6. Ceza Dairesi 2017/26 E. , 2017/348 K.
"İçtihat Metni" Müşteki ..."a yönelik hırsızlık suçundan sanık ... hakkında TCK"nın 141/1, 143, 168/1, 62/1, 53, 58 maddeleri uyarınca mahkumiyetine ilişkin ŞEBİNKARAHİSAR Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.09.2013 gün, 2012/27 Esas ve 2013/51 Karar sayılı hükmü, sanık savunmanı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6.Ceza Dairesi 24.11.2014 gün 2014/2949- 2014/20670 sayı ile;
"Oluş ve dosya içeriğine göre, sanığın olay gecesi alkollü bir şekilde yakınanın bekçilik yaptığı şantiyeye gelerek elindeki sopa ile kemik kırığı oluşturacak şekilde yaralayıp, av tüfeğini alıp kaçması şeklinde gelişen olayda, sanığın eyleminin yağma suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması’ şeklinde bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma sonrası Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesinin 04/02/2015 gün 2014/66-2015/9 sayılı kararı ile;
“Her ne kadar sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kamu davası açılmış ise de; yağma suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın, elinde bulunduran kişiden cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle alınması veya mağdurun malı teslime ya da malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınması gerekir. Dolayısıyla yağma suçunda mağdur, cebir veya tehdit kullanılması ve bunun sonucunda malın alınması, teslimi ya da malın alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılmaktadır. ... veya tehdit bir kimseyi malını teslim etmeye veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak için yapılmalıdır. ...veya tehdidin bu amaçla ve bu şekilde yapılması, yağma suçunu malvarlığına karşı işlenen diğer suçlardan ayırmaktadır. Öğreti ve yargısal kararlarda benimsendiği üzere; malın taşınabilir olması, mal sahibinin rızasının bulunmaması, malın alınması ve faydalanma kastının varlığı gibi hususlar yönünden hırsızlık suçuna benzeyen yağma suçu, failin malı almak veya zilyedinin malın alınmasına rıza göstermesini sağlamak bakımından cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi nedeniyle hırsızlık suçundan ayrılmaktadır. Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisine veya bir başkasına yarar sağlamak amacıyla bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla gerçekleştirmiş olması gerekir. Cebir veya tehdit ile malın alınması veya verilmesi arasında bir nedensellik bağı bulunmalıdır.
Somut olay bu açıklamalar ışığında değerlendirildiğinde, mahkememizce yaptırılan zabıta araştırmasında sanığın yabancı uyruklu ve Türk vatandaşı bayanlara müşteri ayarlayarak fuhuş yaptırdığından bahisle, hakkında 5 adet soruşturma dosyasının bulunduğu, müştekinin sanığa şantiye çevresinde fuhuş yaptırmasına karşı çıkması nedeniyle sanığın olay gecesi müştekiyi dövme kastı ile şantiyeye geldiği ve elindeki sopa ile müştekiye vurmaya başladığı, müştekinin kendini korumak gayesi ile yanında bulundurduğu ruhsatlı av tüfeğini almaya çalıştığı esnada da sanığın eylemlerine devam etmesi nedeniyle müştekinin yaralanarak düşmesi sonucu elindeki av tüfeğini de yere düşürdüğü görüldüğü üzere sanığın amacının av tüfeğini almaya yönelik cebir olmayıp yukarıda belirtilen durum nedeniyle müştekiye beslediği husumetten kaynaklı müştekiyi yaralamaya yönelik olduğu, eylem devamında müştekinin av tüfeğini alarak da olay yerinden uzaklaştığından somut olayda yaralama eylemi ile malın alınması arasında illiyet bağı bulunmadığından gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekmekle, eylemin hırsızlık suçunu oluşturacağı vicdanı kanaatine varılmıştır. (Bknz.Yargıtay Ceza Genel Kurulu"nun 02/02/2010 tarih 2009/1-238 esas 2010/16 karar numaralı Yargıtay kararı; "...Yağma suçunu diğer malvarlığı değerlerine yönelik suçlardan ayıran en belirgin özellik, tehdit veya cebrin malın alınması veya teslimini sağlamaya yönelik olmasıdır. Oysa somut olayda, sanık çıkan boguşmada ele geçirdiği silahla mağdura ateş etmek suretiyle öldürmeye teşebbüs suçunu işlemiş ve bihalare olayın heyecanına da kapılmak suretiyle silahı da alarak olay yerinden uzaklaşmıştır. Sanığın başlangıçtaki kastı kendisine yönelik saldırıyı bertaraf etmek için korunma içgüdüsüyle silahı almaya yönelik olup, olayın ileriki aşamalarında da bu kastın değiştiğine ilişkin hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Mağdurun yaralanmasından sonra, ona ait silahın alınarak götürülmesi de yağma suçunu oluşturmaz, zira malın alınması yönünden cebir veya tehdit kullanılmadığı gibi, mağdurun yaralanmış olması ve bilahare sanık tarafından silahın götürülmesi 765 sayılı TCY"nın 501 ve 5237 sayılı TCY"nın 148/3 maddeleri kapsamında da değerlendirilemez. .." )” gerekçesi ile ilk hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Bu hükmün sanık savunmanı tarafından tekrar temyiz edilmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının "bozma" istekli 13.03.2015 gün ve 2015/64058 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilen dosya;
5271 sayılı CMK"nın 307/3. madde ve fıkrasının 2. Cümlesini değiştiren ve geçici 10.maddesini düzenleyen, 02/12/2016 gün, 29906 sayılı Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"un 36. maddesi uyarınca; "Direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gelen ve henüz karara bağlanmamış olan dosyaların, öncelikle kararına direnilen Daire tarafından incelenmesinin zorunlu kılınması karşısında;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu Başkanlığının 07/12/2016 gün, 2015/318 Esas ve 2016/820 sayılı kararı ile Dairemize gönderilen dosya, yeniden incelenerek değerlendirilmiş ve karara bağlanmıştır.
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Oluş ve dosya kapsamına göre, sanık ... hakkında müşteki ..."a yönelik hırsızlık suçundan kurulan hükümde, mahkemenin kararının gerekçe ve sonuçları itibariyle yerinde görülmediğinden bozulmasına dair;
Dairemizin 24.11.2014 gün 2014/2949- 2014/20670 sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunmakla, Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesinin 04/02/2015 gün 2014/66-2015/9 sayılı ilamındaki direnme kararı yerinde görülmediğinden,
CMK"nın 307/3.maddesi gereğince, mahkemenin direnme kararı konusunda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 16.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.