1. Hukuk Dairesi 2016/2065 E. , 2019/2688 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 16.04.2019 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden dahili davalı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan amcaları ..."in ölümünden kısa süre önce davaya konu 18 nolu bağımsız bölümünü eşi olan davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, işlemin mirastan mal kaçırmak amacıyla yapıldığını ileri sürerek tapusunun iptali ile mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, mirasbırakan eşi ... ile 1958 yılında evlendiğini, davaya konu taşınmazın kendi ailesinden intikal eden yüklü bir para ile satın alındığını, ayrıca mirasbırakanın uzun tedavi sürecinde sağlık masraflarının tarafından karşılandığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu ... parsel sayılı taşınmazdaki 18 nolu mesken mirasbırakan ... adına kayıtlı iken, 30.04.2007 tarihli vekaletnamesiyle vekil kıldığı ... tarafından 02.05.2007 tarihli resmi akitle mirasbırakanın eşi olan ..."e satıldığı; 1925 doğumlu mirasbırakanın uzun süre tedavi gördükten sonra 29.05.2007 tarihinde öldüğü, mirasçıları olarak eşi 1927 doğumlu ...er ile kendisinden önce ölen kardeşi İsmail"den olma yeğenleri ..., ... ve ..."ın kaldıkları; eldeki davanın, mirasbırakanın yeğenleri tarafından eşi aleyhine açıldığı anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, mirasbırakanın dava konusu taşınmazı dışında ..."ta bir dairenin 1/2 payının, ... ..."de bahçeli kargir evin tamamının ve ... ..."te bir dükkanın 1/12 payının bulunduğu kayden sabittir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, Ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olayda, yukarıda değinilen ilke ve olgular tüm dosya içeriği ve tanık anlatımları ile birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakanın eşine karşı olan minnet ve koruma duygusu ile dava konusu taşınmazını eşine temlik ettiği, mirastan mal kaçırma amacıyla temlikin gerçekleştirildiği iddiasının sübuta ermediği, bedeldeki farklılığın da tek başına muvazaanın ispatı için yeterli sayılamayacağı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabul edilmesi isabetsizdir.
Davalının temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.037.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin diğer temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.04.2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.