4. Hukuk Dairesi 2015/11595 E. , 2017/4512 K.
"İçtihat Metni"
Davacı ... ve diğerleri vekili tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 04/05/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 05/06/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 05/07/2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Dava, idari yargı kararlarını uygulamama iddiasına ve davalıların kişisel kusuruna dayandırılan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, yerel mahkeme kararı, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkeme kararını; “hakkında verilen yürütmenin durdurulması kararı, biçimsel olarak uygulanan ancak herhangi bir tehiri icra kararı bulunmamasına karşın mahkeme kararının fiilen uygulanmamasına sebep olan, belediye başkanlığına yazılan yazı ile kanun yolunun bekleneceği gerekçesiyle davacıların tasarruf yetkilerinin ellerinden alınmak suretiyle mahkeme kararlarının gerçek anlamda uygulanamaz hale getiren davalıların idare mahkemesince verilen tescil işleminin iptali kararını etkisiz hale getirdiği anlaşılmıştır” gerekçesine dayandırmıştır.
sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında kişisel kusur, “idare ajanının kamu görevini yerine getirirken, idare fonksiyonu, kamu görevi gerek ve
koşullarına aykırı ve yabancı olan, bu nedenle idareye atıf ve isnat olunamayan, doğrudan doğruya, ajanın şahsına isnat olunan ve kişisel sorumluluğunu gerektiren tutum ve davranış” olarak tanımlanmış; açık, kesin ve emredici yasa kurallarına bilerek aykırı davranış kişisel kusur olarak kabul edilmiş, yürütmenin durdurulması kararının yalnızca uygulanmaması bu kararı uygulamayan kamu görevlisinin zararın gerçekleşmesi halinde sorumlu tutulmasını öngörmüştür.
Manevi tazminat, malvarlığı dışındaki hukuksal değerlere yapılan saldırılar ile meydana gelen zararların giderilmesidir.
Kişilik hakları haksız bir şekilde tecavüze uğrayan kişi Borçlar Kanununun 49. (TBK 58) maddesinde Medeni Kanunun 23,24 ve 25. maddelerindeki yasal düzenlemeye dayanarak manevi tazminat isteyebilir. Davacının manevi tazminatı hak edebilmesi için haksız fiil veya tasarrufun kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunması gereklidir.
Kişilik hakları nelerdir: Gerek uygulamada gerekse öğretide belirlendiği gibi kişilik hakları kişinin hayat hakkı, ruh ve beden bütünlüğü, din, vicdan ve düşünce hürriyeti, çalışma hürriyeti, onur, isim, ün, saygınlık, resim, sır gibi korunması gereken kavramlardır. Bu haklar kişiye sıkı sıkıya bağlı mutlak hak niteliğindedir.
Bir haksız fiilin veya haksız idari işlemin veya tasarrufun manevi tazminatı gerektirmesi kişilik haklarına saldırı niteliğinde olması koşuluna bağlıdır. Yine haksız fiilin kişiye yönelik olması da gerekir. Kişiye yönelik olmayan bir tasarrufun veya fiilin kişilik haklarına saldırı oluşturmasının kabulü zordur.
Bir idari tasarrufun iptal edilmesi, tek başına davacı lehine manevi tazminat verilmesine yeterli sayılamaz. Bir idari tasarrufun manevi tazminat verilebilmesi için yeterli sayılması, tasarrufun kişilik haklarına saldırı niteliğini taşıması koşuluna bağlıdır. İdari Yargılama Usulü Kanununun getirdiği ilke bu anlamdadır. Davacının ilgili taşınmaz üzerinde herhangi bir yararlanma hakkının bulunduğu da aydınlanmış değildir. Böyle bir hakkının bulunması helinde de ancak maddi tazminat hakkının bulunup bulunmadığı tartışılabilirdi.
Kamu görevlilerinin haksız biçimde görevden alınmaları, görev yerlerinin değiştirilmesi, özlük haklarının ihlali gibi hallerde idari yargıda açılan iptal davalarında davacı lehine karar verilmesi halinde maddi ve manevi tazminat davaları açılabilmektedir. Bu tür davalarda davayı açan kişi haksız işleme doğrudan doğruya maruz kalan kişidir. Görevden alınmakla, görev yeri değiştirilmekle, özlük hakları ihlal edilmekle kişi açık yorumla göreve ehil görülmemiş biçimde yorumlanmaktadır. Yine bu hallerde kişi haksız fiilin (idari tasarrufun) bizatihi hedefidir. Bu hallerde dava lehine sonuçlanan kişinin manevi tazminat talep etmesi de haklı görülebilir. Somut olaydaki durumu açıklanan türden davalarla karıştırmamak gerekir. Yukarıda da değinildiği gibi bir idari tasarrufun iptal edilmesi tek başına manevi tazminat nedeni teşkil etmez. Bir eylem ve tasarrufun manevi tazminata gerekçe sayılabilmesi için davacının kişilik haklarını doğrudan doğruya ihlal edici nitelikte bulunması gerekir. Somut olayda davacının açıkça hangi kişilik hakkının ne derece ağır ihlal edildiği de anlaşılamamaktadır.
Şu durumda davacıların doğrudan doğruya kişilik haklarının ihlal edilmediği ve manevi tazminat koşullarının oluşmadığı, yerel mahkemenin gerekçesi de somut olayın gerçekleşme şekline uygun düşmediğinden, kararın anılan nedenlerle bozulması görüşünde olduğumuzdan sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşüne katılmıyoruz. 05/07/2017