3. Hukuk Dairesi 2019/2663 E. , 2019/9878 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki maddi manevi tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, maddi tazminat talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat talebi yönünden davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar, müşterek çocukları ..." in 17.6.2007 tarihinde babaannesi ile birlikte parkta gezmekte iken davalıya ait Tarçın isimli köpeğin saldırısına uğrayıp yaralandığını, konu hakkında Kadıköy 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/299 E. sayılı dosyasında dava açıldığını, olay nedeniyle küçüğün yüzünde sabit iz kaldığını ileri sürerek, küçük için 20.000 TL manevi tazminat ile anne ve baba için 10.000"er TL manevi tazminat ile davalının zarardan sorumlu olduğu gerekçesiyle 5.000 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek, faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı, köpeğin kendisine ait olduğunu, olay tarihinde köpeğin annesi tarafından parkta tasması ile gezdirildiğini, küçük çocuğun köpeğinin kuyruğuna basması sebebiyle olayın meydana geldiğini, olaydan dolayı kendisinin kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, maddi tazminat istemine ilişkin olarak herhangi bir delil sunulmadığı gerekçesi ile maddi tazminat talebinin reddine; manevi tazminat yönünden ise, anne babanın olay yerinde olmadıkları ve dolaylı yoldan yansıma sureti ile manevi tazminat talep edemeyecekleri gerekçesiyle anne ve babanın manevi tazminat istemlerinin reddine, küçük ... için ise 2.000,00 TL manevi tazminatın 17.6.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, söz konusu karar Dairemizin 22.01.2018 tarih ve 2016/8953 E. 2018/387 K. sayılı kararıyla "...Mevcut yasal düzenlemeler ışığında, mahkemece, küçüğün yaralanmasının yüzünde sabit ize neden olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumundan rapor alınarak, şayet dava konusu olay nedeniyle küçüğün yüzünde oluşan yaraların sabit iz niteliğinde olduğu saptanır ise, olay nedeniyle davacı anne babanın da ruhsal ve sinirsel sağlık bütünlüğünün bozulduğu kabul edilerek anne ve baba yararına uygun bir manevi tazminat takdiri gerekirken, yazılı şekilde davacı anne ve babanın manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Bunun yanında, davacılar dava dilekçesinde küçük ... için 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuşlar, mahkemece yapılan yargılama sonucunda küçük lehine 2.000 TL manevi tazminat takdir edilmiştir.
Kural olarak hükmedilecek manevi tazminat miktarının belirlenmesi hakimin takdirindedir. Kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakim bu hakkını Türk Medeni Kanunu"nun 4. maddesinde açıklanan hakkaniyet ilkesine uygun olarak kullanmalıdır.
Manevi tazminatın miktarı belirlenirken kişilik hakkına saldırı oluşturan eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranı, sıfatı, iştigal ettikleri makam ile diğer sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınmalı, her olaya göre değişebilecek özel durum ve koşullar bulunabileceği gözetilerek, takdir hakkını etkileyebilecek nedenler karar yerinde denetime elverişli biçimde ve objektif olarak gösterilmelidir.
Manevi tazminat davaları sonucunda hükmedilecek para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirebilecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bu para bir ceza olmadığı gibi hükmedilecek manevi tazminatla bu malvarlığı zararlarının karşılanması da amaçlandığından tazminat miktarının onun amacına göre belirlenmesi gerekir. Bu nedenle, takdir edilecek miktar elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Buna göre mahkemece, yukarıda açıklandığı şekilde, Adli Tıp Kurumu"nca yapılacak inceleme sonucunda küçüğün yüzünde sabit iz niteliğinde bir yaralanmanın oluştuğunun tespiti halinde, meydana gelen zararın ağırlığı karşısında, küçük lehine daha yüksek oranda bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus da bozmayı gerektirmiştir.
Davacıların reddedilen maddi tazminat talepleri yönünden yapılan değerlendirmede ise;
Kural olarak, TMK"nın 6.maddesi gereğince zararın ve zararın kapsamının davacı tarafından kanıtlanması gerekir. Tedavi giderlerinin her türlü delille ispatı mümkün olup; bu giderlerin mutlaka belgeye bağlanması zorunlu değildir. Zararın gerçek miktarının kanıtlanamadığı veya kanıtlanmasının zor olduğu yahut davacıdan beklenemeyeceği durumlarda, işlerin olağan gidişi ve zarar görenin aldığı önlemler de göz önünde tutularak zararın kapsamı belirlenebilir.
