Esas No: 2021/4917
Karar No: 2022/6907
Karar Tarihi: 19.04.2022
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2021/4917 Esas 2022/6907 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davanın zamanaşımı nedeniyle reddedilmesine ilişkin bir karar Yargıtay'ca incelenmiştir. Dosyada tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın tazmini istenmektedir. Taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölümünün tapusunun 30.09.1994 tarihinde kesinleşen karar ile iptal edilmesi sonrası yapılan incelemede, hüküm bozulmuş ve dava zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Tapu sicilinin tutulması nedeniyle doğan bütün zararlardan Devlet sorumlu olup Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi veya yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Bu nedenle mahkemece işin esasına girilerek taşınmazın arsa mı, arazi mi olduğu araştırılmalı ve sonrasında uygun bir yöntemle tazminat miktarı belirlenmelidir. Kanun maddeleri ise Tapu Kanunu'nun 2, 3, 29, 30, 34, 35, 35/A, 49. maddeleri ve TMK'nın 1007. maddesidir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen davanın yapılan yargılaması sonucunda: Davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi, davacı vekilince verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
- K A R A R -
Dava tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre yapılan incelemede;
Dava konusu taşınmazın 12.675,00 m²'lik bölümü kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından, Karasu Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 1988/250-1992/41 sayılı 30.09.1994 tarihinde kesinleşen kararı ile bu kısmın tapusunun iptaline ve tescil dışı bırakılmasına hükmedildiği anlaşılmıştır.
Mahkemenin davanın kısmen kabulüne ilişkin hükmü, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi'nin14.05.2013 tarihli ilamı ile taşınmazın tescil dışı bırakılmasına ilişkin hükmün 30.09.1994 tarihinde kesinleşmiş olması nedeniyle, 10 yıllık zamanaşımı süresi geçtiğinden bahisle hataen davanın reddine karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuş ve mahkemece bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiş ise de;
Anayasa Mahkemesi’nin 2014/6673 başvuru nolu 25/07/2017 tarihli ve 29/09/2017 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan ... kararı ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18/11/2009 tarihli, 2009/4-383 E-2009/517 sayılı kararı nazara alındığında; 18.11.2009 tarihinden önce zamanaşımı süresinin dolduğu hallerde 18.11.2009 tarihinden itibaren dairemizce makul süre içerisinde dava açılması halinde dava zamanaşımının dolmayacağı değerlendirildiğinden, davanın 20.05.2011 tarihinde açılmış olduğu gözetildiğinde davanın zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
4721 sayılı TMK'nın 1007. maddesinde "Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder." hükmü yer almakta olup burada, devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır. Çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Kusurun varlığı ya da yokluğu, devletin sorumluluğu için önem taşımayıp sadece, Devletin memuruna rücu sırasındaki iç ilişkide önemlidir.
Bu itibarla; mahkemece işin esasına girilerek, taşınmazın dava tarihi itibariyle arsa mı, arazi mi olduğu araştırılıp, arsa olduğunun anlaşılması halinde emsal karşılaştırması yapılarak, arazi olduğunun anlaşılması halinde net gelir metoduna göre taşınmazın tescil harici bırakılan kısmının davacının payı oranında gerçek değeri tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden,
Davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenle HUMK’un 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 19/04/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.