20. Hukuk Dairesi 2015/16001 E. , 2017/1014 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin ... ili, ... ilçesi, ..., ... ada ... parsel, ... parsel ve ... ada ... parsel sayılı taşınmazların maliki olduğunu ve bu parsellerin kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından tapu iptali davası açıldığı ve tapunun iptali ile terkine karar verildiğini, müvekkillerine bu iptal nedeniyle herhangi bir bedel ödenmediğini, müvekkilinin tapu sicil kayıtlarına ve Devlete güvenerek edindiği taşınmazların bir kısmını kaybettiğini bu nedenle bedelin tazmin edilmesi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 100,000,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasını talep etmiş, yargılama aşamasında verdiği dava dilekçesinde bahsedilen parsel numaralarının hatalı yazıldığını ve dava konusu parsellerin numarasının ... ilçesi, ... ..., ..., ..., ... parseller ile ... ada ... parsel sayılı taşınmaz olduğunu ve bu taşınmazlarla ilgili karar verilmesini istemiş, 21/03/2014 tarihli celsede davacı vekilinin bu dilekçesinde dava konusu yerleri değiştirdiği ve bunun ıslah yoluyla yapılabileceği belirtilerek süre verilmiş, davacı vekili bu süre içerisinde herhangi bir ıslah dilekçesi vermemiş ön inceleme duruşmasında verilen ara kararı uyarınca yeni bir dilekçe vermediklerini dava dilekçelerinde ve maddi hata düzeltme dilekçelerinde belirttikleri parsellerden sadece ... ... ada ... parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığından ve tapusu iptal edildiğinden bu taşınmazın tapusunun iptal edilen kısmı ile ilgili değerinin tespit edilerek tazminini talep ettiklerini, diğer parsellerle ilgili herhangi bir taleplerinin bulunmadığını beyan etmiş ve bu saptama doğrultusunda davacı vekilinin talebi değerlendirilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne, 5.264,00.-TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine ve davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini isteğine ilişkindir.
Tazminat isteğine dayanak ... mahallesi, ... ada ... parsel sayılı 9691 m² yüzölçümündeki taşınmaz arsa vasfı ile 06.01.2004 tarihinde 2350/2400 pay oranı ile davacı adına, 50/2400 pay oranı ile dava dışı ... Holding A.Ş. adına imar nedenine dayalı olarak tescil edilmiştir.
Hazine tarafından açılan tapu iptal ve tescil istemli dava nedeniyle ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/10/2007 tarih ve 2005/189 - 2007/505 sayılı kararı ile ... ada ...
parsel sayılı taşınmazın 24,00 m2"sinin kıyı kenar çizgisi içinde kalması nedeni ile bu kısmının tapu kaydının iptaline karar verilmiş, verilen bu karar temyiz incelemesinden geçerek 16/05/2008 tarihinde kesinleşmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 1007. maddesi gereğince, tapu sicilinin yanlış tutulması nedeniyle zarara uğrayan kişinin bütün zararlarından devlet sorumludur. Tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak ise aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerledirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Dolayısıyla bu tür bir dava, taşınmazların mülkiyetlerinin yitirilmesine ilişkin iptal ve tescil davasının kesinleştiği tarihten sonra açılabileceğinden, mülkiyetin kaybedildiği tarih itibariyle de taşınmazların değerinin tespit edilmesi gerektiği kuşkusuzdur. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Taşınmazların niteliği arazi ise gelir metodu yöntemi ile arsa vasfında ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Somut olaya gelince, kıyılar özel mülkiyete konu olamayacak ise de tapu kütüğünün oluşturulduğu, çekişmeli taşınmazda davacının pay sahibi olduğu, bu şekilde tapu sicilinin hatalı olarak tutulduğundan, TMK"nın 1007. maddesi kapsamında Devletin kusursuz sorumluluğunun bulunduğu ve davacının gerçek zararının karşılanması gerektiği kuşkusuzdur. Davacının zararı, ... 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28/10/2007 tarih ve 2005/189 E. - 2007/505 K. sayılı kararının kesinleştiği tarihte oluşmuş olup, mahkemece bu tarihin değerlendirme tarihi olarak esas alınması gerekmektedir. Tapusu iptal edilen taşınmazların arsa olduğu hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Nevar ki; hükme dayanak yapılan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen raporda; çekişmeli taşınmazların hem dava tarihindeki hem de tapu iptal ve tescil tarihindeki değeri belirlenmişse de; bilirkişilerce emsal olarak alınan taşınmazların tapu kaydı,imar durumu,satış akit tablosu,emlak vergisine esas olan m² değeri dosyaya alınmamış, mahkemece ise bilirkişilerin dava tarihinde göre belirlediği değere hükmedilmiştir.
Bu durumda somut olayda davaya konu taşınmazların değerinin yöntemine uygun şekilde tespit edildiği söylenemez.
Bu nedenle, mahkemece arsa niteliğinde bulunan dava konusu taşınmazlara yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme tarihindeki (tapu iptal kararının kesinleştiği 16/05/2008) karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazların eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmazlar ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması,emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi
kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazların ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme (16/05/2008) tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazların ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekili ile davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 09/02/2017 günü oy birliği ile karar verildi.