Esas No: 2018/9104
Karar No: 2022/3056
Karar Tarihi: 16.05.2022
Danıştay 4. Daire 2018/9104 Esas 2022/3056 Karar Sayılı İlamı
Danıştay 4. Daire Başkanlığı 2018/9104 E. , 2022/3056 K."İçtihat Metni"
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2018/9104
Karar No : 2022/3056
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : ...Vergi Dairesi Başkanlığı
(...Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. ...
KARŞI TARAF (DAVACI) : ...Asfalt Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi
VEKİLİ : Av. ...
İSTEMİN KONUSU : ...Bölge İdare Mahkemesi ...Vergi Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket adına vergi inceleme raporuna istinaden ortaklarına transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımında bulunduğundan ve ... Krs. İnş. Yapı Malz. Ltd. Şirketi'nden almış olduğu mal ve hizmetler için düzenlemiş olduğu faturaların sahte olması sebebiyle kazancını eksik gösterdiğinden bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca re'sen tarh edilen tekerrür uygulamalı 2013 yılı üç kat vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi, 2013/7-9 ve 10-12 dönemleri üç kat vergi ziyaı cezalı geçici vergi ve 351/1 ve 353/6 maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezalarının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .... Vergi Mahkemesince verilen ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararda; yetersiz inceleme sonucu varsayıma dayalı olarak düzenlenen rapora istinaden mükellefin sahte fatura düzenlediği hususunun kanıtlanamadığı bu nedenle tarhiyatın sahte fatura kullanımından kaynaklanan kısmında ve diğer dayanak davacının ortaklarına para kullandırmak suretiyle transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı gerçekleştirdiği hususu ile ilgili olarak ise yapılan ödemeler anlamında davacıdan izahat istenmediği, fiktif sayısal kayıtların tüm ödeme biçimini muvazaalı kılmayacağı, bu konuda yeterli araştırma yapılmadığı, kasa hesabındaki ilişkinin gerçek mahiyetinin esas alınmadığı anlaşıldığından tarhiyatın bu kısmında ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 353/1, 353/6 maddeleri uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezalarında hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: Bölge İdare Mahkemesince; istinaf başvurusuna konu Vergi Mahkemesi kararının usul ve hukuka uygun olduğu ve davalı tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı kurumun ilgili dönemde ortaklarına karşılıksız kullandırmış olduğu nakit paralar nedeniyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13. maddesi uyarınca transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımında bulunduğunun ve düzenlenen faturaların sahteliğinin inceleme raporu ile tespit edildiği, dava konusu cezalı tarhiyatların hukuka uygun olduğu, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Cevap verilmemiştir.
TETKİK HÂKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
Davalı idarenin temyiz dilekçesinde, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 353/1 maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezası ile sahte fatura kullanımından kaynaklı kesilen bir kat vergi ziyaı cezası yönünden ileri sürdüğü iddialar bozulması istenen kararın dayandığı gerekçeler karşısında, yerinde ve kararın bu kısımlarının bozulmasını sağlayacak nitelikte görülmemiştir.
Davalı idarenin dava konusu cezalı tarhiyatların kasa bakiyesinde yer alan paranın şirket ortaklarına faizsiz kullandırılmasından kaynaklanan kısmına ilişkin temyiz istemine gelince;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinde resen vergi tarhı, vergi matrahının tamamen veya kısmen defter, kayıt ve belgelere veya kanuni ölçülere dayanılarak tespitine imkan bulunmayan hallerde takdir komisyonları tarafından takdir edilen veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlarca düzenlenmiş vergi inceleme raporlarında belirtilen matrah veya matrah kısmı üzerinden vergi tarh olunması olarak belirlenmiş, inceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkının resen takdir olunmuş sayılacağı düzenleme altına alınmış; anılan maddenin 4. bendinde, defter kayıtları ve bunlarla ilgili vesikaların vergi matrahının doğru ve kesin olarak saptanmasına olanak vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karışık olması nedeniyle ihticaca salih bulunmaması hali ile 6. bendinde, tutulması zorunlu olan defterlerin veya verilen beyannamelerin gerçek durumu yansıtmadığına dair delil bulunması hallerinin re'sen vergi tarhı sebeplerinden olduğu hükme bağlanmıştır.
