14. Hukuk Dairesi 2015/7136 E. , 2018/1986 K.
"İçtihat Metni"....
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 06.06.2013 gününde verilen dilekçe ile satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil veya alacak, karşı davada ise sözleşmesinin feshi talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın ve karşı davanın reddine dair verilen 12.11.2014 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_ K A R A R _
Davacı-karşı davalı vekili, 22389 ada 1 parsel sayılı taşınmazı 743 sayılı Medeni Kanunun yürürlüğe girmesinden önce 1914 yılında vefat eden .... adına kayıtlı iken müşterek mülkiyet halinde mirasçılarına kaldığını, arsada davalının 3995/50400 pay sahibi olduğunu, dava konusu parseldeki mirasçı maliklerle dava dışı .....isimli şirket arasında 09.10.1997 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenerek bu sözleşmenin tapuya şerh edildiğini ancak daha sonra taraflar arasında meydana gelen uyuşmazlık nedeniyle ..... sözleşmedeki edimini ifa edemediğinden arsa üzerinde yapmış olduğu imalatlara karşı arsanın % 10 oranına tekabül edecek hissesinin adına tescil edilmesi talebi ile açmış olduğu davanın halen....2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/306 esas sayılı dosyası ile devam etmekte olduğunu, bu durumda tapudaki satış vaadi şerhinin gerek zamanaşımı nedeniyle ve gerekse .... %10 oranındaki hissenin kendi adına tescil edilmesi yolundaki irade beyanı karşısında artık tapuda lehine olan satış vaadi şerhinin geçerliliği kalmadığından, davacı şirket ile davalı arasında ...... 14. Noterliğinde 13.04.2009 tarihli gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşme ile davalının arsada kendisine intikal eden 3995/50400 miras hissesinden dava dışı ..... tarafından talep edilen%10 hisseye ilişkin tedbirli oran dışında kalan ve parselin mülkiyetine yönelik başka kimse ile niza konusu olmayan hissesinden 1046 hisseyi davacıya satmayı vaad ettiğini ve cebri tescil davası açılması durumunda da ilk celsede davayı koşulsuz olarak kabul edeceğini vaad ve taahhüt ettiğini, davalının bu 1046 hisse üzerinde serbest tasarruf hakkı bulunduğunu ileri sürerek, 22389 ada 1 parsel sayılı taşınmazda davalıya intikal eden miras hissesinden satış vaadi sözleşmesine konu 1046 payın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı-karşı davacı vekili, davada dayanılan sözleşmenin batıl bir sözleşme olduğunu, sözleşmede belirlenen satış bedelinin davalıya ödenmediğini, bedelin ödendiği kabul edilse dahi sözleşmedeki karşılıklı edimler arasında ciddi bir oransızlık olduğunu, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 28. maddesi gereğince “aşırı yararlanma” nedeniyle sözleşme batıl olduğundan davanın reddini savunmuş, karşı davada ise; davalının bir satış vaadi sözleşmesi imzaladığının farkında olmadığını, eski avukatının kendisini notere götürerek, güven sağlamak suretiyle sözleşmeyi imzalattığını, bir süre sonra avukatına sorduğu sorulara tatmin edici cevaplar alamayınca bir tanıdığının yardımı ile davacı şirket ile 150.000 TL karşılığında bir satış vaadi sözleşmesi imzaladığını öğrendiğini, aynı gün avukatını vekaletten azlettiğini, mahkemede devam eden 2009/306 esas sayılı dosyada yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda taşınmazın çok değerli olduğunun anlaşıldığını belirterek 13.04.2009 tarihli satış vaadi sözleşmesinin feshine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının tapu iptali ve tescil davasının sözleşmenin ifa olanağı bulunmadığından erken açılan davanın reddine, alacak davası yönünden İzmir 2. İcra Müdürlüğü"nün kesinleşen icra takibi bulunup davacının takipten vazgeçtiğine ilişkin beyanda bulunulmadan açılan alacak davasında hukuki yarar bulunmadığından alacak davasının usulden reddine, karşı davada gabin nedeniyle sözleşmenin feshi isteğinin hak düşürücü süre geçtiğinden reddine karar verilmiştir.
Hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre davalı- karşı davacı ... Akı vekilinin yerinde görülmeyen tüm ve davacı- karşı davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, bu talep kabul edilmediği takdirde ikinci kademedeki talep ıslah yolu ile alacak istemine ilişkindir.
Dava konusu 22389 ada 1 parsel sayılı taşınmaz tapu kaydına göre 24.111 m2 arsa niteliği ile .... (mirasçıları) adına kayıtlıdır. .....kızı ve mirasçısı olan......10.03.1938 tarihinde ölmüştür. Davalı ...... kızı ve mirasçısıdır. .... ölüm tarihi itibariyle mirası elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğundan ve henüz elbirliği ortaklığı çözülmediğinden sözleşmenin ifa olanağından söz edilemez. Bu itibarla tapu iptali ve tescil davasının reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak, davacı 02.05.2014 tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek alacak isteminde bulunmuş, tapu iptali ve tescil istemleri kabul görmediği taktirde, satış vaadi sözleşmesinde belirlenen ve ödenen 150.000,00 TL"nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Bilindiği gibi ıslah, karşı tarafın onamına ve hakim kararına bağlı olmaksızın bir tarafın usule ilişkin yaptığı işlemleri gerekli giderleri vermek koşuluyla yasada belirtilen süre içerisinde yöntemine uygun biçimde tamamen veya kısmen düzeltilmesini sağlayan hukuksal bir işlemdir. Islah mahkemeye yöneltilen tek taraflı ve açık bir irade beyanı olduğundan, yasal şartları yerine getirildiği takdirde karşı tarafın ya da mahkemenin kabulüne bağlı olmaksızın yapılabilir. Davanın tamamen ıslahı mümkün olduğu gibi kısmen ıslahı da mümkündür. (6100 sayılı HMK. md. 176 vd.)
Davacı, yasada belirtilen süre içerisinde ve yasal şartlarını da yerine getirmek suretiyle davasını ıslah etmiş olduğundan, mahkemece bu talep üzerinde değerlendirme yapılarak davacının alacak isteminin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı- karşı davacı vekilinin tüm, davacı- karşı davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacı- karşı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde davacı- karşı davalı vekiline iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 15.03.2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
....
KARŞI OY
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan Sayın çoğunluğun bozma yönündeki görüşüne katılmıyoruz.