14. Hukuk Dairesi 2017/5918 E. , 2018/1871 K.
"İçtihat Metni"....
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 23.09.2011 gününde verilen dilekçe ile ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 18.12.2014 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ... vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 13.03.2018 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden gelmedi. Karşı taraftan davacı vekili Av. ... geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenin sözlü açıklaması dinlendi. Açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KA R A R
Davacı vekili, 23.09.2011 tarihli dilekçesi ile muris.... 20.07.1937 doğumlu olup müvekkilinin eşi muris .... 06/09/2011 tarihinde vefat ettiğini, (davacı ..."in 30.09.1969 Kırgızistan doğumlu ve murisin ikinci eşi ve 10.10.2004 tarihinde evlendiklerini, davalı ..."in murisin ilk evlliğinden 08.03.1963 doğumlu kızı) mirasçı olarak geriye müvekkili olan eşi ile tek çocuğu olan davalıyı bıraktığını, murisin sağlığında iken 17/09/2007 tarihli 23674 yevmiye nolu ölünceye kadar bakma sözleşmesine göre 3169 ada 9 parselde kayıtlı 2 nolu dükkan ile 3170 ada 24 parsel A bloktaki 18 nolu (mesken cinsli) bağımsız bölümlerin tamamını ölünceye kadar bakma sözleşmesi ile davacıya bıraktığını, davalı tarafından hasımsız ve tek taraflı olarak ... 1. Sulh Hukuk Mahkemesi 2012/49-2013/57 sayılı tereke dosyasında murise ait yapılan tereke tespitinin yetersiz olduğunu, murisin .... .... adresinde ve ..... başka taşınmazları olduğunu belirterek dava konusu 2 ve 18 nolu taşınmazlardaki miras payı sebebiyle davalı adına geçen kısmın tapusunun iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.
Davalı vekili, davacının muris ile evli olup karı koca ilişkisi nedeniyle kocasına bakma yükümlülüğü bulunduğunu, noterde düzenlenen sözleşmenin düzenlendiği tarihte murisin fiili ehliyetinin araştırılması gerektiğini, ayrıca muris tarafından dava konusu ölünceye kadar bakma sözleşmesinden önce 07.09.2007 tarihinde el yazılı 2 sayfadan ibaret "vasiyetnamemdir" başlıklı vasiyetnamenin iptali için .... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/270-2014/245 sayılı dosyada açmış olduğu davada vasiyetnamenin geçersizliğine karar verilip Yargıtay 3. Hukuk Dairesinde temyiz aşamasında olduğunu, ayrıca davacının yabancı uyruklu olup .... oturum alabilmek için bu evliliği yapmış olup murisin tek mirasçısı olan davalı kızından mal kaçırmak kastı ile yapılan sözleşmenin muvazaalı olduğunu ve 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı YİBK gereğince gerekli araştırma yapılarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, tarafların tanıkları dinlenmiştir.
Dava konusu taşınmazların tapu kayıtları, getirtilmek suretiyle mahallinde 17.10.2014 tarihinde keşif yapılmış, taşınmazların 2 nolu dükkan 125.000 TL, 18 nolu daire 195.000 TL dava tarihindeki rayiç değeri üzerinden noksan harç ikmali tamamlattırılmıştır.
Delil olarak bildirilen .... 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/49 tereke, 2013/57 karar sayılı dosyasında davacı ... tarafından hasımsız olarak tereke tespiti davası açıldığı, yargılaması sonunda murisin terekesinin aktif ve pasifleriyle birlikte tespit edildiği anlaşılmıştır.
Adli Tıp Kurulu 4. İhtisas Kurulundan tekrar rapor alınmıştır. 09/09/2013 tarihli 3486 sayılı raporda murisin 17/09/2007 tarihinde fiili ehliyete haiz olduğu tespit edilmiştir.
... 2 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/270 Esas 2014/245 Karar sayılı dosyasında davacı ..., davalı ... hakkında vasiyetnamenin iptali davası olduğu, murise ait 07/09/2007 tarihli el yazısıyla düzenlenen vasiyetnamenin iptalinin talep edildiği, yapılan yargılama sonucunda geçersizliği talep edilen el yazılı vasiyetnameye konu olan taşınmazlar ile bundan on gün sonra 17/09/2007 tarihinde .... 1. Noterliğinde düzenlenen ölünceye kadar bakma sözleşmesine konu olan taşınmazların aynı olduğu, Medeni Kanunun 544/2 maddesine göre vasiyete konu mallarla ilgili vasiyetten sonra ve vasiyetname ile bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunması durumunda vasiyetin ortadan kalkacağı, dolayısı ile vasiyete konu taşınmazların ölünceye kadar bakma sözleşmesine konu olması nedeniyle vasiyetin ortadan kalktığı sonucuna varılarak vasiyetnamenin geçersizliğinin tespitine karar verildiği görülmüştür.
Davacının sözleşmedeki edimlerini yerine getirdiği, kaldı ki sözleşme yapılmadan on gün önce aksi kanıtlanamadığı şekilde murisin el yazısı ile ölünceye kadar bakma sözleşmesine konu edilen taşınmazların vasiyetnamede de aynı şekilde konu edildiği anlaşıldığından davanın kabulüne, 17/09/2007 tarihli ölünceye kadar bakma sözleşmesine göre edimlerinin yerine getirildiğinin kabulü ile dava konusu 3169 ada 9 parseldeki 2 nolu bağımsız bölüm ile 3170 ada 24 parsel A bloktaki 18 nolu bağımsız bölümde davalıya düşecek olan 3/4 miras payının iptali ile davacı adına tam pay olarak tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı ... vekili temyiz etmiştir.