Anılan Kanunun 3. maddesinde, vergilendirmede, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu belirtilmiş; 134. maddesinde de vergi incelemesinden maksadın ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu düzenlemesine yer verilmiştir.
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun ''Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı'' başlıklı 13. maddesinde; ''Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır. Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da satımı olarak değerlendirilir. İlişkili kişi; kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade eder. Ortakların eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile üçüncü derece dahil yansoy hısımları ve kayın hısımları da ilişkili kişi sayılır. Emsallere uygunluk ilkesi, ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olmasını ifade eder. Emsallere uygunluk ilkesi doğrultusunda tespit edilen fiyat veya bedellere ilişkin hesaplamalara ait kayıt, cetvel ve belgelerin ispat edici kâğıtlar olarak saklanması zorunludur.'' hükümlerine yer verilmiş olup, devamında kurumların ilişkili kişilerle yaptığı işlemlerde uygulayacağı fiyat ve bedellerin hangi yöntemlerle kullanılacağı ile transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımına ilişkin diğer usul ve esaslar düzenlenmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 16/1. maddesinde, ticaret şirketlerinin tacir olduğu düzenlenmiş ve ''Ücret İsteme Hakkı'' başlıklı 20. maddesinde de; ''Tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir. Ayrıca, tacir, verdiği avanslar ve yaptığı giderler için, ödeme tarihinden itibaren faize hak kazanır.'' hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı şirket hakkında düzenlenen vergi inceleme raporunda; davacı şirketin 100. Kasa hesabına ait hareketlerinin araştırıldığı, her bir gün itibarıyla mükellef kurumun kasasında bulunan nakit tutarların belirlendiği, şirketin günlük nakit ödemeleri karşılayabilmesi için gerekli nakit ihtiyacının ortalamasının ne kadar olduğu, şirket kasasından yapılan ödemelerin ortalamasına oranla kasada fazla miktarda bulunan atıl durumdaki nakdi paranın kasada tutulmasının nedeninin ne olduğu, günlük bakiyelerde yer alan tutarların fiilen kasada bulunup bulunmadığı hususlarının sorulması üzerine davacı şirket yetkilisinin; “kasa hesabının dökümlerinde görülen bakiyeler banka hesaplarının geç gelmesi nedeniyle on günlük ve aylık işlenmiştir. Bu nedenle ay sonu bakiyeleri gerçek durumu göstermektedir. 2014 takvim yılında kasa hesabımıza herhangi bir adat çalışması yaparak faiz geliri tahakkuk ettirmiş bulunmamaktayız.” şeklinde beyanda bulunduğu işletmenin bizzat kendisinin o yıl itibariyle kasadan yapmış olduğu toplam ödeme tutarının günlük ortalaması esas alınarak yapılan hesabın sonucunda günlük kasa ihtiyacının tespit edildiği, buna göre kasa hesabında günlük kasa ihtiyacı dışında kalan tutarın ortaklara faizsiz olarak örtülü kazanç olarak dağıtıldığı, faiz oranının mükellef kurumun muhtelif bankalardan kullandığı kredilerin yıllık faiz oranları ortalaması alınarak davacının kasa hesabında bulunan ticari icapların üzerindeki tutarların adatlandırılması neticesinde hesaplanan faiz tutarının davacının kazancına eklendiği ve tarhiyatın yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ticaret şirketleri tüzel kişilik sahibidirler. Bu durumun doğal sonucu olarak bir ticaret şirketinin ortakları ve ortaklarının ilgili bulunduğu diğer gerçek ve tüzel kişiler, şirketin tüzel kişiliği karşısında ''üçüncü kişi'' konumundadırlar. Temel amacı kâr etmek olan bir ticaret şirketinin, herhangi bir bedel karşılığı olmaksızın, şirket kaynaklarını karşılıksız olarak başkalarına kullandırması şirketin varlık amacına aykırı olduğu gibi, iktisadi ve ticari icaplara uymayan, normal ve mutad olmayan bir durumdur. Çünkü şirketin işletme kaynaklarını kendisi kullanarak değişik yollarla kâr elde etmesi mümkün olduğu halde, bu kaynaklarını karşılıksız olarak veya düşük bir karşılık ile başkasını kullandırması, şirketin mâli çıkarlarına aykırı bir durum olacaktır. Nitekim 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13. maddesinde yer alan düzenlemeler de, 6102 sayılı Kanunun yukarıda aktarılan hükümlerine paralel olarak düzenlenmiş ve kurum kazancının aşındırılmasının engellenmesi amaçlanmıştır.
