13. Hukuk Dairesi 2015/36099 E. , 2017/2152 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekili avukat ..."ın duruşmalı olarak temyiz etmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat ... ile davalı vekili avukat ..."ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, ... 7. İcra Müdürlüğü’nün 1999/3326 esas sayılı dosyasının borçlusu, davalının da alacaklısı olduğunu, dosya borcuna ilişkin olarak taraflar arasında 21.08.2000 tarihinde anlaşma imzalandığını, buna göre kendi adına kayıtlı olan ... ilçesi ... Beldesi ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... parsel sayılı taşınmazların tapuda davalıya devredildiğini, taşınmazların değerinin borçtan fazla olması gözönüne alınarak, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 3. maddesinde taşınmazların tamamına 200.000,00 TL değer biçildiğini, bu değerin 80.000,00 TL’sinin davacıya ödeneceğinin, geri kalan 120.000,00 TL’nin davalıda kalacağının, taşınmazlar daha yüksek bedele satıldığında ise kalan kısmın masraflar düşüldükten sonra taraflar arasında eşit olarak paylaştırılacağının aynı madde kapsamında kararlaştırıldığını, 12.10.2000 tarihinde anılan sözleşmeye ek 4. maddenin eklenerek satış fazlası bedelin % 40’ının davacıya, % 60’ının davalıya ait olacağının kararlaştırıldığını, buna rağmen davalının 2000 yılından bu yana taşınmazları satmaya yanaşmadığını, satış hususunda davalıya 26.11.2009 tarihli ihtarname gönderildiğini ancak cevap alınamadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla, ihtarnamede davalıya satış hususunda tanınan sürenin sonu olan 11.12.2009 tarihi itibariyle taşınmazların değerinin tespit edilerek taşınmazların değerinin % 40’ına mahsuben 100.000,00 TL’nin 11.12.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; 14.07.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 307.426,20 TL olmak üzere artırmıştır.
Davalılar, sözleşmedeki alacağın şarta bağlı alacak olduğunu, şartın gerçekleşmediğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın şart gerçekleşmeden açılmış olması nedeniyle, reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya kapsamı incelendiğinde, davacı ile davalıların murisi ... arasında 21.08.2000 tarihli "protokoldür" başlıklı sözleşme ve bu sözleşmeye 12.10.2000 tarihinde eklenen ek 4. maddenin imzalandığı görülmüştür. Buna göre, "1- ... 7. İcra Müdürlüğü"nün 1999/3326 esas nolu dosyasında alacaklı ..., borçlu ... arasındaki uyuşmazlık aşağıdaki şekilde çözülmüştür: 1-Alacaklı ..."e ... İcra Müdürlüğü"nün 1999/3326 esas nolu dosyası ile icraya konulmuş olan alacağı ve ayrıca icraya konmamış 30.08.1999 vadeli 5.000.000.000 TL(Beşmilyar) 30.09.1999 vadeli 5.000.000.000 (Beşmilyar) senetlerden doğan alacaklarına karşılık olmak üzere ...-...-... Beldesi pafta F.19.C.046 ve parsel ...-...-...-...-...-...-... kayıtlı bulunan taşınmazlar 25.08.2000 tarihinde alacaklı ..."e tapuda devri yapılacaktır. 2-Yukarıda yazılı taşınmazlar üzerindeki tüm tesisler bu protokolün imzalanması karşılığında alacaklı tarafa teslim edilmiştir. 3-Taşınmazların değeri 200.000.000.000 (ikiyüzmilyar) tespit edilmiştir. Bu bedelden satıldığında ..."ye 80.000.000.000 (seksenmilyar)TL verilecektir. Geri kalan bedel alacaklıya ait olacaktır. Daha fazlaya satıldığında, masraflar düşüldükten sonra geri kalan bedel taraflar arasında paylaşılacaktır.", 12.10.2000 tarihinde eklenen ek madde 4: "bu sözleşmede yazılı çiftlik satıldığında satış bedelinin % 60"ı ..."e, % 40"ı ..."ye ait olacaktır. Çiftlik satıldığında ..."in icra için yaptığı masraflar düşüldükten sonra ..."nin parası ödenecektir." hususları kararlaştırılmıştır.
Davacı, eldeki davada, aradan uzun süre geçmesine rağmen, davalıların sözleşmeye konu taşınmazları satışa yanaşmamaları nedeniyle, sözleşme hükümlerinin uygulanamadığını ileri sürerek, taşınmazların değerinin tespitiyle, sözleşmeye göre alacağını istemiştir. Davalılar, her ne kadar sözleşmeye göre davacı alacağının, taşınmazların satışına bağlı kılındığını, taşınmazların da satılmamış olması nedeniyle, davacının alacağının doğmadığını savunmuşlarsa da, sözleşme ile dava tarihi arasında yaklaşık 10 yıllık sürenin geçmiş oluşu, Medeni Kanun"un 2. maddesinde düzenlenen "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz." hükmü birlikte değerlendirildiğinde, davacı için beklenilmesi gereken makul sürenin aşılmış olduğu kanaatine varılmıştır. O halde, mahkemece, davalıların temerrüde düştüğü tarih itibariyle sözleşmeye konu taşınmazların değerinin tespitiyle yine sözleşme hükümlerine göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıdaki açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 1480,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 27,70 TL. harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.