Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2015/9989
Karar No: 2018/1843
Karar Tarihi: 12.03.2018

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2015/9989 Esas 2018/1843 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2015/9989 E.  ,  2018/1843 K.

    "İçtihat Metni"

    ....

    Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 04.04.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu kaydındaki intifa şerhinin terkini talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.04.2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün evrak incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya içeriğine göre, mahkeme kararı ve dayandığı gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.03.2018 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

    (Muhalif)




    KARŞI OY
    Dava, intifa hakkının terkini isteğine ilişkindir.
    Davacılar vekili; davacıların kayden maliki oldukları 9289 ada 32 parsel sayılı taşınmazın üzerinde önceden 1968 yılında yapılmış binalar varken ve bunlardan 2 katlı bina üzerinde davalı lehine, eşi tarafından tesis edilmiş akdi intifa hakkı mevcutken, ortaklığın giderilmesi kararı gereği ihale yapılarak intifa hakkıyla yükümlü olarak davacı Kezban ile eşi-davacıların murisi-Yahya adına tescil edildiğini, ancak intifa hakkına konu binanın son 15 yıldır kullanılamaz vaziyette olup, tapu kaydında "6306 Sayılı Kanun gereği riskli yapıdır" şerhi bulunduğunu ve riskli yapı tespitine dayalı olarak da bu binanın yıkıldığını, taşınmazın halen boş arsa niteliğinde bulunduğunu ve intifa hakkının yıllardır kullanılmadığını, bu nedenlerle tapu kaydındaki intifa hakkının devamının davacıların mülkiyet hakkını haksız olarak kısıtlamakta olup, MK.2. maddesindeki iyiniyet ilkesine de aykırı olduğunu ileri sürerek; davalı lehine tesis edilmiş akdi intifanın bedelsiz terkinini, olmadığı takdirde bedele çevrilerek terkinini talep etmiştir.
    Davalı vekili; davalıyı, intifa hakkını terkin borcu altına sokacak herhangibir durumun bulunmadığını, intifa hakkının terkini için gerekli yasal koşulların gerçekleşmediğini, intifa hakkının yalnız bina üzerinde değil arsa niteliğindeki taşınmaz üzerinde de mevcut olduğunu, bina yıkılmış ise de intifaya konu arsanın yok olmadığını, davacılar tarafından davalı aleyhine açılan "yapılacak 10 daireli inşaatın tamamı üzerindeki davalının intifa payının belirlenmesi" istekli davanın yargılaması sonucunda ..... 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 08.11.1995 tarih ve 514-1087 sayılı kararıyla, davacıların da kabulünde olduğu üzere, çekişmeli taşınmazın 60/301 hissesi üzerinde davalının intifa hakkının bulunduğu da belirtilmek suretiyle, davanın reddine hükmedildiğini; intifa hakkkının sınırlı ayni hak olup, taşınmazdaki binanın 6306 Sayılı Kanun gereği yıkıldığını ve bu kanun hükümleri (1 ve 6. md) uyarınca da üzerindeki bina yıkılarak arsa haline gelen taşınmazların sicilinde bulunan ayni ve şahsi haklar ile temlik hakkını kısıtlayan veya yasaklayan her türlü şerhin, hisseler üzerinde devam edeceğini, binanın yıkılma sürecinin de maliklerin talebiyle başlamış olup, bu hususun MK. 2 md. kapsamında davacıların kötüniyetini ortaya koyduğunu belirterek, husumet ve esastan davanın reddini, hakkın bedele çevrilmesine hükmedilmesi halinde bedelin depo ettirilmesini, bedele hükmedilmeyecekse intifa hakkının Medeni Kanun çerçevesinde güvence altına alınmasını savunmuştur.
    Mahkemece, "akit tablosu içeriğine göre davalıya tanınan intifa hakkının taşınmaz üzerideki 2 katlı kargir binaya ilişkin olduğunun açıkça yazılı bulunmasına ve binanında kullanım süresini tamamlayarak yıkılmış bulunmasına göre davalının intifa hakkının sona erdiğinin kabulü ile davacıların intifa hakkının kaldırılması talep hakları doğduğu sonucuna varılmış olmakla" şeklindeki gerekçeyle "davanın kabulüne" karar verilmiştir.
    Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
