1. Hukuk Dairesi 2018/2196 E. , 2019/2764 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ ... HUKUK DAİRESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece iddianın kanıtlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, anılan kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun reddine ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ...’ın tek malvarlığı olan ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki payını dava dışı ...’a satış yoluyla temlik ettiğini, onun da satış suretiyle mirasbırakanın eşi davalıya devrettiğini, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını, ayrıca temlkilerin hata, hile, ikrah ve gabin nedeniyle de geçersiz olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazların tapu kaydının miras payları oranında iptali ile adlarına tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı davalı vekilinin istinaf başvurusu ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince, İlk Derece Mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir durum bulunmadığı gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddedilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1920 doğumlu mirasbırakan ...’ın 05.11.2012 tarihinde çocuksuz olarak ölümü ile geriye mirasçı olarak davacılar ve davalı eşi ile dava dışı ...’i bıraktığı, mirasbırakana ait olduğu ileri sürülen ... ada ... parseldeki 100/6200 payın 05.09.1991 tarihinde dava dışı ...’a satış suretiyle temlik edildiği, onun da 02.04.1993 tarihinde satış yoluyla davalı ...’e devrettiği anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 1.4.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davalı tanık deliline dayanmış ve ..., ..., ..., ... ve ...’ı tanık olarak bildirmiş, mahkemece tanıklardan yalnızca ... dinlenilmiş, diğer tanıklar ise keşif mahallinde hazır olmalarına ve dinlenmelerinden vazgeçilmemiş olmasına rağmen olay hakkında bilgiye sahip olmadıkları gerekçesi ile mahkemece dinlenmemiştir. Davalı taraf tanık deliline dayanarak tanık ismi bildirdiğine göre bu tanıklar dinlenmeden sonuca gidilmesi davalının savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurmaktadır.
Hâl böyle olunca, davalının delil listesinde bildirdiği tüm tanıklarına usulüne uygun davetiye ile tebliğ edilmesi, davalı tarafça hazır edilmesi halinde yukarıdaki ilkeler uyarınca dinlenilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 373/1. maddesi uyarınca ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi kararının ORTADAN KALDIRILMASINA, İlk Derece Mahkemesi kararının yukarıda yazılı nedenlerden dolayı 6100 sayılı HMK’nın 371/1-a maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, dosyanın kararı veren ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesine, kararın bir örneğinin ... Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesine gönderilmesine, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.