11. Hukuk Dairesi 2019/1450 E. , 2019/8285 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 05.12.2018 tarih ve 2018/394-2018/922 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesinin davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu tarafından müvekkil bankanın 2002 yılı hesaplarının incelenmesi sonucunda bankanın Çankaya Şubesi müşterilerinden dava dışı İnter Mühendislik... A.Ş. firmasına 1995 yılından itibaren kredi kullandırıldığı, 1998 yılı sonu verilerine göre düzenlenen istihbarat raporunda firmanın kredilendirilmesinin uygun olmayacağı yönünde görüş bildirilmesine rağmen kredinin yönetim kuruluna sunulmasına ilişkin 15/05/2000 tarihli teklifte bu olumsuzluğa yer verilmeyerek 17/05/2000 tarihli yönetim kurulu kararı ile şirket lehine tespit edilen ve 2000 yılı sonunda 11,3 Trilyon (eski) TL"ye ulaşan krediye yeterli teminat oluşturulmadığı ve takibe intikal ettiği gözetilerek konunun soruşturulmasının önerildiğini, Banka Teftiş Kurulu Başkanlığınca yapılan soruşturma sonucu düzenlenen 17.12.2004 tarihli rapora göre mevzuata aykırı şekilde kullandırılan krediden dolayı dönemin Genel Müdürü ..., kredilerden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı ve aynı zamanda kredi komitesi ve yönetim kurulu üyesi ..., kredi komitesi ve yönetim kurulu üyeleri ..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında Yönetim Kurulu"nun 23/12/2004 tarihli toplantısında yasal sürecin başlatılması kararı alındığını, haklarında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı"na suç duyurusunda bulunulduğunu, kredi kullandırılan şirketle 1995 yılında kredi ilişkisinin başladığını, 1998 yılına kadar geçen süreçte kredi ilişkisinin artırılarak devam ettiğini, Nisan 1998 tarihinden itibaren şirketin mali durumunda ve kredi dönüşlerinde sıkıntılar yaşanmaya başladığını, buna rağmen kredi kullandırılmaya devam edildiğini, 01/04/1998 tarihinden itibaren şirket lehine aval verilen muhtelif poliçeler ve lehine açılan muhtelif akreditifler vadelerinde ödenmediğinden müvekkil bankaca verilen garantiler nedeniyle bankaca ödenerek nakdi krediye dönüştüğünü, zaman içinde bu nakdi kredilerin şirket tarafından ödendiğini, bu aksamalara rağmen şirket mevcut limitleri içinde aynı nitelikte krediler açılmaya ve kullandırılmaya devam edildiğini, 1999 yılı istihbarat raporlarında şirketin kredi değerlerinin zayıf olduğu, kefil şirketin kredi değerliliğinin olmadığı, şirket ortağının mal varlığını elinden çıkardığı belirtilmesine rağmen ek raporda bu hususlara yer verilmeyip şirkete ilave kredi kullandırıldığını, borçlu şirketin ödeme yapmaması sebebi ile icra takiplerine geçildiğini, halen takiplerin devam ettiğini, tüm bu kredi işlemlerinde kredi tespit aşamasında gerekli ve yeterli risk tetkiki yapılmadan risk-teminat dengesi güçlendirilmeden, hakkındaki istihbarat raporu olumsuz ve temerrütte olmasına rağmen yeterli teminat alınmadan bankanın zararına yol açıldığını ileri sürerek, fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydı ile 10.786.557.000.000,00-(eski) TL banka zararının doğduğu tarihten itibaren hesaplanacak bankanın kısa vadeli kredilere uyguladığı cari faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın zamanaşımından ve esastan reddini istemişlerdir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya ve dosya kapsamına göre; 17.05.2000 tarihli yönetim kurulu kararı ile banka zararına sebebiyet verildiğine ilişkin Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu"nun raporunun davacı bankanın 21/03/2003 tarihinde yapılan 49. olağan genel kurulunda 22. öneri olarak okunduğu ve öneri dorultusunda hareket edileceğine dair karar alındığı, bu durumda davacı bankanın davalılara isnad edilen işlem nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zararı genel kurul tarihi olan 21/03/2003 tarihinde öğrendiği ve bu öğrenme tarihi itibariyle dava tarihi olan 17/05/2005 tarihinde 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olması nedeniyle artık 5 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasına imkan bulunmadığı, davalılara isnad edilen eylemin ceza kanununa göre suç teşkil etmemesi nedeniyle TTK 309/4. maddesi gereğince ceza zamanaşımının da uygulanamayacağı gerekçesiyle davalı ..."a karşı açılan davanın sabit olmadığından reddine, diğer davalılara karşı açılan davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı davacıdan peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 18/12/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.