7. Hukuk Dairesi 2013/25514 E. , 2014/5219 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Adana 1. İş Mahkemesi
Tarihi : 16/04/2013
Numarası : 2011/854-2013/179
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı vekili, davalı şirketin hazır beton işi ile iştigal ettiğini, bir kısım işlerini ise taşerona verdiğini, bunlardan taşıma işini de taşeron S.. Anonim Şirketine verdiğini, davacının davalı şirkette hazır beton işinde mikser operatörü olarak çalıştığını, iş akdinin işveren tarafından haksız olarak feshedildiğini, fazla çalışma yaptığını, dini ve milli bayramlarda çalıştığını, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, davacı ve çalışan işçilerden ara ara yazılı belge ve ibranameler alındığını iddia ederek kıdem ve ihbar tazminatı ile bazı işçilik alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının davalı şirketin değil S.. Firmasının elemanı olduğunu, davacının çalıştığı işyerinin davalıya ait işyerinden ayrı olduğunu, davalı şirket ile S.. Firması arasındaki ilişkinin asıl işveren-alt işveren ilişkisi olmadığını, bu nedenle husumet itirazında bulunduklarını, davanın haksız ve yersiz ikame edildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında, alacakların zamanaşımına uğrayıp uğramadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu "eksik bir borç" haline dönüştürür ve "alacağın dava edilebilme özelliği"ni ortadan kaldırır.
Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir.
4857 sayılı Kanundan daha önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgili olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir. Ancak bu Kanundan önce tazminat niteliğinde olmayan, ücret niteliği ağır basan işçilik alacaklar, Borçlar Kanununun 126/1 maddesi (6098 Sayılı TBK 147) uyarınca beş yıllık zamanaşımına tabidir.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7nci maddesinde, iş mahkemelerinde sözlü yargılama usulü uygulanır. Ancak 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447 inci maddesi ile sözlü yargılama usulü kaldırılmış, aynı yasanın 316 ve devamı maddeleri gereğince iş davaları için basit yargılama usulü benimsenmiştir.
Sözlü yargılama usulünün uygulandığı dönemde zamanaşımı def"i ilk oturuma kadar ve en geç ilk oturumda yapılabilir. Ancak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olduğu dönemde 319 uncu madde hükmü uyarınca savunmanın değiştirilmesi yasağı cevap dilekçesinin verilmesiyle başlayacağından, zamanaşımı defi cevap dilekçesi ile ileri sürülmelidir. 01.10.2011 tarihinden sonraki dönemde ilk oturuma kadar zamanaşımı definin iler sürülmesi ve hatta ilk oturumda sözlü olarak bildirilmesi mümkün değildir.
Dava konusunun ıslah yoluyla arttırılması durumunda, 1086 sayılı HUMK hükümlerinin uygulandığı dönemde, ıslah dilekçesinin tebliğini izleyen ilk oturuma kadar ya da ilk oturumda yapılan zamanaşımı defi de ıslaha konu alacaklar yönünden hüküm ifade eder. Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamada, 317/2 ve 319. maddeler uyarınca ıslah dilekçesinin davalı tarafa tebliği üzerine iki haftalık süre içinde ıslaha konu kısımlar için zamanaşımı definde bulunulabileceği kabul edilmelidir.
Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
1086 sayılı HUMK yürürlükte iken süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı define davacı taraf süre yönünden hemen ve açıkça karşı çıkmamışsa (suskun kalınmışsa) zamanaşımı defi geçerli sayılmakta iken, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uygulandığı dönemde süre geçtikten sonra yapılan zamanaşımı definin geçerli sayılabilmesi için davacının açıkça muvafakat etmesi gerekir. Başka bir anlatımla 01.10.2011 tarihinden sonraki uygulamalar bakımından süre geçtikten sonra ileri sürülen zamanaşımı define davacı taraf muvafakat etmez ise zamanaşımı defi dikkate alınmaz.
Zamanaşımı definin cevap dilekçesinin ıslahı yoluyla ileri sürülmesi de mümkündür (Yargıtay HGK. 04.06.2011 gün 2010/ 9-629 E. 2011/ 70. K.).
Somut olayda, davacı 26/11/2012 tarihinde ıslah talebinde bulunmuştur. Islah dilekçesi davalı tarafa 03/12/2012 tarihinde tebliğ edilmiş olup, davalı taraf ıslah talebine karşı süresi içinde 06/12/2012 tarihinde zamanaşımı definde bulunmuştur. Mahkemece zamanaşımı savunmasının değerlendirildiğinden, hafta ve genel tatil ücreti alacağının 1.382,00 TL"lık kısmının ve fazla mesai ücreti alacağının 3.311,00 TL"lık kısmının zamanaşımına uğradığından sözedilerek sonuçta 2.024,71 TL hafta ve genel tatil ücreti alacağı ile 9.684,44 TL fazla mesai ücreti alacağına hükmedilmiştir. Ancak mahkemece hüküm altına alınan bu miktarların ne şekilde belirlendiği denetlenememektedir. Yapılacak iş; davalı vekilinin zamanaşımı savunması değerlendirilmesi için bilirkişiden denetime elverişli ek rapor alınarak sonucuna göre karar vermektir.
O halde davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 05/03/2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.