12. Ceza Dairesi 2019/4947 E. , 2021/3957 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Davacının tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Davalı vekilinin temyiz isteminin vekalet ücreti ile sınırlı olduğu belirlenerek yapılan incelemede,
Gerekçeli karar başlığında "466 sayılı yasa uyarınca tazminat" yerine "yakalama veya tutuklama sonrası ... veya beraat kararı verilmesi halinde tazminat" olarak gösterilmesi mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım yanlışlığı olarak kabul edilmiştir.
Dava, 466 sayılı Kanun hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olup; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.06.2019 tarih ve 2017/637 esas ve 2019/473 sayılı kararında, 466 sayılı Kanunun 2. maddesindeki üç aylık sürenin başlangıcı için 21/04/1975 tarih ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına atıf yapılarak kesinleşen beraat kararından davacının haberdar olmasının arandığı, ancak adı geçen kararda tazminat davasının ne zamana kadar açılması gerektiğine dair bir açıklama bulunmamakla birlikte hiçbir hakkın sonsuza dek dava konusu yapılamayacağı, özel hukuk kapsamında değerlendirilmesi gereken bu talebin de makul bir süre içinde dava konusu edilmesi gerektiği, beraat veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların Yazı İşleri Yönetmeliğine göre süresinde tebliğ edilip kesinleşme tarihinden itibaren her halükarda 10 yıl, kesinleşmiş kararların tebliğinden itibaren ise 3 ay içinde tazminat davalarının açılması gerektiği ve dava süresi açısından Borçlar Kanununun 60. maddesindeki sürenin kabulü ve her koşulda davanın 10 yıllık süre içinde açılması gerektiği kabul edilmekle kanun dışı yakalanan veya tutuklananlar hakkında beraat hükmünün verilmesinden itibaren 10 yıl dolduktan sonra 466 sayılı Kanuna göre tazminat istenemeyeceği bu kapsamda, hırsızlık ve sahte plaka kullanmak suçlarından sanık konumunda olan davacının 31.05.2000-03.07.2000 tarihleri arasında tutuklu kaldığı, ... 6. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2000/675 Esas 2000/650 Karar sayılı ilamı ile 03.07.2000 tarihinde beraatine karar verildiği, beraat kararının 11.09.2000 tarihinde kesinleştiği, temyiz konusu davanın ise beraat hükmünün kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre geçtikten sonra 07.12.2015 tarihinde açılması karşısında, tazminat davasının süresinde açılmaması nedeniyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre davacı vekilinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Davanın tümüyle reddedilmesi karşısında, yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettiren davalı kurum lehine, yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, dilekçe yazım ücretine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden, hükmün 2. paragrafının tamamane çıkarılarak yerine “Yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 3.600 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, hazineye verilmesine” eklenmesi suretiyle, sair yönleri usul ve Kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 26.04.2021 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.