3. Hukuk Dairesi 2019/3383 E. , 2019/9902 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davalı tarafından istenilmekle; daha önceden belirlenen, 10/12/2019 tarihli duruşma günü için yapılan tebligat üzerine; davacı vekili Av.... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının annesi olan dava dışı ... ile kendisinin ve bir kısım hissedarların maliki olduğu ... İli, ... İlçesi ... Mah. ... mevkiinde kain 324 ada 37 parselde kayıtlı taşınmazın hisselerin toplamının kendisine satılıp devredilmesi hususunda anlaştıklarını, ..."nın işlerinin oğlu olan davalı ... tarafından takip edilmesi nedeniyle davalı ..."in kendisi ile dava dışı ... arasındaki anlaşmayı temsilen yürüttüğünü, aralarındaki anlaşma uyarınca satış bedeline mahsuben 07.02.2003 tarihinde 55.000 TL"nin davalı ..."e nakden ödendiğini, bu ödemeye karşılık olarak da 07.02.2003 tarihli ""belgedir"" başlıklı ve davalı ... tarafından imzalanan makbuzun alındığını, dava dışı ..."nın satışa konu taşınmazdaki bir kısım hissedarlara ait hisseleri 07.02.2003 tarihli işlemle 7.200,00 TL bedelle satın aldığını; hissesinin satın alınan hisselerle birlikte toplamının 5904/25920 olduğunu, ..."nın diğer paydaşların hisselerini satın alınmasını müteakip düzenleme şeklindeki özel vekaletname ile dava konusu taşınmazın 5184/25920 hissesinin satışı hususunda vekil tayin edildiğini; yine aynı tarihte davalı tarafa 5.000 TL Akbank hesabına ve 5.000 TL nakden elden ödendiğini, bu şekilde dava konusu taşınmaz için davalı ..."e toplam 65.000 TL ödendiğini, ancak dava dışı ... tarafından aralarındaki anlaşmaya göre taşınmazdaki 5904/25920 hisse için satış yetkisini içerir vekaletname verilmesi gerekirken, 5194/25920 hissenin satış yetkisinin verildiğini, bu vekaletnameye istinaden taşınmazın aynı taşınmazda hissedar olan ..."a satıldığını ve satış bedelinin özel vekaletnamede belirtilen bedel olan 7.200,00 TL olarak gösterildiğini;
bu satıştan 2 yıl sonra ..."nın kendisi aleyhine Anamur Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/326 E. Sayılı dosyası ile ""vekaletnamenin vekil edenin gerçek iradesine aykırı olarak düzenlendiği, vekil edenin çıkarlarına aykırı kullanıldığı ve satın alan ..."ın da kötüniyetli olduğunu” ileri sürülerek tapu iptal ve tescil davası açıldığını, yapılan yargılam neticesinde dava dışı ..."a satılan 5184/25920 hissenin iptali ile ... adına yazılmasına karar verildiğini; bu şekilde taşınmaz için davalı tarafa ödenen bedelin ödenme amacının ortadan kalktığını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 100.000.00 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 06.05.2015 havale tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 142.025,07 TL"ye yükseltmiştir.
Davalı, davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacının dayandığı 07.02.2003 tarihli ""belgedir"" başlıklı yazı altındaki imzanın kendisine ait olduğunu ancak bu belgenin kendisinin davacı ile arasındaki işleri nedeniyle davacıdan alacağı olan paranın ödenmesi sırasında düzenlendiğini, bu belgenin davaya konu edilen 324 ada 37 parseldeki hisse satışı ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını, yine davacı ile aralarındaki ihtilafları sona erdiren, ibralaştıklarına dair 10.11.2006 tarihli anlaşma protokolü ile birbirlerine karşı açacakları tüm davalardan feragat ettiklerini ve birbirlerine karşı dava açmayacaklarını kabul ve taahhüt ettiklerini, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; “...olayların kronolojik akışı ve gelişmesinden davacının 55.000,00 TL"yi davalıya ..."nün ... İli, ... İlçesi, ... Mah., ... Mevkiinde kain 324 ada 37 parsel sayılı taşınmazda hissedar bulunan ..., ..., ..., ..., ... ve ...’nin paylarını kendi adına satın alması için verdiğini gösterdiği, davalı taraf her ne kadar davaya dayanak belgenin davacıyla olan başka işlerinden dolayı hesaplaşma amacıyla verildiği iddiasında bulunsa da soyut beyanları dışında bu savunmasını ispata yönelik herhangi bir delil ibraz edemediği, 15/08/2006 tarihinde Anamur Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2006/326 E. sayılı dava dosyasıyla dava dışı ... tarafından ... ve ..."e karşı vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil davası açıldığı, 18/06/2008 tarihli hükümle dava dışı ... tarafından açılan davanın reddine karar verildiği, hükmün ... tarafından temyizi sonucunda