Zarar görenin sağlığına kavuşması için gerekli olan muayene, tahlil, ambulans ve benzeri taşıma giderleri ile ameliyat, ilaç, protez, bakım, fizik tedavi gibi giderler tedavi giderleri kapsamı içerisindedir. Zira, sadece iyileşmeyi sağlayan giderler değil, sakatlık ya da hastalığın artmasını önlemek için yapılması zorunlu giderler de tedavi giderlerinden sayılır. İleride yapılması zorunlu olan tedavi giderleri de henüz bu giderler yapılmadan önce talep edilebilir.
Somut olayda, davacılar dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, davalılardan 5.000 TL maddi tazminat talep etmişler, 04.042012 tarihli dilekçeleri ile maddi tazminat taleplerinin hastane masrafları, tahlil, iğne, serum, ilaç masrafları, hastane aşamasında refakatçi masrafı, tedavi için yol gideri, evde bakım ve refakat masrafları, yüzdeki sabit izin yok edilebilmesi için ileride yapılması gerekecek estetik ameliyat masrafları olarak açıklamıştır. Buna karşın mahkemece davacıların maddi tazminat talepleri bu giderlere ilişkin bir belge sunulmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Oysa eldeki davada davacılar dava konusu haksız fiil nedeniyle yapılan giderlere için belge ibraz edememişse de, olay nedeniyle davacı çocuğun yaralandığı ve tedavi gördüğü sabit olup, tedavi giderinin (doktor, ilaç, hastaneye gidiş-geliş, konaklama vb tüm giderler) yapılmasının zorunlu olduğu anlaşıldığından bu giderlerin belirlenmesi için uzman bilirkişiden rapor alınması gerekmektedir.
Şu halde; mahkemece, küçüğün tedavi giderlerine ilişkin olarak hangi giderlerin resmi kurum tarafından karşılandığı belirlenerek, resmi kurum tarafından karşılanmayan başka giderlerin de tedavi sırasında yapıldığı kabul edilmek suretiyle; tedavi aşamalarına göre özel tedavi giderlerinin belirlenmesi amacıyla uzman bilirkişilerden rapor alınarak bir karar verilmesi, bu yöntemle hesaplama yapılamaması halinde BK"nın 42. maddesi gereğince uygun bir miktara hükmedilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu davacının tedavi masraflarına yönelik istemin reddi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Ayrıca ileride yapılması zorunlu olan estetik giderlerinin önceden istenmesi mümkündür.Davacılar küçüğün yüzündeki yaralanma nedeniyle uygun yaşa geldiğinde estetik ameliyat yaptırması gerektiğini bildirerek, bu giderin de davalıdan tahsilini talep etmiştir. Bu bağlamda, alınacak Adli Tıp Kurumu raporuna göre küçüğün yüzünde sabit iz kaldığının saptanması halinde estetik ameliyat giderlerinin uzman bilirkişiye hesaplatılarak, hüküm altına alınması gerekirken, mahkemece bu istemle ilgili inceleme yapılmaksızın eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus da hükmün bozulmasını gerektirmiştir." gerekçeleriyle bozulmuştur.
Bozmaya uyan mahkemece yapılan yargılama neticesinde; maddi tazminat talebi HMK"nun 123. maddesi gereğince geri alındığından bu talebe ilişkin olarak karar verilmesine yer olmadığına, küçük ... için 5.000,00 TL, anne Ayfer için 2.500,00 TL, baba ... için 2.500,00 TL manevi tazminatın 17.06.2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine, davalı vekili lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalının aşağıdaki bent kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davalının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Karar tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T."nin 10.maddesine göre; (1) Manevi tazminat davalarında avukatlık ücreti, hüküm altına alınan miktar üzerinden Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. (2) Davanın kısmen reddi durumunda, karşı taraf vekili yararına Tarifenin üçüncü kısmına göre hükmedilecek ücret, davacı vekili lehine belirlenen ücreti geçemez.” hükmü yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinde; davanın 40.000,00 TL manevi tazminat talebiyle açıldığı, mahkemece manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulü ile 10.000,00 TL manevi tazminata hükmedildiği halde, reddedilen kısım yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmediği anlaşılmaktadır. Her ne kadar davacı taraf davada kendisini bir vekil ile temsil ettirmediği için davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş ise de, vekil ile temsil edilmiş olsa idi davacı lehine hükmedilmesi gereken vekalet ücreti miktarını geçmeyecek şekilde, davalı lehine AAÜT"nin 10 maddesi hükmü gereğince vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken reddedilen miktar yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK 438/7. maddesi hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenle hüküm fıkrasında yer alan "Davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına" cümlesinin hüküm fıkrasından çıkarılarak yerine “Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca belirlenen 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine” cümlesinin eklenmesi suretiyle hükmün düzeltilmesine ve hükmün düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu davacı yönünden açık, davalı yönünden kapalı olmak üzere 10/12/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.