4. Hukuk Dairesi 2015/10171 E. , 2017/4551 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili arafından, davalı ... Rektörlüğü aleyhine 26/04/2013 gününde verilen dilekçe ile alacak istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23/10/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, korkutma nedeniyle yapılan ödemeden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ... Rektörlüğü merkez kafeterya binası inşaatının müteahhidi olduğunu, inşaatın yapımı sırasında 23/04/1999 tarihinde dava dışı gece bekçisinin iş kazası geçirdiğini tarafından kurum zararının tazmini için esas sayılı dosyası ile kendisi ve davalı aleyhine rucuen tazminat talebi ile dava ikame edildiğini, yargılama sonucunda kusurunun bulunmaması nedeniyle hakkındaki davanın reddedildiğini, daval hakkında yarı oranında kusuru benimsenerek davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, hakkındaki davanın reddedilmesine rağmen hüküm altına alınan tazminata davalı üniversitenin yetkilileri tarafından kendisinin ödemesinin istendiğini, aksi halde kendisinin ve yeğenlerinin ortağı olduğu dava dışı ı grubu firmalarının üniversite bünyesindeki işlerinde zorluk çıkarılacağının bildirildiğini, yine muvafakat edilmeyeceğinin ve dava dışı ait firmalar tarafından yapımı tamamlanan işlere ait teminat mektubunun iade edilmesinde zorluk çıkarılacağının söylendiğini, bu olaylar nedeniyle korkutulduğu için kendisinin sorumlu olmadığı halde ve üniversitenin ödemesi gereken tazminatı 19/07/2011 tarihinde ödemek zorunda kaldığını ve takip eden günlerde Dağlı grubu firmalarının teminat mektuplarının iade edildiğini, maruz kaldığı tehdit nedeniyle ödeme yaptığı hususunu ispat açısından 18/07/2011 tarihinde Ankara 13. Noterliğinde aynı gün 28248 yev. no"lu ızrar belgesini tanzim ettirdiğini belirterek, korkutularak ödemek zorunda bırakıldığı bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ise, iddiaların yersiz ve asılsız olduğunu belirterek davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dosya kapsamı ile davacı yönünden iddia edilen sebeplerin mal varlığı yönünden ağır ve derhal vuku bulacak bir tehlike mahiyetinde olduğu, iade edilen teminat mektuplarının sayısı ve miktarı nazara alındığında davacı iddaasının ispatlandığı, 818 sayılı BK"nın 30. maddesi (6098 sayılı TBK"nın 38. maddesi) uyarınca korkutmanın yasal unsurlarının davacı yönünden gerçekleştiği gerekçesiyle istemin kabulüne karar verilmiştir.
Olay tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 30. maddesi, ""İkrah olunan taraf, hal ve mevkiine nazaran kendisinin yahut yakın akrabasından birinin hayat veya şahıs veya namus yahut malları ağır ve derhal vukubulacak bir tehlikeye maruz olduğuna kanaat getirdiği takdirde ikrah, muteber addolunur. Bir hakkın veya kanuni salahiyetin isteneceği ve kullanılacağı tehdidi ile müzayakaya düçar olan kimsenin yaptığı akit, tehdit eden için fahiş menfaatler temin etmiyorsa; bu tehdit, ikrahı muteber addolunmaz. Fakat fahiş menfaatler istihsali için tehdit olunan tarafın müzayaka halinde bulunmasından istifade olunmuş olursa bu korku nazara alınır."" hükmünü amirdir.
Dava dosyasının incelenmesinde; davacının 1994 yılından itibaren davalı üniversite bünyesinde mütaahhit olarak hem kendi şirketi adına hem de ortağı olduğu diğer şirketler adına bir çok iş üstlendiği, üniversite merkez kafetarya inşaat işini üstlendiği sırada dava dışı işçisinin yine dava dışı şirket tarafından yapılan binada gece bekçiliği yaptığı sırada yaralanması nedeni ile tarafından işçiye ödenen tazminatın taraflardan rücuen tazminin istendiği, davacının hakkındaki davanın kusuru bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmesi, daval yönünden ise kısmen kabul edilmesi üzerine davalı tarafından ödenmesi gereken tazminatın tarafından üniversite bünyesinde yapılan işlerinin aksayacağı, teminat mektuplarının iade edilmeyeceği ve devir aşamasında olan işinin devrine muvafakat edilmeyeceği tehdit ve baskısı altında, davacının şirketinin ve ortağı olduğu şirketlerin zarara uğramaması için borcu olmadığı halde rücu davasına konu tazminatı ödemek zorunda kaldığının iddia ettiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar davacı tarafından davalı yetkilileri tarafından tehdit edildiği ileri sürülmüş ise de; başlatılan soruşturma sonucunda kararı verilmiş ve bu karar arafından mevcut delillerin, atılı suçlardan dolayı kamu davasının açılması gerektirecek nitelikte olmadığı gerekçesi onanmıştır.
Mahkemece, yapılan işlere ilişkin önemli miktar ve sayıda teminat mektubunun ödemeden sonra iade edilmesi hususu tehdit unsurunun varlığına delil olarak kabul edilmiş ise de, teminat mektuplarının iade edilmesi işinin kişilerin tasarrufunda olmadığı, yapılan iş ve sözleşme hükümleri uyarınca tarafların bu hakkını talep edebileceği, işinin devrine muvafakat edilmesinin yetkisi kapsamında olmadığı, yapılan iş ve ihale sebebiyle yasa ve mevzuatlara aykırı bir şekilde zarara uğratılacak olması halinde bu hakkını yargı yolu ile ileri sürebileceği, dosya kapsamı ile 818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 30. maddesi kapsamında ikrahın davacı açısından gerçekleşmediği, davaya konu borcun eksik borç olarak tanımlalanabileceği ve davalıdan bu bedeli isteyemeyeceği anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulü yerinde olmamış, bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA 05/07/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.