4. Hukuk Dairesi 2015/11923 E. , 2017/4390 K.
"İçtihat Metni"
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ve diğerleri aleyhine 15/08/2013 gününde verilen dilekçe ile basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06/05/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi bir kısım davalılar vekilince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, bir kısım davalılar vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı halen olarak görev yaptığını, kızı davalılardan ... ile aralarında devam eden boşanma davası olduğunu, 22/04/2013 tarihli nüshasının 1. ve 3. sayfalarında ""Kayınpederin savcı olursa"" """" başlığı altında haber içeriğinde geçen ve davalı ..."ın beyanı olduğu anlaşılan ""eşime boşanma davası açmamı eski olan babası kendisine yediremedi"", ""devreye girip benimle uğraşmaya başladı"", ""polisler kayınpederim savcı olduğu için beni rahatsız ediyor"" şeklindeki sözlerin yayınlanması nedeniyle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğundan bahisle uğradığı manevi zararın ödetilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, haber içeriğinde davacının ismi açıkça zikredilmemekle birlikte davacı ile kızını tanıyan ve davacının görevini mesleğini bilen kişiler nezdinde davacının hedef alınarak habere konu edildiği, dava konusu haberin davacının kişilik haklarını ihlal edici nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasanın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Yasasının 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel
./..
-2-
durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine, basın objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Dosya içeriğinden; dava konusu yayında kullanılan ifadelerin toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, kamu oyunun bilgilendirilmesi niteliğinde olduğu, yayındaki ifadelerin davacının kişilik haklarına bir saldırı oluşturmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davalılar yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 22/06/2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava basın yoluyla kişilik haklarına yapılan saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar ... ve ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının emekli yargı mensubu olarak kızının boşanma davasından yargıyı etkilediği, boşanmayı zorlaştırdığı, polislerin davalı ..."ı rahatsız ettiği iddia edildiğine göre, yayında davacının kişilik değerlerine saldırıda bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davalılar yönünde verilen kararın dayandığı kanıtlara, yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün bu davalı yönünden onanması, öte yandan; temyiz eden tarafın sıfatı nazara alındığında diğer davalılar hakkında verilen hükmün karar tarihi itibariyle miktar olarak temyiz kesinlik sınırı altında kalması nedeniyle davalılar ... ve ..."un temyiz dilekçelerinin reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz. 22/06/2017