23. Hukuk Dairesi 2016/423 E. , 2016/1317 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili arsa maliki ile davalı yüklenici arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, davacının sözleşme gereği edimlerini yerine getirmesine rağmen davalının edimlerini yerine getirmediğini ileri sürerek, davacıya teslimi gereken üç adet dairenin aynen teslimi ile geç teslim nedeniyle tazminat ödetilmesini aynen ifanın mümkün olmaması halinde sözleşme gereğince müvekkiline verilmesi gereken üç dairenin bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; ihtilafın, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığı, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun"un 73/1. maddesine göre tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle, HMK 138. madde gereğince duruşma yapılmaksızın davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı ifa ve tazminat istemine ilişkindir.
6502 Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/k maddesine göre tüketici, ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişidir. Bu tanımdan hareketle, her alıcının tüketici olmadığını söylemek mümkündür. Kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma vs. gibi amaçlarla da alıcı olunabilir. Bir mal veya hizmeti, bu amaçlarla satın alanlar, tüketici sayılmaz.
Somut olayda, davacı arsa sahibi tarafından davalı yüklenici ile aralarında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin ifa edilmediği ileri sürülmektedir. 6098 sayılı TBK"nın 470. vd maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi”, iş sahibinin bir arsanın muayyen bir payının bedel olarak devri veya devri taahhüdü karşılığında, yüklenicinin bir inşa (yapı) eseri meydana getirmeyi taahhüt ettiği, tam olarak iki tarafa borç yükleyen, ivazlı, çift tipli bir karma sözleşmedir.
Her ne kadar 6502 sayılı Yasa"nın 3/l. bendi ile tüketici işlemi kapsamına eser sözleşmeleri alınmışsa da, somut olayda olduğu gibi arsasına karşılık üç adet bağımsız bölüm alacak olan arsa sahibinin ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket ettiğinden sözedilemeyeceği, amacının salt kişisel ihtiyaçları için kullanma, tüketme amacını aştığı, Yasa"nın 3/k maddesindeki "tüketici" tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Bünyesinde taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesi olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, arsa sahibi açısından güdülen amaç, arsasının değerlenmesini sağlayacak yapının arsa üzerine yapılması ve edinilecek daireleri satma veyahut kiraya verme sureti ile değerlendirmektir. Bu nedenle, arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü işbu saikin, 6502 sayılı Yasa"da tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Yasa"nın amacı, kapsamı, 3. maddesindeki tanımlar bütün olarak okunup değerlendirildiğinde ve taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilmesi, kapsamı ve karmaşıklığı da dikkate alındığında Yasa koyucunun, salt kullanma ve tüketme amacıyla yapılan, basit nitelikteki (kullanacağı evi için dolap yaptırmak, badana-boya yaptırmak, şahsi aracını tamir ettirmek...vb.gibi) dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini, 6502 sayılı Yasa"nın 3/l. maddesi kapsamına aldığı ve Tüketici Mahkemeleri"nce bakılmasını öngördüğünün kabulü icap eder. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin kapsamı, niteliği ve üst düzey teknoloji gerektirmesi karşısında, bu davaların; dilekçelerin verilmesi, tahkikat ve hüküm aşamaları yönünden daha kısa ve basit şekilde sonuçlandırılmasında yarar görülen basit yargılama usulüne tabi tutulmasının sakıncaları da gözardı edilmemelidir.
Bu durumda mahkemece, somut uyuşmazlığın 6502 sayılı Yasa kapsamında bir uyuşmazlık olmadığı, davalının tacir olmadığı, 6102 sayılı TTK"nın 4/1. maddesinde TBK"nın 470 vd. maddelerine atıf yapılmadığından davanın mutlak ticari dava niteliğinin de bulunmadığı gözetilerek uyuşmazlığın esasına girilerek, tarafların delilleri toplanıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeyle uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi"nin görevi kapsamında kaldığının kabulü doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 03.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.