8. Hukuk Dairesi 2010/3400 E. , 2010/4781 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali,tescil ve sınırlandırmanın iptali
... ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali, tescil ve sınırlandırmanın iptali davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Altınekin Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 30.06.1999 gün ve 34/79 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, miras yoluyla intikal ve eklemeli kazanmayı sağlayan zilyetlik nedenlerine dayanarak 342 ile 361 parsellerin tapu kayıtlarının iptali ile vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, yargılama oturumlarında davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, 361 parselin tamamı ile 342 parselin teknik bilirkişi raporunda A harfiyle gösterilen 100.000 m2 yüzölçümlü bölümünün tapu kaydının iptaliyle miras payları oranında Recep Alınak mirasçıları adına tapuya tesciline, B harfiyle gösterilen yere ilişkin talebin reddine karar verilmesi üzerine; hükmün, kabule ilişkin bölümleri davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu 342 parsel, sınırında bulunan dava dışı 341 parsele uygulanan Mayıs 1341 tarih 54 sayılı tapu kaydının sabit sınırlı olmaması ve 1964 yılında Toprak Tevzi Komisyonu çalışmaları sırasında düzenlenen paftada çevresinin mera niteliğinde gösterilmesi nedeniyle 10.10.1982 tarihinde tapu kaydının miktar fazlası olarak orta malı mera niteliğinde sınırlandırılmış, tutanağın 08.02.1983 tarihinde kesinleşmesi üzerine özel siciline tescil edilmiştir. Dava konusu 361 parsel ise; çevresinde bulunan 299 ve 360 parsellere uygulanan Mayıs 1341 tarih 55 sayılı tapu kaydının değişebilir sınırlar içermesi nedeniyle miktar fazlası kısımların Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden açılarak tarım arazisi haline getirildiği açıklanmak suretiyle 11.10.1982 tarihinde belgesizden tarla niteliğinde Hazine adına tesbit edilmiş, tutanağın 08.02.1983 tarihinde kesinleşmesi üzerine tapu kaydı oluşmuştur.
Dava; TMK.nun 713/1, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca sınırlandırma ve tapu kaydının iptal ve tescili isteğine ilişkindir. Mahkemece, kazanma koşullarının oluştuğu görüşünden hareketle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve inceleme karar vermeye yeterli değildir.
Dava konusu 342 parsel mera niteliğinde sınırlandırılmıştır. Meralar, mülkiyeti Hazineye, yararlanma hakkı ilgili kamu tüzel kişiliği ya da kişiliklerine ait yerlerdendir. Davacı tarafça Hazine davada taraf olarak gösterilmiş ise de, taşınmazın bulunduğu Ayışığı Köyü Tüzel Kişiliğine husumet yöneltilmemiştir. Mahkemece, ilgili köye husumetin yöneltilmesi sağlanmadan yargılamaya devam edilerek uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması doğru görülmemiştir.Taşınmazın niteliği dikkate alınarak davanın ilgili kamu tüzel kişisi olan Ayışığı Köyü Tüzel Kişiliği’ne yöneltilmesi, yargılamaya geldiği takdirde savunma ve delilleri tesbit edilerek ondan sonra uyuşmazlık hakkında hüküm kurulması gerekmektedir.
Bundan ayrı, dava konusu parseller, 4753 sayılı Kanun uyarınca 1964 yılında Toprak Tevzi Komisyonu tarafından yapılan çalışmalar sırasında 91 ve 279 nolu parsel olarak belirtilmiştir. Mahkemece dağıtım cetvelleri (tablendikatif) istenilmiş ise de, dağıtıma esas taşınmazların menşeini gösteren belirtmelik tutanakları getirtilerek taşınmazın dağıtım öncesindeki niteliği ile meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı araştırılmamış, dava konusu 361 parselin batı sınırında bulunan 3611 parselin Hazine adına tesciline esas hüküm dosyası istenilerek ihtilafın çözümünde gözönünde tutulmamıştır.
Diğer yönden; dava konusu taşınmazların miras bırakan Recep Alınak’tan kaldığı belirlenmiştir. Komşu taşınmazlardan 360 parsel, belgesizden Recep Alınak adına tesbit ve tescil edilmiş, dava konusu 361 parselin tamamı, 342 parselin ise 100 dönümlük bölümü yönünden dava kabul edilmiştir. Taşınmazların miras bırakan Recep Alınak’tan kaldığı kabul edildiğine göre, dava dışı 299, 341 ve 360 parseller ile dava konusu 342 ve 361 parsellerin miktarları ile miras bırakan ve tüm mirasçılar hakkında derdest dava ve belgesizden elde edilen taşınmazlar bulunup bulunmadığı sıkı bir şekilde araştırılarak 3402 sayılı Kanunun 14. maddesindeki sınırlamaların aşılıp aşılmadığı belirlenmemiştir.
Dava konusu parsellerin bulunduğu bölgede 4753 sayılı Kanun uyarınca yapılan Toprak Tevzi Komisyonu çalışmaları sırasında düzenlenen komisyon paftasında 37, 39, 41 ve 43 nolu mera parselleri bulunmaktadır. Mahkemece usulüne uygun olarak kadim ve tahsisli mera araştırması yapılmamıştır.
Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazların niteliğinin belirlenmesi ile ilgilidir. Başka bir ifade ile dava konusu taşınmazların öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir. Bir yerin öncesinin veya hâlihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle aralarında farklılıklar vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar. Yargıtay HGK"nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi,evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Ne var ki, yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresi, Tapu Sicil Müdürlüğü ile İl
Tarım Müdürlüğünden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı, paftası, çevre parsellere uygulanan vergi kayıtları ile hükmen oluşan parsellere ait hüküm dosyalarının bulundukları yerlerden getirtilerek taşınmaz başında keşifte uygulanması, nizalı taşınmazların bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4753 sayılı Kanunun 8.maddesine göre Bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tesbit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ile uzman bilirkişi ziraat yüksek mühendisi aracılığı ile tesbiti, Toprak Tevzi Komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerde komşu parsellere ait tutanak ve dayanağı belgeler getirtilerek mahalline uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiği tesbit edilerek nizalı taşınmaz ve çevreleyen komşu taşınmazın mera vasfında olup olmadığı araştırılarak niteliği belirlenmelidir. Dava konusu yerin çevresinde bulunan taşınmazlar gözönünde tutularak öğretim üyesi seviyesinde Ziraat Fakültesi Toprak Bölümünden bir ziraat mühendisi, bir harita veya kadastro mühendisi ile bir jeologdan oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu marifetiyle tesbit tarihine göre 20 – 25 yıl öncesine ait ve iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip stereoskop aletiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak taşınmazın niteliği, meradan elde edilen yerlerden olup olmadığı, kullanım süresinin ne zaman başladığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve bilirkişi sözleri bilimsel esaslara göre hazırlanan bilirkişi raporlarıyla denetlenmeli, öncesinin mera olup olmadığı, üzerinde imar-ihya (3402 sayılı Kadastro Kanununun m.17) işlemlerine başlandığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlenmeli, 3402 sayılı Kanunun 14.maddesindeki sınırlamaların aşılıp aşılmadığı dikkate alınmalı, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde değerlendirme yapılarak elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Davalı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün kabule ilişkin bölümlerinin açıklanan nedenlerle HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 14.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.