10. Hukuk Dairesi 2016/14103 E. , 2019/1467 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-İcra takibine vaki itirazın iptali davası, bir eda davası olmadığından, alacağın tahsili için açılan eda davasından niteliği ve sonuçları itibariyle farklılık arz etmektedir. İtirazın iptali davasının açılabilmesi için derdest bir icra takibinin varlığı gerekli olduğu gibi, anılan davanın açılması İcra İflas Kanunu hükümlerine göre belirli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Anılan Kanununun 67. maddesinin 1. fıkrası gereği “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.”. Bir yıllık dava açma süresi, borçlunun (davalının) itirazının alacaklıya (davacıya) tebliği ile başlar.
Eldeki dava konusu olayda, borçlunun itirazının Tebligat Kanunu hükümleri gereği usulüne uygun olarak alacaklıya (davacıya) tebliğ edilmediğinin belirgin olması karşısında, davacı (alacaklı) yönünden bir yıllık dava açma süresinin geçtiğinden bahsedilemez. Hal böyle olunca, işin esasına girilerek, varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu davalı borçlu .... yönünden hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından bahisle davanın usulden reddine dair verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-5510 sayılı Kanunun 3. maddesinde, kısa vadeli sigorta kollarının, iş kazası ve meslek hastalığı, hastalık ve analık sigortası kollarını, uzun vadeli sigorta kollarının, malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası kollarını, gelirin, iş kazası veya meslek hastalığı durumunda sigortalıya veya sigortalının ölümü durumunda hak sahiplerine yapılan sürekli ödemeyi, aylığın da malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları ile vazife malûllüğü durumunda yapılan sürekli ödemeyi ifade ettiği belirtilmiş, “İş kazası ve meslek hastalığı ile hastalık bakımından işverenin ve üçüncü kişilerin sorumluluğu” başlıklı 21. maddesinin 4. fıkrasında da iş kazası, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmişse, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücû edileceği hüküm altına alınmıştır.
Anılan Kanunun “Uzun Vadeli Sigorta Hükümleri” başlığını taşıyan 4. bölümünde 25 – 42. maddeler yer almakta olup 32. maddede, ölüm sigortasından sağlanan haklardan birisinin, hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanması olduğu açıklanmış, “Uzun vadeli sigorta kolları bakımından üçüncü kişinin sorumluluğu” başlıklı 39. maddenin 1. fıkrasında da, üçüncü bir kişinin kastı nedeniyle malûl veya vazife malûlü olan sigortalıya veya ölümü durumunda hak sahiplerine, bu Kanun uyarınca bağlanacak aylığın başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısı için Kurumca zarara sebep olan üçüncü kişilere rücû edileceği belirtilmiştir.
Sigortalının iş kazasına bağlı olmaksızın ölümü durumunda hak sahiplerine, diğer koşulların da varlığı durumunda uzun vadeli nitelikteki ölüm sigortasından ölüm aylığı bağlanabilecektir. Aylık bakımından Kurum"un rücû hakkı 39/1. maddede düzenlenmiş olup 21/4. maddeden en belirgin farkı, 21/4. maddede rücû alacağından sorumluluk kusura dayalı iken 39/1. maddede kasıt koşulu söz konusudur.
Diğer taraftan, 04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı üzere, bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuki olarak nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini belirlemek ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir (Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu "HUMK." madde 76, Hukuk Muhakemeleri Kanunu "HMK." madde 33).
17.04.2010 tarihinde meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanan sigortalıya ödenen geçici iş göremezlik ödeneğinin tahsili için davalılar hakkında yapılan icra takibine itiraz üzerine itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin olan eldeki davada talebe konu geçici iş göremezlik ödeneğinin 5510 sayılı Yasanın 39. maddesi kapsamında olmayıp ve fakat 5510 sayılı Kanunun 21/4. maddesi kapsamında olduğu hususu dikkate alındığında; Mahkemece davalı ... yönünden, iş kazası olmayan olayda kasıt bulunmadığından bahisle husumet yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.