3. Hukuk Dairesi 2019/1908 E. , 2019/10066 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; kiraladığı taşınmazın kira akdinin haksız feshi nedeniyle, Kartal 4. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2007/242 Esas sayılı dosyası ile kiralayan kayyum "İstanbul Defterdarlığı" aleyhine kiraya konu 9 parsel ve bu parsele komşu olan 8 ve 7 sayılı parsellere hafriyat, zemin düzeltme, mıcır dökme gibi zemin işlemleri ile duvar yapımı ve hail oluşturma gibi işlemler için yapılan masraflar nedeniyle tazminat davası açtığını, söz konusu dosyada, 7-8 ve 9 parsele yapılan masrafların toplamının 69.516,82 TL olarak tespit edildiğini, kayyımın kira sözleşmesinin feshinde haklı olduğu, iyileştirme bedellerinin tapu maliklerinden sebepsiz zenginleşme hükümleri doğrultusunda talep edilebileceği belirtilerek, davanın reddine karar verildiğini, dava konusu masrafların yapıldığı taşınmazların tapu maliklerinin davalılar olduğunu ileri sürerek; davacının yapmış olduğu iyileştirme bedeli toplamı 69.516,82 TL"nin reeskont faizi ile davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar; taraflar arasında hiçbir akdi ilişkinin bulunmadığını, davacının 9 parsel sayılı taşınmazı 01.05.2007 tarihinde kayyumdan kiraladığını, kira sözleşmesinden önce 06.10.2005 tarihinde söz konusu yerin davalılar adına hükmen tesciline karar verildiğini, kararın 19.03.2007 tarihinde kesinleştiğini, davacının, kira sözleşmesinin hükümlerine aykırı şekilde davrandığını, toprak dökmek suretiyle dolgu yapılamayacağını, toprak dökülmesi sebebiyle arsanın imar kodunun değiştiğini, toprağın atılmasının yüklü bir gider gerektirdiğini, 9 parsel sayılı taşınmazın 765 m2lik kısmını kiralamasına karşılık 7 ve 8 nolu parsellere tecavüz ettiğini, davacının iyiniyetli olmadığını, yapılan işlemlerin kendilerini zarara uğrattığını belirterek, davanın husumetten ve esastan reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının taşınmazlarda yapmış olduğu iyileştirme bedelini tapu maliklerinden sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep edilebileceği, sebepsiz zenginleşme koşullarının oluştuğu gerekçesiyle, davanın kabulüne, 69.516,82 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsili ile davacı tarafa verilmesine dair verilen kararın davalılar tarafından temyizi üzerine Dairemizin 26.02.2015 tarihli ve 2014/10180 Esas, 2015/3027 Karar sayılı ilamı ile özetle; faydalı ve zaruri giderlerden doğan bedelin sebepsiz iktisap kurallarına göre belirlenmesi için yapının, toprak malikine sağladığı yararlanmanın derecesinin belirlenmesinin gerektiği, yapının, toprağın malikine hiçbir yarar sağlamıyorsa, gereçlerin malikine herhangi birşey ödemesi gerekmediği, davacının iyiniyetli olup olmadığı hususu da değerlendirilerek davacının isteyebileceği giderlerin TMK.723/3.maddesinde belirtilen esaslar doğrultusunda inceleme yapılmasının gerekeceği, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında; davacı tarafından yapılan yapıların, davalıların taşınmazına artı değer katıp katmadığının değerlendirilmediği, mahkemece; yapılan yapıların davalılara ait taşınmaza artı değer katıp katmadığı hususunda, üçlü bilirkişi heyetinden rapor alınarak; sonucu dairesinde bir hüküm kurulması gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonucunda; 07/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda örnekler verilerek imalatların taşınmaza değer kattığı belirtilmiş ise de keşif tarihi itibariyle taşınmaz üzerinde herhangi bir yapı bulunmadığı, zeminin düzeltilmesinin toprak malikine yarar sağlamasının mümkün olmadığı, bu işlemin taşınmaza değer katmayacağı, dolayısıyla davacının davasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak bozma kararına uyulmakla bozma kararında belirtilen biçimde işlem yapılması yolunda lehine bozma yapılan taraf yararına kazanılmış hak, aynı doğrultuda işlem yapılması yolunda yerel mahkeme için zorunluluk doğar.
Belirtilmelidir ki; bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke kamu düzeni ile ilgili olup, Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.
Somut olayda mahkemece; bozma kararına uyulduğu halde gerekleri yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki;
HMK.nun 266 ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. HMK."nun 278-279.maddesine göre, bilirkişi raporu; Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.
Davacı tarafından yapılan yapıların, davalıların taşınmazına artı değer katıp katmadığı hususu uzmanlık gerektiren, teknik bir konu olduğundan hakimin hukuki bilgisi ile aydınlatabileceği bir konu değildir.
Kaldı ki, bozma sonrası alınan ve mahkemece aksine hüküm kurulan bilirkişi heyeti asıl/ek raporunda, davacı tarafından yapılan bazı inşai işlerin kaldırıldığı belirtilmiş ise de, bunlar tek tek sayılmamış, hangi işlerin ne zaman, kim tarafından kaldırıldığı belirlenmemiş, ham parsel halinin engebeli olduğu, kullanılabilir olması için düzeltilmesi gerektiği belirtilmiş ancak zemin düzleştirme için yapıldığı bildirilen dolgunun, hafiyatın kaldırılıp kaldırılmadığı açıkça belirlenmemiştir. Davacı tarafından yapılan yapıların, davalıların taşınmazına artı değer katıp katmadığı hususunda hazırlanan rapor olayı aydınlatmadığı gibi, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli değildir.
O halde mahkemece; davacı tarafından yapılan yapıların davalılara ait taşınmaza artı değer katıp katmadığı hususunda, dosyanın, 1 jeolog, 1 hukukçu ve 1 inşaat bilirkişisinden oluşan başka bir üçlü bilirkişi heyetine tevdii ile Dairemizin 26.02.2015 tarihli ve 2014/10180 Esas, 2015/3027 Karar sayılı ilamında belirtilen hususlar gözetilerek, tarafların itirazlarını da karşılayacak şekilde, ayrıntılı, açıklayıcı, hüküm kurmaya yeterli ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak; sonucu dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken; eksik araştırma, inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.