Yargıtay 1. Hukuk Dairesi"nin 23/06/2009 tarih ve 2009/2299E-2009/3751 K. sayılı ilamıyla Mahkemece verilen hükmün bozulmasına karar verildiği, bozma sonrası dosyanın Anamur Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2010/41 E. sırasına kaydedildiği, yapılan yargılama sonucu 09/06/2010 tarihli karar ile dava dışı ... tarafından açılan davanın kabulüne karar verilerek Mersin İli, Anamur İlçesi, ... Mah., ... mevkiinde kain 324 ada 37 parsel sayılı taşınmazda bulunan 5184/25920 oranındaki hissenin ... adına olan tapu kaydının iptali ile dava dışı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, verilen hükmün 18/07/2011 tarihinde kesinleştiği, böylelikle davalı tarafın davacı aleyhine sebepsiz zenginleştiği, 13/04/2015 tarihli bilirkişi raporunda, davacı ...’ın davalı ...’den 55.000.00 TL"yi sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde, paranın verildiği 07.02.2003 tarihinden itibaren dava tarihine kadar itibaren hesaplanan 87.025.07 TL’nin yasal faizi ile birlikte, asıl alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmek sureti ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiş olup, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dairemizin 08.05.2017 tarih ve E.201517594-K.20176660 sayılı ilamı ile; “...Davalı ise, söz konusu 07.02.2003 tarihli ""belgedir"" başlıklı adi yazılı belge altındaki imzayı kabul etmekle beraber bu belgenin kendisinin davacı ile arasındaki işleri nedeniyle davacıdan alacağı olan paranın ödenmesi sırasında düzenlendiğini, bu belgenin davaya konu edilen 324 ada 37 parseldeki hisse satışı ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece her ne kadar; ispat yükü yanlış yorumlanmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davalı tarafça davaya konu edilen 07.02.2003 tarihli belgenin davacı ile aralarındaki başka bir ilişki için tanzim edildiği belirtilmekle somut olayda vasıflı ikrarın bulunduğu ve ispat yükünün de davacı tarafta olduğu kuşkusuzdur.
Davacının davasına dayanak yaptığı 07.02.2003 tarihli ""belgedir"" başlıklı belge ise nitelik itibariyle yazılı delil başlangıcı niteliğindedir. Bu durumda ise davacı iddiasını tanık dahil her türlü delil ile ispat edebilecektir. Dosyanın incelenmesinde ise, davacı vekili 20.06.2014 tarihli celsedeki beyanında tanıklarının dinlenmesi yönündeki talebinden vazgeçmiş olmakla, davacının artık tanık dinletemeyeceği de sabittir.
Ancak, davanın HUMK döneminde açıldığı ve davacının dilekçesinde ""sair deliller "" demek suretiyle yemin deliline de dayandığı anlaşıldığından, davacıya, iddiasını ispat için, karşı tarafa yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu hususlar gözetilmeden ispat yükü yanlış yorumlanmak suretiyle karar verilmesi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Bozma sonrası mahkemece yapılan yargılama neticesinde; "...Taraflara tebligat çıkartılarak taraf teşkilatı sağlanmıştır. Mahkememizce yapılan 12/09/2018 tarihli celsede yargıtay bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur. Davacı tarafın sunduğu yemin metni, davalı asile HMK. 228. madde şerhini içerir şekilde davetiye ile gönderilmiş, davalı yapılan tebligatın ve yemin metninin usule uygun olmadığını beyan etmişse de 19/03/2019 havale tarihli beyan dilekçesinden de anlaşılacağı üzere yapılan tebligattan ve yemin metninden haberdar olduğu sabittir. Davalıya duruşmada tekrar sorulmuş, yemin teklifinin usulüne uygun olmadığı gerekçesiyle yemin etmekten kaçınmıştır. Dolayısıyla yemin metninde geçen: 07.02.2003 tarihli ve davalı ... tarafından imzalanmış “..."dan elden 55 milyar TL aldım" yazılı belgedeki 55 milyar TL nin ..."nün annesi ..."nün ... mah. 324 ada 37 parseldeki 5184/25920 hissesinin ... a satış bedeline karşılık verildiği, ... tarafından ... a Anamur Noterliğinden verilen 17/02/2003 tarih ve 01025 yev. Sayılı vekaletnamedeki satış yetkisinin de bu satışa dayalı olarak verildiği" hususlarını ikrar etmiş sayılmakla davanın kabulüne 55.000,00 TL asıl alacak ve 87.025,07 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 142.025,07 TL"nin, dava tarihinden itibaren asıl alacağa yasal faiz uygulanmak suretiyle, davalıdan alınarak davacıya verilmesine," karar verilmiş olup, karar davalı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle yemin ve yemin deliline ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır.
