4. Hukuk Dairesi 2015/11766 E. , 2017/4156 K.
"İçtihat Metni"
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı leyhine 08/10/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 22/01/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının sahibi olduğuisimli internet sitesinde 28/09/2012 tarihinde yer alanapmaya başlıklı yazıdaki ifadelerle kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, henüz doğmamış olan çocuğu üzerinden bir pazarlama kampanyası yürüttüğünün iddia edildiğini, gönderdiği tekzip metninin de alay konusu edilerek 04/10/2012 tarihinde yayınlanarak okura sunulduğunu ve haklı talebinin haksız bir talep ve tehdit gibi lanse edildiğini, ayrıca yapılan bu haberlerin adı geçen internet sitesinin sosyal paylaşım ağı i hesabı üzerinden paylaşıldığını ve kendisine ait twiter kullanıcı adı iletiye eklenmek suretiyle kendisinin ilgili haberi görmesi ve okumasının sağlanmaya çalışıldığını, yapılan haberlerde açık bir hakaret maksadı bulunduğunu ileri sürerek, uğradığı manevi zararın tazmini isteminde bulunmuştur.
Davalı, haberin veriliş şeklinin davacının verdiği görüntüler ve açıklamalarla ilgili olduğunu, haberde hamile olan davacının verdiği yarı çıplak fotoğraflar eşliğinde doğacak olan bebeğini anlatmasının eleştirildiğini, sadece bebeği üzerinden kendi tanıtımını yaptığı yorumu yapıldığını ve bu durumun eleştirildiğini, davacının hamileyken verdiği pozların eleştiri konusu olacağını bilmiyor olmasının düşünülemeyeceğini, davacıya bir hakaretin söz konusu olmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu yazıda yer alan ifadeler nedeniyle davacının manevi zarara uğradığı ve kişilik haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Basın özgürlüğü, Anayasa"nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu"nun ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle
içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması,genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu olayda, davacı hamilelik pozlarını basınla paylaşmış, davalı da buna istinaden eleştiri hakkını sert bir şekilde kullanmıştır. Davacı, dizi ve sinema oyuncusu olup magazin gündeminde yer alan, hayatı ve davranışları toplum tarafından merak ve takip edilen bir şahsiyettir. Bu nedenle; hamilelik resimlerini basınla paylaşan davacının bu tür eleştirilere katlanması gerekir. Yayında yer alan sözler sert eleştiri kapsamında olup davacının kişilik haklarına saldırı teşkil etmediği sonucuna varılarak, istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 19/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.