11. Ceza Dairesi 2017/2244 E. , 2018/1240 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : Vergi Usul Kanununa muhalefet
HÜKÜM : Mahkumiyet
1- Sanıklar hakkında 2006 ve 2007 takvim yıllarında sahte fatura düzenlemek suçundan açılan kamu davasında; sanık ...’nın savunmasında; söz konusu şirketi ... ve ...’ın adına kurduklarını, o tarihlerde cezaevinden yeni çıktığını, gidecek yeri olmadığından ...’in kendisini kandırdığını, hem şirket müdürü olacağını hem de şirkette yatıp kalkarsın dediğini, ancak evrakları imzaladıktan sonra dedikleri gibi olmadığını, şirketin fiilen kurulmadığını, kendisinin de müdürlük yapmadığını, suçlamayı kabul etmediğini beyan etmesi, sanık ..."un da suç tarihinde işsiz olduğunu, ... isimli şahsın seni sigortalı gösterelim dediğini ve kendisinden vekaletname aldığını, 2003 yılından beri sürekli yargılandığını, bu şahsı çok aradığını ancak bulamadığını, şirketi bilmediğini ve diğer sanıkları tanımadığını savunması, ayrıca sanık ...’un 08.03.2007 tarihinde şirkete ortak ve müdür olduğunun dosya arasındaki evraklardan anlaşılmasına göre sahte fatura düzenlemek suçunda, suçun maddi konusunun fatura olması, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 227. maddesinin 3. fıkrasındaki ""Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır"" şeklindeki düzenlemeye göre de faturaların Vergi Usul Kanununun 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içermesinin gerekmesi ve 2006 takvim yılında düzenlendiği iddia olunan faturaların dosya içine konulmadığının anlaşılması karşısında; gerçeğin kuşkuya yer vermeyecek şekilde tespit edilmesi bakımından; 2006 ve 2007 takvim yıllarına ait fatura asıl ya da örneklerinden kanaat oluşturacak sayıda temin edilip dosya arasına konulması, incelenerek kanunda öngörülen şekil şartlarını taşıyıp taşımadığının tespit edilmesi, suça konu faturaları kullandığı belirlenen şirket ya da şahıslar hakkında karşıt inceleme raporu düzenlenip düzenlenmediğinin araştırılması ile düzenlendiğinin tespiti halinde haklarında dava açılmış ise bu dava dosyalarının getirtilip incelenmesi ve ilgili belgelerin onaylı örneklerinin dosyaya intikal ettirilmesi gerektiğinde faturaları kullanan şirket yetkilileri veya kişiler de dinlenerek sözü edilen faturaları hangi hukuki ilişkiye dayanarak aldıkları ve sanıkları tanıyıp tanımadıklarının sorulması, faturaların gerçek alım-satım karşılığı olup olmadığının belirlenmesi yönünden mal ve para akışını gösteren sevk ve taşıma irsaliyeleri, teslim ve tesellüm belgeleri, bedelinin ödendiğine dair ticari teamüle uygun, kanıtlama yeterliliği olan banka hesapları ve kasa mevcuduyla uyumlu geçerli belgeler, faturaları kullananların yeterli mal girişi veya üretimi olup olmadığı da dikkate alınarak faturaları kullanan şirketler ile sanığın ticari defter ve belgeleri üzerinde karşılıklı bilirkişi incelemesi yaptırılması, gerektiğinde faturalardaki imza yazıların sanıklara ait olmadığı hususunda da bilirkişi incelemesi yaptırılmasından sonra sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken eksik inceleme ile ve sanık ...’un 08.03.2007 tarihinde şirkete müdür olduğu gözetilmeden, 2006 yılında sahte fatura düzenlemek fiiline ne şekilde iştirak ettiği açıklanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre ise;
a-Sahte fatura düzenlemek suçu bakımından 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 4369 sayılı Yasa ile değişik 359/b-1. maddesinde onsekiz aydan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüş olup, aynı eylemin düzenlendiği 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 276. maddesi ile değişik 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 359/b maddesinde ise üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörüldüğü nazara alındığında, belirtilen suç tarihinde sahte fatura düzenlemek suçunun temel cezasının asgari haddinin 18 ay hapis olduğu ve bu haliyle sanıkların lehine olduğu cihetle, uygulamalı yasa karşılaştırması yapılmadan, temel cezanın teşdiden belirlendiğine ilişkin bir gerekçe de gösterilmeden 18 ay yerine 3 yıl olarak hükmolunması suretiyle fazla ceza tayini yasaya aykırı,
b-5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde yer alan hak yoksunluklarına hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesinin Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.