12. Hukuk Dairesi Esas No: 2007/553 Karar No: 2007/2856 Karar Tarihi: 20.02.2007
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2007/553 Esas 2007/2856 Karar Sayılı İlamı
12. Hukuk Dairesi 2007/553 E. , 2007/2856 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul 6. İcra Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 22/06/2006 NUMARASI : 2004/702-826
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü : "818 sayılı Borçlar Kanunu"nun 114.maddesinde aynen; "borcun tecdidi akitten vazıh surette anlaşılmak lazımdır. Hususiyle mevcut bir borç için kambiyo taahhüdünde bulunmak veya yeni bir alacak senedi veya yeni bir kefaletname imza etmek, tecdidi tazammun etmez. Bununla beraber, bu hükmün aksine dair akdolunan mukaveleler muteberdir" Hükmü yer almaktadır. HGK"nun 30.03.2005 tarih 2005/188 E, 2005/204 K, sayılı kararında açıklandığı üzere; En basit anlamıyla yenileme (tecdit); "Yeni bir borcun ihdası suretiyle eski bir borcun ıskatıdır. Alacaklının kendisine yapılması lazım gelen bir eda yerine borçluya karşı yeni bir alacak elde etmesi; borçlunun da edayı yerine getirmeksizin alacaklıya karşı yeni bir borç taahhüt etmek suretiyle borcundan kurtulmasıdır. Alacağın eskisi yerine kaim olmasıdır. Tecditte borçlu kendisi borçlu kalır ancak borcu eski borç ilişkisine değil yenisine taalluk eder. Yeni alacağın eskisi yerine kaim olması önemli iki sonuç doğrur. Birisi, eski alacağı sakatlayan fesat sebeplerinin ve işbu alacağa karşı ileri sürülebilen def"ilerin yeni alacağa tesir etmemesi, diğeri de eski alacağa ilişkin teminatların eski alacakla birlikte sakıt olmasıdır. ...114/II maddesinde (İBK 116/II) yer alan karineye göre bir tecdit iddiasında olan kimse tarafların bu husustaki anlaşmasını (animus novandi=Tecdit kastı) ispat ile mükelleftir. Kural olarak açık bir anlaşma olmaksızın salt yeni bir senet düzenlenmesi tecdit anlamına gelmemektedir. Ancak, alacaklının eski senedi iadesi veya iade iradesini ortaya koyması veyahut da eski borç için ödeme makbuzu düzenlemesi, zımni tecdidi gösterir. Yenilemenin (tecididin) varlıgını kabul için; yeni bir alacak olmalı ve yenilemenin ıskat etmesi lazım gelen eski bir alacak da mevcut olmalıdır. Tecdit daima, aslında, akdin taraflarını teşkil eden kimseler arasında yapılmaz. Alacaklı ya da borçlunun değişmesi olanaklıdır. Her iki halde de tecdit alacağın temliki ve borcun naklinden ayrılır. Zira, eski alacak sükut etmiş yerine başka bir borçluya karşı veya diğer bir alacaklı lehine bulunan ve çoğunlukla mücerret olan yeni bir alacak kaim olmuştur" şeklinde açıklanmaktadır (Andreas Von Tuhr-Borçlar Hukuku 1-2 Cevat Edege çevirisi Ankara, 1983 sh. 653-660). Kısacası yenileme (tecdit) ile yenilenen borç ilişkisi değil, bu ilişkiden doğmuş borç veya borçlardır. Objektif yani konuda değişiklik ya da subjektif yani taraflarda değişiklik olarak da kendini gösterebilir. Yenilemede borç ilişkisi eski olmakla birlikte doğan yeni borç söz konusudur (Prof.Dr. Kenan Tunçomağ Türk Borçlar Hukuku, Cilt I Genel Hükümler, İstanbul, 1976, sh.1183 vd). Mahkemece hükme esas alınan taahhütname başlığını taşıyan belge yukarıda açıklanan Hukuk Genel Kurulu kararı karşısında borcun yenilendiği anlamını taşımamaktadır. O halde, işin esasının incelenmesi gerekirken takibin iptali yönünde hüküm kurulması isabetsizdir. SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 20.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.