrık durumlar dışında; resmi belge veya yazılı delillerin bulunması, sigortalı sayılması gereken sürelerin saptanmasında güçlü delil olmaları itibariyle sonuca etkili olurlar. Ne var ki bu tür kanıtların bulunmaması, salt, bu nedene dayalı istemin reddine neden olmaz. Somut bilgilere dayanması, inandırıcı olmaları koşuluyla, Kuruma bildirilen dönem bordroları, tanıkları veya iş ilişkisini bilen veya bilmesi gereken işverenler tarafından Kuruma bildirilen komşu işyerleri çalışanları gibi kişilerin bilgileri ve bunları destekleyen kimi diğer kanıtlarla dahi sonuca gitmek mümkündür.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; 28.02.1985 varide tarihli işe giriş bildirgesi ile davacının 01.02.1985 tarihinde ... ünvanlı işyerinde çalışmaya başladığının Kuruma bildirildiği, davacının çırak olarak çalışmaya başladığına dair bir ibare bulunmadığı, davalı işveren tarafından Kuruma bildirilen hizmetinin bulunmadığı, bordroların alındığı ve bordroda ismi geçen tanığın dinlendiği ancak tanığın davacıyı hatırlamadığı, dinlenen diğer işyeri çalışanlarının çalışmayı doğrulamakla birlikte hizmet cetvelleri alınmadığından nizalı dönemde çalışmalarının olup olmadığının tespit edilemediği anlaşılmaktadır.
Somut olayda, 15.11.1971 doğumlu olan davacının mahkemece sigortalı kabul edilen 01.02.1985 tarihinde 18 yaşından küçük olduğu anlaşıldığından, davacının hizmetinin tespitine karar verilen dönemde çırak olarak çalışıp çalışmadığına dair araştırma yapılmadan eksik inceleme ve araştırma ile sonuca gidilmesi doğru olmamıştır.
Yapılacak iş, mahkemece önceden dinlenen tanıkların yeniden beyanları alınarak, nizalı dönemde davacının 14 yaşında olduğu hususları da dikkate alınarak, çalışılan işyeri ve çalışma koşulları ile yapılan işin niteliği birlikte değerlendirildiğinde davacının çalışmalarının çırak olarak geçip geçmediği, davacının üretime yönelik çalışıp çalışmadığı hususları açıklığa kavuşturulduktan sonra çıkacak sonuca göre karar vermekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08.06.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.