Bir kısım vergi yükümlülerinin olabildiğince az vergi verme çabası içinde olmaları; bu amaçla vergiye tabi gelir ve işlemlerini, yasal boşlukları veya yasaların müsamahalı düzenlemelerinden ya da yasaları görmezden gelerek gizlemeleri ve vergiye tabi olmayacak şekilde göstermeleri nedeniyle, gizlenen gelir ve işlemleri ortaya çıkarmak amacıyla yürürlüğe konulduğu gerekçesinde yazılı Vergi Usul Kanunu'nun 3/B maddesi ile açık olmayan veya vergiyi doğuran olayla ilişkisi kurulamayan tanık anlatımlarının kanıt olamayacağı öngörülürken, kanıt yükünün; ileri sürdüğü iddia, ekonomik, ticari ve teknik icaplara aykırı düşen yahut olayın özelliğine göre olağandışı veya alışılmamış durumları, iddia eden tarafa bırakılmış, incelemelerde vergiye tabi olayların gerçek durumunun tespitinde, bu olaya dair her türlü delilin serbestçe kullanılmasına ve ekonomik açıdan değerlendirilmesine imkan sağlanmış ve vergisel sonuçlar bakımından yapılan bir işlemin biçimsel kalıbı değil gerçek ekonomik içeriğinin esas alınması gerekliliği vurgulanmıştır.
Yukarıda belirtilen kanun hükümleri ile tespitler birlikte değerlendirildiğinde, davacının kasa hesabında günlük ihtiyacı olan miktarın bir hayli üzerinde nakit bulundurmasının ticari teamüllere uygun olmaması, 213 sayılı Kanun'un 3/B. maddesi göz önünde bulundurulduğunda bu aşamada ispat yükü üzerine düşen davacı şirket tarafından aksini ortaya koyacak herhangi bir bilgi belge de ileri sürülememesi karşısında ortaklara bedelsiz şirket kaynağı kullandırıldığının kabulü gerektiğinden, 100- Kasa hesabında yüksek tutarda paranın atıl olarak bulundurulmasından kaynaklanan vergi ziyaı cezalı kurumlar vergisi tarhiyatında hukuka aykırılık, aksi yönde verilen Vergi Dava Dairesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Davalı idarenin dava konusu cezalı tarhiyatın sahte fatura kullanılmasından kaynaklanan kısmına ilişkin temyiz istemine ilişkin olarak ise;
213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 3/B maddesinde, vergilendirmede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu, 134. maddesinin 1. fıkrasında, vergi incelemesinden maksadın, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu kurala bağlanmış, 359. maddesinin (b) bendinde ise gerçek bir muamele veya durum olmadığı halde bunlar varmış gibi düzenlenen belgeler, sahte belge olarak tanımlanmıştır.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu'nun 29. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde; mükelleflerin, yaptıkları vergiye tabi işlemler üzerinden hesaplanan katma değer vergisinden, bu Kanunda aksine hüküm olmadıkça faaliyetlerine ilişkin olarak, kendilerine yapılan teslim ve hizmetler dolayısıyla hesaplanarak düzenlenen fatura ve benzeri vesikalarda gösterilen katma değer vergisinin indirilebileceği hükme bağlanmıştır.
Katma değer vergisi, bünyesinde yer alan indirim müessesesiyle yansıtılabilir bir vergidir. Katma değer vergisi sisteminde mükellef ve sorumlu; üretim ve dağıtım kademeleri içinde, verginin tahsiline, indirimlerin yapılmasına, beyan edilip ödenmesine aracılık eder. Bu bakımdan indirim, mükellefiyete bağlı bir görev olduğu kadar aynı zamanda bir haktır. Katma değer vergisinde genel prensip, vergiye tabi teslimler üzerinden hesaplanan vergiden, alış faturalarında gösterilen verginin indirilmesidir. Katma değer vergisi indirimi hakkından yararlanabilmek için Kanun bazı şartların varlığını öngörmüştür. Bu şartların bir kısmı esasa, bir kısmı ise şekle ilişkindir. Katma değer vergisi, vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesi halinde, zincirleme olarak kendi içinde otokontrol sistemi taşımaktadır.