Dava, ölünceye kadar bakma sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
.... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/270 Esas -2014/245 Karar sayılı davacı ... tarafından davalı ... aleyhine açılan "06.09.2011 tarihinde ölen davacının babası ve murisi ...., ikinci eşi olan davalı ile evlendiğinde (10.10.2004) 67 yaşının üzerinde olduğunu; 07.09.2007 tarihinde, murisin el yazılı “vasiyetnamemdir” başlıklı 2 sayfa yazı hazırladığını, başlık ile içeriğinin tamamen farklı olduğunu; noterde düzenlenen 17.09.2007 tarihli belgenin ise bu yazının vasiyetname olmadığını, bakım sözleşmesi olduğunu ortaya çıkardığını; eşi olan davalıya, kendisine bakması karşılığında daire ve dükkan bağışladığını belirttiğini, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte murisin 70 yaşında parkinson ve alzheimer hastası olduğunu, tasarruf ehliyeti konusunda rapor aldırılması gerektiği sebebiyle vasiyetnamenin iptali" davasının 27.05.2014 tarihli kararında; "07.09.2007 tarihinde muris ..... tarafından el yazısıyla düzenlenmiş vasiyetnamemdir başlığını taşıyan vasiyetnamenin geçersizliğinin tespitine", hükmedildiği; davalı ... vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 10.02.2015 tarih, 2014/16005 - 2015/2041 sayılı ilamı ile "Mahkemece, el yazılı vasiyetnamenin, Sulh Hukuk Mahkemesince açılıp açılmadığı araştırılmadan ve toplanan deliller bu çerçevede değerlendirilip tartışılmadan, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediği" gerekçesiyle bozulmasına karar verildiği; dosyanın derdest olup, henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.
Ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflara hak ve borçlar yükleyen sözleşmelerden olup, bakım borcuna karşılık bir taşınmazın devri kararlaştırıldığında, bakım alacaklısının ölümünden sonra onun mirasçıları mülkiyeti geçirme borcu ile yükümlüdürler. Bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde, sözleşmeye dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi ile dava açılabilir.
Bakım borçlusunun bakıp gözetme yükümlülüğü aksi kararlaştırılmadığı sürece, bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp ikametgâh temini, besleme-giydirme, hastalığında tedavi, manevi yönden de her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri kapsar. Bu görevlerin yerine getirilmesi halinde ölünceye kadar bakım sözleşmeleri taraflarına kişisel hak sağladığı için tapu iptali ve tescil davasını bakım borçlusu ya da onun külli halefleri bakım alacaklısının mirasçılarına karşı açabilirler.
Kuşkusuz, ölünceye kadar bakım sözleşmesinin muvazaalı olarak yapıldığı her zaman ileri sürülebilir.
Kısaca ifade etmek gerekirse, muvazaa irade ile beyan arasında kasten yaratılmış aykırılıktır. Böyle bir savunma ileri sürülmüşse, mahkemece dayanılan sözleşmedeki tarafların gerçek ve müşterek amaçlarının Borçlar Kanununun 19. maddesi hükmünden yararlanarak açıklığa kavuşturulması gerekir. Zira bu gibi durumlarda ölünceye kadar bakım sözleşmesinin ivazlı olarak (bedel karşılığı) değil de bağış amaçlı veya mirasçıların bazılarından mal kaçırmak amacı ile yapıldığı kabul edilmelidir.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davacıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olayda; davacı ile bakım alacaklısı olan davacının eşi, muris... ile arasında 17.09.2007 tarih 23674 yevmiye numarası ile ölünceye kadar bakım sözleşmesi düzenlenmiş, bakım alacaklısı muris ....06.09.2011 tarihinde vefat etmiş olup geriye mirasçı olarak davacı 1969 doğumlu murisin ikinci eşi ... ile murisin ilk evliliğinden olan davalı kızı 1963 doğumlu ... kalmıştır.
Dava konusu ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile bakım alacaklısı muris .... davalı tarafından hasımsız olarak açılan 2012/49-2013/57 sayılı tereke tespiti dosyasındaki toplam dava konusu iki adet taşınmazının tamamını davacıya bırakmıştır. Dosyanın incelenmesinde, murisin dava konusu ölünceye kadar bakım sözleşmesine konu taşınmazlar dışında başkaca taşınmazının, malvarlığının bulunup bulunmadığı araştırılmamıştır. Sözleşme tarihindeki aile koşulları ve ilişkileri, murisin elinde bulunan malvarlığının tespit edilecek miktarı ile temlik edilen malın bütün mamelekine oranı dikkate alınarak ölünceye kadar bakım sözleşmesine konu edilen taşınmazların makul olarak değerlendirilebilecek miktarı aşıp aşmadığının 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadi Birleştirme Kararı uyarınca, muris muvazaası ilkelerine uygun olarak yeterli araştırma ve inceleme yapılıp toplanan ve toplanacak olan deliller ile birlikte dinlenen taraf tanıklarının beyanları değerlendirilerek ölünceye kadar bakma sözleşmesinin terekeden mal kaçırma amaçllı ve muvazaalı olarak değil gerçekten murisin bakımını sağlamak amacıyla düzenlenip düzenlenmediği araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususlar gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.