Yemin, taraflardan birinin davanın çözümünü ilgilendiren bir olayın doğru olup olmadığı konusunu, kanunda belirtilen usule uyarak, mahkeme önünde, kutsal sayılan değerlerle teyit eden ve kesin delil vasfı yüklenmiş sözlü açıklamalardır (03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı YİBK).
Bir ispat vasıtası olan yeminin konusu HMK"nın 225. maddesine göre, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalardır. Görüleceği üzere yemin, tarafın kendisinden kaynaklanan (ondan sadır olan) vakıalar hakkında verilebilir.
Kanunda, bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılırken (HMK. m. 225/2), tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıaların yemin konusu olamayacağı (HMK. m. 226) düzenlenmiştir.
Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf dahi yemin teklif edebilir. Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez (HMK. m. 227).
Kendisine yemin teklif edilen taraf yemini eda ettiği takdirde, yemin teklif eden kimsenin iddia ettiği vakıanın doğru olmadığı ispat edilmiş olur. Başka bir ifadeyle, yeminin eda edilmesi üzerine, artık ortada uyuşmazlık konusu olan vakıa kesin delille kanıtlanmış olacağından, karşı taraf o konuda yeni bir delil getiremez, hâkim de yeni araştırmada bulunamaz. Yemin, eda eden kişi ve mirasçıları lehine kesin delil teşkil eder.
Yeminin ifası mahkeme huzurunda gerçekleştirilir (HMK m. 233, I). Ancak yemin edecek kimse, mahkemeye gelemeyecek kadar hasta veya özürlü ise hâkim, bulunduğu yerde o kimseye yemin ettirir. Bu sırada isterlerse taraf vekilleri ve karşı taraf da hazır bulunabilir (HMK m. 235). Mahkemenin yargı çevresi dışında oturan kimse, yemin için davaya bakan mahkemeye gelmek zorundadır. Ancak, yemin edecek kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyorsa talimatla bulunduğu yer mahkemesi yolu ile yemin ettirilir (HMK m. 236).
Yemin teklif eden taraf hangi hususlarda yemin teklif ettiğini yemin metni halinde mahkemeye sunar ancak hakim sunulan bu metin ile bağlı olmayıp hangi hususlarda yemin yönelteceğine kendisi karar verir. Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir.
Hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya açık olmayan hususları aydınlatmak için yeminin konusu ile bağlantılı gördüğü soruları yemin eden kimseye sorabilir (HMK m. 237). Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder (HMK m. 238).
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olayda; mahkemece bozma sonrası davacı tarafın yemin metninin dosyaya ibrazı sağlandıktan sonra ihtaratlı yemin tebligatı davalı asilin mernis adresine (muhtara) tebliğ edilmiş, duruşma günü olarak tayin edilen 31.10.2018 tarihinde ise taraflar duruşmaya gelmediği için dava dosyası işlemden kaldırılmış, bilahare davacı vekilinin talebi üzerine dosya yenilenmiş ve yargılamaya devam edilmiştir.
Davalı taraf, yeminin tarafına usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediğine ilişkin 19.03.2019 tarihli beyan dilekçesini dosyaya ibraz etmiş yine 20.03.2019 tarihli duruşmaya katılarak usulüne uygun bir yemin teklifi olmadığını belirterek sunmuş olduğu dilekçenin incelemeye alınmasını talep etmiş, mahkemece de yemin hususu ve neticesi davalı tarafa hatırlatılmadan, araştırılacak başkaca bir husus kalmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle iken, mahkemece yapılacak iş, öncelikle HMK"nun 228. maddesine göre yemine davet yapılarak, yemine konu maddi vakıalar hatırlatılıp buna ilişkin yemin beyanı bizzat davalı açıklaması olarak tutanağa geçirilmesinden ibaret olmalıdır. Ancak mahkemece bu hususlara riayet edilmeyerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10/12/2019 gününde oy birliğiyle karar verildi.