20. Hukuk Dairesi 2016/14131 E. , 2017/1132 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar ... ve arkadaşları ile davalı Hazine arasında görülen TMK"nın 1007. maddeye dayalı tazminat davasının yargılaması sonunda verilen kararın Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 14/02/2017 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... vekili Av. ... ile davalı Hazine vekili ... geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı, süresinde olan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içerisindeki tüm belgeler incelenerek gereği düşünüldü;
K A R A R
Dava konusu ..., ... Ada ... sayılı 57.513 m2 yüzölçümündeki parsel zeytinlik niteliğinde davacıların mirasbırakanı ... tarafından 24.03.1954 günü satın alınmış, Hazine tarafından açılan tapu iptal ve tescil davası sonunda 30.11.2006 günlü kararla taşınmazın (B) işaretli 53.522,72 m² yüzölçümlü bölümünün 1949 yılında yapılıp kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı belirlenerek tapusunun iptali ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş ve karar Yargıtay denetiminden geçerek 04.03.2008 günü kesinleşmiştir.
Davacılar, 20.08.2008 tarihli dilekçeleri ile idarenin tapu kayıtlarının doğru tutulmamasından dolayı oluşan tüm zarardan Medeni Kanununun 1007. maddesi gereğince Devletin sorumlu olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000 TL zararın tapu iptaline ilişkin hükmün kesinleşme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tazminine karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, zarara neden olan hatalı tespitin kadastro çalışmaları sırasında oluştuğu, taşınmaz orman niteliğinde olduğu halde, üçüncü kişi adına tespit gördüğü ve bu tür idari işlem ve eylemden kaynaklanan tazminat davalarının idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle, yargı yolu bakımından davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 31/03/2010 gün ve 2010/3175-3732 sayılı kararıyla davanın esasına girilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, davanın kabulüne 35.000,00.- TL"nin 10.000,00.- TL"sinin 04.03.2008 tarihinden; 25.000,00.- TL"sinin ıslah tarihi olan 14.03.2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekillerince temyiz edilmekle bozulmuştur.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin 26.02.2013 gün ve 21415-3151 sayılı bozma kararı özetle;" Bilirkişi raporu ve yapılan inceleme hüküm kurmaya elverişli değildir. Dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi olan 20.08.2008 gününde belediye imar planı içinde olup olmadığı, değilse belediye ve mücavir alan sınırları dahilinde bulunup bulunmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı ve etrafının meskun olup olmadığı hususları ilgili Belediye Başkanlığından sorularak, niteliği belirlenip, bu konuda taraflara delillerini ibraz etmek üzere süre verildikten sonra, mahallinde yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde yapılacak keşif sonucunda, taşınmaz arsa vasfında ise emsal karşılaştırması yapılarak, arazi vasfında ise gelir metodu esas alınarak dava tarihindeki değerinin tespiti için alınacak bilirkişi kurulu raporuna göre hüküm kurulması gerekirken, soyut ifadelerle piyasa rayiçlerine göre değer biçen rapora göre eksik inceleme sonucu karar verilmesinin doğru olmadığı" belirtilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra, taşınmaz arazi olarak değerlendirilerek ve taleple bağlı kalınarak 35.000,00.- TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara hisseleri oranında ödenmesine (10.000,00 TL"si için 04/03/2008 tarihinden; 25.000,00 TL"si için 14/03/2011 tarihinden itibaren ) karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Medeni Kanununun 1007. maddesi uyarınca tapu sicilinin tutulmasından dolayı uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükmüne uyulan bozma kararları gereğince çekişmeli taşınmazın arazi niteliğinde olduğu kabul edilerek, dava tarihi itibarıyla gelir yöntemine göre hesaplanan değeri dikkate alınmak suretiyle karar verilmiştir.
Ancak, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı kararına göre bozmadan sonra ıslah suretiyle talep sonucunun arttırılması mümkün değildir. Bu husus 06/05/2016 gün ve 2015/1 E. - 2016/1 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile de tespit edilmiştir.
Somut olayda, davacı vekili dava dilekçesinde 10.000,00.-TL olarak açıkladığı tazminat talebini, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 31/03/2010 gün 3175-3732 sayılı bozma kararından sonra, 14/03/2011 tarihli harçlandırılmış dilekçesi ile 35.000,00. TL"ye yükseltmiştir. Mahkemece bozma kararından sonra verilen ıslah istemine göre artırılan bedel üzerinden karar verilmiş olması ve ayrıca 18/08/2015 tarihli son bilirkişi raporuna değer verilmeme nedeni karar gerekçesinde açıklanmaksızın bir önceki rapora göre karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekili ile davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan 1.480,00.-TL vekalet ücretinin kendisini avukat ile temsil ettiren davacılar ve davalıya karşılıklı olarak verilmesine, temyiz harcının istek halinde iadesine 14/02/2017 günü oybirliği ile karar verildi.