14. Hukuk Dairesi 2016/12752 E. , 2018/1893 K.
"İçtihat Metni"....
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.02.2007 gününde verilen dilekçe ile önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 24.03.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, önalım hakkına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin hissedar olduğu dava konusu 4541 parsel sayılı taşınmazda 01.02.2007 tarihinde davalıya sayılan 1/2 hissenin önalım hakkı nedeni ile müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, fiili taksim ve bedelde muvazaa iddiasında bulunarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen ilk kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 10.06.2010 tarih 2010/13688 E- 2010/7136 Karar sayılı ilamı ile “Olayımıza gelince; önalım hakkına konu edilen 4541 sayılı parseldeki 1/2 pay taşınmazın paydaşlarından ..... tarafından 01.02.2007 tarihinde 24.000 TL bedelle davalıya satılmıştır. Davalı cevap dilekçesinde, taşınmazın üzerinde iki kattan oluşan bir bina olup paydaşlar tarafından taksim edilerek kullanıldığını savunmaktadır. Taraflar bu konuda tanık dinletmişler ise de tanık ifadeleri hüküm kurmaya yeterli değildir. Dinlenilen tanık beyanlarından taşınmaz üzerinde birbirinden ayrı iki daire olup olmadığı ve davacının bu dairelerden birini kullanıp kullanmadığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece tüm taraf tanıklarının katılımıyla taşınmaz başında yeniden keşif yapılarak; eylemli kullanmaya ilişkin ayrıntılı beyanlarının alınması, taşınmaz üzerinde bulunan binanın kimler tarafından nasıl tasarruf edildiğinin saptanması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde fiili taksim hususundaki delilleri tartışmadan gerekçesiz şekilde hüküm kurulması doğru değildir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; dava konusu taşınmazın fiilen taksim edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, dava konusu taşınmazın fiilen taksim edilmediği gerekçesiyle hükmü temyiz etmiştir.
Önalım hakkı, paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak, paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım davasına konu payın ilişkin bulunduğu taşınmaz paydaşlarca özel olarak kendi aralarında taksim edilip her bir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin kullandığı yeri ve bu yere tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında bu yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda yapılan satış nedeniyle önalım hakkını kullanması TMK’nın 2. maddesinde yer alan dürüst davranma kuralı ile bağdaşmaz. Kötüniyet iddiası 14.02.1951 tarihli ve 17/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece de kendiliğinden nazara alınması gerekir. Bu gibi halde savunmanın genişletilmesi söz konusu değildir. Eylemli paylaşmanın varlığı halinde davanın reddi gerekir.
Somut olaya gelince; mahkemece Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyulmuş ise de, bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Uyulan bozma ilamında, taraf tanıklarının katılımıyla mahallinde keşif yapılarak tanıkların fiili taksime ilişkin ayrıntılı beyanlarının alınması ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilmiş ise de mahkemece, bozmadan sonra yapılan keşifte tanık dinlenmemiş, davalıya hisse satan önceki paydaşın bu dairelerden birini fiilen kullanıp kullanmadığı hususu araştırılmamış ve dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan dairelerden birinin davacı tarafından kullanıldığı gerekçesiyle fiili taksimin varlığı kabul edilmiştir.
O halde, yukarıda değinilen ilkeler gözetilmek suretiyle ve bozma ilamı da dikkate alınarak, davalının ileri sürdüğü fiili taksim savunmasının araştırılmalı, yerinde keşif yapılarak HMK 259/2 maddesi gereğince tarafların tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli, tüm taraf delilleri toplanıp özellikle davacının ve davalıya pay satan önceki paydaşın kullandığı yer olup olmadığı hususu üzerinde durularak çelişkili beyanlar varsa giderilmeli, eylemli paylaşım olup olmadığı tespit edilerek, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.03.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.