Kayıt ve belge nizamına uyulması ve faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanması halinde, mal teslimi veya hizmet ifasına bağlı olarak tahsil edilen katma değer vergisinden, mükelleflerin kendilerine yapılan teslim ve ifaya ilişkin olarak ödedikleri katma değer vergisini indirmeleri mümkün olup, aksi durumda, faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığının tespiti halinde, bu faturalarda yer alan katma değer vergisinin indirimi mümkün bulunmamaktadır.
Buna göre, alış belgelerinde yer alan katma değer vergisinin indirim konusu yapılabilmesi için, alış faturası ya da benzeri vesikalarda ayrıca gösterilmesi ve bu vesikaların kanuni defterlere kaydedildiğinin tevsik edilmesinin yanında, söz konusu belgelerin gerçeği yansıtması da gerekmektedir.
Yukarıda aktarılan mevzuat hükümlerine göre, uyuşmazlığın esasını, davacıya anılan faturaları düzenleyen firmaların düzenlediği faturaların, gerçek bir mal ve hizmet satışını içerip içermediği, dolayısıyla sahte olup olmadığı hususlarının tespiti oluşturmakta olup, uyuşmazlığın çözümü için söz konusu belgelerin hukuki mahiyetinin anlaşılabilmesi bakımından, bu belgeleri tanzim eden mükellefler hakkında yapılan incelemeler sonucunda tespit edilen hususların irdelenmesi gerekmektedir.
Davacının fatura aldığı ... İnşaat Yapı Malzemeleri Sanayi ve Dış Tic. Ltd. Şti. hakkında düzenlenen ...tarih ve ...sayılı Vergi Tekniği Raporu'nda; mükellefin belirli bir mala tahsis edilmemiş mağazalardaki bir başka ülkeye yapılan toptan ticaret (çeşitli malların toptan ticareti) faaliyeti ile iştigal ettiği, mükellef kurumun şirket müdürü ...(şahıs firması) hakkında sahte belge düzenlemekten vergi tekniği raporu düzenlendiği, kurumla aynı adreste bulunan ...hakkında da olumsuz tespitler bulunup incelemeye sevk edildiği, defter/belge isteme yazısının tebliğ edildiği fakat ilgili dönemlere ait defter ve belgelerin ibraz edilmediği, 12/06/1998 tarihli işe başlama yoklamasında, adresin 30m² büyüklüğünde olduğu, toptan gıda malzemeleri alım satımı faaliyetiyle iştigal edileceği, yoklama tarihi itibariyle işçi çalıştırmadığı, yoklama anında iş yerinde demirbaş ve emtia bulunmadığı, gayrifaal durumda olduğu, 13/05/2009 tarihli yoklamada, şirket merkezinin unvan değişikliği sonucunda yeni adresine taşındığı, adresin 500 m² arsa içerisinde yazıhane olduğu, 17/05/2010 tarihli yoklamada, mükellef kurumun belirtilen adreste faaliyetine devam ettiği, faaliyet konusunun kaba inşaat malzemeleri satışı olduğu, adreste 2 kişinin ücretli olarak çalıştığı, 17/02/2011 tarihli yoklamada, mükellef kurumun belirtilen adreste faaliyetine devam ettiği, adreste 7 kişinin ücretli olarak çalıştığı, firma adına kayıtlı 7 adet motorlu araç mevcut olduğu, 02/04/2013 tarihli yoklamada, kurumun şube açılışı yaptığı, işyerinin yaklaşık 1200 m² olduğu, 10 ücretli çalışan olduğu, firma adına kayıtlı 9 adet motorlu araç mevcut olduğu, 21/04/2014 tarihli yoklamada, adresin boş ve kapalı olduğu, 2007, 2008 ve 2009 takvim yılı faaliyetlerine ilişkin olarak 6111 sayılı Kanun kapsamında KDV matrah arttırımında bulunduğu, mükellefin 2008 yılı Bs formu ile bildirdiği 14.321.478,00 TL tutarındaki satışının yaklaşık %90'lık kısmının aynı adreste faaliyette bulunan hakkında sahte belge düzenlemekten vergi tekniği raporu ile vergi suçu raporu bulunan ve mükellef kurumun %50 hisseli ortağı ve müdürü