7. Hukuk Dairesi 2013/23088 E. , 2014/5519 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Mersin 4. İş Mahkemesi
Tarihi : 06/06/2013
Numarası : 2012/838-2013/297
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1.Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine.
2.Davacı vekili, davacının Nisan 2004-04.06.2012 tarihleri arasında kesintisiz çalıştığını, ücretinin 2500,00 TL olduğunu, sigortada ücretinin asgari ücret olarak gösterildiğini ve ücretinin 1.000,00 TL ye indirilmek istenmesini kabul etmediğinden sözleşmesinin haksız feshedildiğini iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı, yıllık izin, ücret, fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının davalı işveren yanında 2004-2006 yıllarında çalıştığını 2006 yılında kendi isteğiyle ayrıldığını, 2008 yılında tekrar çalışmaya başladığını ekonomik kriz döneminde zam talep ettiğini talebin karşılanamaması sebebiyle davacının kendisinin işten ayrıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece ispat yükü kendisinde olan davalı işverenin bu durumu ispat edemediği böylece iş aktinin işveren tarafından haksız ve önelsiz feshedildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı ücretinin düşürülmek istenmesini kabul etmediğinden işten çıkarıldığını iddia etmiş, davalı ise devamsızlık nedeniyle sözleşmesinin haklı feshedildiğini savunmuştur. Davacı tanıkları davacının ücreti düşürüldüğünden kendisinin işten çıktığını beyan etmişlerdir. Davalı tanıkları davacının devamsızlık yaptığını doğrulamışlardır. Davalı delil listesinde devamsızlık tutanaklarına da dayandığından tutanak tanıkları resen dinlenilerek sözleşmenin kim tarafından feshedildiği çözüme kavuşturulmadan eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozma sebebidir.
3.Taraflar arasında işçiye ödenen aylık ücretin miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32 nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323 üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8 inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37 nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8 inci ve 37 nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından özellikle ilgili meslek odasından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Somut olayda, davacı ücretinin aylık 2500,00 TL olduğunu savunmuştur. Davalı işverenden sadır olan belge doğrultusunda 2011 yılında ücretinin 2000,00 TL olduğunun kabulü yerindedir. Davacı tanıkları davacının 2012 yılında 2500,00 TL aldığını beyan ettiklerinden ücretteki %25 lik artış hayatın olağan akışına aykırı olduğundan, 2011 yılında alınan 2000,00 TL ücret asgari ücret oranında artırılarak hesaplamaların bu ücret üzerinden yapılması gerekirken 2500,00 TL ücret üzerinden sonuca gidilmesi hatalıdır.
4.Davacının 01.06.2006-05.09.2007 tarihleri arasında T.. Oil Şirketinde çalıştığı, adı geçen şirketle davalı arasında organik bağ, hizmet akdi devri, birlikte istihdam, işyeri devri gibi ne tür bir bağlantı bulunduğu araştırılıp açıkça ortaya konulmadan eksik inceleme ile davalının tüm hizmet süresinden sorumlu tutulması hatalıdır.
5.Davacı dava dilekçesinde birkaç yıla ilişkin izinleri kullandığını ve 18.03.2013 tarihli dilekçesinde ise 3 yıllık izin hakkını kullandığını belirttiğinden kullanılan izin süreleri mahsup edilmeden hiç izin kullanmamış gibi hesaplama yapılması hatalı olup bozma sebebidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine 10/03/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.