    Bilindiği üzere; 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 684/1. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur"; 704. maddesinde "Taşınmaz mülkiyetinin konusu şunlardır: 1. Arazi, 2.Tapu kütüğünde ayrı sayfaya kaydedilen bağımsız ve sürekli haklar, 3. Kat mülkiyeti kütüğüne kayıtlı bağımsız bölümler"; 718. maddesinde "Arazi üzerindeki mülkiyet, kullanılmasında yarar olduğu ölçüde, üstündeki hava ve altındaki arz katmanlarını kapsar. Bu mülkiyetin kapsamına, yasal sınırlamalar saklı kalmak üzere yapılar, bitkiler ve kaynaklar girer" şeklinde mülkiyet hakkının kapsamı, taşınmaz mülkiyetinin konusu ve içeriği hükme bağlanmış olup; taşınmaz malikiyle, taşınmaz üzerinde mevut yapıda kullanılan malzemenin sahibinin farklı kişiler olması durumunda uygulanması gereken hükümler de 722 ilâ 725. maddelerinde düzenlenmiştir. Öte yandan, üst hakkı aynı yasanın 726. maddesinde "Bir üst irtifakına dayalı olarak başkasına ait bir arazinin altında veya üstünde sürekli kalmak üzere inşa edilen yapıların mülkiyeti, irtifak hakkı sahibine ait olur" şeklinde belirtilmiş; sınırlı ayni haklar kısmının irtifak hakları ve taşınmaz yükü bölümünün birinci ayrımında "taşınmaz lehine irtifak hakkı" -konusu, kurulması ve sona ermesi ve hükümleri- ikinci ayırımında ise ayrı başlık altında "intifa hakkı" yer almıştır. İntifa hakkı, Türk Medeni Kanununun 794 ilâ 822. maddelerinde düzenlenmiş olup; intifa hakkının taşınırlar, taşınmazlar, haklar veya bir malvarlığı üzerinde kurulabileceği; aksine düzenleme olmadıkça bu hakkın, sahibine, konusu üzerinde tam yararlanma yetkisi sağladığı (m.794); intifa hakkının taşınırlarda zilyetliğin devri, alacaklarda alacağın devri, taşınmazlarda tapu kütüğüne tescil ile kurulacağı; taşınır ve taşınmazlarda intifa hakkının kazanılması ve tescilinde, aksine düzenleme olmadıkça, mülkiyete ilişkin hükümlerin uygulanacağı, taşınmaz üzerindeki yasal intifa hakkı tapu kütüğüne tescil edilmemiş olsa bile, durumu bilenlere karşı ileri sürülebileceği, tescil edilmiş ise, herkese karşı ileri sürülebileceği (m.795) hüküm altına alınmıştır. İntifa hakkının sona ermesine ise, TMK"nun 796. maddesinde -sona erme sebepleri-"intifa hakkı, konusunun tamamen yok olması ve taşınmazlarda tescilin terkini; yasal intifa hakkı, sebebinin ortadan kalkması ile sona erer. Süre dolması veya hak sahibinin vazgeçmesi ya da ölümü gibi diğer sona erme sebepleri, taşınmazlarda malike terkini isteme yetkisi verir"; 797. maddesinde -süresi-"intifa hakkı, gerçek kişilerde hak sahibinin ölümü; tüzel kişilerde kararlaştırılan sürenin dolması, süre kararlaştırılmamışsa kişiliğin ortadan kalkmasıyla sona erer. Tüzel kişilerin intifa hakkı, en çok yüzyıl devam edebilir"; 798. maddesinde -harap olma veya kamulaştırma-"malik, yararlanılamayacak derecede harap olan intifa konusu malı yararlanılacak hale getirmekle yükümlü değildir; getirirse intifa hakkı yeniden kurulmuş olur. Sigorta ve kamulaştırma gibi durumlarda intifa hakkı, hakkın konusu yerine geçen karşılık üzerinde devam eder"; 799. maddesinde -geri verme/yükümlülük-"intifa hakkı sona erince hak sahibi, hakkın konusu olan malı malike vermekle yükümlüdür"; 800. maddede sorumluluk, 801.maddede giderler, 802. maddede -zamanaşımı-"geri verme anında malik ve intifa hakkı sahibi tarafından ileri sürülebilecek bütün istem hakları, bu andan başlayarak bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar" şeklinde yer verilmiştir. Yine, intifa hakkının hükümleri 803 ilâ 815. maddelerde, özel haller (taşınmazlar, vd.) 816 ilâ 822. maddelerde ayrıntılı biçimde düzenlenmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 261 ada 132 parsel sayılı iki kat üç daireli kargir ev nitelikli taşınmazın; davalının eşi ........ adına kayıtlı iken, 04.05.1972 tarihinde intifa hakkının eşi davalı .......e ve çıplak mülkiyetinin de yarı yarıya olmak üzere evlatları .... kayıtsız, şartsız ve bedelsiz olarak hibe edildiği, daha sonra taşınmazın imar uygulamasına tabi tutularak 261 ada 3, 5 ve 32 sayılı imar parsellerinin oluşturulduğu, bu parsellerden çekişmeye konu olan 32 sayılı imar parseline 60 m2 kısmın şuyulandığı ve arsa niteliğindeki bu taşınmazın tapu kaydında da "60/301 hissenin tamamının intifa hakkının...... aittir. ..... ait hisselerin)" şeklinde 60/301 pay üzerinde davalı lehine intifa hakkı bulunduğu anlaşılmaktadır. Dosyaya dava konusu taşınmazın tedavüllü (geldi ve gitti kayıtları denetlenebilir ve tüm intikalleri gösterir şekilde kütük sayfaları) getirtilmemiş ise de, 9289 ada 32 parsel sayılı taşınmazın davacılardan Keziban ile eşi tarafından, intifayla yükümlü olarak yapılan ihale sonucu satın alındığı dava dilekçesinde belirtilmiş olup, davacı ..."ın ediniminin de, kayden 16.09.1993 tarihinde ve hükmen alım suretiyle olduğu, taşınmazın beyanlar hanesinde de 06.12.2013 tarihli "6306 Sayılı Kanun gereğince riskli yapıdır" şerhinin bulunduğu görülmektedir. Mahkemece yapılan keşif sonucunda uzman bilirkişilerce, taşınmazın arsa vasfında olup, üzerinde yapı bulunmadığı belirlendiği gibi, inşaat mühendisi bilirkişi tarafından ayrıca davalının 60/301 pay üzerindeki intifa hakkının değeri bildirilmiştir.
    O halde, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler ile somut olay birlikte değerlendirildiğinde; dava konusu taşınmazın imar uygulaması öncesinde "iki kat üç daireli kârgir ev" niteliğinde bulunduğu ve bu nedenle intifa hakkının tesisine ilişkin akit tablosunda (resmi senette), "....., maliki bulunduğu ..... çıkmazı sokağında kain ve sair vasıfları işbu resmi senette yazılı tapunun 31 pafta 261 ada 132 parselinde kayıtlı (112)m2.lik iki kat üç daireli kârgir evinin intifa hakkını eşi .....e çıplak mülkiyetini de yarı yarıya olmak üzere evlatları ..... ile ....e kayıtsız, şartsız ve bedelsiz olarak hibe ettiği...." şeklinde açıklamalarla işlemin gerçekleştirildiği görülmektedir. Yani, taşınmazın niteliği yazılmak suretiyle taşınmazda davalı lehine intifa hakkının tesis edildiği ve taşınmazdaki bu intifa hakkının da imar parsellerine yansıtıldığı tartışmasızdır. Farklı bir ifadeyle, mahkemenin, "intifa hakkının taşınmaz üzerindeki iki katlı kargir binaya ilişkin olduğu" şeklindeki gerekçesi doğru olmadığı gibi, yasal da değildir. Zira, bir taşınmaz üzerindeki bina, arazinin mütemmim cüz"ü (bütünleyici parçası) olup, yasal ayrıcalıklar dışında (üst hakkı tesisi, kat mülkiyeti tesisi gibi) Arz"ın mülkiyetine tabidir, resmi olarak taşınmazdan ayrı temliki işlemlerin konusu olamaz. Bu bağlamda; taşınmazda değil de, üzerinde mevcut binada intifa hakkı tesis edildiğine ilişkin kabulün, taşınmazın mülkiyetinin temliki işlemi yapan ....ait olduğu, taşınmaz üzerindeki evin ise intifasının davalıya, çıplak mülkiyetinin dava dışı çocukları .bulunduğu sonucunu doğuracağı ve bunun da yukarıda belirtilen yasa hükümleriyle bağdaşmayacağı kuşkusuzdur. Nitekim, 132 parsel sayılı taşınmaz üzerinde tesis edilen intifa hakkı, imar uygulaması sonucu oluşturulan arsa vasfındaki dava konusu 32 sayılı imar parseline yansıtılmıştır. Öyleyse; 132 sayılı parselde tesis edilen ve dava konusu imar parseline yansıtılan intifa hakkının terkini bakımından yasal koşulların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekmekte olup; bu yönden dosya kapsamı irdelendiğinde; davalının sağ olduğu, arsa vasıflı taşınmazda da lehine intifa hakkı tesisli paya ilişkin yararlanma hakkının bulunduğu, intifa hakkına konu çekişme konusu taşınmazın tamamen yok olmadığı, yararlanılamayacak derecede harap hale gelmediği ve kamulaştırılmadığı, intifa hakkının süreli olarak tesis edilmediği açıktır. Başka bir deyişle; somut olayda intifa hakkını sona erdiren sebeplerin gerçekleşmediği gözetilerek, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
    Hal böyle olunca; yerel mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun onama kararına iştirak edemiyorum.

    .....



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi