1. Hukuk Dairesi 2016/8997 E. , 2019/2772 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar bir kısım davalılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."un raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babası ...’in akli dengesi yerinde olmadığı halde, ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarını satış suretiyle davalılara devrettiğini, temliklerin mirastan mal kaçırma amaçlı olduğunu, babasının aldatıldığını, saffet ve gafletinden yararlanıldığını ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ..., taşınmazı iyiniyetli olarak bedeli karşılığında satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuş, davalılar ... ve ... de davanın reddine karar verilmesini istemişler, diğer davalılar savunma getirmemişlerdir.
Mahkemece, ... parsel sayılı taşınmaz bakımından davacının payı oranında dava açamayacağı gerekçesiyle davanın reddine, ... parsel bakımından taşınmazda davacının da payı bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalılar ... ve ... haklarındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1922 doğumlu mirasbırakan ..."in 11.09.2008 tarihinde ölümü ile geriye ( dava dışı ..."den olan) davacı kızı ... ile (dava dışı eşi ..."tan olan) davalı çocukları ..., ..., ... ve ..."nin mirasçı olarak kaldıkları, davalılar ... ve ..."nun miras dışı 3. kişiler oldukları, çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazın Aralık 1952 tarih 4 sıra numarası ile tapuda mirasbırakan ... adına kayıtlı iken, 20.07.2001 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında mirasbırakan Ali tarafından 1984 yılında haricen oğulları ... ve ..."ye kayıtsız, şartsız ve bedelsiz olarak bağışlandığı açıklanmak ve mirasbırakanın muvafakat beyanı da alınmak suretiyle davalılar ... ve ... adına tespit ve tescilinin yapıldığı, söz konusu taşınmazı ... ve ..."nin 06.02.2007 tarihinde davalı ..."na satış suretiyle temlik ettikleri, ... parsel sayılı taşınmazın 06.02.2007 tarihinde ifrazı ile ...-... ve ... parsel sayılı taşınmazların oluştuğu, ... ve ... parsel sayılı taşınmazlarda kat irtifakı tesis edildiği, ... parsel sayılı taşınmazı ise ..."ın 23.02.2007 tarihinde ... ve ..."ye eşit paylarla satış suretiyle temlik ettiği, çekişme konusu ... parsel sayılı taşınmazın ise 13.07.1972 tarih ve 7 sıra numarası ile tapuda mirasbırakan ... adına kayıtlı olduğu ve kadastro çalışmaları sırasında mirasbırakan ... adına tespit ve tescilinin yapıldığı, taşınmazı mirasbırakan ..."nin 08.05.2006 tarihinde davalı ..."e temlik ettiği, ..."in 07.02.2007 tarihinde davalı ... "ya, ..."nın da taşınmazdaki 1/2 payını üzerinde bırakarak kalan 1/2 payını 16.07.2007 tarihinde davalı kardeşi ..."ye satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere ""muris muvazaası, mirasbırakanın danışıklı olarak mirasçılarını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla gerçekte bağışlamak istediği tapuda kayıtlı taşınmaz malı hakkında tapu sicil memuru önünde iradesini satış doğrultusunda açıklaması halinde, saklı pay sahibi olsun yada olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların görünürdeki satış sözleşmesinin BK"nun 18. Maddesine dayanarak muvazaalı olduğunu ve gizli bağış sözleşmesinde şekil koşulundan yoksun bulunduğunu ileri sürerek, dava açabilmelerine olanak veren hukuki bir olgu"" olarak tanımlanmaktadır.
Somut olaya gelince; dava konusu ... ada .. parsel sayılı taşınmaz kadastro öncesinde Aralık 1952 tarih 4 sıra numaralı tapu kaydına göre tapulu taşınmaz olup, asıl kayıt sahibi müşterek mirasbırakanın tapulama sırasında kadastro teknisyeni huzurunda verdiği ve imzası tahtında tapulama tutanağına alınan bu yerlerin davalılar adına tesbitine muvafakat beyanı nedeniyle davalılar ... ve ... adına oluşmuştur.
Davacı, murisin yaptığı bu tasarrufun bedelsiz olup kendisinden mal kaçırmak amacını sağlamaya yönelik bulunduğunu, taşınmazın davalılar üzerine geçirilmesinde satışın değil bağışın üstün tutulduğunu, mülkiyetin devrinin muvazaalı olduğunu ileri sürerek iptal tescil istemiştir.
Gerçekten, tapulu taşınmaz mallarda mülkiyeti nakleden akitlerin resmi biçimde yapılması Medeni Kanu"nun 706, Borçlar Kanunu"nun 213 ve Tapu Kanunu"nun 26.maddesi hükümleri gereğidir.
Ancak, gerek 766 sayılı Tapulama Yasası"nın 32/B maddesinde gerekse 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 13/B maddesinde bu kanunların genelde bir tasfiye yasası olmaları nedeniyle Medeni Kanunun 706 ve Borçlar Kanunun 213 maddesinde mülkiyetin naklinde öngörülen buyurucu nitelikte hükümlere ayrık bir düzenleme getirilmiştir.
Buna göre kayıt sahibinin tapulama sırasında kadastro teknisyeni huzurunda taşınmazları sattığı beyanı ile zilyedi adına tespit ve tesciline muvafakatini bildirmesi mülkiyetin zilyet adına geçirilip onun üzerine tapulama tespiti yapılabilmesi için yeterli kabul edilmiştir.
Eş anlatımla kadastro teknisyeni huzurunda verilen muvafakat bildirimi resmi memur önünde serbest irade ile belirtilen tescil isteme beyanı olarak görülmüştür. Kayıt sahibinin zilyed adı; tesbite muvafakat beyanının haricen satış gibi ya da başka bir nedene dayandırılarak ileri sürülmüş olması da bu kabulde sonuca etkili değildir.
Yine ifade edilmelidir ki, tescil isteği niteliğinde bulunan malikin, kadastro sırasında, kadastro teknisyeni huzurunda, taşınmazının başka bir şahıs adına tesciline muvafakat beyanı ile mülkiyet lehine tesciline muvafakat bildirilen kişiye hemen geçmez. Bu yerde mülkiyetin geçirilmesi ancak tespit tutanağının kesinleşmesi ile mümkün olabilir.
Kural olarak Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları konuları ile sınırlı, gerekçeleri ile aydınlatıcı ve sonuçları ile bağlayıcıdır. Görüleceği üzere butlan sonucunu doğurarak, murisin temliki tasarruflarının iptaline imkan tanıyan 01.04.1974 tarih, 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanabilmesi için, temliki tasarrufa konu yapılan taşınmazın murisin tapulu malı olması, gerçekte bağışlamak istediği bu malı ile ilgili olarak tapu memuru huzurunda, iradesini satış doğrultusunda açıklaması icap eder.
Oysa somut olayda, dava konusu taşınmazın mülkiyetinin davalılara devrini sağlayacak bir sözleşme mevcut olmayıp tescil isteği niteliğinde bulunan ve tapulama teknisyeni huzurunda yapılan tek taraflı bir tescile muvafakat beyanı mevcuttur. Yorum yolu ile de yukarıda açıklanan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama alanı genişletilemez.
Bu açıklamalar karşısında, çekişme konusu 11 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın reddedilmiş olması yukarıdaki gerekçe ile ve sonucu itibariyle doğrudur.
Davalıların ... parsel sayılı taşınmaz bakımından temyiz itirazlarına gelince;
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda, hem davacı taraf hem davalı taraf tanık isimleri bildirmiş, ne var ki mahkemece taraf tanıkları dinlenmeden sonuca gidilmiş, davacının iddiasını, davalının savunmasını ispat hakkı ortadan kaldırılmıştır.
Hal böyle olunca, taraf tanıklarının dinlenmesi, mirasbırakanın 29 parsel sayılı taşınmazını mal kaçırma amacıyla temlik edip etmediği hususunun yukarıdaki ilkeler doğrultusunda açıklığa kavuşturulması gerekirken değinilen hususlar gözardı edilerek ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.