8. Hukuk Dairesi 2010/4159 E. , 2010/4782 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
... ile Hazine ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Altınekin Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 16.09.2009 gün ve 38/80 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili, davalı Hazine vekili ile Tarım Reformu Genel Müdürlüğü vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak 102 ada 4 parselle birlikte kullanılan Hazine üzerinde kayıtlı 101 ada 2 ve 3 parsellerin tapu kaydının iptaliyle müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili ile davalı yanında davaya katılan ... Reformu Genel Müdürlüğü vekilleri davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, 101 ada 2 parsele ilişkin davanın reddine, 101 ada 3 parsele yönelik davanın kabulüne, 101 ada 3 parselin tapu kaydının iptaliyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi üzerine, hükmün red ve avukatlık ücretine ilişkin bölümleri davacı vekili, kabule ilişkin bölümü davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Dava konusu 101 ada 2 ve 3 parsel, ahır, samanlık, garaj ve tarla niteliğinde olup, 1969 yılında yapılan Toprak Komisyonu çalışmaları sırasında hali ve taşlık niteliğinde tespit dışı bırakıldığı ve ... tarafından 1984 yılından itibaren kullanılmaya başlandığı ancak, kazanma koşullarının gerçekleşmediği açıklanarak 26.11.1998 ve 24.06.1999 tarihlerinde belgesizden Hazine adına tespit edilmiş, tutanakların 06.01.2000 tarihinde kesinleşmesi üzerine tapu kaydı oluşmuştur.
Dava; TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kanunun 14.maddesi uyarınca iptal ve tescil isteğine ilişkindir. Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, davacının dava konusu 101 ada 2 parsel üzerindeki zilyetliği 1984 yılında başladığı, zilyetliğin başlangıç tarihinden kadastro tespitinin yapıldığı 26.11.1998 tarihine kadar davacı yararına kazanma süresi ve koşullarının oluşmadığı anlaşıldığına göre, davacı vekilinin bu parsele yönelen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün bu kısmının açıklanan nedenlerle ONANMASINA,
Dava, mülkiyetin aktarılmasına yönelik tapu kaydının iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Bu tür davalarda davanın kayıt malikine, kayıt maliki ölü ise mirasçılarına yöneltilmesi gerekir. Dava konusu 101 ada 2 ve 3 parsel Hazine adına tapuda kayıtlıdır. Somut olayda; dava, davalı Hazineye yöneltilmiş olup, tapuda kayıt maliki olmayan Tarım Reformu Genel Müdürlüğüne davanın yöneltilmesine gerek bulunmamaktadır. Bu açıklamalar karşısında, Tarım Reformu Genel Müdürlüğü hakkındaki davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken bu hususta olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru görülmemiştir.
Davalılar Hazine ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü vekillerinin diğer temyiz itirazlarına gelince; mahkemece 101 ada 3 parsel yönünden davanın kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir. Dava konusu parsel, 4753 sayılı Kanun uyarınca Toprak Tevzi Komisyonu tarafından yapılan çalışmalar sırasında “Hişto Arif Yaylası, hali ve taşlık” niteliğinde tespit dışı bırakılmış ve 101 ada 4 parsele uygulanan 1936 tarih 722 sayılı vergi kaydının miktar fazlası olup çevresinde bulunan meradan açılarak elde edildiği açıklanmıştır. Sınırlarındaki parsellere uygulanan vergi kayıtları ise, bu yönü hali, yol ve köy yerleşim alanı olarak göstermiş olmasına karşılık mahkemece usulüne uygun olarak yaylak, kadim ve tahsisli mera araştırması yapılmamıştır.
Bundan ayrı; davacı hakkında köy yerleşim alanı ve köy merasına tecavüzden dolayı 1996 ve 1997 yıllarında Ceza Mahkemesi tarafından cezalandırılmasına karar verilmiş, mahkemece anılan ceza dosyaları getirtilerek dava konusu taşınmazlarla aynı yerler olup olmadığı ve davacının zilyetliğinin çekişmeli bulunup bulunmadığı, davacı yararına kazanma koşulları ve süresinin gerçekleşip gerekleşmediği üzerinde durulmamıştır.
Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ile ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir. Bir yerin öncesinin veya hâlihazır durumunun yaylak, tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meralar ile yaylakların oluşumu itibariyle aralarında farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, yaylak ve kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. Yargıtay HGK"nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise, hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; taşınmazın tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun bir şekilde araştırılmasıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl ve İlçe Özel İdare Müdürlükleri ile Tapu Sicil Müdürlüğü ve İl Tarım Müdürlüğünden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı, paftası, çevre parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ile davacının hükümlülüğüne esas olan ceza dosyaları getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 sayılı Kanunun 8. maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tesbit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ile uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi aracılığı ile tesbiti, Toprak Tevzi Komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait tutanak ve dayanağı belgeler getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiği tesbit edilerek nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera vasfında olup olmadığı araştırılarak niteliği belirlenmelidir. Dava konusu yerin tesbit öncesi niteliği gözönünde tutularak Öğretim Üyesi seviyesinde Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünden bir ziraat mühendisi, bir harita veya kadastro mühendisi ile bir jeologdan oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle tesbit tarihine göre 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği, yaylak ve meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı, kullanım süresinin ne zaman başladığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve bilirkişi sözleri bilimsel esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, öncesinin mera olup olmadığı, üzerinde imar-ihya (3402 sayılı Kadastro Kanunu m. 17) işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlendikten sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak elde edilecek sonuca göre bir karar verilmelidir. Eksik incelemeyle karar verilemez.
Kabule göre de, dava konusu 101 ada 3 parsel hakkındaki davanın kabulüne karar verildiğine ve davacı yargılama oturumlarında temsil olduğuna göre, kabul edilen parsel yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca davacı taraf yararına avukatlık ücreti taktir ve tayini gerekirken bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması hatalı olup davacı vekilinin avukatlık ücretine yönelen temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin avukatlık ücreti, davalılar Hazine ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğü vekillerinin 101 ada 3 parsele ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün yukarıda açıklanan bölümlerinin HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 15,60 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 1,55 TL"nin temyiz eden davacıdan alınmasına 14.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.