olan ...ve yine aynı adreste faaliyette bulunan sahte belge düzenleme fiili dolayısıyla incelemeye sevk edilen ve özel esaslara tabi olan ...isimli şahıslara gerçekleştirildiği, 2009 yılı Bs bildirimlerinde 11.650.767,00 TL tutarında bildirdiği satışın %91'lik kısmını ... ve ... isimli şahıslara gerçekleştirdiği, 2010 yılı Bs bildirimlerinde 13.667.877,00 TL tutarındaki satışının daha fazlası olan 17.573.891,00 TL tutarındaki satışın ...ve ...isimli şahıslara gerçekleştirdiğinin tespit edildiği, alım yaptığı mükellefler hakkında olumsuz tespitler bulunduğu, toplam 269.654,75 TL vergi borcunun olduğu, hisse devri yapıldığı 26/02/2008 tarihinden itibaren düzenlenen faturaların sahte belge olarak dikkate alınması gerektiği tespitlerine yer verilmiştir.
Yukarıda aktarılan tespitlerin birlikte değerlendirilmesinden, firmanın alışlarının büyük bir kısmının hakkında sahte fatura düzenlemekten dolayı olumsuz tespitler bulunan mükelleflerden yapıldığı, satışının çok büyük kısmının aynı adreste faaliyette bulunan hakkında sahte belge düzenlemekten vergi tekniği raporu ile vergi suçu raporu bulunan ve mükellef kurumun %50 hisseli ortağı ve müdürü olan ...ve yine aynı adreste faaliyette bulunan sahte belge düzenleme fiili dolayısıyla incelemeye sevk edilen ve özel esaslara tabi olan ...isimli şahıslara gerçekleştirildiği, şirketin KDV matrahlarının çok yüksek olduğu, KDV matrahları ile Ba-Bs bildirimlerinin uyumsuz olduğu, şirket ortağı ve şirketle aynı adreste faaliyet gösteren mükellef hakkında olumsuz tespitler bulunduğu, beyan edilen hasılatı gerçekleştirecek kapasitesinin (iş yeri, depo, makina, işçi vb.) bulunmadığı hususları dikkate alındığında adı geçen mükellef tarafından davacı şirkete düzenlenen ihtilaf konusu faturaların gerçek bir mal teslimi veya hizmet ifasına dayanmadığı sonucuna varılmış olup gerçek gelirin vergilendirilmesi ilkesine uygunluk açısından fatura tutarlarının davacının maliyetlerinden çıkartılması suretiyle hesaplanan matrahın bulunuş biçimi incelenerek bir karar verilmesi gerektiğinden kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan verilecek kararda kesilen üç kat vergi ziyaı cezasına ve 213 sayılı Kanun'un 353/6 maddesi gereğince kesilen özel usulsüzlük cezasına ilişkin olarak da yeniden bir karar verileceği de tabiidir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin kısmen kabul, kısmen reddine,
2. ...Bölge İdare Mahkemesi .... Vergi Dava Dairesinin ...tarih ve E:..., K:...sayılı kararının, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 353/1maddesi uyarınca kesilen özel usulsüzlük cezası ile sahte fatura kullanımından kaynaklı tek kat vergi ziyaı cezasına ilişkin kısmı yönünden oybirliğiyle ONANMASINA,
3. Anılan Vergi Dava Dairesi kararının dava konusu cezalı tarhiyatların kasa bakiyesinde yer alan paranın şirket ortaklarına faizsiz kullandırılmasından ve sahte fatura kullanılmasından kaynaklanan kısmı yönünden ise oyçokluğuyla BOZULMASINA,
4. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Vergi Dava Dairesine gönderilmesine, 16/05/2022 tarihinde karar verildi.
(X) KARŞI OY :
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, temyize konu Vergi Dava Dairesi kararının bozulmasını sağlayacak nitelikte bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerektiği görüşüyle Dairemiz kararına katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.