Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/8797
Karar No: 2018/1974
Karar Tarihi: 15.03.2018

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/8797 Esas 2018/1974 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2015/8797 E.  ,  2018/1974 K.

    "İçtihat Metni"

    ....

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.09.2012 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, kal ve ecrimisil, karşılıklı davada ise temliken tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 12.03.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R

    Davacı; kayden maliki olduğu 1329 ada 4 parsel sayılı taşınmazına komşu davalıya ait aynı ada 15 sayılı parseldeki binanın taşkın olduğunu ileri sürerek; elatmanın önlenmesi, taşkın yapının kal"i ve ecrimisil isteklerinde bulunmuştur.
    Davalı; taşkın yapı olduğu iddia edilen müştemilatın, 1971 yılında yapılan binaya ek olarak 1980 yılında yaptırıldığını, taşınmazın 1988 yılında imar uygulaması gördüğünü, iyiniyetli malik olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuş ve ayrıca ecrimisil talebinin reddi ile taşan kısmın bedelini ödemek kaydıyla TMK.nun 725. maddesi uyarınca mülkiyet hakkının devredilmesini talep etmiş; mahkemece verilen ara karar üzerine de temliken tescil isteğini harçlandırmıştır.
    Mahkemece; davanın kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
    Hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
    Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne var ki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı İmar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
    Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
    Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1001 ada 3 ve 4 parsel parsel sayılı taşınmazların 8.4.1988 tarihinde imar ıslah uygulamasına tabi tutuldukları ve 3 sayılı kadastral parselden 1329 ada 4 sayılı imar parselinin, 4 sayılı kadastral parselden de 1329 ada 15 sayılı imar parselinin oluşturulduğu, davacının 1329 ada 4 sayılı imar parseline 17.09.2007 tarihinde satış suretiyle malik olduğu, aynı ada 15 sayılı imar parselinin ise intikal sonrası satış ve tevhit ile davalı adına kayıtlı bulunduğu; mahkemece mahallinde yapılan uygulama sonucu düzenlenen bilirkişi raporları ve krokilerine göre, davalıya ait 1329 ada 15 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın, fen bilirkişi krokisinde A harfi gösterilen 11.11m2lik kısmı ile B harfiyle işaretlenen 37.33m2lik bölümü ve C harfi ile gösterilen tandır evi olarak kullanılan 3.76m2lik kısmı olmak üzere toplam 52.20m2 miktarındaki kısımların davacıya ait 1329 ada 4 parsel sayılı taşınmaza tecavüzlü olduğu, A ile işaretli bölümün kömürlük olarak davacı tarafından kullanıldığı, binaların imar uygulaması öncesinde yapılmış olup, anılan taşkınlıkların imar uygulaması sonucu oluştuğu anlaşılmaktadır. Nevarki, inşaat mühendisi ve gayrımenkul değerlendirme uzmanı bilirkişilerin ortak 30.05.2013 tarihli raporlarında, taşkın kısım 52.20m2 olduğu halde, 7.99m2 kısmın yapı değeri (1.997,50 TL olarak) hesaplandığı gibi, anılan raporda davalıya ait 15 parselde yapılacak olan yıkımın binanın taşıyıcı sistemine zarar vereceği ve bu nedenle fahiş zarar doğuracağı bildirilmesine rağmen, inşaat mühendisi bilirkişinin 09.06.2014 tarihli raporunda "A, B ve C harfli toplam 52.50m2lik kısımdaki yerlerde mesken amaçlı bina ve eklentilerinin bulunduğu; 02.12.2014 tarihli raporunda ise "A, B ve C olarak belirtilen taşkın kısımların ana binadan ayrı olarak sonradan ana binaya bitişik yapıldığı, mesken amaçlı kullanıldığı, ancak gerek giriş çıkış olarak gerekse taşıyıcı sistem olarak ana binadan ayrı olduğu" belirtilmiştir.
    O halde, yukarıda değinilen ilkelere göre somut olay değerlendirildiğinde; idari işleme dayalı olarak taşkınlığın oluştuğu gözetilerek, taşkın yapının kaim bedelinin davalıya ödenmesi suretiyle elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesi gerektiğinde kuşku yoktur. Ayrıca, taşkınlık idari işlemden kaynaklandığına göre, davalının kusurunun bulunduğundan sözedilemeyeceği ve davalının 3194 Sayılı Yasanın 18/9. maddesi gereği taşkın yapıyı kullanım hakkı bulunduğu gözetilerek, koşulları oluşmadığından ecrimisile hükmedilemeyeceği gibi, yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden de davalının sorumlu tutulamayacağı tartışmasızdır. Yine böylesi bir durumda, temliken tescilin sözkonusu olamayacağı da açıktır. Öyle ise; mahkemece temliken tescil isteminin reddine karar verilmesinde ve taşkın binanın kaim bedelinin ödenmesi suretiyle elatmanın önlenmesi ile yıkıma hükmedilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yok ise de; mahkemece "binanın taşkın kısımlarının yıkımının, binanın tamamının yıkımına neden olup olmayacağı" kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya konulmadığı gibi, taşkın kısımların yapı değeri de, taşkın kısım miktarı itibariyle hatalı hesaplanıp, usulüne uygun olarak tespitedilmemiştir.
    Hal böyle olunca; mahkemece yerinde uzman bilirkişiler aracılığıyla yeniden keşif yapılmak suretiyle, çelişkileri giderir şekilde, davalıya ait olan taşkın yapıların yıkımı halinde binanın tamamının yıkılıp yıkılmayacağı saptanarak, sonucuna göre davalının taşkın yapılarının kaim değerlerinin belirlenmesi ve davacıya depo ettirilmesi, ondan sonra elatmanın önlenmesi ve yıkım davasının kabulüne, ecrimisil isteğinin ise reddine karar verilmesi gerekirken, noksan soruşturmayla yetinilerek ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru olmadığı gibi, mahkemece karşı dava olarak temliken tescil isteminin reddine karar verildiği halde, kendisini vekille temsil ettiren karşı taraf lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olması da isabetsizdir. Hükmün, bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine,
    kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,
    15.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.








    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi